Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Türkçe sağlam kuralları olan, düzenli, yalın, büyük bir dil. Dile yakınlık duyanların birbiriyle tartışması, kişiliklerini incitecek bir kalem kavgasına dönüşmeden, Türkçenin yücelmesine yaramalıdır. Mustafa şerif Onaran Dergilerde D ergilerde, gazetelerde dile önem verilmesi, yanlışsız bir Türkçe yazılması için çaba gösteren yazarlar var. Kimi zaman kendi aralarında da görüş birliğine varamıyorlar. Tümcedeki sözdizimi, sözcük seçimi, yazım kuralları hep tartışma konusu olııyor. Kimi zaman düzgiin bir tümcenin iz bırakmadığı, yanlış bir tümcenin daha etkili olduğu durumlar var. Biçem özelliğinın önemi göz ardı edilemez. Bu durunı yanlışı savunmak anlamına da gelmez. Türkçe yalın bir dil olmastna karşın, yazım kurallarında uzlaşabilmiş değiliz. Her ne kadar 'bir dilin yazımı kullanıla kullanıla oluşur, yerleşir' diye bir anlayış varsa da, yazım geleneğine uyulduğu da olur. Ortak bir görüşte birleşme olanağı bulunamazsa yazım sorunları sürüncemede kalır. Üstelik belli bir yazım anlayışmda birleşilse bile, yaptırımı gcrektiren bir uygulama olmadığına göre, her yazar kendine göre yazmayı sürdürecektir. Türkçe yalın bir dil olsa da, yazım, dildeki bütün seslcri göstermeye yetmez. "Çevriyazı" dediğimiz ayrıntılı yazım bile dil inceliklerini yeterince yansıtamaz. Demek ki yazımın söyleme dönüşmesinde kulak eğitiminin önemli yeri var. Her yazar kendine göre bir yazım kullanacak olursa okurlar doğruyu nasd bulacak? Kulak eğitimine önem verilmezse deneyimli sunucular bile yanlış söyleşilere düşebilecek. ZİNA Bu yanlış söyleyişin son örneklerinden biri "zina" sözcüğüdür. "Zina" sözcüğünün 'bina" sözcüğündeki gibi ilk hecesi kısa, ikinci hecesi uzundur. Bu duruma ilgimizi çcken Hamza Zülfikar kısa hecelerin uzıın, uzıın hecelerin de kısa okunduğu sözçüklere özen gösterilmesini istiyor (TÜRK DİLÎ, Doğru Yazalım Doğru Konuşalım, Ekim 2004). Yazım kılavuzlarında düzeltme imlerinin kullanılmasında ortak bir anlayışa yaklaşıldığı görülüyor. Düzeltme imlerinin belli kıırallara göre kullanılması düzenlenitken uygulama yanlisjarına düşüldüğü de olııyor. Gcnellikle hecelerin uzıın okunması için değıl, ince okunması için düzeltme imi konuyor. Yazılışı aynı, anlamı ayrı sözcüklcrde de düzeltme imine gereksinim duyuluyor. Yeri gelmişken anımsatmakta yarar var: "K" gibi, "G" gibi ünsüz harilerden sonra gelen iinlü harrlere düzeltme imi konuyorsa, uzun okunması için değil, ince okunması içindir. "Kâtip", "tezgâh" sözcüklerinde olduğu gibi. Attilâ llhan, Mustafa Kemal'i "Gazi" sanıyla anarken hep "Gâzi" diNecmiye Alpay ye yazar. Atatürk adını Dil Sorunları bu sanla yazarken düzeltme imi koysaydı, özel adı bütünleştiren bir öğe sayılır, düzeltme imi kullanılabilirdi. Atatürk'ün el yazısıyla yazdığı adında da "Gazi" sözcüğü üzerinde düzeltme imi yoktur. Attilâ llhan'ın "Gâzi" diye yazmakta direnmesi, o heccnın uzıın okunmasına değil, ince okunmasına yol açacağı için, yadırganacaktır. BİLEŞİK SÖZCUKLER Hamza Zülfikar'ın yazısında "var", "yok" sözcüklerinin yardımcı liil aldığı zaman, 'bitişik', 'ayrı' yazımları üzerinde de duruluyor. Değişik yazım kılavuzlarından örnekler gösteren Hamza Zülfikar "Var etmek" "yok etmek", "var olmak", "yok olmak" gibi yardımcı fiillerle yazılan sözcüklerin ayrı yazılması gerekirken bitişik yazılmasına da ilgi çekiyor. Böyle kullanımlarda ulama etkisi olabileceğini de belirtiyor. Yazım kılavuzlarında birleşik sözcüklerin kullanımında uzlaşma sağlanamadı. Bileşik sözcük değişik bir kavramı gösteriyorsa anlamlıdır. Yazım geleneğiyle düşülen yanlışlar zamanla düzeltilebilir. Önemli olan, bileşik sözcüğün yeni bir kavram getirmesidir. Hamza Zülfikar ayrı kullanış biçimlerini gösterirken nasıl bir kavramı açıkladığı üzerinde durmııyor. Bu tartışmalar bize sözcüklerdeki anlam yüklerinin deği^ik katmanlarını ta nıtmalı, sözcüklerın giicii üzerine dü şündürmelidir. Yazım kılavuzlarında "bileşik sözcükler" sorunu hâlâ çözülebilmiş degildir. Değişik görüşlerın değerlendirildiği bir ortak toplantı düzcnlenebilir mi? Duygusallığa kapılmadan, yanlışında direnmeden uzlaşmaya varılabilir mi? Öğrencilerin iyi yetişmesinde doğru yazmanın önemi düşünülürse, yazım sorunlarının ortak bir çözüm gerektirdiği daha iyi anlaşılır. ESKİ SÖZCUKLERE SIĞINMAK Hamza Zülfikar, Dil Demeği'nin, Ali Püsküllüoğlu'nun, Necmiye Alpay'm, Nijat Ozön'iin kılavuzlarından örnekler verirkcn "imla" yerine "yazım" sözcüğünün kullanıldığını da görmüştür. Türk Dil Kurumu'nun "tmla Kılavuzu" da "Yazım Kılavuzu"na döniişmüştii. Sanırım Kıırıım'ıın anayasal kimlik kazanmasından sonra, "yazım" yeniden "imla" oldu. Ustelik "a"ya inceltme imi koymak gereği duyuldu. Hamza Zülfikar da bu anlayışı benimsiyor. "Yazım" sözcüg'ünün kullanılmasını yanlış bulduğu için mi "imlâ'da dircniyor? Anayasal Türk Dil Kurumu'nun "Imlâ Kılavuzu", Hasan Eren'den bu yana bir hayli değişmiş, ortak anlayışa yaklaşmış olmasına karşın, "imlâ" ile gelen kargaşa daha dıırulmadı. Türk Dil Kurumu'na yakışan "Yazım Kılavuzu" çıkarmaktır. Ama "sözcük" yerine "kelime"yi kullanan anlayıştan dilde özleşme savaşımına girişmesi beklenemez. "Kelime" yerine, eski metinlerden derleneıek "keleci", "tilcik" sözcükleri benimsenmedi. Melih Cevdet Anday'ın bulduğu "sözcük" tuttu. I ürk Dil Kurumu'nun şimdiki yetkilileri "sözcük"e yakınlık duymuyor. Eski sözçüklere sığınnıak daha kolaylarına geliyor. Tiırk Dil Kuııımu devşirme sözcükleıie 600.000 sözcüğe ulaşacaksa, "Batıdan gelen terimler de bizimdir" anlayışıyla çalışacaksa, Türkçenin zenginliğinden söz açılabilır mi? 600.000 SÖZCÜK Başbakan Recep Tayyip Erdoğan "Beşinci Uluslararası Türk Dili Kurultayı'nı Açış Konuşmasında, "Türkçenin Temel Söz Varlığı" adlı çalışmayla dilimızin nasıl zenginleşeceğini anlatıyor: "Yaklaşık olarak altı yüz bin söz varlığından oluşacak bu sözlük veri tabanında Türkçenin bütün yazılı kaynakların daki kelimelerin, deyimlerin anlamına erişilebileccği gibi, anlam içerısinde tarama yapılarak yakın anlamlı karşılıkların yer aldığj söz varlıöına da ulaşılabilecektir" (TÜRK DtLI, Ekim 2004). Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dilci değildir. Kendisine sıınuİan bilgileri uygun bir ortamda söylemenin coşkusu içindedir. Hiçbir sözlük yalnız o dilin sözcüklerinden oluşmaz. Gene de "Larousse", "Redhouse", "Webster" gibi sözlüklerin, sözcük sayıları altı yüz bine ulaşmasa bile, kişilikleri vardır. Türkçeyi yitirdiğimiz devşirme bir sözlük dilimizi zenginleştirmiş sayılacak mı? "Derleme Sözlüğü" çalışmalarına 1930'lu yıllarda başlanmıştı. Son 60 ytlı aşkın bir sürcdir bölge ağızlarındaki söz değerleri derlenmedi. Ağız özellikleri korunarak, değişik bölgelerdeki yinelenen sözçüklere yer verilen "Derleme Sözlüğü"nde son altmış yılda biriken söz değerleri yer almıyor. "Tarama Sözlüğü" de, yeterli olmayan eski metinlerin gözden geçirilmesiyİe oluşturulmuştur. Daha binlerce eski metnin taranarak sözlüğe kazandırılması gerckmektedir. Bu çalışmalar zaman alacaktır. Kaldı ki günümüzde Türk dil Kıırumu'nu yönetenler, yabancı terimlere karşılık bulma ön çalışmabi olan yüze yakın terim kılavuzunu unutulmuşluğa bıraktıkları gibi, yenı terim çalışmalarına da girişmemişlerdir. "Türkçenin Temel Söz Varlığfm oluşturan bir sözlüğe 600.000 söz değeri yerleştirmek, yabancı kaynakları, eski Osmanlıcayı dılimize taşımak anlamına gelecekse, Türkçeyi daha da yozlaştırmış olmayacak mıyız. Kuşku yok ki büyük bir dildir Tiirkçe. Türk Dil Kurumu'nun temel görevlerinden biri de dilimizin söz vatiığını saptamak olmalıdır. Söz konusıı olan "Türkçenin Temel Söz Varlığı'Vlır. llgiliilgisiz aktarmalarla Türkçenin çığrından çıkması değil. TÜRKÇE SÖZLÜK Türk Dil Kurumu'nun hazırladığı Türkçe Sözlük ün 194^ yılında birinci baskısı yapıldığı zaman 15.000 dolayında söz varlığı vardı. Türkçe Sözlük'ün 1998 yılınılaki dokuzuncıı baskısında söz varlığı 75.000 dolayındadır. Bu önemli bir gelişmedir. Ancak, Türkçe Sözlük'ün, dilin dolanımında olan sözcükleri göstermesi gibi bir işlevi vardır. Cîündemden düşmüş, artık kullandmayan üsmanlıca sözcükleri Türk çe Sözlük'e doldurarak sözcük sayısını çoğaltmak Türkçenin zenginleştiği anlamına gelnıez. Türkçe Sözlük'ün yeni baskısına, artık kullanılmaz olmuş Osmanlıca sözcükler de girmiştir. Ferit Devellioğlu'nun "Osmanlıca Türkçe Ansiklopcdik Lugat"ı varken oradaki sö/cükleri Türkçe Sözlük'te de görmek, nasıl açıklanacağını bilemediğim bir yöntemdir. Korkarız kı; karşılığı aıanmayan batı terimleriyle Osmanlıca dilimizi kapsar da, "Türkçenin Temel Söz Varlığı" diye kişüiksiz bir karma sözlük karşımıza çıkarsa, 600.000 sözcüğe ulaşmak gene de kolay değildir ama, ona Türkçe demeye kimin dili varır? Türkçe sağlam kuralları olan, düzenli, yalın, büyük bir dil. Dile yakınlık duyanların birbiriyle tartışması, kişiliklerini incitecek bir kalem kavgasına dönüşmeden, Türkçenin yücelmesine yaramalıdır. • Bu sayfayla iletlşim kurabilmeniz İçin dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderirseniz memnun oluruz. Hekimköy Sltesi 20. Sok. No: 8 06800 ümltköyAnkara Tel.:(0312)23591112362346 , Mustafa şerif ONARAN K İ T A P Ali Puskulluoğlu SAYFA 22 C U M H U R İ Y E T S A YI 77 1