Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
¥ lecek kült duruş sergilemesi karşısında heyecanlanmamak elde değil… Bu nedenle onun şiirinin, bir yanıyla halk ezgimizden de esinler üflemesi kulağımıza çok hoş. Gerçekten de o, gençlik dönemlerinden başlayarak bir büyük ırmağa su taşıyan temel kaynaklarımızdan birini oluşturdu sürekli şiirimizde. Bu ırmakla Cahit Külebi’nin, bütün olarak Anadolu’ya adeta yeni bir ruh kazandırdığı da söylenebilir herhalde. İşte Şehriban Ebem ile Can Atilla işbirliğiyle sergenlerde yerini alan Ahvaliumman (Anadolu Müzik Yapım, 212.5221000) başlıklı albüm, bir kez daha bu kavrayışın önüne çıkarıyor bizi. ŞEHRİCAN’IN KÜLEBİ’DEN DEVRALDIĞI... Şehriban’ın “Şehri”, Can Atilla’nın “Can”ıyla bu albümde kendine yaşam bulurken belki kendilerinin de ayırdında olmadıkları yeni bir açılım getirmiş oluyorlar önümüze: “Şehrican”… Ahvaliumman, Yunus Emre ile Pir Sultan Abdal’ın şiirlerinden, Şehriban’ın bestesi, sesi, Can Atilla’nın müziğiyle harmanlanarak ortaya çıkarılmış bir albüm. Girişte Pir Sultan’ın “Umman’ıyla açılıyor albüm: “Bir nefesçik söyleyeyim/ Dinlemezsen neyleyeyim/ Aşk deryasın boylayım/ Ummana dalmaya geldim// Aşk harmanında savruldum/ Hem elendim hem yoğruldum/ Kazana girdim kavruldum/ Meydana yenmeye geldim// Pir Sultan’ım yeryüzünde/ Var mıdır noksan sözümde/ Eksiğim kendi özümde/ Darına durmaya geldim”. Şehriban Ebem’in sesiyle bir kez daha sesleniyor Pir Sultan: “Söyleşelim dilden dile/ Dilleşelim dilden dile/ Biz gezeriz ilden ile/ Taze açılmış gülüz biz”. Derken Yunus’un seslenişi dolduruyor kulaklarımızı: “Yalancı dünyaya konup göçenler/ Ne söylerler ne bir haber verirler/ Üzerinde türlü otlar bitenler/ Ne söylerler ne bir haber verirler// Kiminin üstünde dikenler biter/ Kiminin başında sıra selviler/ Kimi masum kimi güzel yiğitler/ Ne söylerler ne bir haber verirler// Yunus der ki gör takdirin işleri/ Dökülmüştür kirpikleri kaşları/ Başları ucunda hece taşları/ Ne söylerler ne bir haber verirler” Pir Sultan’la Yunus’un her birinden beş, toplam on beste yer alıyor Ahvaliumman’da. Yanık bir duyumsamanın eşliğinde, şiirlere, türkülere bata çıka bir Anadolu yolculuğu bu. Tüm erdemlerin, bu doğrultuda sürdürülen savaşımların insanımız üzerindeki etkileri Anadolu imbiğinden geçirilip, ana tanrıçaların kanatları altından uçurularak bize ulaştırılıyor da denebilir albüm çalışması için. Bir bilgeliğin, hiç de doğululaştırılmadan müzikle karılarak sunuluşunu önemsediğimi belirteyim. Bizde Yunusça ya da Pir Sultanca bilgelikler, enikonu doğululukla örtüştürülürken Şehriban sesiyle, Can da müziğiyle bunun önünü kesip bütün bunları evrensellikle buluşturmak yönünde çabalıyorlar parçaların her birinde. Can, Selçukludan Bizans’a, Osman lı’ya derin bir nehre müzik yatağı döşemiş bir değerli müzikçi olarak, oralardan taşıyabileceği öğelerin neredeyse tümüne sırt dönerek bambaşka bir açılımla albüme can vermiş görünüyor. Şehriban’ın bestesi, sesiyle Can’ın müziğinin büyük ustalıkla birbirine ulandığını eklemeliyim. Sonuçta gerçekten insanı mutlu eden bir şölen çıkıyor ortaya. Cahit Külebi’nin söyleyegeldiği şiirlerin kökünün de buralara, ta Pir Sultanlara, Yunuslara uzandığı apaçık görülebiliyor! Anakaramız Anadolumuzla, ana tanrıçamızın şiirini dizenler, Şehriban Ebem’le Can Atilla’nın emeğiğiyle yeniden gönlümüze dolarken Cahit Külebi de, “Tereke”siyle uzaklardan bir kez daha göz kırpıyor sanki: “Daha ben ölmeden paylaşın/ Sabrım zamanım karımın olsun./ İşte boş cüzdanım cebimde/ Oğullarıma kalsın.// Dostlara bıraktım türküleri,/ Gözlerimi delikanlılara./ Hayallerim hepsine yeter,/ Bolca dağıtılsın kızlara.// Gövdemi şölen ettim böceklere,/ Mezarıma milyonlarca dolsun,/ Özgürlüğü duyardı saçlarım/ Bütün şairlere selam olsun.” ŞEHRİBANCAN ATİLLA İŞBİRLİĞİNİN ANLAMI... Ahvaliumman, şölene dönüşürken, bunun nasıl başarılmış olabileceği üzerinde de düşünmek gerekiyor yanılmıyorsam… Başarının, böylesi bir işbirliğinde aranması gerektiği açık. Gerçekten de Şehriban EbemCan Atilla hem birlikteliklerinde gözlenen özsel örtüşme kavrayışı hem de bunun yapılan işin niteliğine yansıyışı bağlamında dikkat çekici düzey sergiliyor denebilir. Nitekim Şehriban’ın albüm broşüründe özetlediği süreç de bunu kanıtlıyor bir bakıma… Şehriban, kısaca yaşamöyküsünü de özetlediği sunuş yazısında bize Ahvaliumman’ın ortaya çıkışını aktarırken, bunun yedi yıla yayılan bir emeğin verimi olduğunu vurguluyor. Burada dikkati çeken iki yan var bana göre: 1.Çalışmanın içselleştirilme sürecindeki doygunluk, 2.Bu konuda duyulan güvenin disiplinle karılarak sürdürülmesi. Bu çalışmanın, alanda üretime yönelecek genç sanatçı adaylarını yakından ilgilendirdiğini belirtmek gereği duyuyorum. Ahvaliumman dinlenip alımlanırken, bu çerçevede Şehriban’la Can’ın özdeki işbirliğinin tam anlamıyla çözümlenmesi zorunlu çünkü. On yıl kadar önce gerçekleştirilen bir Ankara Öykü Günleri etkinliğinde bir kara kız çıkmış, bedeni heyecandan sapır sapır iki türkü söylemişti bizlere. Erdal Öz de konuktu o gece. Türküsünü söyleyip hiçbir şey yapmamışçasına yerine oturan Şehriban’ı çağırmış, yeniden dinlemek istediğini söylemişti usta öykücümüz türküyü… Erdal Öz türküyü de şiiri de çok severdi, öyküyü sever gibi… Şehriban, şimdi bu üçlüyü bir arada dokuyor Ahvaliumman’da. Şehriban Ebem’in Can Atilla’yla birlikte sunduğu besteleri içeren Ahvaliumman’ını Cahit Külebi’nin Bütün Şiirleri’nin yanına koyup öyle dinledim. Cahit Külebi’nin şiirlerini de Şehriban Ebem’le Can Atilla’nın ezgileri eşliğinde okudum. Ürettiği değerlerle Anadolumuz, ana tanrıçamız kadınlarımız yüreğime yağdı… 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, dünyanın en ağır işçisi ana tanrıçalarımızı düşünürken bu şiirleri, müzikleri onlara göndereyim istedim… Ne kadar çok kadın var yaşamımızda, haklarını hiçbir zaman ödeyemediğimiz. Yurdumuz, doğamız gibi… Bir yurdumuz da kadınlarımız zaten, doğamız da ana tanrıçamız… Peki biz bu borcun ne denli bilincindeyiz?? SAYFA 21 Şehriban Ebem ve Can Atilla CUMHURİYET KİTAP SAYI 994