05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

re onların rağmına aklını, kazanımlarını insanhğın yararına sunan aydınlardan biri, Erendiz Atasü. Kimsenin dünyada yalnız olmadığını, herkesin salt varoldukları için başkalarına borçlu olduğunu vurguluyor ve kadının acıklı konumunu yeni kanıtlarla tartışmaya açarak harekete geçme yetimizi ateşliyor. Küresefleşme sürüklenişi içinde, insanlan sonsuz bir tekilliğe çağıran yeni yükselen değerlere karşı çikıştır onun yaptığı. Gerçeği yadsımak için değil, akıntıya kapılarak boğulmamak için öne çıkarılmış barikatlardır bunlar bir anfamda. Kitabın içeriği Erendiz Atasü'nün çeşitli yayın organlarında yayımlanmış olan yazılarından ve bazı toplantılarda yaptığı konuşmalardan oluşuyor. "Sevgifi okur", diyerek başlattığı giriş yazısından, yazıların bir ciltte toplanamayacak kadar çok olduğunu öğreniyoruz. Yazıların arkası bir başka kitapta toplanacak. Bu ilk cilt dört bölümden oluşuyor: I. Kadınhk / Yazarlık II. Kadınlar III. Kadınlar Erkekler IV. Kadın Özgürlüğü Sorunsalı Birinci bölümün ilk yazısı olan Yazarlığın Hikâyesi önemli. Özel yasamı ile yazarlığı arasındaki nedensellikleri içeriyor çünkü. Içten, önyargısız çekincesiz, büyük ölçüde sansürsüz bir yaşamöyküsü. Bu yazının açtığı perdenin ardından karşımıza çıkan insanı, onun içsel tarihini ve coğrafyasını vurgulamak anlamlı olacak: Doğal bilimler eğitimi görmüş olması, yaşamının çok önemli alıcı yıllarını bu etkinliğin içinde geçirmesi, onun sorunlara yansız, daha doğru bir deyimle çok yanlı bakmasını sağfamıştır. Eğitimi yanında aile yapısı da onun çağdaş aydınlığına pencere açıyor. Iki ayrı derin sular akıyor biyolojik ve kültürel yaşam ırmağında. Rumeli'nin aydın, özgürlükçü, dışa açık ruhlu kanadı birinci derinsu, Karadeniz doğasından bölge insanlarına yansıyan ve kendi doğrularına ölesiye sahip çıkan, haksızlığa isyan eden, doğru bildiğini söylemeden edemeyen yanı da öbür derinsu. Bu kanatlar onun kişisel dengesini bulurken zorluk mu çıkardı, yoksa tam tersine yaşamı bütüncül kavrama yetisini baştan beri destekledi mi, bilinmez ama bireşim gerçekleştiğinde, ortaya çıkan insan doğallıkla pırıl pırıl olacaktı. Tabii düşünsel namusu da sağlam... "Kararlarımın hesabmı önce kendime verdim. Önce kendimi sınamadan bana atfedilen hiçbir payeyi benimseyemedim." (sayfa 16). Atasü, tek parti iktidarının savaşa girmese de, toplumsal sorıınlarla vıprandığı ve artık eski baskıcı çizgisinuen ödünîer verdiği son döneminde doğdu. Ikinci Dunya Savaşı yeni bitmiş, insanlığın kaderinin işleneceği yeni kanava belli olmuştu. Dünyanın yönü Amerika Birleşik Devletleri'ne kılitlenmişti ve onlar da "Özgür Dünya" diyor, başka bir şey söylemiyorlardı ya, bu kavramın çağrıştırdıklarıyla uygulama bir türlü örtüşmedi. Sonraki yıllar bu gerçeği herkese acdar çektirerek öğretecekti. Seçimle iktidara gelen DP kısa sürede Ittihatçı mantığına ve dini siyasallaştırmaya doğru kayarken o okula başladı. Bir yandan dinle devlet işleri birbirine giriyor, bir yandan da vahşi kapitalizmin gücü artıyordu. Bu olayların ve bunun ardındakı cumhuriyetin temel ilkelerine ihanetin acısının ve kırgınlığının Erendiz'e ne kadar yansıdığını bilmiyoruz. Ancak yansıdığı mutlak. lyi bir gözlemciydi ve siyasal, ekonomik ve kültürel kimliği değiştirilmekte olan Türkiye'nin koşulları onun bilinç ve kimliğinin oluşmasında izler bıraktı. lyi öğretim ve eğitim gördüğü için, CUMHURİYET KİTAP SAYI 624 Düşünsel namus sosyal yaşamın çok katmanlı yapısı Atasü 'yü şaşırtmaz. Doğal bilimlerden gelerek sosyal yaşamı değerlendiren çoğu kişide bu vardır oysa. O eğitimini, sorunları billurlaştırmak, üçüncü kişilere yalın ve kolay anlaŞilabilir biçimde sunmak için kullanabiliyor. Olayların ilk görüntüsü veya dış görünüşüyle kafası karışmaz. Alttaki gizli nedeni de, üstteki yanıltıcı sunumu da görür. Netleştirme yeteneği hayranlık vericidir. Bu nedenle, kadınlığı algılaması da saydamdır. Kadına yaklaşımı ise bütüncül. Yanıltıcı yan değerlere saparak yolunu şaşırmaz. Vurt sorunlarına eğilişinde, edebiyata bakışında da aynı netliği bulursunuz. Irkçı olmayan yurttaştır. Hiçbir ırkın yükseltilmesine, kollanmasına, ezilmesine razı gelmeyen gerçek bir demokrat. O yüzden, ırkçı ayrılığa ve dini siyasallaştırmaya yönelenlerin gizli ve açık kurnazüklarına (!) takiyyelerine hoşgörüsüzdür. Onların dümen suyunda gezerek kafa karıştıranların savlarına, içtenliksiz değerlendirmelerine yaklaşımı serttir. O bu tur davranışlarda kimliğini vareden cumhuriyetin temel ilkelerine saldırı bıılur: (Kitabın 288301. sayfalarındaki Mostmodern Bir Aldanış ile 302315. sayfalarındaki BedenBenlikKimlik başlıklı yazılar çok önemli değerlendirmeler.) Hikâyeci, romancı kimliğiyle tanıdığımız Erendiz Atasü ile düşün yazilarıyla toplumu yönlendirme işlevini yüklenen aydın Erendiz Atasü arasındaki geçişleri araştırmak da etkili bir uğraş ve yapıldığında çok ilginç saptamalar da ortaya çıkacaktır sjnıyorum. O hikâyesinde de romamnda da kolaya kaçmadı. Bir hikâyeleme ustası olarak girdi edebiyat dünyasına. Konuşurken de yazarken de canalıcı noktanın hep ayırdında oldu. Bu yeteneğine fazlaca dayanabilirdi ama kolaya kaçmadı. Bunda kendi özüne saygısı kadar okuruna duyduğu saygının da ağırlığı vardır. O hazır reçetelere, kurulu neden sonuç ilişkileriyle de belli bir çizgide gidişe, hayal gücünün belirsiz uruklarına gitmeyen bir anlatıma izin vermez. Biçimsel yeniliklere açılmaktan hoşlanır ve dener. Edebiyatın öz ve biçim olarak sanatsal Mkâyeleme ustası bir düzlem değil, uzay geometrisi gibi çok boyutlu perspektiflere açık olduğu bilincine ulaşmıştır. Okura düşünme ve gelişme olanağı veren bilinçli kırılmalar ve boşluklarla çeşitlenen yazım yöntemi, onun okuruyla kurduğu bağın özgün dayanak noktasıdır. Roman ve hikâye yazarı olarak, yaşamların geçtiği mekânları mercek altında, karakterleri de birey kimliklerinin ince ayrıntılarında anlatırken düşünsel yazılarında, paylaşılan yerküreyi sorunsal olarak ele alır ve dünya aydını bakışıyla sorumluluğunu her zaman gündemde tutar. Onun billurlaşarak açık seçik sunduğu yargıları durağan olmadı niç. Tersine, yazıların hepsinde sanatsal ve kültürel gelişmeye açık ufuklar, düşünmeye yönelten özgür önermeler algılanır. Sorunlara bakmayı, özüne inmeyi, sonuçlan sorgulamayı, olması gerekeni düşünmeye yönlenairmeyi iyi bilir. Yurt sözcüğünün özgürlükle kaynaşan anlamını da, cumhuriyetin amaçlarını da onun kadar sevgi ve sadakatle kucaklayan kaç kişi vardır? Yalnız sevgiyle de yetinmez, aynı zamanda bilgiyle... O taraftır... 8 Mart 1997'de, Edebiyatçılar Derneği'nde yaptığı, Türkiye'de Kadın Olmak adlı konuşması (sayfa 224238) birkaç kez okunacak bir bilgelik belgesi kanımca. Onun yazıları yükselen değerlerin benmerkezci savunucularına hoş gelmiyor. Oysa Atasü yaşamı başka yaşamlardan geçirerek, gerçekleri karsı gerçeklerden süzdürerek sorguluyor. Doğulu mantığının cahilliği, aptallığı veya çıkan örtmek için yıvaşık bir gevşeklikle sakızlaştırdığı duygusal saçmalıklarla ve beylik yargılarla hiç işi olmuyor. Batılı gibi düşünebilen gerçek bir aydın var karşımızda. Ülkesi için fikir üreten, eyleme geçecek yüreklilikte, bireyci yaşamın dar kalıplarında debelenirken ara sıra ses yükselterek görev yaptığına kendini inandıran sante aydınlara da hep karşı... Toplumsal kimliğirnizin özellıklerini onun düzyazılarında buluruz: Bireysel kimliği irdelediği roman ve hikâyelerindeki sanatçının ardından, kendini sorgulayan nesnelliği, toplumsallığa yol vererek başka açıları da gözler önüne seriyor: Açtığı pencerelerin birinde sanatın renkli ve çok boyutlu coğrafyasını, öbüründe aydın, vatandaş ve kadın oluşun mühendisliğiyle yurdumuzun insanını. Bundan yüzyıl önce, yaşamı bütün boyutlarıyla kavrayan aydınımız var mıydı? Aydın dediklerimiz dünya insanları üstüne düşünür müydü? Yoksa küçük bir evren mi çizerdi kendine? O çemberde dönenmek için? Ahmet Mithat Efendiler, Halide Edipler, Tevfik Fikretler, Namık Kemaller arkalarından gelecek kaç kişi bulabilirlerdi? Onları küçümsemiyorum. Tam tersine: Onlarla Daşlavan aydın kimliğinin dünyayı ve insanlığı kucaklaması için kuşaklar gerekiyor, ancak o zaman evrensel sorunları kendi insanımızdan, kendi ülkemizden alıp çıkar, uzak ufuklara uzanabiliriz, diyorum. Yine o zaman, yaşamın bütün evrelerini ve boyutlarını bütüncül olarak algılayabildiğimiz için insanlık dünyasının bütünlüğü bizi çok yönlü olarak doyurur. Atasü sorunları böyle kapsamlı olarak algüıyor: "Günceî, her şey demek değildir. Geçici etkilerin altında insanlığın büyük hayatı ulu bir ırmak gibi çağıldıyor, belki yeni ufuklara, belki de gruba yaklaşıyor. O hayata, insanlarla doğrudan ve çıkarsız ilişki kurarak ve çıkarsız bilime, çıkarsız sanata dokunarak ulaşabiliriz." (sayfa 166). Değerli bir kitap bu. Peki değerli kitap nasıl bir kitaptır? Bizim dünya görüşümüze uygun olan mı, ekonomik olarak bize artı değer sağlayan mı içeriği ve pahasıyla yoksa önce aykırı bile gelse başka bir düzleme taşıma gücü sayesinde sürekli yeni kalan ve bizi değiştiren kitap mı? Kadınlığım, Yazarlığım, Yurdum'u okumaya başladığımdan beri, bunu da düşünmeden edemiyorum. Bazen bedel semboliktir. Tıpkı bu kitapta olduğu gibi. Hiçbir birikimin, emeğin, düşünce aktarımının tümünü içeren bir nesnenin anlaşılır bir bedeli olamaz. lyi ki, bilginin yaygınlaştığı, ulaşmanın kolay olduğu bir çağda yaşıyoruz ve kitabın değerini fiyatıyla ölçmüyoruz. Kendi ülkesinue yaşarken, medyatik gücün pompaladığı kültürel ortam yüzünden, kültür gurbetine düşmüş olanlara uzanan düşünsel bir göze bu kitap. Bu yurda dört bir yandan gelenlerin birikimlerini, acılarını, uzun süre garip, göçmen, yalntz, yoksul, cahil kalan insanların bu coğrafyada oluşan kimliklerini en iyi algılatan bir iklim. Okuyanları düşünce ve gönül olarak bütünleştirebilir. Ruhlarımızın eskil anılarındaki geçmişimizi diriltebilir. Her şeyini yitirmiş insanlar tabii ağırlıklı olarak kadınlar yeniden doğabüir. Gizli kültür kaynaklarımızı da natırlatıyor, gizli ruhsal birikimlerimizi, hatta acılara direnme gücümüzü de... "Yaşam kısadır. Bu yaşamda hesaplaşmayı başka dünyalara bırakmak da yanlış..." Dünyaya geldiğime göre salt kendim için varolamam dıyorsanız ve böyle yaşamak için çıkış noktalarını aklınızla irdelemek istiyorsanız... Kadınlığım, Yazarlığım, Yurdum elinizdeolmalı. Yazar diyor ki: "Yeni kadın dünyanın hiçbir yerinde henüz doğmadı. Iki yüzyıldır kadınlar bu doğumun sancılarıyla kıvranıyor. Sanırım, sancılar bizimki gibi tarihlerine kuşaklarca kadınlar gömmüş; doğu ile batı arasına sıkışmış Lir coğrafyada daha acımasız." (sayfa 25) Yeni kadın; yepyeni yaşam değerleri sistemi demek!" (*) Kadınlığım, Yazarlığım, Yurdum, Erendiz Atasü, Hılgı Yayınevt, 126 sayfa, 2001 SAYFA 13 Kltabın değeri
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear