05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bir baska Ankara'nın romanı DENİZ PALA nkaralı olmayanlara Meclis'ten başka neyi anımsatır bıı şehrin adı? Oysa Ankara sokaklarında "yaşam" vardır, dostluk ve aşk vardır. lşte Şükran Yi&ıt, Ankara'da yaşama dair anılarını, izfenimlerini aktarıyor bizlere "Ankara, Mon Amour" adlı ilk romanında. Okurun "Ankara" yolculuğu 1969 Mayıs'ında sokaklarda gazoz kapağı sa vaşları yapan bir kız çocuğunun, Suna'nın öyküsüyle başlıyor ve mahalleye ycni taşınan bir annekız, Suna'nın ve aiiesinin yaşamını altüst ediyor. Kızı Emel'le birlikte Ankara'ya yerleşen ve güzelliğiyle mahalleliyi büyülen Gülay, denizci kocasının yokluğunda Suna'nın dayısı Ömer'le aşk yaşayarak büyük bir rarjedinin kahramanı olııyor. Fransa'dan dönen (^mer ile genç yaşında annelik sorumlııluğunu yükJenen Gülay, Zümrüt Pastanesi'ne ve Alcmdar Sine ması'na sığdırıyorlar aşkı, trolevbüs hızında giden bir hayat, bıı mutluluğu aynı hızda alıyor ellerinden. Bir yaz geçiyor aradan ve bıı siireçte roman kişileri, farkında olmadan birbirlerinden aş kı ve arkadaşlığı öğreniyorlar. Paylaşmaya oldıığıı kadar dedikodu ya da dayanan komşuluk ilişkilerinin ağır bastıöı ara sokaklarda Suııa'yla ge zintiye çıkarkerı, biraz eski filmlerden kareler geliyor gözlerinizin önüne. Böliimün kahramanı Suna'nın, okıırıı gülümseten bir saflığı var yaşama bakışında. Sokakta koşup oynamayı seven, atak bir çocuk. Emel ise Suna'nın aksine içe döniik, toprakla haşır neşir olmayı sevmcyen bir kız. Emel'ın gelmesiyle Sumı'nın ya.şamı sokaklardan eve çekiliyor. A yaşamına damga vııran bir olayın arka sındaki gerçek anlatılıyor ve "ask" sorgulanıyor. Omer'le Gülay ın Ankara'da yaşadıkları 'yasak' aşk; Nazi Almanya sı'ndan kaçan Madam Litvak'ın "l J a ris üüşerken" yaşadığı bir başka 'ölümsiız' aşka uzanıyor. Omer'in Paris'teki apartman komşusu Madam Litvak, kendi öyküsünü paylaş tığı Ömer'i, içine düştüğü anılar girdabından çekip çıkarıyor. Şükran Yiöit, roman kişilerini sevdiği gibi, okura da sevdiriyor; toplumun değer yargılarının ve vaşam koşullarının çıknıaza sürüklediği karakterlerin ağzın dan aşkı ve arkadaşlığı st>rguluyor. Romanın bütününde söz konıısıı d<)iıemleri yaşamayanların da kolaylıkla sürüklenebileceği, içten bir anlatımı tercih ediyor yazar. Siyasi geliijmelerin, roman kariramanlarının öykülerine serpiştirilmesindeki zamanlama okııru rahatsız et meyetek biçimde yapılmış. lyi kurgulanmış, okıırıı saran, sıcak bir roman "Ankara, Mon Amour". • denizpala@ekritik.net Ankara, Mon Amour!/ Şükran Yıgit/ Yuyınlart/ 200}/ 167 ı ll Alçak Uçuş GÜLTEKİN EMRE çmak deyince savaş pilotıı Saınt Exupery gibisi yoktur. 2. Dünya Savaşı'nın tutanağı gibidir onun yazdıklan. Komanları sanki uçarken dü siindükleridir. Uçakta yazıyor gibidir, Dİçemi öylesine sıcak, yalındır. Sonra bir gün yine havalanır uçağıyla savaşın ortasına, yiter gider sonsuzlukta, karanlık ta; geri dönmez bir daha. Ardında okunmaya doyulamayan birkaç kitap kalır. Mehmet H. Doğan'ın pilotluk anılarını Alçak Uçuş'ıın kapağını acar aemaz Exupery'i düşündüm nedense, oysa hiçbir paralellik yok aralarında, günü müzün en önde şür eleştirmeninin nasıl nilot oldugunun öyküsüne kaptırdım kendimi. Onun daha önee de ucundan kıyısından, farklı kulvardaki anılarını sergilediğini biliyorum. Sevdiği şairlerin ölümü üzerine yazdığı anılardan oluşaıı Şimdi Uzaklardasın ında (1998) yaşamının önemli kesitlerine, dönemlerine tanıklık etmiştik günümüz Türk şiirinin önemli şairleriyle anılarını paylaşa pay laşa. Hece Taşlan (1997) şiir seçkisiyle hayatta olmayan şairler için yazıian şiirleri bir araya getirmişti. Bir yerde anıların izini sürme gibi gelmişti bu kitabı da bana. Şimdi de "ilk kanat hareketlerinden jetlere geçişe, kol uçuşlanndan bulut ueuşlarına, akrobasiuen ucuş korkusuna kadar uçmanın çevresinde" dolaştırıyor bizi Mehmet H. Dogan. "Gecenin bir vakti, ama çoğunlukla akşamüzeri, alacakaranhk çökerken gökyüzünün derinliklerinden gelen bir jet sesişimdi pek kalmadı ya, pervaneli uçakların sesi gelmez o derinliklerdenya da derin mavilikte yavaş yavaş uzayan Romanın girişinde yazar Suna'nın yaşantısındanparçalaraktarırkenokur, kitabm bir anılar loplamı mı yoksa roman mı olduğıından süphe edebrlir; ancak bıı durunı sonraki sayfalarda aşılıyor, Emel ile Gülay karakterlerinin eklen mesiylc roman hareketlilik kazanıyor. Sonraki bölümde, Suna ile onun yaşamından hızla geçen, izini kaybettiğini sandığı çocukluk arkadaşı Emel'in 1980 yılındaki buluşma öyküsü var. Ilk bölümde oyuncaklarını paylaşan çocuklar, bu bolümde 20'sinde üniversiteli gençler olarak kitaplarını paylaşıyorlar. Çocukluklanndaki naiflıklerinaen pek de bir şey kaybetmediklerinden olsa gerek, Nisan Tezleri'nde bir şiir kitabı adının romantizmini arıyorlar. Bu dönem, Emel'in ağzından şöyle aktarılıyor: Leonard Cohen ile Ali Âsker'in sesleri birbirlerine karışırken, bildiğimiz mahalle arkadaşları mücadele arkadaşları olmuş lar, bazı analar babalar bıı kez "anarşiye karısanın" kendi çocukları olduğunu eşten dosttan saklamaya çalışarak Mamak'ın yolunıı tutmuşlar, "uağ başını dııman almış" romantizmiyle büyüyen çocuklarının "dağlarına bahar gelmiş memleketimin" diyerek içlenmeleri karşısında ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Bu bölümde Emel ilk bölümdeki çe kingenliğini sürdürürken Suna da eskisi gibi atak bir tip olarak çiziliyor. 80 darbesi, birbirlerine henüz kavuşmuş olan iki can dostunun yollarını bir kez daha ayırıyor. Üçüncü bölümde ise bu iki çocuğun SAYFA 16 Buluşma öykiisü U ıncecik bir bulut izi beni oturdıığum yerden alır, kırk yıl öncesıne o derinliklere götürür biıden " ovsa ııçııştun ay rılalı kırk yıldan hızla olmuş. Kırk vıl öncesi nin Adana Lisesi'ni bitiren Meh met H. Doğan'ın yüksek okulu okuyacak maddi olanagı yoktur. O da Yakup Kadri Karaosma noğlu'nun Zoraki Diplomat oluşu gibi, hiç aklında yokken asker olur, pilot olıır. Universiteye gitmek ister yalnızca herhangi bir bölüm düşünmeden. Ada na'da üniversite yoktur o yıllarda. Bir büyük kente gitmek gerekiyordur oku mak için. O yılların Türkive'sinde, şimdi de öyle ya, her ailenin altından kalka bileceği bir yük değildir çocuğunu üniversitede okutmak. Adana'da lise mezunıı olarak herhangi bir yerde çalışmak yerine Harp Okıılu'na sınavla öğrenci alınaeağı ilanına kurtarıcı gibi sarılır. Başvurur. Sağlık kontrollerini basarıyla geçer. Sonra okula kabul edilir. Ârdından 1 Ekim 1949'da Harp Okulu'na katılır. "Sanki Harp Okulu'nda değil de Edebiyat l'akültesi'ndeokuyor" gibidir, öylesine okumayla haşır neşirdir. Ikinci yılın sonunda ise Hava sınıtına ayrılır. Eskişehir Uçus Okulu'nda devam eder öğrenciliği. Eskişehir'de ilk kanat hareketlerine baslar. Uçuş denemeleri unııtıılmaz kazalara karşın sürer. Pek çok sevdiöi arkadaşını kazalarda kaybeder. Pilotluk, uçmak rizikoludıır. 1953'te Metzifon'a atanır. Orada ucundan kıyısından şiirler de yazmaya baslar. Bu şiirlerde yaşadıklarını birebir ele alır, şiirleştirirMehmet II. Doğan. "Hani:/Bütün motorlar çalışmaya başladığı zaman/ Iri uzun bir kara yılan bir pistte/ Gece uçuş lambaları yanıyordu./ .../ Hani:/ Cam gibi mavi gözleriyle bir pilot gece ilerledikçe/ gökyüzünün önünde açıldıgını genişlediğini/ hissedecekti." Sonra evlilik gelir Menziton günlerini ışıtan, ısıtan. Savaş pilotluğu çalışmalarıyla pi lotlugun pek çok aşamasını geride bırakmıştır artık. "Merzifon ve özellikle o kiş geçirdiğimiz amansız soğuklar, gece gundüz yanan nar gibi soba, Ramazan geceleri sahur vakti sokak sokak dolaşıp oruca kalkacakları uyandıran belediye bandosu, Cumartesileri arkadaşlarla yaptığımız hamam sefaları... Oysa uçmaya gelmemiş miydik buraya?" Sonra 'Jet transition' kursları için Almanya'ya ollanır. "I lerşey vardı otalarda, buzdo abı, araba, radyo, pikap, plaklar, giyim eşyalarının alâsı... Savaştan venik çıkmış, halen mütteliklerin işgali altındaki Al manya'yı bir cennet ülke gibi anlatıyoı lardı gidenler. Oysa biz kendi vıırdumuzda, savaşa girmemiş bir Tüıkiye'de yukanda saydığım şevlerden ve daha nelerden yoksıın olarak yaşıyorduk." Bir Türk Hava Yolları uçağıyla önce Atina'ya ııçar arkadaşlanyla birlikte. Orada bir gece kaldıktan sonra ertesi giın Frankfurt'a giderler. Ardından trenle Münih'e, Münih'ten deyine rrenle M140 kilometre ıızaktaki Fürstenteldbruck'ta ki Amerikan Hava Üssü'ne varırlar. Almanya'dan sonra Bandırma'ya tayin olur. Alçak uçuştan en yükseğe, arışfardan kötü hava koşııllannda uçmaya, eşi ne alçaktan uçarak mesaj vermeye, havada futbol maçı izlemeye, siste piste ijıe^ meyip çakılan arkadaşlarının acı ölümlerine, gece uçuşlarına, akrobasi hare ketlerine de götürüyor bizi Mehmet H. Doğan anılarıyla. Uçuş eğitimlerinin ya nı sıra, şiir de yazar, çeviri de yapar Ingilizceden. Zor da olsa Türk edebiyatmı da vakmdan izlemeye çalışır. "Almanya'da kaldıgımız süreden kalma bir alacağuııız varmış devletten: 330 lira. Bir gün onu gönderdiler bankaya. Bu parayla, epeydir sahip olmak istediğim Optima marka bir daktilo makinesi aldık, tam da o Hyata. Dolduracak iazla eşyamız olmadığı için evin bir odasını çalışma odası olarak ayır mıştım kendime. Uracık bir kitaplıgım, iki üç yüz kitabım vardı. Geceleri, eski şiirlerimi, daha önce çevirisini bıtirmiş olduğum Radiguet'nin Orgel Kontu'nun larını daktilo ediyordum." "Bir yandan da güncel şiiri ve edebiyatı, Varlık, Yeditepe, Yenilik, Dost, Yücel, Pazar Postası gibi dergileri izlemeye çalışıyordıım." Yücel dergisine yolladığı bir şiiri yayım lanır, yazarlık yaşamuıııı ilk telifini alır; 15 lira. Sonraları şiiri sürdürmez, şiir üzerine yazmaya baslar. Izmir'de Hava Lisan Okulu'nda Ingilizce ögretmenliği görevini sürdürür uzun bir süre. Amerıka'da Ingilizce öğ retmenliği egitimi görür. Günü, saati gelince emekli olur; askerlikten ayrılır. Sonra Ege Üniversitesi Yabancı Diller ()kulu'nda okutmanlık yapar buradan da emekli olana dek. Yaşayan en ünlü, en önemli şiir eleştirmenimizin geçmişini merak edenlerin, bir anlatı ustasının diliyle beslenmek isteyenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap Alçak Uçuş. Mehmet H. Doğan, yalnızca yaşayan en önemli şiir eleştirmeni değil, ayrıca önemli bir dil usta sı da. Okuruyla sohbet ediyor sanki, öylesine içten, yalın. Anlatımına kanat takmıs, dilini iyice havalandirmış, şiir, şair uzerine yazılarıyla, seçkin antolojileriyle, ha zırladığı şiir yıllıklarıyla, çevirileriyle "ufkumuzu genişleten" bir Mehmet H. Doğan'a biraz daha yaklaşıyoruz bıı kitabıyla da. Alçak Uçuş'u özetlemek olası mı? "Nasıl pilot olmuş, neden bırakmış ve neden hâlâ bir avcı uçağınm sesini duydıığunda kendini o pilotun yerine koyııyor?" Mehmet H. Doğan'ın tadına doyulmaz anılarını okumasaydım nereden bilecektim^B Alçak Uçuş/ Mebmct II Doğan/ Ant/ Yapı Kredi Yaytnlart/ Mart 200 i/ 154 s. SAYI 691 Balosu ve tçimizdeki Şeytan adlı roman Ya$ayan en unlu, en önemli sllr eleştirmenlmlzin geçmlşlnl merak edenlerln, bir anlatı ustasının diliyle Deslenmek İsteyenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap Alçak Ucuş. CUMHURİYET KİTAP
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear