26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bir dönemin en önemli tanığı, yaşadıklarını anlatıyor Erol Güney'in Ke(n)disi yordu. "Acaba bir şey mi yaptı da hakikaten, böyle oldıı..." diye. "Belki istemeyerek yapmıştır..." Yani, en iyi dostlarım 'belki istemeyerek yapmıştır' diye düşünüyorlar. Ama herkeste bir şüphe var. Şüphe olunca tabii, lehimde bir şey çıkamıyor. Ama bazılan çıktı. Var, var; kitapta var. Bazı kimse ler söylediler, "Niye açıkça söylemiyorsunuz bunıın şeysini?" diye. Tamamiyle söylemedikleri için; bunu bunu yaptı demeyince herkeste bir şey kaldı. Ben de bir şey söylemiyorum. Bir ay kadar. Çıktıktan sonra söyleyebilirim, ne oldu. Kannı müthiş milliyetçiydi. Mütlıiş Türk şeysiydi. Benden rica etti, "Katiyen Türkiye aleyhine bir şey yazma!" diye ha kikaten. Aynca karım burada kalacaktı. Başuıa biraz bir şey gelir diye de düşiindü herhalde Çünkü bana sordular. Beynelmi lel bazı kuruluşjar var, soruyorlar: "Yazın, ne oklu?" diye lilan. Kaliyen, katiyen polemigegirmek istemedim. Karım da istetni yor. HABERCİNİN KAYNAĞI H Semih POROY Ben daha çok şunu mcrak ettını: Cjazcterilık. üdubunda, kanıtLınmış bir şıy yoksa ortada, onu o şckıldc yazmak gcrekır. Bunlar önderı kabul clmı)ler gibi. . Ama mahkeme yok. Mahkcme olsaydı... Mahkeme olmadığı için... Tabii caııını, birden şey deniyor; bu, ışte Türk değil, bil ınem ııe,Yalıudi lilan... Herkeste bir şey var tabii. Düşün ki, o zaman soğuk harb zamanı. () zaman herkes bir tarafı tutuyordu. Işte, "Bu Rus'tur, Rusya'dan geliyor!" filan... Yani, kızınıyorum arkadaşlara. O zaman Menderes'in taralı başlamıştı basına karşı. Ama daha belli olmamıştı. Dört, beş yıl sonra değil mi, devrilecekti. ü zaman dalıa belli değildi. Oemokrat oldııklarına inanı yordum ki, (gülüyor) bana bir şey yapmazlar diye düşünüyordum. Yoksa, o kadar korksaydım, o zaman belki haberi nereden aldığımı anlatııdım. Çünkü biüyordum ki, bunu anlatsam vazıyetim çok daha iyi olıır du. Kolaylaşırdı. Habercinin, kaynağını açıklamaması prensibine nedense çok sa dık kaldım. Işte, gençliğimdcn mi desenı.lCıülüşmeler) Bu yaşta bilmem bu cesareti gösterebilir miyimr1 "Yok, söylemenı size kaynağıını. Bu, prensibirne karşıdır!" mı derdim yine? Cıençlik inanıyor pıensip lere. Ondan sonra da zamanla bir yol buhıyor işte. Belçıkalı dıplomatın sızc mylı'dtg'ı ;ry de kötü bir )ty değil ki. . fErol Güney'in haber kaynağı Belçika Rüyükelçisi Van Kerhoven, Polonya büyükelçiliğinin Sovyetler Birliği adına Dışişleri Bakanı Fuat Küprülü'yle bağlantıya geçerek, Sovyetler'in, Türkiye'yle diplomatik ve ekonomik ilişkilerini geliştirmek istediğini, Boğazlar ve Doğu vilayctlcriylc ilgili iddialanndan vazgeçtiklerini ilettiğini ııklarıvor.fs. 16) I Tabii canım... Ben bunu yazmadan bir kaç gün düşündüm zaten. Birdenbire at madım bunu. Düşündüm, baktım, hııkına vardım ki, askeri bir sır değil. Türkiye için iyi. Herkesi ınemnıın eder, değil miH Evct. Bir tür yumuşama Aynı şeyi Tito'yla da yapmışlardı, değil mi... Tito'yla böyle bir politika... Böyle biı yolu seçmişlerdi. Gayet tabiidir bu yollar. Şaşılacak bir şey yoktıı. İyi bir şey. Niye bunu saklamak lazım olsıınr' Köprülü bunu niye saklıyorr1 laktik sebepleıden. lyice anlamak için. Ne şekilde cevap vermek lazım? Tuzak olmasın diye... Zaman kazanmak istiyor. Bu kadar yani. Böyle olunca zaman kazanmasına mâni oldum. Bunıın için çok çok kızdılar. Bir de Vatin Rü$tü Zorlu'nun 'çok şey biliyor' sozü var, sizin için. Bu da kötü bir jey değil.. Kamuuyunun aydınlatılması adına... Bak, New York Times'ın başında, mottosunda ne yazar: "All the news that fit to print." Nedir byu "Basılmaya dcğcr bütün haberler." Bcninı tek şeyim budur: l'it to print. Basılmaya değer olacak. I lalbuki bunlar başka düşünüyor. () devlete iyi mi gelir, kötü nıü gelir, onu düşünüyorlar. Devlete dc değil dc, o hükümete, o zaman. Başına neler geldi sonradan... Adamı astılar. Akıllı bir adamdı. Asmasalardı çok iyi KİTAP S AY I 7 99 Her şey önceki yıl dostum Haluk oral'ın Erol Guney ismini bilip bilmediğimi sormasıyla başladı. Çevirilerden anımsıyordum. Sonra tanıştık. Erol Güney'in serüvenini öğrenince anladım ki, zaten daha önce istesem de tartışamazmışım. 1955 yılında yurttaşlıktan çıkarılarak sınırdışı edilen gazeteciçevirmen Erol Güney otuz beş yıl Türkiye'den uzak yaşamış. Haluk Oral, Erol Güney'in yaşamını yazmak istiyordu. Ne zaman bir araya gelseler Erol Güney'e anılarını anlattırmaya başlıyordu. Erol Güney o kerte çok şey anlatmıştı ki, bazıları kimbilir kaçıncı kez anımsanırken Haluk Oral araya girip bir noktaya dikkat çekiyor ya da olayın sonunu baglıyordu. Erol Güney önce şaşırıyor, sonra "a, tabi, sen bunu biliyorsun," diye kıs kıs gülüyordu. Bu oturmaların, anıları yazıya dökme çalışmalarının bir bölümünde bulundum. Ünlü "Tercüme Bürosu" hakkında, son temsilcisinin ağzından, bilmediğim şeyler öğrendim. Orhan veli'ye ilişkin başka anılar dinledim; onun, bazı çok bilinen şiirlerinin nerede, kimler için yazıldığının anlatılışına tanık oldum. şimdi artık, başka bir çok şeyle birlikte bu bilgileri de içeren, uğradığı savrulmalara karşın espriyi hiç boşlamamış bir yaşamın kitabı, bir anılar toplamı, Haluk Oral ile Şeref özsoy'un da yoğun emekleri sonucunda yayınlanmış bulunuyor: "Erol Güney'in Ke(n)disi/GöçmenÇevirmenGazeteciSevgili." Erol Güney'e, kendisine kitapta anlattıklarına ilişkin şeyler sormak istediğimi söyledim. Kabul etti. Büyük bir sabırla yanıtladı. SAYFA 4 "1 ' rolağ/ihey, öncelıkle \ıtnu anınır~/ satmakla başlayabilır rniyim Ba 1 J banızın, annenızc yazdığı bir meklupta sizin için "okusun, dı^çı ohun" dıletlt var(<;.4')) Dişçi olmadığınıza ptyvtin nıı\ı nız? I liçbir zaman düşünmediın. Bu meslek cl işidir. Çocııklıığumdan berı el melekem yoktur. Elle ilgili bir şey yapıığımda bilirim ki, sonıında bir sakatlık, kötü bir şey çıkar. Kitapta okudun mıı; merminin üzerine taş atıyorum, patlar mı acaba diye. Fatladı. Komşu kadin ölccckti az kalsın.(s.B) Dişçilikte çok para vardı. Rııslar altın diş yaptırmaya da meraklıdırlar. () kanaatte yinı ki, babam, zannederim sadcce Rusya'dan görebildiği kadariyle bütiin diinya komünist olacak diye bakıyordıı. Dişçilik her sistemde, lıer cemiyetle ııygun bir ıııesleklır. Akıllı bir adamdı. ()ğüdünü ııygulaınadıın aına, gayesini anladım. Bu da çok hoşuıını gitti. Beni sevdiğini belli elmişür. Ayrıca, bclkı bu yaşadnınız zengm hayatı ya^ayamayacaklımz, uc^il mi? () meslek benim için yaratılmamış. Oğrctmenlikti aklımdaki. Zaten on üç yaşımdan beri özel dersler verdiııı. (!a/elecilikte de bir nevı öğretmenlik yaptım. Polcmik gazeteciliği, yorumculuğu yapmadım. Meseleyi göstermek, bir argümanda aleyhte, lehte düşünccleri koymak... Mümkün olduğu kadar öğretmenlik gibi. Meslek haya tımda, açıkça fikırlerimi söylemiyorum diye suçlamışlardır bcni. lifendım, söz doğal biçimde gazeteciliğe gelmışken o yamnızdan da bahseder trnsiniz? (îazetecilikte ilk işim Agence France Presse(AFP). Bütiin beynelmilel ajansların objektif olmaları şarttır. Çünkü bir iilkeye değil, pek çok memlekete haber geçersini/. 1973 te AFP Israil müdürüydüm. lsrail Arap savaşı vardı gene. I ler yerden haberler gelirdi. tsrail kaynaklarından, Arap kaynaklarından. Biz bunları değerlendirirdik, haber yapardık. Dağıtırdık. Kimse şikâyet etnıedi. Israil'deki bir gazetenin yurumcu sııyken de, Israil'i içimden tutmama rağmctı, Arap kötülemesi yapmamışımdır. lsrail'in tilislın topraklarmda yerlc\im mcrkezlerı kurmaunı, Arafat'm da mtifadayı bajlalmastnı hata olarak görüyorsunuz... Bir de, şuna inanmıyorum: Katiyen bu toprakların Allah taralmdan tsrail e vcrildiğine inanmadım; bu işe Allah'ın karıştı ğına... Gördün mii, kitapta ne güzel bir laf var. Stendhal'in... [Erol Güney'in sözünü ettiği bölümde Stendhal'den şu tümce yer alıyor: "Tanrı'nın tek mazcreti var olmamasıdır."(s.69, dip not.)] Benim gibi gaze teciler dünyayı takip ederler. Ortadoğu için, bütün dünya için meseleler var. Bütiin dünyada ne hadiseler var, takip ediyorum. Yorumluyorum. Çok çalışıyordum. Ve tabii dünyada ne olup bitiyor, neler ulııyor... Vc görüyordum neler oluyor; ne korkıınç şeyler oluyor, ne manasız şeyler oluyor. İn sanlar boştı boşıına ölüyorlar. Sosyal bakımdan, her şey bakımından... Bu işc karışan bir Allah a inanmak mümkün mii? Ya ni, dünyanın işine karışan... Bir insan inanır; o zaman der ki, bu Allah koıkunç bir adamKCıülüşmeler) Adam da değil ya, korkunç bir şey; ki, böyle korkunç şeyler yapıyor. Yahut da... lil'izoflar var, şuna inanıyorlar; bir Allah vardır, kötü bir Allah'tır. (Joran mesela, çt)k uzıın bahseder. Miııa (llrgan) Hanım televızyondukı bir prognıı/ıda atcist oldu^unu söylvmiştivc... Tabii, söyledi. 1 latta kitap, başında sa tıyordu ama, fazla değil. Orada, "Ben ateistim ve komünislim " deyince ondan sonra fırladı. Mina Hanım'tn uiylcdigi jt/ydu: "Bu kadar adalc/uz bir dünyada lanrı diye bir $eyin olacagına inanmıyorum." E, tabii... Bana o kadar majıtıklı geliyor ki... YURTTAŞLIKTAN ÇIKARILMA Sıztn yurttaşlıktan çıkarılmanız meselciindc gazi'tcler bunu, siz uiçluymuşmnuz, bu kanıtlanmış bir }rymı$ gibi veriyor Şöyle diyurlar örneg'in: "...mcmlckctımız alcyhinde faaliyetlerde bulundtığu için " Bu bir gazeteciü'slubu degil. "...bulundug'u ıddıa cdılen..." dense anlayacag'ım. Ne diyonunuz? O dnnemde baun ancak böyle mi yazabilırdi? O stkı düzcndc?.. Bu, tyi bir gazetcdlik değil çiinkü Yok, başka şekilde yazabilirlerdi tabii. Zaıınetmeyin ki, ben o zaman Türkiye hakkında müspet şeyler düşündüm. I Iıç beni müdafaa eden çıktı mı sanki? Biraz... Ama kardeşim, öyle bir şelulde ki bunlar, anlıyor musun... Öyle yazıyorlar ki, miiphem bir şey bırakıyor. Yani, bunu bunu yaptı, demiyor. Bir "acaba " kalıyor. Ve cminim ki, en iyi arkadaşlanm, Sabahattin Eyuboğlu bile belki; belki böyle düşünü C U M H U R İ Y E T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear