22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Yalntzlıkların en katlanılamaz olanını, Tannnın mutlak ve astlmaz olan yalmzkg'ım anlatıyor Franco Ferrucci, "Tannnın Ağzından Evrenin Hikâyesi"nde. Bu kahredici yalnızhktan bir çıkış yolu arayan Tanrt, sonunda yerküreye hayat verir, "evrenin doğurduğu umut çiçeği"ne... Yaratıasmm tutkuyla sevdalandığt bu yeşil ve mavi gezegenin, aynı zamanda dizginlene: mez bir yıkım enerjisiylc dolu olduğu çok geaneden anlaşuacakttr. Söz dintemez yerküre, yaratıasmm şaşkın bakışlan altında kendiyoluna gider. însanoğlu doğduğu zaman, Tanrt'mn umutlan bir kere daha canlanır: "Zulüm" ve "vahşeti" yeryüzünden silmesine yardım edecek belki de odurl... Bundan sonrast ne yaztk ki bir hüsrân hikâyesidir. En sevdiği varlığıyla Tanrı arasındaki iliski, hüzün ve hayal ktrtkltg't ile gölgelenmeye mankumdur, hem de sonsuza kadar. însanlığm etkili çoğunluğu, Tanrı'nın "sevgi" ve "iyilik" dolu bir aünya özlerninin eerektirdiği sorumlulukları üstlenmenin sıkıntısma girmeyecek, "zulüm" ve "vahset" üretmeye devam edecektir. Ustelik Tann'nın başka hiçbir yarattğa vermediği "ask"yetisine rağmen.. Evet, ilginç bir roman sunuyor bize Franco Ferrucci. Yenibir dünya yaratabilmemiz için okuyun bu kitabı. Bol kitaplı gü'nler... o K u R ı ınnr THINACI Tam o günlerde şaşırtıa bir öneriyle karşılaştım. Sayın Bülent Ecevit benimle konusmak istiyordu. Öneriyi ileten Mehmet Seyda idi. Seyda, evinde bizi konuk edecekti. Kımlerin geleceğini de söylemişti: Sabahattin Selek, Vedat Günyol, Nuri Akay (Balıkçı Nu ri). Ant dergisi anıları lığt "EleştiriGü'nlüğü" ama haşla sevgiltAydın Boysan olrnak iizere dostlarımtn "isteklendirme" ("teşvik" dememek için) aşamasım da gcçtp "dayatma'ya başlamalan Dönüp Baktığtmda adltantlar kıtabımın tkıncisini de yazmayı arttk kaçınümaz duruma getirdı Bana kızan yazarlann "Hep bu numarayı yaparlar!" dediklerını duyargibıyım, "nunıara" yapmadıVıma 'Akademi Cumd'cılar tanıktır, bu tantkltkyeterbana. EN.) lk sayısı 3 Ocak 1967 tarihini taşıyarAnt dercisinin kuruluşuna girmeden önceki bir buçuk yda kısaca değinmem gerek. 1951'de îstanbul Yüksek Tahsil Gençlik Demeği'nin biitün kuruculan ve yöneticileriyle birlikte tutuklanmışum. Doğrusu çok "nayırir'bir tutuUanmaydı bu; birkamu kuruluşunun bursuyla Iktisat Fakültesi'ni bitirmiştim, o tutuklanmadan sonra kamu kuruluşu Işe dönmek için yaptığım basvurulara cevapbile vermedi, ben de sekiz yıllık "mecburi nizmet"i topu topu bir buçuk yıl çalışarak ödemiş oldum. Aradan yıllar geçti. Bu defa yönetici olarak alıştığım bir fabrika, işveren sendikasının »askısıyla (Adamlar, sonunda, Naci Kalpak:ıoğlu ile Sosyal Adalet'te (TlP'in organı), fön'de yazılar yazan Fethi Naci'nin aynı kişi olduğunu öfirenmişlerdi!) beni işten attıIar. Yıl, 1965. Neyapacaktım? tlk olarak Tiirkiye Madenlş Sendikası sahip çıktı bana: Sendika üyelerine ders vermeye başladım. (On yıl boyunca süren bu çalışma, hayatımda en gurur duyduğum çalışmadır.) Ders vererek geçinmem olanaksızdı. îki defa, sıyasal düşüncelerimden dolayı iijten atılmıştım; 15ten atılmamak için tek yol vardı: Kendi işimi kurmak. 1965 yazında Gerçek Yayınevi'ni kurdum. Artık aramızda olmayan sevgiH Enver Aytekin, birkaç yıl önce Sosyal Yayınlaı'ı kurmuştu, pekâlâ sürdürüyordu, bu durum da yüreKİendirmişti beni. Elimde baskıya hazır bir kitap vardı:Az Geliştniş Ülkeler ve Sosyalizm. Beni işten atan fabrika yönetiminin başında hayatımda tanıdığım en aklı basında bir işveren vardı; bir tatsızlık çıkarmadan işten çıkarma tazminatımı, yıllık ücretli izin paramı ve ayhğımı (19 65'te brüt 3.200 lira) ödetti. Bankada birikmiş bir miktar param vardı. Toplam 14.000 lira "sermaye" ile Gerçek Yayınevi'ni kurdujn. Az Geliştniş Ülkeler ve Sosyalizm, Yöıve Vatangazetesinde yazdığım incelemelerden, köşe yazılarından oluşuyordu. Altı bin basmıştım. îlhan Selçuk, Çetin Altan, rahmetli llhami Soysal kitap hakkında övücü yazılar yazdılar, altı ayda kitap tükeniverdi, ikinci baskıyı da yaptık: Beş bin! (Hey gidi günler!) Ne var ki elimde yayımlanacak tek kitap yoktu. Koca 1965 yazını Emperyaliztn Nedir'i yazarak geçirdim. Yayınevinin adını duyuran bu iki kitaptan sonra sosyalizm üzerine bilimsel eserler ve edebiyat eserleri yayımladım. (Türkiye'deyayımlanmış en "lüks" şiir kitabının sevgili TurgutUyar'ın 1968'deyayımladığım HerPazartesi olduğunu kinı natırbyor? Memet Fuat'a "Turgut'un kitabının kâğıdı seninYeni Dergi'nin kapağından daha kalın!" diye takıhraım.) Ne var ki yavaş yavaş bizim yayınevi tıkanmaya başlamıştı. 27 Mayıs hareketinin sağladığı göreli özgürlük havasında ve Muzafrer Erdost'un cesur girişimiyle marksizmin klasikleri yayımlanmaya başladı. O günleri yaşayanlar bilir: Manc'ın, Engels'in, Lenin'in lcitaplan ekmek peynir gibi satıyordu. Yanımda çalışan Mesut'un aylığını sendikada ders vererek kazandığım parayla ödemeye başlayınca Mesut Yavuz, herhafde beni üzmemek için, "Abi, ben askere gidiyorum," diyerek aynldı. 1967 sonlanna doğruydu. Doğan Özgüden îzmir'den Istanbul'a gelmişti, Dİr gazetede çalışıyordu. Oijjuz Akkan, Akşam'ın genel yayın yönetmenliğinden ayrılarak Cem Yayınevi'ni kurunca Doğan'ı genel yayın yönetmenliğine getirdiler. Ben de arada sırada 75 liraya ekonomi üzerine makaleler yazıyordum; Akşam'dan telif ücreti almak iktisadî yazılar yazmaktan zordu. Doğan da Akşam'dan şikâyet etmeye başlamıştı. Uzun boylu düşünmiış, bir haftalık dergi çıkarmaya karar vermiş. konuştuk. Benden önce Yaşar Kemal'le de konuşmuş. Sonunda üçümüz bu dergiyi çıkarmaya karar verdik. Bende metelik yoktu. Doğan'la Yaşar, başlangıçta para işini ayarladılar. (Başlangıçta diyorum, çünkü bir yıl sonra ben ayrılmak zorunda kaldım.) Birden Babıâli'de Ant sözcüğü dillerde dolaşmaya başladı. I BülentEcovttniçta konufimk btamlftiT Herkes Ant'tan söz ediyordu. Nadir Nadi'nin ilk sayı için bir yazı yazmakta olduğunu duyunca Yaşar Kemal de, Doğan özgüden de, ben de müthiş sevinmiştık. Bu clestek üçümÜ7Ü de mudu etmişti Ant daha ortaya çıkmadan Nadir Nadi'nin yazısı Ant'a bir "meşruiyet" (meşruluk, kanuna uygun buluniTia) k.ı/.ındımustı. Burada Mehmet Seyda'dan söz etmem zorunlu. Seyda ile nasıl tanıştığımı hatırlamıyorum ama 1960'ların yoksul Fenerbahçe stadında birlikte çok maç seyrettiğimizi hatırlıyorum. Seyda belediye memuruydu, maça gelenlerin bifetlerini kontrol ediyordu. (O geceki toplantıdan bir süre sonra beni Kızıltoprak ta bir lokantaya davet etti. Lokantanın yolunu bulamayacağımı anlayınca Nuri Akay da benimle gelmişti, lokantanın yakınına kadar yürüdük, sonra Nuri aynldı. Seyda basbaşa bir sohbet istemişti. Anlatacaklannı tanmin etmistim. Sevda'nın bir tarihte MlT'le iliskisi olJuğunu bizim çevrelerde bilmeyen yolctu. Nitekım bir iki kadehten sonra Seyda bu konuya girmek isteyince karşı çıkmıştım, "tlgilcndirmiyor bunlar beni, bak, oturmuş içiyoruz, boş ver üst tarafına!" dedimse de ille de "anlatacağım" diye tutturdu. Galiba askerliğini yaparken 141. ve/veya 142. maddeden tutuklanmış, Zonguldak hapishanesinde yatnruş. Sevda'nın ifadesine göre MlT'e katılması için büyük baskılar görmüş, sonunda teslim olmuş. Hep bunun acısını anlatıyordu.) Ve biz, Bülent Bey, Sabahattin Selek, Vedat Günyol, Nuri Akay, eski (Eski?) MlT mensubunun evinde oturmuş Bülent Bey'le merak ettiği konuları konuşuyorduk. 1962'de TlP'e girmiştirn, 1964'te TlP'ten ihraç edilmiştim. Doğan Özgüden de benim durumumdaydı. Yasar, Mehmet Ali Aybar'a saygısından, istifa edemiyordu. Bülent Bey, apaçık sorular sormuyordu, ama Ant dergisiyle ne yapmak istediğimizi merak ediyordu. Dergi yoluyla yeni bir örgütlenmeye gidebileceğimizi düşünebilirdi. Böyle bir tutum TÎP'in gücünü yitirmesine yol açabilirdi. Bu da CrEP'nin işine gelirdi. Bülent Bey'e pek açık konuşmuştum: Par ti organı olarak yayımladığımız Sosyal Adalet başarılı bir dergi olamamıştı. Bunda belki bir parti organı olmanın etkisi vardı. Nitekim parasal zorluklar derginin devamını engellerhale gelmişti. Mehmet Ali Aybar, sonunda, "Ben Dunun çaresini biliyorum!" diyerek sıkıyönetimi kızdıran bir yazı yazdı ve dergi kapatıldı. Kemal Sülker'le beni askerî yargıya (Galiba Balmumcu yöresindebiryerdeydi.) verdiler, ifademizi aldılar, bir daha da aramadılar. Bülent Bey'e, Ant'ın "özgür bir dergi olacağını, Ant'a yazanlann yazılarına müdahale edilmeyeceğini, sosyalist çizgi sürdüreceğimizi, IlF'le dirsek temasımızın devam edeceğini anlattım. Nitekim Ant'ın üç kurucusundan ikisi partiden atılmıştı ama Aybar'la Sadun Aren bizim dergimizde yazacaklardı, çünkü yazabilecekleri başka bir dergi yoktu. Bütün gece boyunca Bülent Bev soda içti. Nasıl dokunmuyor, hayret! Biz de Halime Harum'ın mezeleriyle kafalan çektik. Seyda'nın evi Kadıköy'den de epey uzak bir yerdeydi, herhalde Nuri Akay'ın e\onde yatmışımdır o gece. Bitirmedim. • TURHAN GÜNAY Imtlyaz Sahlbl: Çafl Pazarlama Gazete Dergl Kltap Basın ve Yayın A.ş. Adına Berln Nadi" Yayın Danısmani: Turhan Günay < Sorumlu Müdür Fikret llkiz o Cörsel Yönetmeti: Dllek llkorur: Baski: caödaş Matbaacılık Ltd. Stl. o Idare Merkezh Türkocağı Cad. No: 3941 cağaloğlu. 34 334 Istanbul Tel: (212) 512 05 050 Reklam: Medya C IC U M H U R İ Y E T 411 Nlsan 1967 tarlhll. 14 ve 15 sayılı Ant'ta yayımlanan şiir uzerlne açık oturum'a katılanlar soldan: oturumu yöneten Fethl Naci, Setahattln Hllav, Cevat Capan. Asım Bezlrcl Memet Fuat, Isleri dolayısıyla, fotoflraf çekllmeden toplantıdan ayrılmıstı. K İ T A P SAYI 377 SAYFA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear