27 Eylül 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

? “neden bunca mağrursun ölüm Umutsuzluğun omuzları seninkinden geniştir” (s. 41) SESSİZ VE TEMKİNLİ Onur Behramoğlu, bilgece, temkinli duruşunu şiire heba etmiyor; şiir, bir yan oda gibi kendine uzanacak yer açıyor; Türkiye’de yazıldığını bilerek, Sivas Kıyımı’ndan, Türkçe dergisinin editörü Dağlarca’ya, ordan Metin Altıok’a, “oğul olmaya geldin” diyen Tozan Alkan’a dek nice özgün isme göndermede bulunur… “sessizlik bir yerlerde fena mı birikmişti” diye soruyor Onur Behramoğlu. Evet, “sessizlik” insan hayatında bir “ilk”ti diye, bir yerlerde bunca “birikti”. Şu üçlüğü hep beraber okuyup bol keseden “ekonomik şiirlere” kendini tahvil edenlerin ahvâlini düşünelim: “çay mı dediniz İnce belli bardakta Sızlayan bellek” (s. 63) Bu kitaba dair düşündüklerimi seslendirmek istemiyordum; bunun ilk nedeni şairinin gündelik hayatta aldığı pozisyonla (sahici duruşuyla) ilgiliydi; şiirinin içinden, kırmızılar, kıyımlar, kırgınlıklar, kaytaranlar geçiyordu, fakat şair bir köşede susuyordu. Susması, herkesin konuştuğu bir yerde, cömertliğiyle selamlıyordu bizi. Siz Hâle’yi sevgili sanın, harfler nasıl da ayaklandırıyor bir insanı tanımayı; işte “Öyleymiş” adlı şiirin tamamı: “yaprağım. ezilmişim. ilk görüşüm ölümü. dedemmiş. soğuk. üşümüşüm. bir el örter üstümü. annemmiş. çıplağım. vurulmuşum. hissetmiş düştüğümü. kalbinmiş. soluk. sararmışım. ay sandım gördüğümü. hâleymiş.” (s. 19) Gündelik hayatı ıskalamadan, şiirin binlerce yıldır taşıdığı mesajı zihinde tutarak, “dünyanın güzelliğinden konuşalım” ve “şair olup da beylere sövüp saymamak gibi bir şey” demeyenlere “aykırılanan” bir kitap: Asit ya da İksir. Bazı yaraların içinde coşkulu şarkılar vardır; işleyen halk gibi. Korkunun kurduğu saatler altında, hükmü kör bilinen bir vakti anlamaya doğrulursunuz; ağzınız biçilmiş otlar gibi yerli ve topraktan, bozguna karşı direnenden yanadır. İşte orda “ölüm”e dair bakır bir dize sızar sizden: “gözümüzü açtık ölümü gördük biz geldik herkes ağlıyordu” (s. 59) Aşk’ın toplumsal olanla cebelleştiği, cesur bir girişimle karşılıyor bizi Onur Behramoğlu. Rüzgâr alan, esneyen, ben eskiden de buradaydım, diyen titrek dal uçları gibi dizeler… İçinde hayat tutmayan kara, katı, kavruk mısralar yerine; hayatın içinden geçen, yalın acıların biçtiği ilk gençliği, bir makas gibi kullanan mısralar. Sonra “baba” demek; biraz da yolculuktur, camın ardında kalan seslerle; yolculuktur, devralınmış bir devrimci yürekle… Evet bu şiirler, okura kapılarını kapatıp “anlam benim karnımdadır” diye yumruk sıkmıyor; bilakis okuru çağırıp “gel kendi serüvenini bende tamamla” diyor sanki. Bu önemlidir. Dış dünyadan derlediklerini retoriğin ağdalı makasında heba etmeden okura ulaştırıyor. Sözün endamını belirleyen “söyleme isteğindeki haklılık” değil mi? 2006 yılında ilk kitabını yayımlayan şairler içinde, bizi, dünyayı gördüğüne dair ikna eden birkaç şairden biri Onur Behramoğlu. “ben gidiyorum. Korkmayın dünya döner aşk ölmedi be! O ölse çocuklar var” (s. 67) ? Asit ya da İksir/ Onur Behramoğlu/ Yitik Ülke Yayınları/ İstanbul, 2006/ 72 s. “2006 yılında ilk kitabını yayımlayan şairler içinde, bizi, dünyayı gördüğüne dair ikna eden birkaç şairden biri Onur Behramoğlu.” SAYFA 26 CUMHURİYET KİTAP SAYI 888
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear