Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Erdem Öztop’un söyleşilerinden derlediği bir seçki: ‘Kalemler Konuşunca’ Yazı kanında var! Altı yılda 200’ü aşkın söyleşi, yüzlerce kitap ve yazar... Yazı ile içli dışlı olacağı, bu yola baş koyacağı daha ilkokulda dergi çıkardığı günlerden belliydi aslında. Yazı kanında vardı bir kere. Büyükbabası, amcası da yazıyla birebir ilgili insanlardı. Gülen gözleriyle, hoşsohbetiyle insanları konuşturmaya devam eden bu kişiyi özellikle siz Cumhuriyet Kitap okurları yakından tanıyorsunuz; Erdem Öztop. Evet, Erdem Öztop’un Cumhuriyet Kitap’ta yayımlanan çalışmalarından bir seçki niteliğindeki ilk kitabı “Kalemler Konuşunca” sözün konusu. Erdem ile 5 yılı aşkın bir dostluğumuz var. Kitap Ekimizin editörü Turhan Günay’ın başının iki tatlı belasıyız diyebilirim. Söyleşiler konusunda bize olan güvenini hep diri tutmuştur sağolsun Turhan Ağabey. Biz de onun bu güveninden cesaretle Erdem’in deyişiyle “bir dünya” söyleşiyi dur duraksız yığmışızdır başına. Arada kafa kafaya geldiğimiz de olmuştur Erdem’le... Nasıl mı? Mesela aynı söyleşileri ikimiz birden mi yapmamışızdır ya da birimizin yapmayı çok istediği bir söyleşiyi diğerimiz mi bilmeden yapmıştır, aynı yazarla söyleşi için aynı mekânda mı karşılaşmamışızdır... Daha neler neler... Tatlı anılardır hepsi de. “Kalemler Konuşunca” ilk kitabı Erdem’in. Edebiyattan araştırmaya, incelemeden eleştiriye ve anıya kadar pek çok kitap üzerine, yazar ve sanatçılarla yaptığı söyleşilerden oluşan kitabı için bakın önsözüne de imzasını atan Turhan Ağabey neler diyor: “Yazarlarımızın yapıtları üzerine görüşleri, edebiyata bakışları, yaklaşımları bu söyleşilerde dile getiriliyor. İlk ağızdan kaynak olma niteliği taşıyan bu kitap, okurlar ve araştırmacılar için temel bir kaynak olacaktır.” Erdem Öztop ile “Kalemler Konuşunca”nın arka planını ta çocukluğundan, aydın aile yaşamından başlayarak konuştuk. Kimi ciddi, kimi gırgır şamata söyleştik. Bütün kalıpları yerle bir ederek… Meydan bizim diyerek… Birazdan okuyacağınız “Söyleşi yapanın söyleşi yapanla söyleşi yapması”dır. Bu tekerlemeye can veren Erdem ile baş koyduğumuz yoldur. SAYFA 16 Ë Gamze AKDEMİR aber Erdem? İyiyim teşekkürler. Sen? İyidir sağol... Şimdi bu söyleşiyi okuyan kimileri dostlar birbirini ağırladı diyebilir... Desinler ne yapalım? Kim demiş söyleşiler yapan biri, söyleşiler yapan bir başkasıyla söyleşi yapamaz diye zaten. Tekerleme gibi oldu (...) (gülüyoruz) Ya ne diyeceğim ben şimdi? Sen sorarken iyi değil mi? (gülüyoruz) Klasik mi başlasak konuşmaya... Danışıklı dövüş yani... Yok öyle değil de ne bileyim? (gülüyoruz) Şaka, şaka.. Peki klasik olsun. Söyleşi nasıl başladı ilk? Feridun Andaç’ın yönlendirmesiyle oldu. Ankara’da üniversitede öğrenciyken Ankara Öykü Günlerini her yıl takip ediyordum. 2005’teki öykü günlerinde Andaç ile tanıştım. Tanışmamızın hemen ertesinde Vüsat O Bener’e gidiyormuş, sen de gel tanıştırayım dedi. Benim için büyük bir şanstı, büyük bir heyecandı. Gittim, ayrılırken Vüsat Bey bize söyleşiler yapsana dedi, o da o sırada Dünya Kitaplarını yönetiyordu. Ondan sonra ben ilk Erhan Bener ile öykü kitabı üzerine söyleşi yaptım. Ondan sonra söyleşilerin devamı geldi, beraber karar veriyorduk isimlere. İlk söyleşim yazılıydı, Emin Özdemir ile yaptığım söyleşi yüz yüze oldu, yine Feridun Andaç istedi. Nasıl bir histi? Çok heyecanlıydım, bir dil ustasıyla söyleşi yapmak. Hadi bu soru en çok öğrencilere gitsin... Nasıl hazırlanırsın? Mümkün olduğunca tabi teknolojiyi kullanarak, internetten bir dünya arama yapmak zorundayız. Son dönem söyledikleri tabi bizim için önemli oluyor, onların üzerinden açılımlar yapmamız gerekiyor. Tüm kitaplarını okuyorum, inceliyorum yazarların. Hepsinin sonunda notları ortaya koyarak, soruları çıkartıp yazara gidiyoruz ve tabii o sorularla da kalmıyoruz, konuştukça laf lafı açıyor, sıklıkla doğaçlama şekilde de sürdürüyoruz konuşmaları. N tabii ki siyaset. İşte Mustafa Balbay söyleşisi var, çok çok önemliydi benim için. Sonra resim, müzik diye devam ediyor söyleşilerim… “Kalemler Konuşunca”da bu anlamda Cumhuriyet Kitap’ta yayımlanan çalışmalarımdan bir seçki niteliğinde. Bir de seçkiyi hem eserin hem yazarınsanatçının tanıtılmasına yardımcı olan soruların yer aldığı söyleşilerden oluşturmaya çalıştım. İlk yazın ne zaman yayımlandı? 2002 yılında Ahmet Altan’ın “Kristal Denizaltı” adlı deneme kitabı üzerine Cumhuriyet Kitap’ta Kısa Kısa da yayımlanan yazıydı. İlk söyleşi de Hürriyet Gösteri’de yayımlandı, Feridun Andaç söyleşimdi. Cumhuriyet Kitap’taki ilk söyleşim de Zeynep Altıok ile babasını anlatan kitabı üzerineydi. AYDIN BİR AİLE Yazı, söyleşi kanında da var, ben bunu biliyorum. Okurlar da bilsin, anlatır mısın, büyükbaban ve amcan özelinde edebiyatla, yazı ile bu sıkı ilişkiyi… Büyükbabam 1913’te doğmuş, Atatürk hayranı, Cumhuriyet’in kurulduğu günden bu yana Cumhuriyet Gazetesi’ni takip eden, müthiş aydınlanmacı bir bireydi. Sürekli kitap okurdu, bizi dil öğrenmeye özellikle İngilizce öğretmeye teşvik ederdi. Büyükbabam Türkiye’de birinci gelen 10 bin kitap okumuş, beş bin kitap okumuş şeklinde konuşmalarla bizi kitap okumaya motive ederdi. Hatta kimi zaman yeter performans gösteremediğimizi düşündüğünde hiç değilse saz çalmayı öğrenin derdi. Saz çalmayı öğrenemedik tabii. Şimdi keşke hayatta olsaydı da bu kitabı görebilseydi. Amcam Şener Öztop da bu ortamda yetişmişti. Amcam, Ömer Bedrettin Uşaklı biyografisini yazarken Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları’ndan çıkan, benim kitapla olan ilgimi gördükçe çağırırdı yanına, nüshalarını verirdi, oku bakalım derdi. Ben okurdum, o daktiloya geçerdi, kitap çıkınca da bana bu kitapta senin emeğin çok geçti diye teşekkür etmesini unutamam. Çok mutlu olmuştum. Sonra Cumhuriyet Kitap’a söyleşiler gönderirdi, bakardım her çıktığında bir heyecan, bir tutku tabii taşradan bu işleri yapmak çok da zor. Sonra bana gösterirdi, yazdıklarını göndermeden okuturdu bana. Sanırım kanımda da vardı yazı dediğin gibi. Sonra bir gün ben de odaya kapandım ben de yazayım İLK SÖYLEŞİSİ FERİDUN ANDAÇ’TI “Kalemler Konuşunca”da yer alan söyleşilerinde bir yelpaze söz konusu… Öncelikli alanın edebiyat peki sonraki alanların neler olarak sıralanmalı? Hatta okul bitmedi edebiyat yüzünden, kaydı sildirdim, İstanbul’a gelmek istiyordum, İstanbul bu işin merErdem Öztop ile Gamze Akdemir “Kalemler Konuşunca”nın arka planını ta çocukluğundan, aydın aile yaşamından başlayarak konuştu. keziydi. Sonraki alan bakalım yapabilecek miyim diye denemeye başladım. Bunu kimseye söylemedim, amcamın da haberi yoktu. Tabi 1.5 ay sonra çıkınca çok mutlu olduk. Peki çocukluğundan itibaren yazı çizi nasıl gösterdi kendini? İlkokuldayken “Olacak O Kadar”dan etkilenerek “Bizden Bu Kadar” adlı bir çocuk dergisi çıkarırdım. Hâlâ da durur. Aaa süper... Babam idareciydi, daktilo kursları vardı, dersleri olmadığı zaman giderdim, daktilo da yazardım, karbon kâğıtları koyarak da çoğaltırdım. Önce yarım sayfa reklamını hazırlardım ve bütün mahalleye dağıtırdım. Sonra dergiyi hazırlardım, özel poşetlere koyup içine de çikletler atar ve dağıtırdım. Promosyon da yaptım yani.. İlgi nasıldı? Artık dergimin içeriğinden mi yoksa promosyondan mı tam bilemiyorum ama iyi ilgi görmüştü. Hepsinin yeri ayrıdır ama hani en faydalı söyleşin diye sorayım hangisiydi? Edebiyat içinde Adnan Binyazar, diğer alanlarda da Mustafa Balbay’dır özellikle. İkisi de benim için çok önemli, tanışmak, konuşmak istediğim başlıca isimlerdi. Ayaklarım titreye titreye gitmişimdir onlara ama inanılmaz bir yakınlıkla karşıladılar beni. Abikardeş muhabbeti şeklinde gelişti söyleşilerimiz. Mustafa Balbay’ın iş disiplini, ataklığı ve disiplini tam bir örnekti. Adnan Binyazar’ın da dile olan titizliğinden çok etkilendim. Onu zaman zaman arar, söyleşilerde bazı takıldığım yerleri söylerim, danışırım. Beni de bazen uyarır mesela şu kelime yerine şunu kullansan diye önerilerde bulunur, mutlu olurum. Toplam kaç söyleşi yaptın? 200’ü geçti. Yeni bir kitap hazırlığın var mı? Önemli bir emekli yargı adamıyla ilgili nehir söyleşi tasarısı var. İsmini söylemesek de bence herkes tahmin etti.. Olsun gene de şimdilik ismini vermeyelim. Peki, nasıl tepkiler geldi “Kalemler Konuşunca”ya? Bu çevreden tanıdıklarım, söyleşi yaptığım kişiler ve çeşitli okurlar bu söyleşileri toplu olarak okumak istediklerine ilişkin görüşlerini dile getiriyorlardı sık sık. Sonra özellikle Marmara Üniversitesi’nde söyleşilerimi takip eden öğrenciler vardı aynı beklentiyi dile getiren. Umarım iyi bir örnek bulabilmişimdir. Son dönemde sa ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1025