Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Tanrı inancıyla dolu, her yaşadıklarını kadere bağlayan insanlar iigilendirdi. Tanrının yargısının amansızlığıyla (bu amansızlık her semavi dinde var) sessizce hayatın tüm kargışlanmasmı boynu bükük yüklenen bu insanlar kimi zaman içimi titretti. Bu sorusuz boyun eğişlerin etik yanını irdeledim. 1 layır yanlış anlasılmasın, bu Tanrı inancını iki yüzlülükIe, bir tacir gibi kullananlardan sözetmiyorum... ütekiler, her şeyi yüklenip kendilerine bırakılan çok az bir payla mutluolma çabasını sürdürenlerdi yöneldiklerim. Onlarsa çoğunluktadır bilindifii gibi. Kandırılmaya, oyalanmaya, razı olmaya yatkınlıkları hem öfkelendirici, hem merhamct vericiydi. Bir anlamda bilinen bir gerçekle dc yenidcn yüz yüze getirdi beni. Toplumsal oluşumda kayda değer görülen ycrlerde olmadikları var sayılıyordu. Edebiyatta da, dünya edebiyatında da "Sıradan insanlar" "küçük insanlar" değerlendirmesiyle yaklasılıyordu bu kalabalığa. Benim açrmdansa durma düşündürücü oldu bu tanımlar. Sıradan insanlar demekle ne kastediliyordu? Bu kolay söylcnmiş tanımın üstünde çok tartışıldığını sanmıyorum. Gösterişli varsıl bir konaktaki ilişkiler, Scvda Dolu Bir Yaz gösterişsiz semtlcrdeoturanlarfim«a YazŞarkıları, lkin ci Yaz Şarktları'nın kişileri de ortaya çıktılar. Yazarlıöımın başladığı 70'lerden bu yana genel izlck buydu benim açımdam. Dikkatc alınanlarla, onların çcvresinde ya da uzaklarında sessizce yaşayanların nangi duyarlıklar, kurnazlıklar ya da amansızlıklarla dolu olduğuna mcrakla eğildim. Benim esin kaynağım kalın çizgisiyle budur diyebilirim. Esin nedir diye düşündüğümdc ise birikimlerin konuyla örtüşüp olgunlaştıgı çizgi sınınna geldiğinizde sanatçıdaki oluşan değişimdir. Ben buna başından bcri yazma bilinci tliyorum, ya da yaratına bilinci. Artık ayrı bir yerdesinizdir. Bir iç dürtü sizi yedeglnde tutar yazmadan önce. Aylaklık zamanları sayılacak hiçbir dönem yoktur bence yazarın hayatında. Dünyayı algılayışınız kökten bir değişime uğramıştır. Duyularınızın koruyucu üst derisi sıyrılmıştır. Tümsinirlerinizalabildiğineaçıktauır. Zihninizin hızı parmaklarınızı zorlar. Çevreniz gcriye çekilir, sözcükler kimi kez yetmeyebilir. Bu sizi zaman zaman mutsuz eder. Bir notasından katıldığınız yüzyılınızın bitiminde hem dünya için, hem ülkeniz için kaygılarınız vardır. En azından benim kaygılarım giderek umutsuzluöa dönüşmekte. Bu umutsuzluga karşın beni yazmaktan caydıneı bir duyguyu henüz tanışımıyorum. Buna duygu diyorum. Düşünce olarak karamsarlığım kuntlaşıyor. Sonra son bir alışmam yayınlanıyor, ardından yankıarı geliyor. "Böyle insanlar var mıydı?" diye. Ycniden şaşırtıyor okur beni. Yazılanlan bu denli içtenliklc tartışabiliyorlarsa evet o insanlar aynı zamanda onlardır. Onlar da İstanbul'a böylesine gönülden ilgi duyuyorlarsa (üstelik bu tepkilerin çoğunluğunu genç okurlardan alıyorum) demck ki onlar da yazılan bu kişilerden par(,alartaşıyorlar...Birülkenin edebiyatı onun atardamarlarından en önemlisidir diye düşünürüm baştan beri, yanılmadığım ortada... yen kişjlikler, hayata bakışta nerdeyse aynı kaygdarla, zarer noktalarıyla çevrelenmiş amaçlar, soruların en dibe vurduğu durumlar... Geçenlerde bir degerlendir me okudum müzikle ilgili. 1970'lerdc klasik Batı müziğinin dünyadaki satış ölçüsü yüzde elliymi^. 1980'lerde bu yüzde payı otuzlara düşüyor, günümüzde, 1990'ların ortasından bu yana üçüncii binyıla girdiğimiz 511 günlerde (artık girdik sayıTmz, şunun şurasında kaç ay kaldı ki) yüzde yediye sekizc düşüyor satış, oranları. Bu Batı müziğinin en iyi icraları için ve Batfnın kendi kültürüne ait açıklamalar. Biten yüzyılımız çok şeyi hem ileri fırlattı (aya giclildi) bir anlamda çok şeyi de giderek geriye çekti. Degişik cografyatarda ayrımcılık yeniden uç veriyor. Ben hem Fransa'da, nem Almanya'da (ikincisinde daha fazla) bulundum Fransa'da Cczayirlilerin gettoları var, Almanya'da Türklerin. Demokrasinin günümüzde de en egemen noktası sayıian tngiltere'de baska açılımlara tanık olunuyor. Londra'da yaşayan Ingilizler koyu renkli insanların (bir zamanki sömürgelerinden gelenlerin yıgılmasından ötürü) banliyölere tasınmışlar. Bu yolculuğumda, bir tngiliz karı koca bunu yakınarak dile getiriyorlardı. Londra çığrından çıkmıştı artık, dediklerine göre... Amerika'da hâlâ kara deri aynmının sürdügüne bir anlamda tanıklık edilebilir. Siyahların filmleri, siyahların dizileri, siyahlaruı gettoları ycrlerini koruyorlar. Görülüyor ki toplumlar ezberlerindeki hayatlarmm dışında, degişikliklere karşı isteksiz hatta sinirli davranıyorlar. Yeniden ayruncılık şiddetten yanalar. Sorunuzdaki çok kültürlülük, çok renklilik bekJentileri toplumlann bir turistik gezinin sınırları içinde algılamak istedilderi eğlendirici bir şey olmaktan öteye geçmiyor. Kendi hayatlarına döndüklerindebu renklilikleri anlatacakları serüvencikler olarak yaşamayı yeğliyorlar. Bir dinin inançlarına karşı göreneklerini yerinc getirenleri vahşetle cinayetle suçlarlarken nedense et yemekten caymıyorlar. Tüm yabancı sayılanlar ancak scvimli uzak olursa hoş karşılanıyor. 1 latta çoğunluk onlar ve biz aynmının paydaları varsılların kendilerine yönelik olmazsa olmaz gelişmişlik göndermesiyle bitiyor. Dünyanın geldi^i nokta şimdilik bu. Scvda Dolu Bir Yaz'da anlattıklannız, tıpkı dıger öykii kitaplarımzda oldujtu pihi hirçok kültüre ait farklı insanların, farklt nnıfların varolduğu, her kültürün kendi dcğerlerı de yerıni buldu^u, birbirtyle çattşmayan umurların yan yana bulunduğu zcngin bir coğrafyayı lanırnltyor. Aynı cnğrafyayı, birçok aeğerin neredeyse izlerinin bilc tılindıSı günümüzde nasıl lammlammz? Kültürel bir fakirliğe dogru derliyor muyuz, yent dünyanın yeni oyuncakları eski estetik de&erlerın yerını tutabilir mP tki hafta önce ünlü Woodstock Müzik Festivali'nin otuzuncu yıl kutlamalarında gençler bir süre sonra çevreye saldırıp, ne buldularsa yakıp yıkmaya giriştiler. Amerikan polisinin ölü olmamasına şükrettiöi bu olay çok düşündürücüdür. Savaş karşıtlığı yapan, ırk ayrımcılıöını portesto eden bu büyük müzik etkinliöinin yıldız adları hâlâ unutulmuş değil ki. Jefferson, Hendrix, Baez, Şankar, Dylan vb. gibi ünlü sanatçıların katılımıyla 1969 da başlar. Woodstock o yılların en cinemli kafa tutan grubu olan Çiçek Çocukları'nın başlattığı dünya insanlığını kucaklayan bu barışçı tutum otuzuncu kutlama yılında bakın nasıl bir kapanış yaptı. Şiddet, öldürme isterisi günümüzde en yakiijmayan, en beklenmeyen yerde kendini gösterebiliyor. Dünya hızla ortalama bir düzlemc çekiliyor. Biz de bundan payımızı ummadı£ıınız tek boyutlu bir hızla alıyoruz. Oyalanma toplumlara degişik ve giderek ucuzlayanTVgibi aygıtlarla sunuluyor. Ay1 1 sesleri 1 çıkaran tekdüze bir koro oluşuyor. Yaşam h üner i mad ŞMıtot, öMünne istopisi Sessizce yaşayanlar di olarak nderi elde ettiğinizle tanımlanır oluyor, asla nc ve nasıl olduğunuzla değil... tnternetin, bilgisayann, borsamn, elobalizmin, medyamn, ithalattn, Amerikan kültürü begemonyastmn sürekli manüp le ettigi, neyi sevmesi ve neye ilgi duyması gercktigi kendisine birçok iletisim araalığtyla işaret edilcn günümüz insanına yazarken, anlattıklanmztn karsılık bulamayacağına dair endiselcrc kapıltyor musunuz? Günümüz dünyasının önemli belirleyicisi övgüyle taçlandırılan aşırı hızdan, bu hızın dışında kalınırsa geriye düşüleceğinden arasız söz ediliyor. Nerdeyse bir nız efsanesi yaratıldı. Peki hızın öz nesi nc acaba. Kimsenin oturup bunu tartıştığını sanmıyorum. Moda olana karşı çıkmak her çağda biraz ürkütüp geride tutar kişiyi. Herkesin hayranlıkla (neyc hayranhk!) alkış tuttuğu bu hızın toplumlara kazandırdıkları konusunda tartışma açmak kimi zaman yapılıyor olsa da bu efsane için öylesine alkışcılar tutulmuştur ki tartışmaların yapıldığı alan ne sesini yaya biiiyor ne yerini genişletebiliyor. Çözümler karsı çıkmalar da degil aynı söylemin içinde aranıyor. Kimse sunulan bu küresel söylemin cazibesin den kendini alıkoyamıyor. Elbettc yan gözle bakanlar var, fakat biz nüfusu altı milyarı bulan bu kalabalığı, yani en geneli ele almalıyız. Tehlike onda çünkü. Anlattıklanmın tumünün karşılığı ha yatın içinde. Dikkatini yıtirmeye gönüllendirilmiş yoğun kalabalıklara dahil olanların arasında her zaman ayrık otları vardır ve iyiki de vardır. Benim endi şclenmem ancak belli bir alışkanlı^a yönlendirilmiş, artık birbirine bcnzer günlerle yaşayıp mutlu olan insanların oldu^unu düşünerek beğenilme arzusuyla onları odaklayıp yazmaya kalkarsam olabilir. Ben anlatmazsam olmaz dediklerimle edebiyatımı sürdürüyorum. Masa/a oturduöumda hayatın nüyük sarmalır derin katmanlarını yüklenen, aynmını, samasa da yüklenen insanlarla baş başa oluyorum. Insanlıöın mahşerini kendisinin yarattıgını.biliyorum. Içim merhametle doluyor. Olümlü bir varlı^ın hayatını bu denli süflileştirebilecek bir tekdüzelige nasıl gönüllü olabildigine şaşıyorum. Düşünccsinin sınırlanmasına nasıl bu denli razı olabildiöine şaşıyorum. Bir dünya insanı olmak kendini öyle kabul etmek arzusu giderek olanaksızlaşıyor. 1976'da Henrich Böll'le Köln'de yaptığım unutulmaz konuşmada bu (dünya insanı) olma kavramından birkaç kez söz açmıştık. ü n a bu konuda tüm yürcğimle katılıyordum. Ikibinlerde dünyamızın ulaştığı noktaya baktığımda artık bunun da olanaksız olduğunu düşünüyorum ve görüyorum. Hangi dünyanın insanı olacaksınız ki? Edebiyattn dünyadaki ve Türkiye'deki geleccği sizi korkutuyor ya da üzüyor Sanatların diyelim. Böyle bir şey olabilir mi? tnsanlık dilini mi yitirecek? Salt borsa çizelgelcrini mi, savaş silahlarının geliştirilmesinde gerekli jargonları mı, politikanın bin yüzüyle yalanıyla süslü sözcükleri mi konusacak?.. Eğer böyle bir zaman gelecekse nangi insanlar insan gibi kalıpda sanatı düsünecek diye girmeli tartışmaya, bu ua salt benim so rum olamaz... Işte mahşer budur bence... Gelecek yıl Füruzan 'dan ne okuyacağtzP Bir roman ya da belki yeni bir Kosova kitabı. Jjimdi ikisi yan yana duruyorlar sözciiklcriyle, yüzleriyle, mevsimleriyle, or manlarıyla, caıldeleriylc, mekânlarıyla... • Sevda Dolu Bir Yaz / /:ii ruzan / Ynpı Krcdı Yayınlan / 207 v. ' SAYFA 5 lcloınlBPds dunyamz r l "Masaya oturduğumda hayatın büvük sarmaiını, derin katmanlannı yüklenen, aynmsamasa da yüklenen Insaniarla bas ba$a oiuyorum Insanlığın mah$ertni kendlsinln yarattığını blllyorum. lclm memametle doluyor dlyo Füruzan. Hemen hemen bütün öykülennizde var olan temel umurlardan htrı geçmişc dönük ızlt'kler Öykulcrın <<atısını bu izlck üzcrinc mikuruyaruınHZ^ Bir dönem hayalımızı hiçinılcyen vc "süsleyen" bu kayholmuş dcgcrlcrı )iirııı gıderekdzaldı$j bu Çdğda yazmah sızc ua vcriyor mu? • llk iki sorunuza alıp başımı gittiğim ıı/.un yanıtlar verdim. Bir anlamda açıklatnalarımın liçıincıı sorunuzu da icincaldığını düsünüyorunı. Küresellcştiöini kabul etmek /.(irııntla olduğumu/ dün ya çok ilginç bir diinya olmaktnn ne yazık ki hızla uzaklaşıyor. Birbirine benzcCUMHURİYET KİTAP SAYI 501