22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cavit Orhan Tütengil’den “Atatürk’ü Anlatmak ve Tamamlamak” Yurtsever bir aydının kaleminden Atatürkçülük Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından okuyucuya sunulan Atatürk’ü Anlamak ve Tamamlamak, Cavit Orhan Tütengil’in Mustafa Kemal, devrimler ve Kemalizm öğretisine ilişkin makale ve görüşlerini içeriyor. Tütengil’in belirlemelerinin güncelliğini korumasının yanında Türkiye’nin, öngörülerinin gerçeğe dönüşmeye başladığı bir dönemden geçiyor olması kitabın önemini daha da arttırıyor. Ë Ali BULUNMAZ “Bir insan onu tanıyan son insan öldüğünde ölür.” (Sartre) ugün Türkiye’de yurtseverliğin ve Atatürkçülüğün, terör ve kör milliyetçilikle eşitlenmek istendiği düşünülürse, rafine yurtsever ile aydınların değerini anlamak; onların yaptığı ve yapmaya çalıştıklarını öğrenmenin önemi çok daha belirgin biçimde ortaya çıkıyor. Onlardan biri de Cavit Orhan Tütengil. TAM BAĞIMSIZLIK DÜŞÜNCESİ Bir yurtsever ve aydın olan Cavit Orhan Tütengil’in Atatürk’ü Anlamak ve Tamamlamak adlı kitabı, 1953’ten öldürülüşüne dek Atatürk ve cumhuriyet üzerine kaleme aldığı makalelerden ve bunlara eklenen söyleşi ile belgelerden oluşuyor. Tütengil, sunuş yazısında “Atatürk’ü anlamak, Atatürkçü düşünceyi canlı tutmanın ilk basamağı, tamamlamak ise Atatürkçü eylemi gerçekleştirmenin ilk koşuludur” diyor. Dolayısıyla Tütengil’in düşünce ve yazıları, bugün iyiden iyiye sarsılmaya; hatta karalanmaya çalışılan Atatürkçülüğü anlamak adına bir yol açıyor. Tütengil’in Atatürk ile ilgili olarak ilk vurgusu onun kurtarıcı kimliği üzerine. Bir başka deyişle Mustafa Kemal’in mağdur milletlerin örnek aldığı bir lider biçiminde görülmesiyle ilintili. Hemen sonrasında ise kültür adamı oluşunu gündeme getiriyor. Tütengil, kültür çalışmalarından, cumhuriyetin ilk yıllarındaki üniversite kurma çabalarından söz açıyor. Üstelik ülkenin yalnızca batısında değil, o günkü şartların elverdiği ölçüde hemen her yerinde kurmaya çabaladığı üniversitelerden bahsediyor. Buradan bakıldığında Atatürk’ü anlamanın ilk adımı, yani “Atatürkçülüğün temeline inme” gereği ortaya çıkıyor. Tütengil, Mustafa Kemal’in her eyleminin özünde yer alan “tam bağımsızlığa” vurgu yapıyor. SAYFA 16 dan biridir. Bu bağlamda biçimsel Atatürkçülüğün düştüğü yanlışların başta geleni de milliyetçilik ile ilgildir. Tütengil, Atatürk’ün milliyetçilik anlayışını “kültür milliyetçiliği” olarak tanımlar: “Mistik değil realist (gerçekçi), dogmatik değil rasyonalist (akılcı) bir milliyetçilik”tir (s. 34). Biçimsel Atatürkçülük, Mustafa Kemal’i yaşatmanın değil gerçekten öldürmenin kapısını aralayan bir girişim. Tütengil’e göre bunu engellemenin ve Mustafa Kemal’i yaşatmanın koşulu “eserlerine sahip çıkmak ve onu geliştirmektir” (s. 39). Bu çaba, “ikinci Atatürk” özleminin ya da Mustafa Kemal’e “diktatör” yaftasının yapıştırılmasının da önüne geçecek bir edimdir. Daha başka söylenecek olursa, Mustafa Kemal’in tarihi kişiliğini anlamak ve onun yaptıklarına katkıda bulunup ileriye taşımak, Atatürkçülüğü geleceğe aktaracaktır. ZAFER VE KAZANIMLAR Tütengil, Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından kurulan devletin bir onur savaşına dayandığını belirtiyor: Kurtuluş Savaşı’nın istilacılara karşı yürütülen bir savaş; bir “barış savaşı” olduğunu vurguluyor. Devrimlerin, kültür ve eğitim alanındaki atılımların, bu barış savaşının kazanımları olduğuna değiniyor. Tütengil’e göre bir “aşama” olan devrimlerin özgünlüğü, Türk aydınlanmasının başlangıcını yansıtmasında aranmalıdır. Kurtuluş Savaşı bir zaferdir. Ama öylesine veya fetih amaçlı değil, kuruluş amaçlı bir zaferdir. Tütengil, bunu şöyle açıklıyor: “Kılıca dayanan zafer bir fetih aracıdır; yeni bir devletin kuruluşuna da temel olabilir. Ne var ki önemli olan zaferi kazanmak değil, sürdürmektir. Bunun aracı ise, gerçek zaferin simgesi olan tarımdır, üretimdir, ekonomik alandaki başarılardır” (s. 77). Bugünün ekonomik “başarılarının”, Kurtuluş Savaşı zaferini ne kadar “tamamladığı” da ayrı bir soru olarak bir köşede duruyor. Kazanımların elden çıkarılmasına yönelik “atılım” ve “başarıların” Tütengil’in belirlemeleri ile ne derece örtüştüğü de yine tartışma konusu. Eğitim ve eğitim reformu da, Kurtuluş Savaşı sonrası devrimlerle elde edilen kazanımlardandır. İlk ve orta öğretimdeki yenilik hareketinin yanında, 1933 yılındaki Üniversite Reformu, modern üniversitenin temelini atmıştır. Bununla beraber, 1950’lerde kapısına kilit vurulan Köy Enstitüleri de eğitim reformunun temellerindendir. 17 Nisan 1940’ta resmi olarak kurulan bu enstitülerde, fikir ve sanat alanında önemli eserler konmuştur. Pek çok kişinin tartışmasız kabul ettiği gibi milli eğitimin Altın Çağ’ı Hasan Âli Yücel dönemidir. Yücel’in bakanlık yaptığı zaman dilimi (19381946), 1923 Aydınlanması’nın eğitime yansıdığı yıllardır. Bu yıllar, eğitimin, devrimlerin sağlıklı şekilde benimsenmesi ve geliştirilmesi için ne denli yaşamsal olduğunun anlaşıldığı yıllardır aynı zamanda. Tütengil, Yücel’den sonra milli eğitimin tam bir yaz boz tahtasına döndüğünü, plansızlık ve özensizliğin devrimlerin yaşatıcısı konumundaki eğitime zarar verdiğini belirtir. MODERN TOPLUMA GEÇİŞ Cumhuriyet’in 50. yılı nedeniyle görüşlerini dile getiren Tütengil’in, B Tütengil’e göre tam bağımsızlık tek rol oynamıştır. Anboyutlu değil: “Mustafa Kemal yalnızca cak ekonomik basiyasi, ekonomik, askeri bağımsızlıktan ğımsızlığın sağlanasöz etmez; düşüncenin bağımsızlığını da maması, bu devletleri yarı sömürge ve şart koşar. Aklın üzerinde sulta kuran sömürge durumuna getirmiş, siyasal bahurafe, inanış ve kurumlara karşı oluşu ğımsızlığın havada kalmasına neden olda sebepsiz değildir” (s. 10). muştur. Eğitim, kültür, ekonomi ve askeri BİÇİMSEL “ATATÜRKÇÜLÜK” alanda kazanılan başarılar; bunların tam bağımsızlık ilkesi ile bütünlenmesini Atatürkçülüğün tam bağımsızlık ve sağlayan da devrimlerdir. Devrimler devrimcilik zeminini kavrayamamanın Atatürk’ü tamamlama boyutunu da bir göstergesi de Tütengil’e göre “bigündeme getiren başarıdır. çimsel Atatürkçülük”tür. Bu, “Mustafa Kısaca söylemek gerekirse Atatürk’ü Kemal’i evliya haline getirmektir” aynı tamamlamanın yolu “tam bağımsızlığı” zamanda (s. 19). ve “devrimlerin bütünlüğünü” anlamak Tütengil burada bir nitelemede daha ve benimsemekten geçer. Buradaki tabulunuyor ve “On Kasım Atatürkçülümamlama, Tütengil’in deyişiyle “Türk ğü” dediği biçimselliği eleştiriyor. Yılın devrimlerine yeni katkılarda bulunmaktamamında ne düşündüğü belli olanlatır” (s. 11). İşte adı geçen devrim ve tam rın, 10 Kasım’larda başka bir yüzle inbağımsızlık düşüncesi, bugünün moda sanların çıkışından dert yanıyor. Kısacadeyişi haline gelen ama esas olarak içi o sı biçimselliğin yüzeyselliğini ve iticiliğizamanlarda doldurulan “mazlum milletni vurguluyor. lere” örnek olmuştur. Burada çarpıcı Dolayısıyla biçimsel Atatürkçülük, bir bir hatırlatma yapıyor Tütengil: “Yapıamaca ulaşmak adına araç olarak kullalan karşılaştırmaların doğru yanlarının nılmıştır, günümüzde de kullanılmaktayanı sıra yakıştırma yanları da bulunabidır. Söz konusu kullanım, Atatürk’ü anlir. Fakat bütün benzetme ve etkilenmelamayı engelleyen en önemli durumlarlerde ulusal bağımmsızlık, onur içinde yaşama ve bir toplumun alınyazısını değiştirme iradesi gibi ortaklaşa yanlar vardır. Cezayir’in özgürlüğü için savaşanların ceplerinde ‘Kurtuluş Savaşı Mustafa Kemali’nin resimlerine rastlandığını herkes bilir.’ Daha dünkü PakistanHindistan çatışmasında adı geçen ‘Kemal Atatürk Taburu’, benzeri olayların en yenisidir, ama sanırım sonuncusu değildir” (s. 15). Bununla birlikte, Mustafa Kemal öncülüğünde gerçekleşen Türk Devrim’i, Müslüman ülkeler başta olmak üzere, Asya ve Afrika uluslarının siyasal bağımsızlık Tütengil’in düşünce ve yazıları, bugün iyiden iyiye sarsılmaya; hatta mücadelesinde ağırlıklı karalanmaya çalışılan Atatürkçülüğü anlamak adına bir yol açıyor. ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1006
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear