05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Î ama bu on sekiz yaşından sonra birdenbire olacak bir şey Jeğil ki. Yani daha çocukken, çok küçük yaşta öğretilmesi gereken bir şey. llk öğretimden başlayarak bu alanda çalışmalar yapılmazsa, kolay kolay bir şey elde edilemez. Düşünmenin bir tanrı vergtsi olmadığı, öğretilebileceği söylenilebilir mi? Elbette. Bence öğretimin temel amacı bu olmalı. Okulda öğrendiklerimizi bir şekilde yaşama geçirebilmeliyiz, kısaca öğretim bizi yaşama hazırlamalı. Sorunlara farklı açılardan bakabilmeyi, eleştirel ve özgür düşünebilmeyi öğretebilmeli, ideolojilere karşı bir türl>ağıııklık kazanmamızı sağlayabilmeli, kişiik gelişimine bir katkıda bulunabilmeli. öysa tersi oluyor. Sindirilmiş baskıcı bir ortamda ya gölgesinden bile korkan ya da köşeyi dönmeden başka bir şey düşünmeyen iki yüzlü insanlar yetiştiriyoruz. Haldun Taner'in ünlü oyunu "Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım"daki tipler Vicdani ve Efruz gibi... Eleştirel düşünme, çok yönlü düşünme yetisi yeterince gelişmemiş olan bir toplum olduğumuz için, böylesine hoşgörüsüzüz. Farklı düşüncelere saygı gösteremiyoruz, birbirimizle diyaloğa giremiyoruz, kolaylıkla dogmaların, ideolojilerin tuzağına düşüveriyoruz. Ancak yürürlükteKİ öğretmen odaklı, otoriter ve baskıcı sistem öylesine kabuk bağlamış ki, değişmesi çok temelli alt yapı değişikliklerini koşulluyor. Gene de son yıllarda eğitimde yeni arayışlar içinde gelişen demokratik kitle örgütleribir umudun penceresini aralıyor. Düşünmeyi öğretmede edebiyatın katkısı nedir? Edebiyat dünyasına açılmanın, kitap okumanın düşünmeye katkısı sınırsız olabilir. Ancak günümüz koşullarınada ilk, orta ve yüksek öğretimde edebiyatın katkısı diye bir şeyden hiç mi hiç söz edilemez. Bundan bir süre önce öğretimde yenilik getirme savında olan çok gözde ve pahalı bir özel okulun, Mer'in öğrencilerini Türkçe öğretmenleriyle yaptığı söyleşiyi şaşkınlıkıa okumuştum. Bu söyleşide öğretmen ezberciliğe ancak anlamadan ezberleniyorsa karşı olduğunu söylüyor ve yaşamdan örnekler vererek (örneğin evimizin adresini, telefon numaramızı da ezberliyoruz) anlayarak ezberlemeyi savunuyor. Adresimizi ezberler gibi yazarların adlarını, edebiyat tarihindeki dönemeleri vb. ezberlememiz gerektiğini söylüvor. Burada öğretmenin gözden kaçırdığı çok önemli bir nokta var. Telefon numarası ezberlemeyle edebiyat tarihinin dönemlerini ya da yazarların adlarını ezberleme arasında çok önemli bir fark var. Telefon numaramı zı ya da adresimizi bilmeden yaşamamız çok güç. Buna karşılık yazarların adlarını ya da edebiyat tarihindeki dönemleri KİTAP SAYI 6 6 1 bilmeden de yaşayabüiriz. Bunları bilmenin bizim için niç bir yaşamsal önemi yok. Şimdi hem yazarların adlarını hem de edebiyat tarihindeki dönemleri bilen ancak yaşamında hiç kitap okumamış olan, edebiyatla uzak yakın bir ilgisi olmayan bir öğrenciyi düşünelim. Bu bilgi ona ne kazandıracak? Belki test sorularında başarılı olmasını ama kişilik gelişimine en küçük bir katkıda bile bulunmayacak, öyle değil mi? Edebiyat öğretimini telefon numarası ezberlemeyle bir tutan bir Türkçe öğretmeni edebiyatın e'sini bile bilmiyor demektir. Böyle bir öğretmenden ders gören küçüklerin edebiyattan ve edebiyatla ilgili ner şeyden nefret etmelerinden doğal ne olabilir? Yani sözü şuraya getirmek istiyorum: edibiyatın düşünmeye gerçekten bir katkısı olabilmesi için, öğrencinin yaşamına girmesi gerekiyor. Bu da yürürlükteki okul kitaplarıyla, müfredat programıyla ya da edebiyat öğretimini telefon numarası ezberlemeyle•bir tutan bir zihniyetle olanaksız bir şey. Bu dogrultuda şimaiye değin yapılan çalışmalar var mt? Doksanlı yılların başında Çağdaş Yaşam Derneği çerçevesinde bir ekip oluşturarak Prof. Dr. Jale Baysal, Prof. Dr. Şeyda Ozil, Nazan Ipşiroğlu'yla birlikte özellikle eğitimcilerin yararlanabileceği bir sürü imece kitap yayınladık. bu kitaplara çeşitli alanlarda uzmanlaşmış tanınmış bilim adamlarının, sanatçıların, yazarların katkıları oldu." Yaratıcı Toplum Yolunda Çağdaş Eğitim", "Yazma Uğraşı", "Çağdaş Eğitimde Sanat", "Türkiye'nin Ders Kitaplan", "Çocuk Kültür", "Çağdaş Kültürümüz" gibi güncelliğinihâlâsürdüren kitaplar. Ama bunlar, uygulama örneklerine yer verse de gene de kuramsal düzlemde kalan kitaplardı. Bu nedenle daha sonraki yıllarda ÇYDD Beyoğlu Şubesi çerçevesinde, yoksul ailelerden gelen alt kesim çocuklarının devam ettiği çeşitli okullarda uygulamalı çalışmalara yer vermeye başladık. Örneğin doksanlı yılların başında Istanbul Üniversitesi Eaebiyat Fakültesi bünyesi içinde kurduğum Dramaturgi ve Tiyatro Eleştirmenliği Bölümü'ndeki formasyon dersi çerçevesinde gerçekleşitirilen "Yaratıcı ükuma" projesinde, edebiyatın telefon numarasından farklı bir şey olduğunu, bu nedenle de ezberciliğin bütünüyle dışında kalan bir çalışma yöntemini koşulladığını göstermeyi amaçlamıştık. Bu amaç doğrultusunda çocuk edıbiyatı alanında üniversite bünyesinde yapılan uzun bir araştırma sonucu yerli ve yabancı yazarlardan yirmi kitap seçildi ve bu kitapların her biri için yaratıcı okumaya özendiren malzeme ve çalışma dosyaları hazırlandı. Dosyalar okunulan kitapla ilgili hem düşündürücü, hem de eğlendirici soruları ve ödevleri içeriyordu. Zengin görsel malzemeyle ve düş gücünü geliştirici çeşitli oyunlarla donatdmış olan çalışma dosyaları bireysel okumaya özendirdiği gibi öğrenci odakları yaratıcı öğretime de örnek veriyordu. 199899 yıllarında süren bu proje geçen yıl öğrenci çalışmalarından örneklerle iki cilt olarak yayınlandı. Proienin uygulama alanı Beyoğlu'nun değişik yörelerinden beş ilköğretim okuluydu. Her okuldan otuz adet altıncı sınıf öğrencisi seçilerek 150'şer öğrenciyle (toplam 300 öğrenci) yaratıcı okuma yarışması düzenlendi. Bu yarışmada doğrudan çocuk gerçeği, çocuğun dünyasını dile getiren kitaplarla, eline hemen hemen hiç kitap geçmeyen alt kesim çocuklarını okumaya ve okudukları üzerinde düşündürmeye yönlendirilmeleri sağlandı. Çocukların bu kitaplan nasıl alımladıkları, okurken ne tür engelllerle karşılaştıkları büimsel düzeyde incelendi. Yarışmanın sonunda çocuklarla yazarlar bir araya gelerek bir söyleşi yaptdar. Bu projeyekatılan küçük büyük nerkes, öğretim üyeleri, üniversi Metis I Sonbahar 2002 Aykut Çelebi Avrupa: Halkların Siyasal Birliği Tanh Toplum Felsefe Siyasal inceleme ISBN 9753423799 176sayfa Avrupa Birliği ile ilgili bütiin tartışmalar, Türkiye'nin muhtemel üyeliğinin ne getirip ne götüreceği üzerinde yapılıyor. Avrupa monoblok, çelişkisiz, belirlenmiş düz bir çizgi üzerinde ilerleyen bir bütünlük olarak algılanıyor. Bu bakış açısı Avrupa'yı yeni, açılımları olan bir siyasal yapılanma olarak değerlendirecek bilgi ve kavrayıştan yoksun. Aykut Çelebi'nin Avrupa's\ işte bu zaafa cevaben yazılmış bir kitap. Avrupa'nın son yirmi yıllık tarihini sosyal/siyasal bilimler açısından engin bir deneyim alanı olarak gören yazar, Avrupa Birliği'ni, başta Rawls ve Habermas olmak üzere siyaset felsefesindeki belli konumlar karşısında değerlendiriyor. Avrupa Birliği'nin bu eleştirel değerlendirmesi kitabın ana gövdesini oluşturuyor. Ek bir bölüm olarak sunulan "Avrupa BırlığıTürkiye İlişkileri'nde ise yazar son dönem gelişmelere dair görüşlerini dile getiriyor. Ervand Abrahamian Humeynizm İSLAM CUMHURİYETİ ÜZERİNE DENEMELER Çeviri: Mehmet Toprak Tarih Toplum Felsefe İnceleme ISBN 975342373X 168sayfa Humeyni ve iran islam devrimi, fanatizmle, radikalizmle ve daha önemlisi bir dinsel fundamentalizm ile birlikte yer etmiştir popüler bilinçte. Bu algılama Batı'da imal edilmişti, ama muhtemelen Humeyni'nin de çok işine yaradı. Bu imajın Humeynizmle ilgili gerçeğin üstünü örttüğünü Humeyni'yi, fikirlerini ve hareketini tanımlamak için "halkçılık" teriminin uygun olduğunu düşünür Abrahamian: Çünkü halkçılık, halka inmeyi, yerleşik düzene karşı siyasi protestoyu ve halkın statükoya karşı çıkışını ateşleyen sosyoekonomik konulara ideolojik ve entelektüel uyumu da içerir. Aksine "fundamentalizm" etiketi, dinsel uyumsuzluğu, entelektüel saflığı, siyasi gelenekçiliği, hatta sosyal muhafazakârlığı ve kutsal kitaba ait doktrinel ilkelerin merkeziliğini temsil eder. İslam Cumhuriyeti'ni üçüncü dünyanın diğer milliyetçi hareketleriyle ılişkilendiren Abrahamian, gündelik popüler malzemeden, 1 Mayıs kutlamalanndan, siyasi demeçlerden çok güzel bir inceleme çıkarmayı başarmış. Bugün klasikleşmiş bir inceleme... Anthony Giddens Sağ ve Solun Ötesinde RADİKAL POÜTİKALARIN GELECEĞİ Çevırı: Müge Sözen ve Sabir Yücesoy Tanh Toplum Felsefe Siyasal inceleme ISBN 9753423802 256 sayfa Bugün politik olarak radikal olmak ne anlama gelebilir? Politik açıdan radikal biri, normalde klasık siyasi yelpazenin solunda duran ve muhafazakârlığa karşı çıkan biridir. Oysa günümüzde Sol savunmacı bir kimliğe bürünmüş, Sağ ise gelenek veya göreneğin önlerıne çıkardığı engeller ne olursa olsun piyasa güçlerinin serbestçe ışlemesini savunarak radikalleşmiştir. Bu tuhaf perspektif kayması nasıl açıklanabilir? Giddens bu soruyu yanıtlarken, "felsefi muhafazakârlık" olarak adlandırdığı dünya görüşüne dayanan, ama bu bakış açısını, normalde solla bağdaştırılagelmiş değerlerle bütünleştiren yeni bir radikal politika çerçevesi sunuyor. Sağ ve Solun Ötesinde, fundamentalizmin yükselişi, demokrasi, süregiden cinsiyet ayrımları ve normatif bir politik şiddet kuramı konularına güçlü bir yorum getiriyor. Karşı ksrşıya olduğunıu? politik sorunlara yeni bir yaklaşım arayışı içinde olanlar için temel bir okuma... metis 2O.yıl CUMHURİYET
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear