22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Kitaplar Adası M. SADIK ASLANKARA Özen Yula metinleri... örgüleri kuruyor. Her kezinde canlı, yaşanılırlıktan kalkılarak kurgulanmış metinler getiriyor önümüze. Yapay değil hiçbir oyunu, öyküsü Yula’nın. Ama düz ayak düşünülerek tasarlanmış metinler de değil. Aykırı, ters, muhalif, ama sonuna dek insancı bir yazar. Bu çerçevede yapay, yaşanırlıktan uzak kurguya rastlanmıyor onun oyunlarında. Öte yandan Özen Yula’nın, bu oyunlarla, Türk tiyatrosunda bir yeni kavrayış yönünde ön açmaya çalıştığı da vurgulanabilir bana göre. Bu nedenle tiyatromuz, onunla yalnız oyun yazarı kazanmış değil, yanı sıra seçenek oluşturmaya çalışan bir genç erkeye de kavuşmuş durumda… ANLATILARIYLA ÖZEN YULA... Özen Yula metinleri üzerine hiç yazmamış değilim. Daha öncelerde Jartiyer, Kırbaç ve BabyDoll’ün Ötesindekiler (2001) başlıklı anlatısı üzerinde durmuş, bu kitabını, oylumlu bir yazıyla, yayımlandığı yıl selamlamıştım. İnsanı sıcacık kavuran bu anlatısında herkesin yaşamında derin çentikler çizmiş, çizebilirliği öngörülmüş kadınlara yer açarken yazar, ilkin onlara karşı beslediği içtenlikli sevgiyle dikkati çekiyor diyebiliriz. “Jartiyer”, “kırbaç”, “babydoll” benzeri bir iki sözcükte nesneleşmiş görünen öğeler dışında bizi çepeçevre kuşatan asıl kadın varlığını, derinlerdeki yaşanmışlıklarıyla, ustalıkla verebilmesi onun bu sevgisinden kaynaklanıyor yanılmıyorsam. Özen Yula, kadınları anlatırken, onların yeşerdiği toplumsal dokuyu da neşterliyor bu arada. Öte yandan anlatıcı aracılığıyla karşılıklı birer ayna koymaktan geri durmuyor yapıtında. Birbirinin içini gösteren “aynabölüm” nitelemesi de getirilebilir bunlar için. Abartının karşısında sıradanlık, süslemenin karşısında yalınlık… Ancak abartı da, süsleme de Özen Yula metinlerinin vazgeçilmezleri. O, kurmaca evrenini kamçılayıp yarattığı karakterleri bu evren içinde yapılandırırken onları hem tamı tamına bir yabancılamayla hem de özdeşleyimle alımlamamızı sağlıyor denebilir. Nitekim Hayat Bir Kere’de de (2000) bu yönde bir yapılandırmayla karşılaşıyoruz. Gılgameş’ten Nuh tufanına, Evliya Çelebi Seyahatnamesine Hayat Bir Kere, bizi insanoğlunun bir türlü tamamlanamayan, daha doğrusu bütünlenemeyen serüveniyle yüz yüze getiriyor. İlk söylencelere dek geri giden, ama uygarlık bağlamında, insan düşüncesindeki süreğenlik açısından dünle bugünü aynı bir uzama, zamana yerleştirilebilen kavrayışa sahip Özen Yula. Bu yaklaşımı onun söz gelimi Dünyanın Ortasında Bir Yer adlı oyununda da görülebiliyor. Hayat Bir Kere’de bu çok daha somut çıkıyor ortaya. Varoluşçu bakışa tam anlamıyla yaslanmasa da buna yakın duran bir yazar Özen Yula. Ama buna karşın, bu evrenin sınırlarından dışarı çıkarak “anarşist” metinler kaleme alan bir yazarla da buluşuyoruz onun yapıtlarında. Sonuçta bungunluğun değil, bungunluk temelinde yapılandırılmaya girişilen yazınsal üretime yönelik farklı bakışlar, yaklaşımlar getiren bir yazar olarak çıkıyor Özen Yula daha çok. “Özen Yula Metinleri” başlıklı bu yazı, onun kitapları için bir “giriş” bağlamında da okunabilir. İleride öyküleriyle oyunları üzerinde ayrıca durmayı tasarlıyorum “Kitaplar Adası”nda . Evet, 2009, usul usul ilerlemeye başladı. 2008’i, Özen Yula da uğurladı bizimle birlikte, ne var ki geçen yıl anneliydi, bu yılsa annesiz… Artık kendi kitapları annelik edecek ona, bir su değirmeninden ninniler söylercesine… ? A Ankara Mesnevi Sokak… Yazdan güze ulanan, güzden bahara çıkan bozkır dokusunun ehlileşen görselliğiyle Çankaya etekleri… Sararan yaprakların tek tük artakaldığı kış ağaçlarında, yeşilin yeniden filiz verişi baharın ılık dokunuşuyla… Ankara’yı solgun sarıyla nakışlayan, ak buğulu örtüyle karlayıp taşıran o bildik başkent imgesi… Bu imgeler eşliğinde tanıyorum onu ilk kez. Gencecik, kıpırdak bir tiyatro yönetmeni. Ankara Sanat Tiyatrosu sahnesinde Scarmeta’dan Ateşli Sabır’ı oynuyor ünlü tiyatrocuların ünlü çocukları Ebru Üstüntaş, Toprak Sergen, Canberk Uçucu. Oyun sonrasında gencecik filizlerle konuşuyoruz, bir de yönetmen. 1990 başları… Bir delikanlı ömrüne denk yılların ardından, Mesnevi Sokakta karşıma çıkıverince birden yönetmen, şaşırıyorum enikonu. Peki, ben ne arıyorum o sokakta? Belgesel sinema yaşamımın beni sürüklediği evrede, Budak Yapım’ın minicik stüdyosunda, Okan Çançin’le birlikte çalışıyoruz son dört yıldır… Arada sırada da olsa birden karşıma çıkıp umulmadık bir coşku seliyle kılıç kalkan konuşmaya giriştiğimiz, sonra incecik duyarlıkların peşinde seğirterek yanımdan ayrılan o cin yaratıcı… Ayaküzeri heyecanlı konuşmalar; yazın dünyası, tiyatromuzun geçmişi, geleceği… “Gel soluklan, oturalım biraz!” Hayır, bir anda nasıl karşıma çıkıyorsa, öyle kayboluyor. Öyküleri, romanları, oyunlarıyla yazınımızda; yönetmenliği, sahne verimleriyle tiyatromuzda kendine çok farklı yer açmış bir aykırı ad… Özen Yula… Ama görünmez oluyor artık. Anneciğinin oturduğu köşe apartmanda ışıklar sönüyor 2008’de… 2009’a kolu kanadı kırık girenlerden biri de o… İstanbul’dan gelmiştir, çantasını öylece bırakıvermiş anneciğine yetişecektir hastaneye. Ya da hastaneden geliyordur, babacığının yemeğini hazırlayacak, sonra biraz kestirip tekrar hastaneye dönecektir; sabahlara dek süren uykusuz nöbetlerinin kimbilir kaçıncısı için Çehov’un gece kelebeği gibi sevgili anneciğinin başucunda beklemeye. Yok artık, Mesnevi Sokakta göremiyorum onu… ÖYKÜLERİYLE ÖZEN YULA... Oyunları, Avrupa’dan Asya’ya geniş bir coğrafyaya uzanan, tümü de seyircinin yoğun ilgisini çeken ünlü bir oyun yazarı olmadan önce de yazın çevrelerinin yakından tanıdığı bir yazardı elbette Özen Yula. Çünkü Öbür Dünya Bilgisi (İletişim, 1993), bir ilk kitap olarak on beş yıl önce öykü yazınımız içinde yerini aldığında farklı bir damarda yol alacağını göstermişti yazar. Gerçekten de bu ilk öykü kitabı, yalnız farklı bir duruş sergilemedi, yazarın bu türde direneceğinin de gizli bir işaret fişeğini çaktı aynı zamanda. Ne var ki, hakça söylemek gerekirse, bu ilk öykü kitabının, öySAYFA 20 küden geçilerek girilen evreninin üzerinde gereğince durulmadı bana göre. Oysa sıkı bir “başlangıç” sayılması gerekirdi Özen Yula’nın öyküdeki bu adım atışı. Üstelik ilk öykü kitabının arkasını da getirmişti kısa süre içinde yazar: Kayıpkent Üçlemesi (Mitos, 1994). Belki öykücülüğü üzerinde yeni yeni durulacaktı ki, tiyatro yazınındaki verimleriyle dikkati çekmeye koyuldu bu kez. Ancak öykünün peşini bırakmadı hiçbir zaman. İlk kitabının ardından öykü verimindeki üretkenliğini sürdürdü: Buğuevi (1998), Arızalı Kalpler (2002), Tanrı Kimseyi Duymuyor (2005). On iki yıla dağılan bu beş öykü kitabı, yine de oyun yazarlığının gölgesinde kaldı hep onun. Belki bu nedenle öykü yazınımız içinde hak ettiği değerlendirmeler yapılamadı bir türlü. Son birkaç yıldır kitapları Yapı Kredi Yayınları dağarında yer alan Özen Yula’nın tüm öykülerinde, oyunlarında, anlatılarında önümüzü kesen sanatsal evrenle bu evrene yaklaşımı üzerine bir iki tümceyle durmak gerekiyor ilkin. Bu öykülerde, yazarın bizi oyunlarında tanıştırdığı evrenlerin, karakterlerin hiç mi hiç izine rastlanmadığı düşünülmemeli! Hatta ötesinde onun öyküleriyle oyunları arasında bir kol kola girmişlik bulunduğu da dile getirilebilir. Eğer “hayat bir kabare” (YKY, s.16) ise, bir tiyatronun da orta yerine düşeceğiz demektir o halde. Zaten onun öykülerinde trajik olan öne çıkarken, bir oyununu izlemişçesine buruk etkiler tortulanıyor alımlayıcı üzerinde. Yalnız tiyatro da değil, buna sinemayı eklemek de olanaklı. Çünkü Özen Yula’nın kimi öykülerinde Yeşilçam filmlerinin çizgisi, izlekleri, biçemi yansıtılıyor özellikle. kulaç atıldığını söylemek olası elbette, burulmuş bir yürekle… Sözün kısası Özen Yula, tüm öykülerinde kendine özgü bir biçemle selamlıyor okurunu. Onun bu özgün biçemi, hiç kuşku yok tüm öykülerinde kendini gösteriyor, ama alımlayıcı okurluğun değil izleyiciliğin dümen suyuna takılıyor nedense… OYUNLARIYLA ÖZEN YULA... Son yıllarda, oyunlarının içini güzel duyusal bağlamda hakkıyla doldurmuş genç yazarlar arasında ilk sıralarda yer alıyor Özen Yula. Gerçekten de 1996’dan 2007’ye on bir yılda yayımladığı on bir oyun, onun bu alandaki verim gücünü göstermiyor yalnız, tiyatro alanında nasıl oyunlar kurduğunu, oyun yönetmenliği deneyimini de arkasına alarak nasıl bir büyü kardığını ortaya koyuyor. İlkin oyunlarının adlarını anayım istiyorum yazarın: Ay Tedirginliği, Dünyanın Ortasında Bir Yer (Toplu Oyunlar 1, 1996), İstanbul Beyaz, Rakı Rengârenk, Kırmızı Yorgunları, Gözü Kara Alaturka (Toplu Oyunlar 2, 1998), Gayri Resmi Hurrem, Sahibinden Kiralık, Yakındoğu’da Emanet (Toplu Oyunlar 3, 2002), Aşk Evlerden Uzak, Rahvan Giden Atlılar, “Yaşamak” Bunlardan Fazla Bir Şey… ya da “İstanbulSofya” [kısa oyun] (Toplu Oyunlar 4, 2007). Bunların hemen tümünde yazarın sarsıcı, silkeleyici bir girişle, seyirciyi (ya da okuru) bir çırpıda içine alan, cinliklerle köpürttüğü kıpırtılı bir oyun evreni kurup, bu doğrultuda tiyatrosal düzen kurduğu söylenebilir. Gerek yazar gerekse yönetmen olarak Yula’nın oyunlarını yer yer derin burkulmaya varan şakacı bakışla ancak dramatik bütünlükle örüntülediği, bu arada yer yer göstermeci oluntular ya da bezeklerle işlediği savlanabilir kolaylıkla. Karakterler, oyun evreninde birbirine ters Özen Yula Kahramanların adları, bize bu dünyanın erden, ama yaşı geçkin kadınlarını anımsatıyor nedense. Sonra bu kişiler, hem bir ve aynı, hem ayrı ayrı. Yanı sıra dünya sineması da eklenebilir buna. Bu çağrıştırma yer yer bir alaysamaya, bıyık altı bir gülümsemeye dönüşmüyor değil elbette. Bu çerçevede yazar, eğretilemelerini ya alaysamaya yaslandırıyor ya da grotesk göndermelere. O halde onun öykülerinde, derin bir hüznün okyanusunda duruşları, buna karşın yakınlıklarıyla hem de aynı bir gelenekselden yararlandıkları halde alabildiğine uzaklıklarıyla belirginlik kazanıyor oyunlarda. Sözgelimi Aşk Evlerden Uzak’tan salt bir örnek olsun diye aktardığım alıntı bile bu bağlamda yazarın oyun kavrayışını açıklayabiliyor: “RezzanSen mi geldin?/ Galip Ya kimi bekliyordun?/ Rezzan Sanırım seni./ Galip O şarabı içmiyorsun değil mi?/ Rezzan Evet… Hayır… İçmiyorum… Bilmiyorum… Kafam biraz…” (29) Özen Yula, bu minicik örnekte görüldüğünce, her oyununda çok kıvrak konuşma CUMHURİYET KİTAP SAYI 986
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear