Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
? ya feminist hareketler gibi çalışmalarını lobiciliğe dayandıran hareketler üzerinden politika üretmektedir. Bu açıdan “Cappuccino Solu” ulusal devlet perspektifine sahip değildir. Ayrıca bir çokkültürlülük emperyalizminden bahsedebiliriz. Bu insanlara göre Afgan halkı ancak “Love Parade” Kâbil’de gerçekleşirse özgür sayılabilir, oysa bunun Afgan halkının geneline hiçbir yararı yoktur. Bunu dile getirdiğinizde ayrımcılık yapmakla suçlanır, ırkçı, Yahudi karşıtı veya faşist olmakla itham edilirsiniz. Bahsettiğiniz bu “Cappuccino Solu”, NATO’nun Yugoslavya saldırısının kamuoyunda meşrulaştırılmasında büyük rol oynadı. Aralık ayında yeni baskısı yapılan ve 2008 yılı içinde Türkçede yayımlanacak Savaş Yalanları (“Kriegslügen. Vom Kosovokonflikt zum MilosevicProzess”) isimli kitabınızda NATO’nun saldırısı için üretilen bu yalanları ve kamuoyu yaratma süreçlerini anlatıyorsunuz. “Cihat Avrupa’ya Nasıl Geldi? Balkanlarda Allah’ın Savaşçıları ve Gizli Servisler” isimli kitabınız ise, BosnaHersek’te yaşanan kanlı iç savaşın pek de dile getirilmeyen bir boyutuna ışık tutuyor: Bosna’daki mücahitler ve 11 Eylül bağlantısı… Benim kitabım 90’larda Balkanlarda yaşanan savaşlarla 11 Eylül saldırıları arasındaki bağı gösteren tek çalışma olma özelliğini taşıyor. New York, Madrid ve Londra’daki saldırılar, bu saldırıları gerçekleştirmekle suçlanan mücahitler, Amerikan ve İngiliz gizli servislerince eğitilmemiş olsalardı gerçekleşmezdi. Yayımlanan diğer kitaplar bu savaşçıları Batı karşıtı gibi göstermektedir, oysa değişik kaynaklardan topladığım bilgiler bu savaşçıların Batı’nın düşmanı değil, Batı’nın kuklası olduğunu gösteriyor. 11 Eylül saldırılarının nedeni Yugoslavya saldırısı mı? Batı’nın Yugoslavya’ya saldırısının 11 Eylül saldırılarına neden olduğunu söylemek gerçekçi olmaz. Bu saldırılar Batı’nın bu mücahitleri 90’lı yıllarda Balkanlar’da görevlendirerek güttüğü politikanın bir sonucu olarak ortaya çıktı. Balkanlar’da Batılı gizli servislerin desteğinde Boşnakların yanında savaşan mücahitler, aynı zamanda 11 Eylül saldırılarından sorumlu tutulan çevreye mensup kişilerdir. Balkanlar, bu kişiler için bir atlama noktası olmuştur. NEOLİBERAL SİSTEM ABD ve Batı Avrupalı devletlerin Yugoslavya’nın parçalanmasındaki ortak çıkarı sizce nedir? Yugoslavya, çokkültürlü, çok etnikli yapısı ile ekonomisinde sosyalist ve kapitalist unsurlarıyla çözülen Doğu Avrupa rejimlerine örnek bir ülke olabilirdi. Hatta bir Doğu Avrupa Ortak Pazarı bile söz konusu olabilirdi. Ancak neoliberaller böyle bir modelin yaşamasına izin veremezlerdi. Tüm ülkelerde neoliberal sistemin hüküm sürmesi istenmektedir. Önce Almanya, 1990’lı yılların başında Hitler Almanyası’nın Çekoslovakya ve Polonya’ya karşı kullandığı “etnik grupların kendi kaderini tayin hakkı” söylemini kullanarak; daha sonra da ABD, insan hakları söylemiyle bu saldırıyı meşrulaştırdı. Yugoslavya’nın bu saldırılara açık hale gelmesine neden olan etnik çatışmaları Yugoslavya’nın merkezi planlama süreçlerinden yoksun özyönetime dayalı ekonomik sistemin körüklediğini CUMHURİYET KİTAP SAYI söyleyebilir miyiz? Özyönetime dayalı sistemin etnik problemlerin çıkmasını kolaylaştırdığını söyleyebiliriz. Aslında 1974 yılına kadar iyi işleyen bir sistem varken, o yıl yapılan anayasa değişikliği ile Komünist Parti’nin kontrolündeki kapitalist kolektifler, ürettikleri ürünler ve elde ettikleri kazançlar konusunda bağımsızlığa kavuştular. Coğrafi avantajları ve tarihi ekonomik bağları nedeniyle zenginleşen Slovenya ve Hırvatistan sadece kendi çıkarlarını düşünmeye başladılar. Yugoslavya’nın dış borçlarının ödenmesine katılmamaya, vergileri merkezi yönetimle paylaşmamaya başladılar. Yugoslavya, Batı tarafından 19401980 yılları arasında Doğu Avrupa ülkeleri için bir vitrin olarak görülüp desteklendi. Sovyetler’in çözülüş süreciyle beraber bu destek de sona erdi. Neoliberal politika açısından Yugoslavya’nın politik varlığının sona erdirilmesi gerekiyordu. Oysa Yugoslavya ekonomik açıdan varlığını devam ettirebilecek durumdaydı. Yugoslavya’da kimler kazandı, kimler kaybetti? Yugoslavya’da asıl kazananlar ABD ve başta Almanya olmak üzere Batı Avrupalı devletler oldu. Hırvatlar, Slovenler, Boşnaklar, Sırplar ve Arnavutlar, hepsi kaybetti. ABD’nin ve Bin Ladin’in desteği ile savaşı kazanan Boşnakların ülkesi bugün NATO’nun işgali altında ve Yugoslavya’daki statülerine oranla daha az bağımsız bir ülkeye sahipler. Slobodan Miloseviç’e verdiğiniz destek nedeniyle çok sert eleştirilere maruz kaldınız. Miloseviç’e verdiğiniz desteğin nedeni nedir? Bakın, Miloseviç ne bir komünistti ne de bir sosyalist. Onu sosyal demok rat olarak tanımlamak en doğrusu olacaktır, ancak benim ona desteğimin nedeni, Yugoslavya’yı bir arada tutmak için verdiği mücadeledir. Yugoslavya’nın parçalanmaması için ciddi çaba gösteren tek lider Miloseviç’ti ve bu nedenle onu destekledim. Yugoslavya’yı bir arada tutmak için Sırbistan’ı kuvvetlendirmeye çalıştı. Tito’nun zayıf Sırbistan, güçlü Yugoslavya fikri çok aptalcaydı. Güçlü Yugoslavya ancak güçlü bir Sırbistan ile var olabilirdi. Bu nedenle Miloseviç’i ve Federal Yugoslavya’nın çekirdeği olacak güçlü Sırbistan fikrini destekledim. ZİNCİRLEME REAKSİYON Kosova’da gelinen süreçle ilgili neler düşünüyorsunuz? Kosova’nın bağımsızlığı uluslararası hukuka aykırı olduğu gibi, aynı zamanda zincirleme reaksiyon yaratma ihtimali de yüksektir. Kosova’nın bağımsızlığının İspanya, Belçika, Kıbrıs, Korsika ve hatta Türkiye için sonuçları olacaktır. ABD’nin Kosova’nın bağımsızlığını desteklemesinin bir nedeni de ortaya çıkabilecek zincirleme reaksiyon sonucu Avrupa’yı daha güçsüz düşürebilecek olmasıdır. Kosovalı Arnavutların bütün bu yaşananlardan sonra bağımsızlığı hak ettikleri yönünde bir düşünce, Alman solu içerisinde de dillendiriliyor. Alman solunun ayrılıkçı hareketlere verdiği bu desteğin arkasındaki ne den nedir? Kosovalı Arnavutlar, Basklar, Tutsiler ya da Kürtler haksızlıklarla karşı karşıya kalmışlardır. Ancak bu azınlıkların hepsi şu an emperyalistlerce kullanılmaktadır ve bağımsızlık talepleri emperyalizme hizmet etmektedir. Sol hareketin gözden kaçırdığı nokta ise artık Sovyetler’in var olmadığı gerçeğidir. Sovyetler’in olmadığı bir dünyada ayrılıkçı hareketler neoliberal sisteme hizmet eder. Sol, Sovyetler’in artık var olmadığını realize edemediği gibi bu hareketlerin 2030 sene önceki gibi olmadığı gerçeğini de görememektedir. ? Cihat Avrupa’ya Nasıl Geldi? Balkanlarda Allah’ın Savaşçıları ve Gizli Servisler/ Jürgen Elsässer/ Nesnel (Sarmal) Yayınları/ Ocak, 2008 Jürgen Elsässer Kimdir? 1 957 doğumlu “Alman solunun hırçın çocuğu” Jürgen Elsässer, Almanya’daki ana akım medyanın görmezden gelmesine rağmen, son on yılda yayımladığı kitaplarla ülkede en çok tartışma yaratan isimlerin başında gelmekte. Elsässer, 1970’li yılların ortasından itibaren “Kommunistischer Bund” (Komünist Birlik) üyesi olarak bu hareketin gazetesi “Arbeiterkampf” (İşçi Mücadelesi) için hareketin dağıldığı 1991 yılına kadar yazılar yazdı. Daha sonra günlük yayımlanan sosyalist eğilimli “Junge Welt” (Genç Dünya) gazetesinde hem yazarlık yapan hem de idari görevler üstlenen Elsäesser, 1997 yılında gazete içinde çıkan bir anlaşmazlık sonucu ayrılarak, diğer “Junge Welt” yazarlarıyla beraber haftalık gazete “Jungle World”ü çıkarmaya başladı. AntiDeutsch (Alman karşıtı) hareketin kurucularından biri olarak bilinen Elsäesser, bu hareketin yayın organı ”Konkret” dergisinde yazdı. ABD ve ABD’nin başta Avrupa Birliği üyesi müttefiklerinin Irak’ı işgalinin ufukta görünmesiyle beraber 2002 yılı sonunda işgal karşıtı tavır alan Elsäesser, bu tavrı nedeniyle “Konkret” dergisinden çıkarıldı. Irak işgalini destekleyen AntiDeutsch hareketi ile bağlantısını kesmesinden sonra yeniden düzenli olarak “Junge Welt”te yazmaya başlayan Elsäesser, yazılarıyla haftalık yayımlanan Freitag gazetesi ve onlinemagazin Telepolis’e katkıda bulunmakta. Elsässer, aktif gazetecilik yaşamının yanı sıra Almanya’da tartışma yaratan çok sayıda kitabın yazarı. Alman Yeşillerinin Almanya’nın emperyalist yayılmacılığına verdiği desteğin ortaya konduğu “Make Love and War”, Almanya’nın yeniden ve kendine has bir yöntemle emperyalist planlarını nasıl yürüttüğünün anlatıldığı “der Deutsche Sonderweg” (Özel Alman Yolu), NATO’nun Yugoslavya’ya saldırısının perde arkasının ve bu saldırı ile beraber Alman ordusunun yurtdışı müdahalelerinin Almanya’da nasıl meşrulaştırıldığının gösterildiği “Kriegslügen. Vom Kosovokonflikt zum MilosevicProzess” (Savaş Yalanları. Kosova Sorunundan Miloseviç’in Dava Sürecine), Bosna Hersek’teki iç savaş sırasında başta ABD olmak üzere Avrupalı devletlerin oynadıkları rolün ve bu ülkelerin bazıları daha sonra ABD’de gerçekleşen 11 Eylül terör saldırılarını planlayan ve saldırıları gerçekleştiren “mücahitlerle” olan bağlantılarının deşifre edildiği “Wie der Dschihad nach Europa kam Gotteskrieger und Geheimdienste auf dem Balkan” (Cihat Avrupa’ya Nasıl Geldi? Balkanlarda Allah’ın Savaşçıları ve Gizli Servisler) ve emperyalizm ile uluslararası sermayenin, ulus devletin kazanımlarına karşı giriştiği saldırının işlendiği “Angriff der HeuschreckenZerstörung der Nationen und Globaler Krieg” (Çekirgelerin Saldırısı Ulusların Yıkımı ve Küresel Savaş) Jürgen Elsässer’in çok sayıdaki kitaplarından öne çıkanlardır. Provokatif üslubuyla dikkat çeken Elsässer, özellikle NATO’nun Yugoslavya saldırısı ve Kosova’nın Sırbistan’dan koparılma sürecindeki Almanya’nın rolünü deşifre edici yazı ve kitaplarıyla tartışmalara neden oldu. Avrupa Birliği’ni emperyalist bir oluşum olarak tanımlayan ve Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine, Türkiye sanayisinin ve tarımının üyelik nedeniyle tahrip olmasına yol açacağı ve bir sömürge ilişkisi yaratacağı gerekçesiyle karşı çıkan Elsässer, Avrupa sermayesinin kendi işçi sınıfını da Türkiye’deki ucuz işçi gücü ile tehdit ettiğini belirtiyor. Jürgen Elsässer, 15 günde bir cumartesi günleri SoL gazetesinde (www.sol.org.tr) yayımlanan köşe yazılarıyla Türkiyeli okurla buluşmaktadır. Yazarın kendi web sayfasına http://www.juergenelsaesser.de adresinden ulaşabilirsiniz. ? 938 SAYFA 5