Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
? öyküler yaşıyorduk. Onun için ben daha ilkokula gitmeden sinema tiryakisi oldum ve müthiş bağlandım sinemaya. Şiir de ilkokulda başladı. İlk şiirim de kolejdeyken Kaynak dergisinde yayımlandı: "Dünyanın Bir Köşesinden Luçya". Benim yazdığım ilk şiir değildi ama, okul dergileri dışında bir dergide yayımlanan ilk şiirimdi. Çok komik bir şiir, özentiyle yazmıştım tamamen. Özdemir Asaf’ın Lavinia’sı var, Asaf Halet Çelebi’nin Maria’sı var, Attilâ İlhan’ın Pia’sı var; benim de Luçya’m oldu o zaman. Anlatımcı bir şiiriniz var genellikle. Neden öykü yazma yöneldiniz sonradan? Öykü yazmaya yönelmedim. Sadece dört tane öykü yazdım yetmiş yıl içinde. Bu benim bir öykücü olarak tanımlanmama elbette yetmez. Bir şairin yazdığı dört öykü veya dört öykü yazmış bir şair olabilirim ancak. Son yıllarda şiir yayımlamıyorsunuz, belki yazmıyorsunuz da… Yok, yazıyorum. Önümüzdeki sonbaharda yeni bir kitap çıkarmayı düşünüyorum, onda olacak yazdıklarım. Kaç yıllık bir uğraşın ürünü olacak? Ben sürekli şiir üreten biri değilim. Araya büyük boşluklar da girdi benim yaşamımda. Ben, illa ki masa başına oturayım şiir yazayım her gün diye özel bir çaba göstermedim. Kendiliğinden bir birikim oluştu; o patlak verince üst üste üst üste şiirler geldi. Belki az önce sözünü ettiğim tekrar acemiliğe sığınma isteğinden kaynaklanıyor. Neredeyse kopya kâğıdı konup üretilmiş gibi aynı şiirler yazmaya başladığımı hissettiğim an duruyorum. Sonra yeni bir birikim oluştuğunda bir şeyler çıkmaya başlıyor. Dönüp ilk şiirlerinizi okuduğunuz olur mu? Zaman zaman okurum. Neler hissedersiniz? Bazen gülerim. Çok kötü bulduğum şiirlerim de var; ama beni bugüne getiren şiirler onlar, hepsini severim. Hatta ilk kitaba girmemiş, daha eski şiirlerim var; onlar elime geçince çok gülüyorum, neler yazmışız diyerek. TÜRK ŞİİRİ ÜZERİNE… Çeviriler de yapmış bir şair olarak, Türk şiirinin bugün olduğu yeri nasıl değerlendiriyorsunuz? Ben Türk şiirinin içinde doğdum, Türk şiirinin içinde büyüdüm, Türk şiirinin içinde soluk aldım. Türk şiirini elbette en tepeye koyuyorum. Şiir her şeyden önce dil ile ilgili. Cahit Külebi’nin "Hikâye" şiirini düşünün, benim çok sevdiğim bir şiir. "Senin dudakların pembe/ Ellerin beyaz" dizelerini alın İngilizceye çevirin: "Your lips are pink/ Your hands are white". Bir ilkokul öğrencisinin gramer kitabında yazan cümle gibi; ama bizim dilimiz içinde anlatım olarak bambaşka bir şiir. Çeviri tabii çok kaybettiriyor şiirin değerini, ne kadar usta çevirmen olursa olsun insan. İnsan kendi soluduğu dilin şiirini en CUMHURİYET KİTAP SAYI “Ben Türk şiirinin içinde doğdum, Türk şiirinin içinde büyüdüm, Türk şiirinin içinde soluk aldım. Türk şiirini elbette en tepeye koyuyorum” diyor Ülkü Tamer. fazla seviyor, ben de öyle. Türk şiirinin okurundan uzaklaştığı söyleniyor… Bu her zaman söylenmiştir. Ben bu görüşe fazla itibar etmiyorum. Bizden önceki dönemde de şair okurdan koptu gibi sözler söylenmişti, bizim yazdığımız dönemde de aynı endişeler vardı, şimdi yine öyle. Şiir, son derece yaygın bir sanat değil zaten. Belirli bir okurun, şiir okurunun ilgilendiği, şairini seçtiği bir sanat. Okuru zaman zaman biraz azalır, biraz çoğalır; ama şiir aynı kalır. Genç şairleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir anımı anlatayım. Şiirlerimiz okul dergisinde ilk yayımlanmaya başladığı sıralarda biz beşaltı arkadaştık şiirle ilgilenen. Okulda bir edebiyat yıllığı çıkarıyorduk "İzlerimiz" adıyla, onu Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya götürdük. O bizim isimlerimizi, derginin arka kapağının içine yazdı, "Ben bu listeye on yıl sonra bakacağım, bakalım kaçınız devam ediyor olacaksınız şiir yazmaya" dedi. Gerçekten, on yıl sonra biz iki kişi kalmıştık. Onun için genç şair sözünü ben benimsemiyorum. Şair, ya şair ya da değil. Şöyle sorayım öyleyse, bugün dergilerde gördüğünüz şiirleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Hayran olduğumu söyleyemem. İşin içinde sevgi var; ama seçicilik de var elbette. Her şiire bayılmıyorum. Daha ilk dizesini okuyup bıraktığım çok şiir oluyor. Her zaman böyle olmuştur. 1950’lelerde Cahit Külebi’ler, Behçet Necatigil’ler, Dağlarca’lar yazarken de dergilerde dünya kadar şair vardı sonradan unutulup giden. İkinci Yeni akımını düşünün. Bugünün ‘popstarları’ gibi, her hafta yeni yeni on tane şair çıkıyordu neredeyse Pazar Postası’nda. Bugün kaç kişi kaldı onlardan şiir yazmayı sürdüren? ? Yanardağın Üstündeki Kuş/ Ülkü Tamer/ Kırmızı Yayınları/ 286 s. 888 SAYFA 21