25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

AT CAPAN BasilBunting/ Şiirler/ Çeviren: Nezih Onur bardak tapa altında. Birden bire görünüverir tirsi de, sıçratır yarın üstündeki adamı. Bizi an kahvehanedeki kızlara. De ki onlarınkinden güzel bacak görmedik, görüp göreceğimiz deniz, nayınlığı, bereketi, usancı. 1932 'Serin uykuyla yunmuş gün yenileyecektin eklepini' Basil Bunting (19001985). Paris'te 1923'te yayımlanmaya başlanan, James Joyce, Ezra Pound, Hemingway ve Tristan Tzara'nın yazılarıyla, Ray Man, George Braque gibi sanatçıların ise grafikleriyle katkıda bulundukları The Transatlanttc Revıetv adlı dergide editör yardımcısı olarak çalıştı. daha sonra Londra'da gazetecilik yaptı. Paris'ten tanıdığı Ezra Pound'a katılmak üzere Italya'ya gitti ve 1933'e kadar orada kaldı. îkinci Dünya Savaşı sırasında Iran'da Britanya Kraliyet Hava Kuvvetleri için çevirmenlik yaptı, ardından 1953 yılına kadar Isfahan'da konsolos yardımcısı olarak görev yaptı. Fars edebiyatına ilgi duydu. Şahname'den etkilendi. Firdevsi'den, Hafız'dan, Sadi'den ve Horatius'tan çeviriler yaptı. 1930'larda Pound ve Zukofsky gibi şairlerce önemli modernist şairlerden sayıldı. Ne var ki, îngiltere'de değeri ancak otuz yıl sonra, Brıggflatts adlı uzun şiirinin 1966'da yayımlanmasından sonra anlaşıldı. GünümüzdeKİmi tngiliz eleştirmenlerce T S . Eliot'tan sonra yirminci yüzyılın en önemli şairi olarak nitelendirilmektedir. Ful dalında bir ardıç kuşu öter. "Açlık kanatlarımı örseler, korku, kösnü, bildik şeyler. Acımasız saldırır ölüm. Oğullarım benim taşla, gagasıyla şahinlerin, zayıf kanada güven, kediler, sansarlar yüzünden, ölür. Gök BÜrültüsü göğü sdndürür. Sarsılan bır çalıda dökülür ağzımdan bildik şeyler, korku, açlık, kösnü." Ey neşeli ardıç kuşu! 1964 aralığında her kapının ilişsin gözüne kolları ve bacakları ki titrer gönülsüzce açtır sevgiye okşanma ve öpülme dana bir yıkım getirir her gece, hiçbir sevecen el değmez ki eline, karşı koyar gözleri sevgiye. EJe ki: Bitti. Yararı . ,. yok. Vitiktir yazgısı. , ' , De ki: Biliyoruz yaslan tutulan < ölülerden, döktükleri kandan, sakatlardan ki artık özgürler. Bizler istedik, bizler. De ki: Benim gibisi kuşku mu duyar? Haykırıyorken her damar. Dur sevgilim! Yavaşça uzuyor zamanın bizi hareketegeçirmesi. Bizim için olgunlaşıp düşüyor parlak küresel bereketli geceler. Morartılır çok geçmez o sabırsız uyluklar. Çek burnuna birleşmiş tenlerin damıtuğı o tatlı uyuşturucuyu; ıslak bedenler sakin, rahat, vumuşak. Nekes alıklar aceleci arzularıyla berbat ederler aşkı. E^leş! Eğlen! Harca! Salın dur! Ta ki yeğlenen tembelbğin gücü yitsin, ağzı kocaman açılmış soluklarla kasıklar uzun süre biriktirilen zevk tufanında ürpertiyle titreyip boşalsın. Serin uykuyla yunmuş gün yenileyecektir yaz şimşeklerini. Sen bana bırak. Ancak bir vahşinin ilk dokunuşta bomba gibi patlayıp söner kösnül arzusu. 1929 hpanyol hammlar sizlere, hepınıze Carrnencita'nın esmer göğüs uçları eprimiş entarisinden ateş saçıyor; meydan okurcasına duruşu ve bakışları. lffetini pislik koruyor, Ay de mı chtca! Dudaklar tuzlu, keçeleşmiş saçları, kulle pudralı; ter buharlaşır koltukaltından yanından geçerken ipekliler, edah tavırlar, alışılmadık koku peşindeki delikanlılar. Göğüs geçirir birden, bacağındaki biti yakalamak için eteğini kaldınrken. Ay de mı muchachtta! 