22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bence, bugün Türk aydınını, henüz oluşmuş Türk ıcentlisini, medyayı ve dolayısıyla bugünkü hayatımızda olan biteni anlayabümemiz, analiz edebilmemiz için bu tarihsel süreci, tam da bizim hayatlanmıza hükmettiği mekân ve zamanlarda iyice tartıp biçmemiz gerekir. Kuşkusuz benim romanımın temel tasası bu değildi. Fakat anlatmak istediklerimi verebilmek için zorunlu olarak, bu alana el atmak ve Türk küçük burjuva aydınınjn kısa bir anatomisini çıkarmak zorundaydım. Bunu çıkardığımızda, bugün ülkeye hâkim olan konseptlerde medyada, borsada, reklam dünyasında, sanal dünyada etkili olan, erk ve iktidar sahibi olan insanların ruh yapısını ve kökenini büyük oranda teşhis etmiş oluyoruz. Bu yüzden de "mış gibi" yapma üstadı, Türk entelijansiyasının karakterinin hangi noktalarda neden aksadığını rahatlıkla görebiliyoruz. MUSTAFA KUPUŞOGLU Pekisenin romammn temel tasası neydi?.. Bu, bir yazara, hele hele romancıya sostanbul Dörtlüsü'nün son cildinin rulabilecek en can sıkıcı soru. Fakat yine ağırltk konusunun medya olması ilginç değil mi?.. Dörtlünün önce de yanıtlama ihtiyacını duyuyorum. Çünkü edebiyatımızın son iki on yılı tam bir ki ciltlerinde hep dışlanmtşlık öyküleri okuyorduk... Kaybedenler, en alttakiler, nedret dönemi olarak geçti. Edebiyatçılar, rocker'lar, yenikîer, ktsaca dışlanmışlar... toplumun diğer unsurlan gibi büyük bir bireycilik duygusuna gömülüp yabancıBu kez tam tersine tirvedekilerin konu laştılar. Egosantrik krizler halinde, kendiedilmesi ne anlamageliyor?.. lerinden başka hiçbir şeye değer vermedi Aslında konuda bir değişiklik yok. Çaler, okumadılar, anlamaya çalışmadılar. ğimızda piramidin en üst noktası ile en alt Herkes kendine çalıştı. FJeştirmenler gönoktası arasındaki gidiş gelişler, bıçak sırrev yapmadı. Yazarlar birbirini anlamaya tı kadar yakın birbirine. Dijital çağda, en çalışmadı. Düşüncenin önündeki engelparlak noktada olan birinin, sanip oldu Hikmet Temel Akarsu'nun, Istanbul Dörtlüsü adlı romanlar serisi, son kitap olan Media'nın yayımlanmasıyla tamamlandı. Birinci cilt Kaybedenler'in Öyküsü, Kadıköy rocker'larının melankolik, hüzünlü, kırılgan, agresif dünyasına yoğunlaşmışken, ikinci cilt îngiliz'de, tstanbul'a yerleşmiş bir yabancının, ülkemizdeki özlem ve öykünmeleri kullanılarak insanların yaşamlarını nasıl harap ettiği, oryantalist eğilimlerini en kaba şekliyle uygulamava sokan Batılıların bazı zayıf karakterleri nasıl yakıp yıktığı ve buna karşı durmaya çalışan rock çevresi insanların verdikleri mücadeleler anlatılmıştı. Üçüncü cilt Küçük Şeytan'da ise yüzyılın bitimine pek az zaman kala kentleri saran umutsuzluk, çaresizlik ve karamsarlık sonucunda birer şeytana dönüşmüş gençlerin süblime kent ikonlarna sığınarak çıkış yolu bulmaya çalışmalarının getirdiği yıkımlar, felâketler öykülenmişti. Dördüncü cilt Media, dörtlüye felsefi göndermelerle dolu bir final getirirken, çağımızın gözde konseptleri Medya, Borsa ve Reklam dünyasına tam anlamıyla bir projektör tutuyor. Yine arka planda melankolik, muhalif, reddetmeyi seçmiş, hırçın underground dünya elemanları varken, bu kez karşılarında tam da zirvedeki isimler yer alıyor. Medya ikonları, borsa spekülatörleri, reklam ajansı sanipleri... Bütün bu konular ele alınırken medya, borsa ve reklam ajansları nakkında son derece ayrmtılı betimlemeler ve ruhsal analizler yapılıyor. Gerçekten de çok merak edilen bir dünyanın iç yüzü adeta gözler önüneseriliyor... Dörtlünün tamamının yayımlanması üzerine, Hikmet Temel Akarsu ile sürdürdüğümüz röportajlar serisine bu eserin yolculuğuna paralel bir final yapmak üzere konuştuk... Küçük bupjuva aydımnın anatomisini çıkardım" ğu her şeyi yitirmesi an meselesi... Bunun en büyük oran da geçerli olduğu noktalar da kaçınılmaz olarak çağın en ileri konseptlerinin bulunduğu medya, borsa ve reklam dünyası. Buralarda en yüksek noktaları işgal edenler, en alOn e"n büyük adaylarıdırlar. O noktaya düştüklerinde ise en hızlı kaybedenden daha hızlı birer nihilist olabilirler. Kitapta medya anlatılırken, başlangıcta, adeta Türk "entelektüelâleminin" tarihçesi sayılabilecek bir özetlemeyle, olaylar en başından alınıyor. Anadolu Rock tay/ası, Kalamış Köhne tay/ast, bir zamanların Birikimciler i, giderek olaylann Bodrum Sound'a dönüşmesi, solculuk içinde snobist yer edinme çabaları, batik giyen kadınlar ve seksen yenilgisinin ardından yeni sağ değerlere ayak uydurup yükselen trendlere çengelatma... îzleyebildiğim kadanyla, bugün medya ve reklam dünyasında hâkim olan anlayışlartn bir soykütüğü çtkartlıyor bu anlatıyla. Sence bu köklere iniş neden gerekliydi? derece sofistike bir tasarım, güç gösterisi ve meydan okumalar manzumesi şeklinde geçiyor. Fakat gerçekte derin düşünsel yeteneldere sahip medva liderleri bir süre sonra kendilerinden kuşkulanmaya başlıyorlar. Bu sahte hayatın, bu sanal adanmışlığın nereye kadar gidebileceğini sorgulamaya başlıyorlar. Bu sorgulama sürecinde bile samimi olamıyorlar. Yine "mış gibi," yapma olayı onlan esir alıyor. Ödünç bir yaşamı yaşar gibi oluyorlar. Sahte sağaltımlar peşinde koşuyorfar. Benim romanımdaki medya ikonu, büyüleyici, sıradışı bir kadını yanına çekip, onu, Sancho Panza, ya da Çelik Blek'in Kodi'si veya Tom Miks'in Konyakçı'sı gibi değerlendirip, bu ikinci! zayıf karaktere bakarak yatışmaya çalışıyor. Bu, aşk da karıştırılmış bir yatışma modeli ama bütün ikonlarda olduğu gibi bu da umurunda değil Volkan Bey'in. Fakat kullandığı kadın hiç de onun gibi düşünmüyor... Mitolojik fantezilerden yararlanılarak kurulmuş metaforlar romanın temel izleğini olusturuyor. Mitolojideki Media karakterinin, medya ikonuna hastalıklı bir sevgi ile bağlı olduğu halde "rocker'lann dünyasında kendini bulması ve "Kaybedenler"e katılıp intikam duygulan geliştirmesi, medya plazalarda oluşmus, yadsıma duygusunun açığa çıkışt olarak değerlendirilebilir mi? Evet. ülay tam da bu. Bugün en hırçın rock bara gidin, en sıkı müdavimler medya mensuplandır. Gidin Kemancı'ya bakın, Karga'va bakın, Gizli Bahçe'ye bakın... Eski yıllardaki Köprüalu'na bakın. Çok eski yıllardaki Köhne'ye bakın... En avangard, en marjinal, en uç, en çılgın mekânlar gazetecilerle, televizyoncularla, reklamcılarla doludur. En bonem meyhanede de bu böyledir, en sefil gay bar'da da... Burada dışa vurulamamış egosantrinin yatıştırılması, ilginçlik ve marjinalite peşinde koşulması kadar, "karşı" bir söytem geliştirme ihtiyacı da vardır. Zaten egosantrinin kışkırttığı bu çağ yangınında, muhalif, karşı, reddeden, dışlanmış bir söylem edinerek kendini yatıştıramayan birey, sonunda gerçek yadsıma duygusuna kapılarak nihilizme kadar uzanıyor. Bu da bir hayatın sönmesi oluyor doğal olarak. Ben yazdığım bu romanla bu meseleyi açığa çıkarmak ve tarnşmak istedim. Kitap, hep sözünü ettiğin yadstma duygusunun sonucunda, biunçli bir seçimle her seyin terkedilmesiyle son buluyor... Dolayısıyla dörtlü de böyle bitmis oluyor. Yani buna bakarak, karşı olmanın yolunun, terk etmek olduğunu mu kabul etmek gerekiyor?.. Bu nihilist bir seçim olmuyor mu?.. Yoksa sen de nihilist misin? Hayır. Ben nihilist değilim. Fakat nihilizme varan kişilerin çok da haksız olduğunu söyleyemem. Fakat benim önerdiğim, nihilizme karşı bir şeydir. Ben kendi payıma kinik felsefeden yararlanarak bu çağın pek çok acısının hafifletilebileceğini düşünüyorum. Kendi yasamımda da Dunu yapıyorum. Romanımdaki kahramanlann da bu anlamda böyle davrandıklannı düşünüyorum. Eğer "kinizm"i seçmeselerdi Dövüs Kulübü'ndeki adamlar gibi terörist olurlardı. Ben şiddetin her türlüsüne karşıyım. • Media tstanbul Dörtlüsü: 4 (Rock'n Roman)/ Hikmet Temel Akarsu/înkılâp Yayınlan /205 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 541 Hikmet Temel Akarsu, 'htanbul Dörtlüsü"nü tamamladı "MşgM"yapmaüstadı Z leri kaldıracak çabalar içine girilmedi. Bunun sonucunda medyatik atraksiyonlan becerivle gerçekleştiren üç bes şarlatan, ya da belli lobilere, belli amaçlara servis veren angaje kalemler dışında kimse yazardan sayilmadı. Sonra da bu çevreler oturup edebiyat battı, bitti diye yazılar yazdılar. Edebiyat asla bitemez. însanlık varoldukça en önemli konsept olmaya devam edecektir. Böyle bir noktaya geldiğimiz için, bir romancı olarak, dudak bukerek karşılamamız gereken bir suale canla basla yanıt yetiştirmeye çalışıyoruz. Media, bu anlamda, bu kopuş, yabancılaşma, bireycileşme, yadsıma, yalnızlasma döneminin mabedi sayılacak mekânların ve insanların öyküsüdür. Orada hasıl olan insanlık durumlannı betimlediğimizde, insanlığın en temel meselelerinin sofistike bir hal almış olarak tastamam karşımızda olduğunu görürüz. En eski mitolojik temalar, mukaddes kitaplarda yer alan ibret öyküleri her gün her an karsınıza çıkar medyada. Benim romanım da bu alegorilere yapılan bir göndermedir aslında. Nitekim kitap, mukaddes kitaptan bir partisyonla biter. Erdem ve aşkınlığın günümüzün en karmaşık meselelerini bile çözmekte nasıl yararlı olabileceğine inananlardanım. Daha sonraki bölümlerde yine betimleyici anlatılar var. Medya dünyası anlattlırken, oradaki yabancılaşma, kopuş, ruhsal olarak ayaklann yerden kesilişi ve adeta sanal bir âlemde yüzercesine, plazalarda lodos balığt gibi yüzülmesini uzun uzun anlatryorsun. Ve bu ortama hâkim olan bir genelyaymyönetmeninin iç dünyasından yola çtkarak ülkenin siyasi analizini yaptyorsun. Medya ikonu olarak değerlendirdiğin bu kişinin güçlü ve zayıfyanları, eğilim ve trajedileri, tutku ve teslimiyetleribize bir şeyler anlatmaya calışıyor roman boyunca. Nedir bu anlatılmaya çalışılan?.. Aslında medya dünyası içinde en güçlü konumda gördüğümüz kişiler bile son derece insani zaaflarla yüklü. Fakat ülkelerin yönetimlerinde poli tikacdan da sollayan, çok büyük bir inisiyatif aldıklan için bir türlü kendileri olamıyorlar. Çesitli rüzgârlann etkisivle tavır koyuyorlar. Fakat sonra, koyduklan tavırların adamı olmadıklannı düşünüyorlar. Her şey son "Kapçı" bfe* soytom noHştii'iııe SAYFA 8
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear