Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ANDANTE'nin "Müzik ve Toplum" ekinde M. Halim Spatar'ın Mahmut Ragıp Gazimihal'le yaptığı bir söyleşi var. Söyleşiye başlarken kırklı yıllar İzmirini anımsatan izlenimlere de yer verilmiş. M. Halim Spatar, "1948 yazının sonlarında, o sırada izmir'de bulunan Mahmut Ragıp Gazimihal'le yaptığı söyleşinin FİKİRLER dergisinin 15. sayısında yayımlandığını" anımsatarak, "çok sesli müziğin gelişimi, kültür mirasımıza karşı tutumumuz konusunda önemli bulduğu" kimi saptamaları nedeniyle ilgililerin bilgisine sunmak gereğini duyuyor. (Flütçü Aydm tltk'le c}i gılara Demet Utk'm muvlfi adanmi) çabalarma saygıyla. .) Mustafa şerif Onaran Dergilerden Eski bir söyleşinin güncel önemi rına yeni bir bakış açısı kazandırıyorlar. Aytaç Yalman'ın bir zamanlar Kara Kuvvctleri Komutanlığı yapan bir orgeneral olduğunu anımsayalım. tsmet tnönü de, I. Dünya Savaşı'nda dinleği taş plaklardan klasik müzik alışkanlığı edinmişti. Bclki de askerdeki sıkıdüzenle klasik müzik arasında bir ilişki var. Kültür insanı olarak tanıdığımız Üstün Akmen "Üçüncü Zil" başlığı altında yazdığı yazılarla ANDANTE'nin sürekli yazarları arasında. Gerçi onun rcnkli anılarını okurken müziğe olan yakınlığını da öğrenmiştik. Ama bıı ilginin ikinci bir meslek gibi onda derinleştiğini de öğrenmiş olduk (PROVASIZ HAYAT, Anılar, Epsilon Yayınları, Şubat 2005). Yardımının eksilmcsi güçlüğünü, son paramla kıt kanaat ancak karşılayabildiler. Okuluma ve talebeme müteşekkirim" (MÜZlK ANSİKLOPEDİSİ, Ahmet Say, Cilt 11, 1985 Ankara). M. Halim Spatar, "1948 yazının sonlarında, o sırada İzmir'de bulunan Mahmut Ragıp Gazimihal'le yaptığı söyleşinin FİKİRLER dergisinin 15. sayısında yayımlandığını" anımsatarak, "çok sesli müziğin gelişimi, kültür mirasımıza karşı tutumumuz konusunda önemli bulduğu" kimi saptamaları nedeniyle ilgililerin bilgisine sunmak gereğini duyuyor. M. Halim Spatar önce kırklı yılların Izmir'inden kesitler sunuyor. Onlann çoğu bu dünyadan göçüp bizi yalnız bıraktılar. Geride kalanlar arasında Cengiz tlhan, ağabeyi Attilâ Ilhan'ın anısını yaşatmanın sorumluluğunu taşıyor. Tarık Dursun K. "Ali Reis Mahallesi"nden gelmenin içtenliği içindedir. (lzmirli olup da "Ali Reis Mahallesi "nden geçmeden yaşadığını sanan var mı?) Kemal Bekir'le Gazi Orta Okulu'nda geçen günleri anımsıyorum. Gaye Nail Ozanoğlu 'Komerler Çıkmazı'nda temel Jcomşumuzdu. (Sonra o çıkmaz sokağa Alim Şerif Onaran Sokağı adı verildi). Gaye, hekim çıkınca yurtdışına gitmışti. Sonra da yitirdik bırbirimizi. M. Halim Spatar özellikle Naci Gündem'i anıyor. Bize müzik beğenisi aşılayan yüce gönüllü bir insandı Naci Gündem. M. Halim Spatar, incir çekirdeğini doldurmayan olaylar yüzünden öğrenimini bırakmak zorunda kalmasaydı, büyük bir hekim olabilirdi. Kendini hep çok yönlü bir insan olmaya hazırlayan, bulunmaz bir insandı o! Mahmut Ragıp Gazimihal'le yapılan söyleşinin, günümüz için de geçerli olan, insanı düşündüren özelliklcri var. onser salonunda yıilar yılı 4LM bizim yerimizdi. Sağ bölümde, dördüncü sıranın başındaki L koltuğunda eşim Leziz Onaran, yanındaki M koltuğunda da bcn otururdum. Piyano, kcman virtüözlerinin ellerini en iyi oradan izlcyebilirdiniz. Konser salonundaki tanıdık yüzler, kuliste paylaştığımız anılar, konserin etkisiyle bütünlcşcn, içimizde yankılanan izler bırakırdı. Ankara'nın biraz uzağına çekilince, ezgi ağırlığının yankısı sürcn o müzikli geceleri artık yaşayamaz olduk. Ama çalışma masalarımızda hep klasik müziğin kısılmış sesi vardır. Okuduğumuz kitabın sayfalarına eğilen bir ses... K ANDANTE "Yavaşça" söylencn bir söz, ezginin kısılmış sesi gibi, daha da etkiler insanı. ANDANTE bir müzik dergisi, o ağır derinlikte insanı içinden kavrayan bir "akıcılık" vardır. ANDANTE, üç yıldır yayımını sürdürcn "Türkiye'nin Klasik Müzik Dergisi", Türkçe yayımlanmasına karşın yurtdışında da saygınlığı olan bıı derginin genel yayın yönetmeni Serhan Bali diyor ki: "Özellikle, yabancı klasik müzik çevreleri, klasik müzik alanında az gelişmiş bir ülke olarak gördükleri Türkiye'de, "Ândante" kalitesinde bir klasik müzik dergisinin yayımlanıyor olmasına çok şaşırdıklarını hcr defasında dilc getirmektedirler." ANDANTE "Müzik ve Toplum" adında bir ek veriyor. (Keşkc ckler derginin içinde yer alsa. O zaman ekleri biriktirmek sorun olmaz, Andante'nin ağır akışı daha görkemli bir görünüm kazanır. Dergiye sağlanan desteğin özel bir anlamı olur.) Müzik yorumcuları yaşamaya yeni bir pencere açar. Ahmet Say gibi bir müzik tarihçisi, cleştirmen olmasaydı Fazıl Say yetişebilir miydi? ANDANTE'nin müziği yorumlayan sürekli yazarları arasında Ateş Orga, Serhan Bali, Ahmet Makal, Aytaç Yalman, Memet Ali AlaboraEmir Gamsızoğlu, Şefîk Kahramankaptan, Kemal Küçük, Ersin Antep, Seda Binbaşgil, Yosi Falay yazılanndaki müzik dünyasında, okurlaSAYFA 22 ESKİ BİR SÖYLEŞİ ANDANTE'nin "Müzik ve Toplum" ekinde M. Halim Spatar'ın Mahmut Ragıp Gazimihal'le yaptığı bir söyleşi var (ANDANTE, Müzik ve Toplum, 15 Eylül15 Kasım 2005). Söyleşiye başlarken kırklı yıllar lzmir'ini anımsatan izlenimlere dc yer verilmiş. Yeniyetmelik arkadaşım M. Halim Spatar'ı mandolin çalarken çenesini sivrilten haliyle anımsarım. Şimdi o sivri çene ak sakallarla örtülınüş. Mahmut Ragıp Gazimihal 13 Aralık 1961'de öldüğü zaman 61 yaşındaydı. Bu müzik eğitimcisi, ürctken bir yazardı. Olümünden bir yıl önce kimi emek ürünü çalışmalarının basılmasını dilerken, içimizi acıtan şu sözleri de söylüyordu: "Nakit imkânlarım sanıldığından azdır. Servet için değil, hizmet aşkı ile çalıştım. Para tutarlarının vereseme bekletmeden verilmesini istirham ederim. Çünkü bir istimlak yüzünden darlığa düşmüştük. nip benimser, anlamadığı dildeki duaları ezberler, güzel olan taraflarını ayrıca sever. Ayinin en sevilen unsuru musikidir; org musikisi ve koro polifonisi işte Batı'da o sayede tutundu, yani halk tabakalarınca benimscndi. Bizde bu olanak var olmadığına göre, ilkokul müzik öğrenimine fazlasıyla önem vermek zorundayız." Halk türkülerinin çoksesli müziğe elverişli olduğunu biliyoruz. Itri'den, Dede Efendi'den gelen enderun müziği, yarının evrensel Türk müziğini oluşturabilir mi? Yahya Kemal Beyatlı'nın Itri için söylediklerini anımsayalım: "O ki bir ihtişamlı dünyaya Ses ve tcl kudretiyle hâkimdi." Yahya Kemal'inki duygusal bir yaklaşım mı, enderun müziğinin gücüne içten gelen bir inanış mı? Yahya Kemal Osmanlı ruhunun görkemini şiirine yansıtmasaydı, Itri'nin ezgileri için, "Belki hâlâ o besteler çalınır Gemiler geçmeyen bir ummanda" der miydi.' "Ismail Dede'nin Kâinatı"nı anlattığı gazelinde, Yahya Kemal, o ruh yeteneğinin sonsuzluğuna içtenlikle inanmamış miydi? O zaman M. Halim Spatar'ın sorusu özel bir önem kazanıyor: "Yarının evrensel Türk müziğine halk melodilerinden mi varacağız, yoksa enderun musikisinden mi. Sizce bunlardan hangisi daha özlü ve daha çok bizimdir?" Yerelden evrensele giderken çoksesli müzikle uğraşanlar, halk türkülerine yeni ses derinlikleri kazandırmışlardır. Ama Mahmut Ragıp Gazimihal bu çalışmanın gönül işi olduğunu, neye eğilim duyuyorsa onu işlemesi gerektiğini belirterek diyor ki: "Bestecinin zevki, yol göstermcye ihtiyacı olmayacak karar üstündür. Herhangi bir kaynaktan öyle bir seçim yapılabilir ki şaşırıp kalırız. Türk işi olan her kaynak muteberdir. Elverir ki yaratıcıyı sarsmış bulunsun. Adnan Saygun'un Itri'yi sevmesi çok manalıdır. Siz Nedim'i veya Fuzuli'yi sevmcz misiniz? Süleymaniye bir şaheser değil midirr» Besteci samimi çalış tığı nisbette derin kalır." Gcnç Tiirkiye ("umhuriyeti güçlü bir devletse, arkasında altı yüzyıllık "Osmanlı Uygarlığı" var. Bunları görmezden gelemez, silkip atamayız. Mahmut Ragıp Gazimihal diyor ki: "Itri, Dede gibi sanatkârlar büyük yaratıcılardır. Eserleri divan cdebiyatının, cami mimarlığının, minyatür vc hattatlık sanatlarının musikisindeki karşılıklarıdır." Demek, şiirde olduğu gibi, müzikte de geleneği nasıl kullanacağımızı bilmek, çağdaş anlayış içinde yorumlamak gerekecektir. Eski bir söyleşinin güncel önemi, bize görmeyi öğretmenin özelliklerini taşıdığı içindir. KORONUN CÖRKEMİ Koro, dayanışmanın simgesi sayılmalıdır. Tek ses ne denli etkili olursa olsun, koronun görkemine ulaşamaz. Korodaki güç birliği, çok sesin uyumu, insanı derindcn yakalar. Batı dünyasında kulak ıöitimi, kilise gibi bir kuruınun etkileyici gücüyle oluşur. Mahmut Ragıp Gazimihal bu durumu şöyle açıklıyor: "Avrupa'daki polifoninin en iptidai şekli olan "iki sesli musiki" tesadüfi olabilecek bir tarzda doğmuştu. Kilisede doğup gelişmeseydi halk böyle bir yeniliğe ısınamazdı. Mabet öyle bir yerdir ki, itikatle içine giren "Tanrı'ya tapınma âdeti olarak" her neyi öğretirseniz korku ve hayranlıkla karışık bir teslimiyetle derhal öğre KIRKLI YILLARIN İZMİR'İNDE BİLİNÇLENMENİN KÖKLERİ Kırklı yılların lzmir'indeki o güzel insanları da anlatıyor M. Halim Spatar. Unuttukları da var? Hikmet llaydın ile Fuat Edip Baksı'nm yanında bize gerçek edebiyat beğcnisini aşılayan Ziya Şölen gibi bir tarih öğretmeni; Ruhi Su'ya duyduğu yakınlıkla soyadını "Su" alan Yahya Su gibi bir beden eğitimi öğretmeni de anımsanmalıydı. Yaşar Kemal'in gerçekle söylcnceyi gönül kabında pişirerek kotardığı romanlarındaki insanlar gibi, bir zamanlar izmir'de yaşayan "o iyi insanlar, o güzel atlara bindiler, çekip gittiler." Kırklı yılların lzmir'inde Şükran Kurdakul'un başını belaya sokan, kafasının yasaklarından kurtulamayan öğretmenlerin yanında; içi aydınlık, gönüİ insanı öğretmenler de vardı. Kırk karanlığının çilesini çeken Attilâ tlhan gibi çok yönlü bir ozan da unutulmayacak. ANDANTE sıradan bir müzik dergisi değil, içimizde yankılanan sesler bize yaşamayı yorumlamayı öğretecekse, bunda ANDANTE'nin de payı var. • K İ T A P SAYl 827 C U M H U R İ Y E T