1965 Başkanın Tom'a Söyledikleri 1947 Dertlidir ağlayan meşeler, yash mumlar diker kestaneler. Yinelenme yüzünden hüzünlüdür ilkbahar hüzünlüdür değişmeyen ölümsüzlüğün izini sürmekten. Kara görünecek diye denizde gözlemekten bıkkın gelen daiga ötesir • bakınca yine aynı dalgayı göri.ıüz; sürükleniriz acımasızca yinelenişinde yıllann; ufukta görülmez ölüm; ama ilkbahar sonsuza kadar diriliştir yeniden. ' ••• 1924 Perche no spero Şimdi dönme umudumuz yok gerıye, kotra, iki kez demir attığımız ve iki kez denizin katılan kahkahası mınltıya dönüşüp sular kem küm ederek çatık kaşlı patlamalı seslerle kekeleyerek yükseldığinde boşalan palaman çözüp isteksizce engine açıldığımız o grı iskeleye, delta ağızlan nasıl da dımdızlak, kotra, harita ise lekelenmiş, kınşık. kaskatı, silik, eski ,. < ve sanki kılavuzla çelişkili. • Çıplak kıvı boylarında caka satarak yürüyen birkaç kuş izliyor suyun daralan kanaldan geri dönüşünü, dere gibi yüksek perdeden çağıldayarak. Az sonra, sıkınca bulutunun suyunu kuzeybatıdan patlayan hava, kotra, vira eder kumsaldan açığa alırız ve yanmayı bırakınz ne hali varsa görsün, demir atmış ışık gibi iskele çarmıhına salınsın dursun. Yok tutturacak rotamtz, artık epey sürükleniriz, epey asık bir suratla izleriz ve bekleriz, bekleriz. 1980 Uskumruya ağ atıldı kararlamasına, ürperen parıltıya, usta değilsen seçemezsin; zor iş, mevsimlik, tehlikeli: Birçok sürü birden bire: Havarileri bile zorlar yakalamak tümünü; sonra pinekle dur aylarca, ağlar çakıla serili, Şiir mi? Bir hobi. Ben model tren çalıştınyorum. Bay Shaw güvercin yetiştiriyor. lş değil ki. Ter dökmüyorsun. ış dq dse Kims para vermez. Sabun reklamı yapabilirsin. < • Sanat, operadır; ya da repertuar tiyatrosu... Çöl Şarkısı. , • Nancy korodaydı. Ancak haftada on iki paund istemekevlisin, değil mi?cesaret doğrusu. Sana on iki paund versem, bir otobüs biletçisinin yüzüne nasıl bakanm? Hem, şiir olduğunu kim söylüyor? Bizim on yaşındakı de yazıyor, üsteltk kafiyeli. Ben yılda üç bin alıyorum, masraflar, araba, fişler, ama ben muhasebeciyim. • ı •. • • Helen Egli'ye Çorak bellekte kurulan uçsuz bucaksız ıssız günler sanki hapishanesi usta bayatlayan düşüncelerin, doğumu gecikmiş, kokuşmuş. katı: Aşk ve bıktıncı övünç, yerinmenin gücü bile, tüm duygular zarnanın yatıştırdığı sızlanma ve utanç değiştirir dile getirilmeyen geçmışi. On ya da on bin, çok mu anlam katar, Helen, düşsel olaylan nasıl zamana bağladığımıza, Londra ya da Troya? Bırak Polymnia güçlü ses perdesiyle çoğalan türküler, müzikle sarmiuanmış seslerle yanıtlasın geri getirerek hüznümüzün ya da sevincimızin tadını. 15*27 ara ardında her perdenin soluk gözlerini, soluk dudaklannı göresin hastalıklı bir çocuğun. SAYFA 18 ? Ne dersem yaparlar, irketim yani. en ne yaparsın? Kimi kısa, kimi uzun bir sürü muzır söz, hiç saglıklı değü. Bir şaırle karşüaşsam, yıkanasım gelir. Kızıldır hepsi, keş, hepsi mücrim. Yazdıkların kokuşmuş. Bay Hines öyle söylüyor, o bir öğretmen, bilmesi gerek. Git bir ış bul kendine. 1965 CUMHURİYET KİTAP SAYI 538
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear