25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Paul Auster’dan politik bir roman Karanlığa alışkın bir göz Çağdaş Amerikan edebiyatının en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilen Paul Auster, yeni romanı Karanlıktaki Adam’da, bir ailenin üç kuşağından yola çıkarak, gerçekle hayalin birbirine karıştığı bir alan yaratıyor ve ülkesinin dünya karşısındaki politik tutumunu sorguluyor. Ë Stephen AMIDON* P aul Auster çağdaş Amerikan edebiyatında benzersiz bir yere ve ‘kült yazar’ ile ‘büyük edebiyatçı’ arasında bir üne sahip. Sadık bir okur kitlesi ve birçok eleştirel yandaşı olmasına karşın Don DeLillo ya da Philip Roth gibi ‘ağırsıklet’ statüsünde değil. Genellikle deniz aşırı ülkelerden gelse de, Asturias Ödülü (İspanya) ve Prix Medicis Etranger (Fransa) gibi birçok ödül aldı. Ve filme çekilmiş dört senaryosu olmasına karşın kitaplarını uyarlama için Hollywood’a satmayı reddediyor. “Birleşik Devletler’deki insanların kitaplarımdan biraz rahatsız olabileceklerini düşünüyorum” diyor Auster, kendisine sahip olduğu sorunlu statüyü sorduğumda. “Hatta hayal kırıklığına uğ rayabileceklerini. Benim zeki, çok zeki bir çocuk olduğumu düşünüyorlar. Ama çatışma ve muhalefet durumunda olmanın sorun olmadığını gördüm. İnsan çok fazla kucaklanmak istemiyor.” Auster’la, onu Amerika’nın edebi hayatının en tepesine biraz daha yükseltebilecek nitelikteki yeni romanı Karanlıktaki Adam üzerine konuşmak için sıcak bir öğleden sonra Brooklyn’deki evinde buluştuk. 61 yaşındaki Auster, New York’un en ferah semtlerinden biri ve farklı ırk, sınıf ve yaşam tarzları için gerçek bir erime potası olan Park Slope’da yaşıyor. Burası, kitapları çok katlı hikâye çizgileri ve değişken kimliklerle dolup taşan bir yazar için uygun bir yer. (Bir önceki romanı Yazı Odasında Yolculuklar, hücresinde bulduğu bir el yazmasından gelen karakterler tarafından ziyaret edilen amnezyak mahkumu anlatıyor.) Sıcak bir karşılamadan sonra Auster beni daktilo resimleri ve heykelcikleriyle –bu eserlerin önemi konuşmamızın ilerleyen aşamalarında netlik kazandı dekore edilmiş bir salona davet etti. “Burası benim yuvam işte” diyor, ben ev konusunda iltifatta bulunduktan sonra: “En azından merdivenleri inip çıkabildiğim sürece.” Hemen yeni kitabını konuşmaya başlıyoruz ve 12. romanı olan Karanlıktaki Adam’ın onun için çok özel olduğu hemen açıklık kazanıyor. Herkesçe bilinen kurnazca anlatı stratejilerini –Vertigo ve New York Üçlemesi gibi kitaplarda gördüğümüz stratejileri içermesine karşın, en politik romanı. Ayrıca en kişisel romanı olduğu da ortaya çıkıyor. Günümüzde geçen roman, sevgili karısının ölümünün yasını tutan 72 yaşındaki kitap eleştirmeni August Brill’in uzun bir gecesini ayrıntılarıyla sunuyor. Kızı Miriam ve torunu Katya’yla paylaştığı, Vermont’taki evinde gözüne uyku girmeyince “unutmayı yeğleyeceği şeyler”den uzak durmak için kendisine bir uyku öncesi hikâyesi anlatmaya karar veriyor. Bu hikâyede küçük çaplı Brooklyn’li bir sihirbaz olan Owen Brick uyandığında kendini, neredeyse tamamen günümüz Amerika’sı gibi olan bir ülkede cereyan eden savaşın ortasında buluyor. Brick çok geçmeden, Yüksek Mahkeme’nin 2000 seçimlerini George Bush’un lehine karara bağlamasından sonra patlak veren ikinci bir Amerikan iç savaşının içinde olduğunu fark ediyor. Bir grup isyancı onu, “gerçek” dünyaya dönüp sivil savaşı hayalinde canlandıran adamı –August Brill öldürmekle görevlendirdiğinde sihirbaz Brick, savaşın altüst ettiği bu alternatif evrendeki mevcudiyetinin nedenini de öğrenmiş oluyor. Fakat Brill, distopik fablı nihayetine eremeden uzak durmak istediği ‘hayaletler’in akınına uğruyor: Brill’in gerçek hayatından çıkma bir dizi savaş hikâyesi. Bu hikâyeler arasında, Avrupa’da ge çen üç yürek parçalayıcı hikâyenin yanı sıra, kendini 1967 Newark ayaklanmalarının ortasında bulan bir avukatın hikâyesi de var. “Bu hikâyelerin hepsi gerçek” diyor Auster, purosundan uzun bir nefes aldıktan sonra: “Avrupa’da geçen üç hikâyeyi bana diğer yazarlar ve yayıncım anlattı, Newark hikâyesi ise üvey babamın başından geçmişti. Belediye başkanı sinir krizi geçirip ayaklanmanın orta yerinde ağladığında üvey babam oradaydı.” Ama kitabın kökenlerinin, duyduğu hikâyeleri yeniden anlatma yönünde basit bir istekten çok daha derinlerde yattığına açıklık kazandırıyor. En derin seviyede Karanlıktaki Adam, iki çok kuvvetli şoktan ortaya çıkmıştı. İlki BushGore seçimleriydi. “Bu tam bir adalet kepazeliğiydi” dedi, “yasal ve politik yollarla yapılan bir darbeydi. Aslında Al Gore seçilmişti. Bu da bizim alternatif bir evrende, alternatif bir gerçeklikte yaşadığımız anlamına geliyor. Tıpkı Owen Brick gibi. Gerçek dünyada Irak Savaşı, Ebu Garip’teki işkenceler ve muhtemelen de –sadece muhtemelen– 11 Eylül olmayacaktı.” Bir diğer sarsıcı olay da Auster’ın “olağanüstü bir derinlik ve insancıllığa sahip biri” diye tanımladığı arkadaşı, İs ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 972 SAYFA 16
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear