Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
19. İSTANBUL KİTAP FUARI Sorumluluk... Bunu soracaktım, söz arasında belırtttmz. Siz, yazarlıgımzda, günlük hayatımzda, yazarörgütlerinde, kısacast hemen her zaman "sorumluluk" ya da "sorumluluklar" duydunuz... Şimdi... Sovyetler Birliği'ne gittğimde, aışa vurmuş bazı gerçeklerden, çıkarsama yoluyla, Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin halkla ilişkileri konusunda fikir edinilebiliyordu. Yaşanan sıkıntılar anlaşılabiliyordu. Onlan yazma nesnelliğini ve cesaretini Sovyetler Birliği karsıtı sosyalistlerden olmadığım halde ilk duyan benim. Cumhuriyet'te yazılanm çıktığında, en yakın arkadaşlanm bile 'Hayretler içinde kaldık, sen vazmasan kolay kolay inanamazdık" dediler. Benim orada söylediğim bir şey vardı: Hemen her şehirde, savaşta ölenler anısına dikilen anıtlarda iki genç, bir kız bir erkek, nöbet tutuyorlar. "Acaba bunlann geleceği, bizim otele ellerinde sigaralarla saldıran fahişelere mi benzeyecek?" demiştim. Bu yüzden, neredeyse solculuktan istifaya davet edecek arkadaşlarla karsılaşok. Ama yaşam gösterdi ki, o çocuklardan bazılan daha sonra "Nataşa" diye nitelenen kişilerden oldular. Yazann sorumluluğu ner yerde, her dünya görüşünde aynı... Birtakım gerekçelerle, bahanelerle, sorumluluğu başkalarına yıkarak o sorumluluktan kurtulmak, yan çizmek yazara yakışmaz. Ben bütün yasamımda, parti yasamımda olsun, editörlük yaşamımda ya da yazar örgütlerinde olsun, bunu düşünüp hizaya geldiğim için kendimle iftihar ederim. Hiç sıkıntı çekmeden de bu iftihar sözünü söylüyorum. dür toplumsalsiyasal yaşamımızda? Yusuf Akçura Meşrutıyet döneminde yazmış: "Lise mezunlan o kadar çoğalıyor ki, günün birinde lise mezunlanndan oluşan bir proleteryayla karşılaşırsak şaşmayalım, diyor. Çok doğru... Bugün devlet hastanesinde çabsan Dİr pratisyen hekim bile geçimini sağlayacak aylığı alamıyor. Bu gıbi Dİrikimler, bilinç sağlayacaktır. 12 Eylül'de 650 bin kişi tutuidanmış ya da gözaltına alınmış. 100 kişide 1 kişi... Böyle bir ülkede sosyalist öğretinin önü kesilebilir mi? Şimdi yine edebiyata döneltm. Şiire başladığıntz tarihten bu yana aşağt yukan altmış ytl geçti. Bu dönem içeristnde Türk edebıyatt nereden nereye geldi? Çağdaşlaşma savaşımı, demokratikleşme savasımıyla koşut yürümüyor. Bütün kurumlarda değişime, gelişmelere tanık oluyoruz. Benim başladığun dönemde Türkiye savaş içindeydi, tek parti egemenliğinde yaşıyordu. Kültürel açıdan, ana ilkeler Mustafa Kemal Atatürk'ün "Hayatta en hakiki mürsit ilimdir" özdeyişinin doğrultusunda gelişmekle beraber, genç kuşaklar yaşamın getirdiği tıkanıklığa tanık oluyordu. Yahya Kemal'i tannşair diye niteleyenler vardı. Oysa o dönemin cençliği aynı duyarlığı yaşamıyordu artık. Yirmilı yaşlardaki Orhan Veli ve arkadaşlannın isyanı, bu tekdüzeliğe bağlanabilir. O tarinten bu yana şiirimiz sürekli değişti. Olumluya doğru değişti... Bizim yetiştiğimiz yıllarda ' Şairi Azam" diye nitelenen Abdülhak Hamit'in yapıdannın okunmaması sadece dil değişimine bağlanamaz. Yahya Kemal okunuyor mu lci? Yahya Kemal'i Münir Nurettin yaşatıyor şarkılarda. Okunmak ya da okunmamaktan öte, cağdaş klasiklerimiz diye nitelenen şairlerimizin Türk edebiyatına çok şeyler eetirdikleri de bir gerçek. Darboğazlardan geçtiğimiz 70'E, 80'li yıllarda da edebiyatımız, çağdaşlaşma savaşımımızın, kültür savaşımımızın ana ögelerinden biri olarak gelisimini sürdürdü. Romanı düşünelim, öyküyü, denemeyi, eleştiriyi düşünelim... Bizim yetiştiğimiz yıllarla kıyaslandığında, şimai alabildiğine gelişkin... Bütün bunlar, tekrar aynı sözcüğu kullanacağım, edebiyatımızın çağdaşlaşan bir topuımun ana gereksinimlerine olumlu yanıt verdiğinin lcanıtıdır sanıyorum. Ben 1950'ye kadar kişiliklerini bulan edebiyatçılann tarihini yazdım. Yann öbür gün, 50'den sonrasını yazacak araştırmacılanmız çıkacak ve bu olgu daha somudanacak. Türkiye'de bence kültürel gelişmenin en canlı tanığı, edebiyat. Bu yıl TÜYAP'tn onuryazart seçtlmenız konusunda neler söyleyeceksiniz? Baştan beri, Taksim'deki otelin alonda açıldığı ilk yıldan beri, ilgimi çekmiş bir kurum, ilgimi çekmiş bir fuar... Biliyorsun, Yazarlar Sendikası olarak îzmir Fuan'nda bir deneyimimiz olmuştu. Yayıncılar, "tutmaz" demişlerdi. TÜYAP Kitap Fuan'nın ilk yıllannda da böyle düşünmüş olmahlar. Ama biz okurun gösterdiği ilginin tanığı olmuşuzdur. TÜYAP Kitap Fuan da, çok geçmeden, karşı çıkanlann bile ilgi gösterdjği bir etkinlik oldu. Dört bes yıl önce Izmir'de de açıldı. Bana Izmir'deki ilk açılışta kordelayı kestirdiklerinde çok sevinç duymuştum. Oradaki konuşmamda, "Nazizmin zulmü kitap yakmakla başlar, sonra insan yakmaya dönüsür," demiştim. "Türkiye'de de 12 Eylül döneminde kitap yakılmıştır, sonra sıra insanlann öldürülmesine «Jmiştir. Kitap, uygar ülkelerin simgesi. TÜYAP da bu alanda bir simge olma başansını gösterdi." 19 yılda kurumlaşmış olan TÜYAP'ın gelenekselleşmis "Onur Yazarlığı"na seçilmem, beni çok sevindirdi. Sevincimi ve teşekkürlerimi bildirmek isterim. • .. Sabancı . Universıtesı Birinci Meclis EditSr: Doç. Dr Cemıl Koçak Yutrlır Seçıl Karal Akgun, Sına Akşin, Fahrı Çoker, Ahmet Demırel, Ihsan Güneş, Aykut Kansu, Uygur KocabaşoOlu, Orhan Kolofilu, Rauf Orbay, Kazım Özalp, AN Ihsan Sabıs, Ayşen Savaş, Tarık Zafer Tunaya TürkRomanıve 1873 Yılında TDrkiye'da Halk Giysileri Elbisei Osmaniyye Ytzırlır: Oscnan Hamdı Bey, Marıa de Launay Çtriri: Erol Üyepazarcı "Öteki" Ulusal Kimlikte Vunan Imajı Herkül Millas Beş Altın Kural 20. Yüzyıl Matematiğinin Ünemli Teorileri Ygzır: John L. Casti Sosyaist öğretl Sosyaltzme hep ınandtmz, inantyorsunuz. Ama günümüzde "Sosyalizm iflas ettı, sosyalist sıstem ytktldı' diyenler var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yülar önceydi. Sovyetler Birliği Komünist Partisi iktidardan düştükten sonra Yazarlar Sendikası Taksim Sahnesi'nde bir şiir toplantısı yapıyordu. Sahneye çıkınca, "Şiirden önce iki satır konuşmak gereğini duyuyorum" dedim ve ekledim: 'îşçi sınıfının olduğu her yerde, sosyalist öğreti geçerliliğini koruyacaknr." Avrupa görmüş, Kanada'yıgörmüş insanlar, "lşçi sınıfının sınıfsal konumu diye bir sey söz konusu değil bu ülkelerde," diyorıar. Yaşanan aşamada değil... Bir nokta gelecek, o aşamada olacak. En azından sendikal hareketler, partilesmeye dönüşecek. Bizimki ham hayal midır, umut simsarlığı mıdır, umut iyimserliği midir, zaman gösterecek. 1789 Fransa'sını düşünün... Kaç yıl sonra 1848 Fransa'sı oldu, kaç yıl sonra 1870 Komün harekâtı oldu... Fransa'da yaşayan emekçilerin sorunlan bitti mi? Şimdi kimi toplumbilimciler, siyaset bilimciler, Sovyeder'de olup bitenlerden söz ederken "Sovyetler Birliği deneyimi" diyorlar. "Deneyimi" değil, yaşamı ydı... Aynca Türkiye için sosyalist kültür, varlığını kanıdamış durumdadır. Şefik Hüsnü'nün 1924'te Aydınlık dergisinde yazdığı yazüarı okuduğunuz zaman, Türkiye için tehlikeli gördüğü her şeyin gerçekleştiğini görüyoruz. O yüzden, 1924 'ü bile esas alsak ki daha öncesi de var aşağı yukan seksen yıllık bir kültür yasamının, son otuz yılda ürünlerini verdiğini görüyoruz. Tarüşmalar olabilir, o tartışmalar içinde hepimize doğru gibi gelen şeylerin yanlışlığı aradan on yıl geçtJkten sonra ortaya çıkabilir. Az önce befirttim: îşçi Partisi, tüzüğüne 53. maddeyi koymuştu; ayn sandıklarda secim yapıyor, yönetim kurulunu oluşturanlann yandan bir fazlasının kol işçisi olmasını sağlamaya çahşıyordu. O zaman işçi sınıfının öncülüğü tartışmalan ayyuka çıkmıstı. Şimdi, bugün soruyorum: Kamu işçileri sendikalan mı öncü rol oynuyor, yoksa kol işçilerini temsil eden sendikalar mı öncüSAYFA 8 Bizans ve Venedik Diplomatik ve Kültürel İlişkiler Uzerine Yızır: Donald M Nıcoi Çırlri: Gül Çafialı Güven Çeriri: Nermın Arık Dünyanın Yeşil Tarihi Çevre ve Uygarlıkların Çöküşü Ytzır: Clıve Pontıng Çtrirl: Ayşe BaşçıSander Uygar üftataPta sfengesi Balkan Ekonomileri 18001914 Kalkınmasız Evrim Yızır: Mıchael Palaıret Çıviri: Ayşe Edırne Educational Futures Shifting Paradigm of Universities & Education i> EdltSrlır: Oğuz N Babüroglu Merrelyn Emery Sabancı üniversitesi iletiçim Merkezi Bankalar Caddesı 2 Karaköy 80020 istanbul Tel: +90 (0212) 292 4939, Faks: +90 (0212) 252 3293 eposta: yayinlar@sabanciuniv.edu www.sabanciuniv.edu TÜYAP Kitap Fuarı'nda, üst kat 5. sokaktayız