25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

OKURLARA önce YKY tarafından basılan ‘Zaman İçinde Müzik’ adlı kitabının 8. ve 9. baskıları Remzi Kitabevi tarafından yapıldı. Baştan aşağı yenilenen kitaba 21. yüzyılın müziği de eklenmiş ve zaman dizinleri oluşturulmuş. Es geçilmemesi gereken bu kitaba, dönemlerin karakteristik özelliklerini yansıtan müzik CD’leri eklenmiş. CD’lerin dokuz adedi Naxos etiketiyle, biri ise yeni kuşakların da eklendiği bir çağdaş Türk müziği seçkisi olarak hazırlanmış ve basılmış. Eski Yunan’dan günümüze örneklerle batı müziğinin evrimlerini gözler önüne seren kitap, Ömer Erduran’ın sanat yönetmenliğinde hazırlanmış. İlyasoğlu ile kitabını konuştuk. Peter Sloterdijk’ın ‘Küreselleşmenin Felsefî Bir Kuramı’ adlı kitabı üzerine Bir değerlendirme yazan Ahmet Oktay yazısının amacını şöyle açıklıyor: “Sloterdijk’in küresel kapitalizme ilişkin düşüncelerine odaklanmak değil niyetim. Ben daha çok, “iç mekanın ozanı ” Rilke ile “dünya pazarının düşünürü” Adam Smith arasında kurulan bağlantıya dikkati çekmek istiyorum. Bu anımsama ve uyarılma vesilesiyle de yine Adam Smith ile Goethe arasında Richard Sennett’in saptadığı bir düşünsel etkileşim ya da bir davranış biçimlenmesi sorununa değinmeyi öngörüyorum.” İlgiyle okuyacağınız bir yazı Oktay’ın yazısı. Filiz Özdem, Düş Hırkası’nda yine farklı bir üslupla akışı bir an bile durmayan caddedeki insan kalabalığını hikâyelerle birbirine bağlıyor. Ne kadar uzak ve ne kadar yakın olduğumuz sırrını açıklarken kaleminin gözü dürbünün iki ucundan bakıyor. Özdem’le romanı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Bol kitaplı günler... Evin İlyasoğlu’nun daha P C ervasız Pertavsız ENİS BATUR En son Valery orona & Coronilla yayımlanalı birkaç ay oldu: Valéry’nin, ömrünün son beşaltı yılında, tutulduğu ikinci sınıf bir şaire için yazdığı çok sayıda şiirin yer aldığı kitap hem şaşırttı hem de düşündürdü beni. Yazdıklarımı izleyenler, sık sık Valéry’yi (ve Eliot’ı), kendi şiir anlayışımla taban tabana zıt konuma yerleştirdiğimi okumaktan bıkmışlardır. Bu yaklaşımla hepten çelişen yüzleşme tasasından da. Büyük, sıradışı bir beyin Valéry, XX. yüzyılın en görkemli yazı girişimlerinden biri gelmiş ondan; bunun ötesinde, ‘toplumsal’ kişiliği ve rolü, siyasal duruşları, estetik ölçütleri ile en ufak yakınlık hissetmediğim bir adam. Şiirleri, şiir sanatı felsefesi açısından da farklı değil bakışaçım: Ustasını ne kadar ustaların ustası saymışsam, kendisini o kadar yapay, yapmacıklı, soğuk ve iliksiz buldum baştan beri. Gelgelelim, hakkını teslim etmemek budalalık olurdu: ‘Charmes’dan Deniz Mezarlığı’na, kişisel kuramına ele eldiven uyan, pürüzsüz bir çizgi çekmeyi bilmişti. Corona & Coronilla’nın şaşırtması bundan: Nasıl olmuş da, en olgun yaşında, böylesine duygusallıkla yaralı, neredeyse buluğ çağı alıştırmalarına yakışacak şiirler yazmış, üstüne üstlük onları korumuş anlaşılır iş değil. Valéry’nin, 20 yaş dönemecinde, kendisini kadınlara yakıştırmadığı için Aşk’a ve tutkuya, Şiiri kendisine yakıştıramadığı için Şiir’e kapılarını hepten kapattığı bilinen gerçek. Çeyrek yüzyıl sonra, Gide’in zorlamasıyla önce şiire dönmüş, üne kavuşunca da sıra aşk hayatına gelmişti. Bir yenik ilişkiler silsilesi. Tutulduğu her kadın ona saygıyla sokulmuş, sevdasını esirgemiş. Sonuncusu en zalimi çıkmış: Yıllarca platonik aşkını beslemekten geri kalmamış, Valéry’nin ölümüne ramak kala, aniden, bir başkasıyla evlenmiş bütün bu şiirleri yazdığı, sunduğu “peri”den gelen darbe, ola ki gidişini hızlandırmıştı. Bu zaafı anlamasam ne çıkar, anlıyorum. Başka şairlerden tanıdığım bir kuyu. 80’ini aştığında Goethe’nin, Pound’un, Montale’nin geçtikleri yoldur. Goethe yarıyolda uyanmış, Pound geridönüşsüz biçimde yaşlılık depresyonunun kuyusuna düşmüştü; Montale’nin Annalise’den ne oranda (ve ne türden) bir karşılık bulduğunu çok iyi bilmiyorum. Goethe’nin şiirleri hiç değilse kalıcıdır; Pound tek dize yazmamıştır, Marcella için; Montale’nin şiirleri kesinkes öteki yaşlılık dönemi ürünlerinin düzeyine varmamıştır. Valéry’ninkiler, Montale düpedüz, içparalayıcı görünümde. Kitabı yayına hazırlayan Bernard de Fallois’nın şiirden hiç anlamadığı yazdığı sunuş ve sonsözden belli; ucuz bir elyazması avcısı. Dilediğince şişirmeye çalışadursun o şiirleri, şiirler ortada, karşımızda: Şüphesiz, yer yer, yazınsal dehasından izler taşıyan kıvılcımlara rastlanıyor dizelerinde; kimi parçalarda, Şiir Sanatı derslerinde örnek gösterilesi çatı oluşturumları göze çarpıyor gelgelelim, toplamın bütününe egemen olan, köhne ve handiyse anakronik bir ‘neoklasik’ yaklaşım, içbayıcı bir barok, gerçekten eskimiş bir belagat türü. Valéry’nin şair imgesini zedeleyen bu kitabı, keşke, satın alan arşiv bizlerden esirgeseymiş. Düşündürüyor, çünkü yaşlılık dönemi sorunlu bir evre. Edward Said’in kuşattığı ‘geç olgunluk dönemi ürünleri’nden ayrı tutmak gerekir onu. Yaşlanmış bir şairi, yazarı, genç insanlara tutulmaktan uzak tutacak ne doğa yasası var, ne hukuksal bir yaptırım: Herkesin kendi dramını, tragedyasını yaşama hakkı olmalı elbet. Erkeklerde çok daha sık rastlanıyor bu olguya (yaşlı Yourcenar, genç bir eşcinsel adama çılgınca tutulmuştur) ve genellikle tuzbuz olduğuna tanık olunuyor o yaşlı insanların. Ama hayat sahibine aittir, kimseye yakınlarına bile düşmez yargılamak. Buna karşılık, o deneyimden gelen, bir gün çıkagelen ürünler, öyle adlandırılabildiğinde Yapıt önünde, okur, yargı geliştirmekte özgürdür. Şiir Tanrısı, gençlere sorumluluk yüklemiyor fazla: Rimbaud, Shelley, Keats, Ducasse, Orhan Veli ve benzeri örneklere bakıldığında, tam tersine, o çocukları kayırdığı sanılabilir. Oysa, sayısız genci girdabına çekip yutmuştur, anonim bir kalabalığı yoksaymamayı bilmeliyiz. Konu yaşlılığa gelince, Şair’in duruşu, Tanrı’nın işe karışmasından kat be kat önemli. Yeats’in yaşlılık dönemi şiirlerine bakınca, erişilmesi güç doruklardan biri geliyor önümüze. Satura ve sonrası Montale’de de öyle. Yaşlılık, şairin gözlerini kör edebilir: Borges’ten Dağlarca’ya, tanıdığımız bir kara bela. Bu, içgörümü korumasına engel olmayabilir(di). Corona & Coronilla, Valéry’ye acımama yol açmıyorsa, en çok bundan: Gözlerinin görebileceğini içgözleri karartmış bana kalırsa. ? Paul Valery Goethe TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1002 SAYFA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear