Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SİHİRLİ DEĞNEK ¥ mel anlayışın değiştiğini vurgulayarak bunun ciddi yanlışlar içerdiğini ve bakanlığın sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini söyledi. Sendikaların dava açarak genelgeyi iptal etmesini talep etti. Ali Gültekin (Prof. Dr. / Osmangazi Üniversitesi öğretim üyesi): 100 Temel Eser listesinde çocuğa göreliğin söz konusu olmadığını, klasiklerin ve diğer kitapların çocuk gerçekliğini içermediğini, seçkinin bu nedenle geri alınması gerektiğini önerdi. Fahri Temizyürek (Yard. Doç. Dr. / Gazi Üniversitesi öğretim üyesi): Şirin’in düşüncelerine katıldığını, klasiklere yapılan müdahalenin yanlışlığını, bunun edebiyat anlayışıyla bağdaşmayacağını vurguladı. Enver Ercan (Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı): Konuya yönelik düşüncelerinin Varlık dergisinde yayımlanan dosyalarla sınırlı olduğunu, bu konuyu yönetimdeki arkadaşlarıyla da paylaşacağını söyledi. Niyazi Şimşek (Türkiye Yayıncılar Birliği II. Başkanı): Yayın piyasasında geçen yıl 21 bin başlık kitap yayımlandığını, 7000 yayıncı olduğunu, 1750 yayıncının aktif çalıştığını ancak en büyük yayıncının devlet olduğunu ve devletin bu alandan çekilmesi gerektiğini vurguladı. Seçkinin çocuk edebiyatı yayıncılığına büyük darbe olduğunu da belirtti. Mine Soysal (Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği Genel Sekreteri): Bizlerin sorumluluğunun diğer yazarlara göre daha ağır olduğunu, kitap okumayan öğretmen modelinin yaratıldığını, çocuk edebiyatının çocuk gerçekliği taşıyan eserlerle zenginleştirilmesi gerektiğini söyleyerek seçkinin geri çekilmesi istedi. Necdet Neydim (Yard. Doç. Dr / İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi): Seçkiye en başta karşı çıktığını, yazdığı makalelerde seçkinin sakıncalarına değindiğini ve bu işin sonunda ne yazık ki haklı çıktığını söyledi. Seçkinin zenginlik değil, sorunlar getirdiğini belirtti. Erbay Kücet (Çocuk Edebiyatçıları ve Sanatçıları Derneği Başkanı): Çocuklara güvendiğini ancak öğretmenlere güvenmediğini vurguladı. Cafer Vayni (Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi): Projenin bir aldatmaca olduğunu, çocukların özgürlük alanlarını daralttığını söyledi. Devletin tavsiye edebileceğini ancak dayatamayacağını belirtti. Panelin sonunda yayımlanan bildirgede, projenin başlangıçta uygulanan amaçlarının dışında bir sürece girdiği için seçkinin geri çekilmesi gerektiği söylenerek bu durumun hem yayıncılık, hem edebiyat hem de eğitim süreci açısından ciddi sakıncalar içerdiği vurgulandı. Ben de paneldeki konuşmacılardan biriydim. Konuşmamda pek çok şeye değinmeye çalıştım. Özellikle MEB’nin bugüne kadar yaptığı işlerden yola çıkarak, söylemlerinde ve yaptığı işlerde samimi olmadığını söyleyerek MEB’nin pek çok uygulamada sergilediği tutarsızlıkları göstermeye çalıştım. Özellikle okuma kültürü oluşturma çabalarının nasıl okumazyazmaz bireyler yetiştirdiğine dikkat çektim. Protokol konuşmalarının nasıl olduğunu bilirsiniz. Ezber düşüncelerle, klişelerle gerekçelendirilen söylemler bizi yine şaşırtmadı. “Eğitim, bireyin çevresine eleştirel bir bakışla bakıp değerlendirmesine yardım edebilir ya da onu sessizlik kalıplarına büründerebilir” diyen bir konuşmacının kendisinin de bu dar kalıplar içine hapsolduğunu görmek içimizi acıttı sadece. Resmi söylemlerde sıklıkla karşılaştığımız o bilindik meli, malı cümleler, duyulmak istenileni söyleyerek içini rahatlatma tavrı, yapılanları aklama ve durumu meşrulaştırma durumları... “Bu seçkide politik bir tutum yoktur”, “saygıdeğer bir çabadır”, “dengeler gözetilmiştir”, “kimse öğretmeni zorlamıyor”, “öğretmene rahatlık veren bir uygulama”, “yaşayan yazar olmaması edebiyatçıların talebiydi”, “çok dilli bir toplumsal yapıdan endişeleniyorum”, “eğitim sistemimizde şiir dışında ezbercilik yok”, “bakın, bu sayısal değere göre çocuklar başka kitaplar da okuyor” ve daha neler neler... İnsan bir şeye inanmak isteyince gerekçelerini de yaratıyor. Bulamazsa, bir kılıf bulup arkasına saklanmanın yolunu buluyor. MEB’nin ve onun uygulamalarını destekleyenlerin gerekçelerini dinledik ama sorularımızı yöneltecek bir yetkili bulamadığımız için bizim sorularımız yine havada kaldı... 10 yaşındaki bir çocuğun Şermin’den, Miskinler Tekkesi, Gulyabani, Vatan Yahut Silistre ya da Üç Silahşörler’den ne anlaması bekleniyordu? Eğer bu liste sadece öneriyse neden başka kitaplar okutan öğretmenler hakkında inceleme başlatılıyordu? Neden 100 Temel Eser okuma yarışmaları düzenleniyordu? Farklı alanlarda ödül alan çocuklara neden temel eser setleri hediye ediliyordu? Neden bunlarla ilgili dönem ödevleri veriliyordu? Uygulamalar neden değerlendirme notuna yansıtılıyordu? Neden her sınıf kitaplığına ya da okul kütüphanesine bu kitaplar aldırılıyordu? Ailelere neden bu kitapları tercih etmeleri söyleniyordu? Neden listedeki yapıtların özetlerini içeren kitapların yayımlanmasına izin veriliyordu?.. Öğrenciler kurnazlık yapmaları için neden teşvik ediliyordu?.. Yanıtlanamayan sorular ve tutarsızlıklar diz boyu... Bir taraftan Türkçeyi koruma yasaları çıkartılıyor, diğer taraftan dili anlaşılmayan yüz yıllık kitaplar çocuklara sözlük eşliğinde okutuluyor... Yapılandırmacı yaklaşımla yeniden düzenlenen öğretim programına ters düşen çalışmalar... Altına imza atılan Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırı davranışlar... Sayıca sınırı olmayan tutarsız uygulamalar... Ve bir tarafta bu okuma listelerinin yaratabileceği sorunları uygulamaya geçmeden önce söyleyen araştırmacılar, eğitimbilimciler, yayıncılar, yazarlar, sendikalar, vakıflar... Diğer tarafta sorunlar ayyuka çıkınca yanıt vermek zorunda kalan Talim Terbiye Bakanlığı Müsteşarı Necat Bilici’nin “bunları öngöremedik” söylemi ile aklanan MEB’nin yaklaşımı ve hâlâ devam eden 100 Temel Eser uygulaması. Ortada ise çocuklar ve gençler... İnsanlar kameralarla sokaklarda, okullarda, alışveriş merkezlerinde sürekli izlenirken; cep telefonu, internet gibi yüksek teknoloji ürünleri ile adım adım takip edilip potansiyel suçlu ya da terörist oldukları “öngörülüp” yakalanırken; bir gözetim ve denetim toplumu adım adım oluşturulurken, yaşamın her alanında kitlesel olarak hipnoz altında yaşamak gün geçtikçe normalleştirilirken, dört yıldan fazla bir süredir 100 Temel Eser listesi uygulamasının eksikliklerini ve yanlışlıklarını anlatanları duymamak, sonra da bunların olacağını “öngöremediklerini” söyleyebilmek ve yaşanılan aksaklıklara rağmen uygulamayı hâlâ devam ettirmek sizce ne kadar inandırıcı ya da samimidir? Bu kadar tutarsızlık ancak bilinçli olarak yapılabilir diye düşünmekten alıkoyamıyor insan kendini. Okuma kültürü kazandırmak amacıyla yapıldığı söylenilen uygulamaların alt metnini okumaya çalıştığımda şu çıkarımlara ulaşıyorum: Bence, çocuk kitapları baskı ve egemenlik ilişkilerini güçlendirme aracı olarak kullanılıyor... Evrensellik kavramı pek çok kişi tarafından herkesi kendimize benzetmek olarak algılanıyor, o yüzden de klasikleri uyarlayıp kendi kültürümüze aktarmanın doğru bir şey olduğuna inanılıyor. Ötekinin, farklı olanın kitap kurgusunda bile var olmaya hakkı yok çünkü onun düşünceleri anlamaya değer değil. Kitaplarda gördüğümüz uygunsuz durumlar, kültürümüze uymayan şeyler bizi olumsuz etkiliyor, değerlerimizi yitirmemize neden oluyor. O yüzden de çocukların ne okuması gerektiğine “biz” karar vermeliyiz... Eleştirel bakış elbette önemli ama var olanı tehdit etmeyen bir açı içersinde yapılmalı... Ve süreç hep yetişkinden çocuğa doğru işlemeli. Kitap bağışı kampanyaları düzenlemenin, belirli bir ölçütü dikkate almadan her yerden ve herkesten kitap toplayıp bunları okul kitaplıklarına ya da kütüphanelere bağışlamanın, okuma listeleri oluşturmanın okuma kültürü kazandırma yolu olmadığını, bunun okumazyazmazlık sorunumuzu daha da büyütmek olabileceğini düşünmenin zamanı gelmedi mi? Çocukların ve gençlerin kaç tane kitap okuyup okumadığı düşüncesine takılmayıp, artık “ne okuduğu”, “ne düşünerek okuduğu” ve sonunda “nereye geldiği”, “kendinde ve toplumda neyi değiştirdiği ya da değiştireceği” sorularını dikkate aldığımız zaman ancak bir şeyler değişmeye başlayacak... Ve işte o zaman süreç, çocuktan yetişkine doğru işleyecek... ? Nilay Yılmaz İstanbul Bilgi Üniversitesi İnönü Cad. No: 28 KuştepeŞişli / İstanbul Tel: 0216 381 17 50 www.nilayyilmaz.com sihirlidegnekcumhuriyet@gmail.com CUMHURİYET KİTAP SAYI 988 SAYFA 25