Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
T ütahya’da yeni bir otel açılmış ya da eski bir otel adını değiştirmiş; bu ayrıntıyı tam anlayamadım; çünkü otelin yeni adı aklımı başımdan aldı. Hani kimi şarlatanlıkların yalnız üç büyük kentimizde yapıldığını sananlar var ya, onlara üzülerek haber veriyorum ki yurdun her yerinde bir çeşit çılgınlık yaşanıyor. Otelin yeni adı: “QTahya”. “T5İR” diye bir yer de varmış Kütahya’da. Bulmaca gibi. Sapanca’da “EL ONE” diye bir yer. “Rizelli Konakları” neredeydi? Ya “Chi – king”? “Pethane” örneğini nerede not etmiştim? Hundai’nin “i 10” diye bir modeli varmış. Satıcı, “Ay – ten’e mi bakacaktınız?” diye sorunca sinirlenip, “Yok, biz Hatice’ye bakacaktık?” diyeni nerede dinlemiştim? Döneri “turning” diye, gözlemeyi “observation” diye satanları nerede anlatmışlardı? Pek çok yere gidiyorum; pek çok şey duyuyorum; ama gördüklerimin, duyduklarımın içimi ferahlattığını söylemem zor; çok zor. imi yanlışlar giderek kemikleşiyor; ne kadar anlatırsak anlatalım inandırıcı olamıyoruz.” diyor Dr. Necla Tugay Aytekin. “Oldukça” sözcüğünün çok anlamına gelmediğini kimseye anlatamadığından yakınırken yıllar önce bir gazeteci ile Altan Karındaş arasında geçen konuşmayı anımsamış, onu aktarıyor: “Siz oldukça güzel bir kadınsınız.” diyen gazeteciye Altan Karındaş, “Hayır,” demiş. “Ben çok güzel bir kadınım.” “Kahve kırık fincanı” demediğimiz gibi “maliye eski bakanı” da demememiz gerektiğini anlatmakta ne kadar zorluk çektiğini de aktarmış Necla Hanım. “Bu son örnek bir toplantıda gündeme geldi, tartıştığımız kişiler bana inanmamışlar; ama neyse ki daha sonra sizin kitabınıza bakarak doğrusunu öğrenmişler.” diyerek beni sevindirdi. eni sevindirenlerden biri de Ali Uysal. Herhalde böyle diB yen pek kimse kalmadığındandır, bana, “Sevgili Kızım,” diye seslendikçe dünyalar benim oluyor. Geçen haftalarda Melih Cevdet Anday’ın anılarından aktardığım, “germeç” sözcüğünü bulan köylü kızının öyküsünü okuyunca kendi yaşadığı olayı anımsamış. Bundan önce, “Dünyada çeşitli dostluklar vardır: Askerlik arkadaşlığı, sınıf arkadaşlığı, ha ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER K 28 NİSAN ÇARŞAMBA pishane arkadaşlığı... Bir de yazarla okurun dostluğu var. Dostlukların en güzellerinden biridir. Bu dostluk genellikle tek yönlü olur. Benim böyle dostlarım çoktur. Nâzım Hikmet bunlardan biri. Yüze yakın şiirini ezbere bilirim. Sen de bu dostlarım arasındasın.” demiş ki beni sevince boğan sözler bunlar. Beş yaşındaki torunu Elif’le bir yere gidiyorlarmış. Elif birdenbire, “Dede, durduraca bassana” demez mi? “Durdum. Coşkuyla: ‘Ne, ne!’ dedim. O yineledi: ‘Durduraç’. ‘Ne demek o?’ dedim. ‘Arabayı durduran başka ne olabilir!’” demiş Elif. Mektubun sonunu da şöyle bağlamış Ali Bey: “Bu başarı güzel Türkçemizindir. Öylesine güzel bir dil ki beş yaşındaki çocuğa bile yeni sözcük türetiyor. Bu kadar güzel bir dilin insanları başka dillere nasıl özenir, anlaşılır gibi değil.” ürkçenin başka dillerden aldığı sözcüklerin çokluğundan T yakınırız hep. Oysa başka dillere de çok sözcük vermiştir Türkçe. Bu konuda Dr. Yusuf Gedikli’nin yazdığı “Türkçenin Yabancı Dillerdeki On Binlerce Kelimesi” başlıklı yazıyı bana yönlendiren, Fikret Alan. SırpHırvatçada 8.742, Macarcada 2.008, Rumencede 1.700, Bulgarcada 2 557, Rusçada 2.000 dolayında Türkçe sözcük bulunduğu birtakım eksik çalışmalarla saptanmış. Fuat Köprülü 1942’de yazdığı bir makalede Farsçada 280; Ahmet Ateş, Arap edebî dilinde 539 Türkçe sözcük saptamış. Arnavutçada 5.000 ila 10.000 arasında; Yunancadaki 5.000 ila 7.000 dolaylarında Türkçe sözcük olduğu tahmin edilmekteymiş. 1990’da Balkan yazarlarını buluşturan bir toplantı için Yugoslavya’ya gitmiştim. Orada benim Türkçe konuşmam sırasında Arnavutluk’tan gelen bir şairin yanındakine heyecanla bir şeyler söylediğini fark ettim. Daha sonra bana da aktardılar konuşulanları. Türkçeyi duymak çok heyecanlandırmış Arnavut şairi. “Çocukluğumun dilini dinler gibiyim.” demiş yanındaki arkadaşına. Arnavutluk’ta, Arnavutçadaki Türkçe sözcükleri atmak için, bizdeki gibi bir dil devrimi yapıldığını o toplantıda öğrendim. Aynı kişiydi, söyleşmeye daldığımız için, yemeklerimizi soğuttuğumuzu fark edip Türkçe “Buyurun” dediğinde bunu, bize yapılmış gönül alıcı bir hareket sayıp gülümsemiştim. Neden gülümsediğimi sorma gereğini duymuş. Ben de bizi sofraya Türkçe bir sözcükle davet ettiği için teşekkür etmek istediğimi söyledim. “Biz ülkemizde de böyle söyleriz.” dedi Arnavut şair. 1 MAYIS CUMARTESİ 29 NİSAN PERŞEMBE “K Andığım yazıda, Melih Cevdet Anday’ın seyahatlerini anlattığı bir eserinde (“Sovyet Rusya, Azerbaycan, Özbekistan, Bulgaristan, Macaristan”; Gerçek Yayınları, İstanbul 1965, 143. s.) geçen bir fıkra da yer alıyor. Bir Bulgar bir Yugoslav’a sormuş: “Sizin dilinizde çok Türkçe sözcük var mı?” Yugoslav Türkçe olarak yanıtlamış: “Yok be kardeşim.” Bu soru bir Macar’a sorulsa ‘şok van’ karşılığı alınırmış ki bu da ‘çok var’ demekmiş. 1990’da Yugoslavya’dan dönerken bindiğimiz otobüste bavul ticareti yapmak üzere Türkiye’ye gelen pek çok kadın vardı. Daha doğrusu otobüste sadece bu kadınlar, onlara gözcülük etmek üzere iki ya da üç erkek; bir de başka bir otobüste yer bulamadığımız için kendimizi zorla kabul ettirdiğimiz bizler vardık. Yanımda oturan kadın bir ara ayna istedi benden. “Ayna” sözcüğünün, bizim çoktan unuttuğumuz Türkçesini söyledi. Anlamadığımı görünce düşündü ve “ayna” sözcüğünü buldu. O zaman da çok dikkatimi çekmişti. Sırpça konuşulurken birden tanıdık bir sözcük çarpıyordu kulağınıza. “Kuyu” diyordu biri sözgelimi. “Kazan” diyordu. Rodos’ta da benzer bir durumla karşılaşmıştım. Yunanca konuşulurken “meraki” diye, “sokaki” diye sözcükler duyuyordunuz. ülay Akkoyun, Muğla Üniversitesi’nde yardımcı doçenttir. T Edebiyata olan ilgisini, sevgisini, artık uluslararası olan Muğla Akyaka Edebiyat Günleri’nden bilirim. Benim katıldığım ilki olmalı. 2006’dan beri düzenlenmekte Akyaka Edebiyat Günleri ve her yıl o günlerin ağır yükünü ve sorumluluğunu Tülay Akkoyun üstlenmekte. Yazdığı ve şimdiye dek çeşitli dergilerde gördüğüm öykülerini sonunda kitaplaştırmış. Elimdeki Akkoyun’un ilk öykü kitabı: “Daphne” (İlya Yayınları). Öykülerde deniz var, ırmaklar, şelaleler, gidilen, dönülen kentler, kıyı kasabaları, kırık aşklar, hüzünler ve adından anlaşıldığı gibi, mitolojik aşklar… Zafer Doruk’un arka kapakta söylediği gibi: “Bu öykülerde paylaşacağımız şey: Kırık kalplerin karşıladığı insan duyarlılığı.” ? www.feyzahepcilingirler.com / feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız/İst. 5 MAYIS ÇARŞAMBA 30 NİSAN CUMA B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını; bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Orhan Tüleylioğlu’nun bir şiir kitabının adın oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı kitaptan bir alıntı ve kitabın çıktığı yayınevinin adı ortaya çıkacaktır. 1 A 2 B 3 G 4 F 5 D 6 E 7 G 8 M 9 H 10 K 11 K 12 B 13 E 14 F 15 B 16 B 17 C 18 C Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU I. İçinde katı bir madde erimiş bulunan sıvı. 66 74 61 30 56 55 19 D 20 K 21 A 22 F 23 A 24 F 25 D 26 E 27 C 28 F 29 K J. Ünlü bir spor kulübümüzü simgeleyen harfler. 30 I 31 G 32 H 33 D 34 E 35 H 36 F 37 D 38 K 39 D 46 76 40 G 41 A 42 A 43 D 44 K 45 K 46 J 47 E 48 D 49 M 50 G 51 E 52 E 53 G 54 C 55 I 56 I 57 E 58 C 59 C 60 L 61 I K. “Artık çevreden değil, piyasadan söz etmek; okuyarak, tadına vararak değil, pazarlıkta uyuşarak bir şeyler elde etme zamanıdır.” diyen şair. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Müstesna. 62 F 63 F 64 K 65 H 66 I 67 B 68 K 69 F 70 F 71 M 72 M 20 45 10 68 38 44 64 29 11 73 C 74 I 75 E 76 J 77 M 78 G 79 F 80 E L. “... Vitamini” (Cemal Süreya’nın bir şiiri). 1 21 23 41 42 B. Küçük ney. 60 33 43 19 39 48 37 25 5 E. “II. James Bond” aktörü. 16 15 2 67 12 G. “Rudolf” ...” (1982’de Avusturya yurttaşlığına geçen, Tatar asıllı Sovyet dansçı). M. Haylaz, serseri, hayta. 49 77 8 71 72 C. Almanya’nın Saksonya eyaletinde bir kent. 13 51 26 47 34 57 75 80 52 6 40 53 3 78 50 31 7 1055. sayının çözümü: A. ORHAN, B. 58 27 59 73 54 18 17 D. Tarımı ve kırsal kesimi kendilerine özgü ve birbirine bağlı iktisadi ve toplumsal bütünler olarak gören ve açıklayan ideoloji. F. “Tek Boynuzlu At”, “Ağ” ve “İtalyan Kızı” adlı yapıtları da olan, İrlandalı kadın edebiyatçı. H. “... Efrasyab” (“Efrasyab’ın kılıcı” ya da “şarap bardağının pırıltısı” anlamındaki deyim). SİPRU, C. MIRIL MIRIL, D. ABO, E. NİGARİ BÖYLE YAZDI, F. ÇÖLDE ÇAY, G. AHMEDİ, H. KÜRŞAT BAŞAR, I. MİG, J. ABC, K. KOÇİ BEY, L. ÇİÇU, M. IRZ. 4 79 63 70 62 24 69 14 22 28 36 32 35 65 9 Şiir: “Hiçbir biçim anlamını dolduramaz dolayısıyla boştur/ Hiçbir köprü karşıya geçirmez ayrıca Göçebe”. SAYFA 31 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1056