05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

tlk yayımlanışının üzerinden bir yıl geçmeden, 1998 sonunda yeni baskısı yapılan ve sosyal Dİİimlcr dalında bir de ödül alan kitabıyla Doğan Kuban aslında zatcn ödülünü kendi kendine vermiş bile. Yazarın kırk yılı aşan sürede birçok makale, ansiklopedi maddesi, hatta başka bağlamlarda yazılmış kitaplarına dağılmış olan asıl uzmanhk konusunu yeniden değerlendirerek bütünsel bir çerçeve içindc yayımlaması nem bir bilim adamının kendine verebileceği çok değerli bir ödül, hem de gerek konu dışından okuyucuya gerekse onun yazılarını izlcyen araştırmacılara önemli bir armağan olmuştur. GUNKUTAKIN Prof. Dr. Doğan Kuban Sinan'ın sanatı ve Selimiye'ye eğiliyor bu kez... rckse Bizans ve Rönesans mimarlığıyla karşılaştırmak; kısaca yıllardır kurduğu anlatısını tüm boyutlarıyla okuyucuya açmak. Onsözdeyazar kitabın, "kırk yılı aşkın bir süredir geliştirip yayımladığı' düşüncele rin, "ayıklanıpdurulaştırtlan, kuramsal temeli genişletilen, güncelleijtirilmİ!;, yeni bir kurgusu " olduğunu söylüyor. Yıllar boyunca tekrar tekrar gözden gcçirilen, yapılar ve yazılarla her karşılaşma da yeniden sınanan, kimi kez bambaşka bağlamlarda ve okumalarda kendini anım satan, yerel ile evrensel arasındaki yolda sürekli dolaşarak örülen anlama süreci şim dilik bu kitapta noktalanmış. Kuban'ın birçok makale, ansiklopedi maddesi, hatta başka bağlamda yazılmış kitaplarına dağılmış olan, Sinan ve Osmanlı mimarlığına ilişkin metinlerini yeniden değerlcndirerck topluca yayımlaması, yalnızca konu dışından okuyucu açısından değil, onun yazılarını izleyen uzmanlar açısından da önemli bir katkı olmuştur. Sonuçta, karşı mızdaki kitap, Sinan'ın tüm yapılarını kapsamaması nedeniyle yazarı tarafından "tü mel" olarak nitelenmcse de, yilların birikimine ve yoğun düşünsel emcğe yaslanan özgün bir anlatının bütününü içerdiği ve bu anlatı mimarlık ile tarilı, toplum ve kültür arasındaki bağıntılar ağına ilişkin kapsamlı bir anlama modeli sunduğu içirı, ister istemez bir tümellik savı taşımaktadır. Osmanlı camilerintle bezemenin dışta bütünüylc yadsınması, içerde ise sınırlan dırılması ayırt edici bir özelliktir. Kuşkusuz bu saptama, bezemeyi bir "ek" olarak gören modemist yorumlarda karşılaştığımız türden bir dcğcr yargısı içermiyor. Farklı kültürlerdeki birçok üslupta mima ri anlatımın etkisini paylaşan, kimi kez onu neredeyse bütünüyle üstlencn bczeme, Osmanlı dünyasında geri çekilmiş ve mimarlığın artakalan böiümüne, yani onun mckânsal, strüktürcl vc kütlcscl kurgusuna, yapının anlatımında saltık bir islev yiik lenmiştir. Tektonik ve geomctrik olanın soyut dünyasına yerleştirilmiş olması nede niyleOsmanlı mimarlığı, daha öncc clcğinildiği gibi yapının dışındaki metinlerle ilişki kurulmasına dircnir, alımlayıcıyı onunla kalmaya zorlar, anlatısal yorumları sorunlu bir alana itekler ve anlama çabasını giderek analitik vc betimleyici bir düzleme çeker. Ne var ki, buradaki analitik bakış ve betimleme, Doğan Kuban'ın yaptığı gibi, ikincil ve rastlantısal olanın ayıklanmasını da içeren, fiziksel bir özc ulaşma çabası olarak anlaşıldığında, dayatılmış olan konum, daha yüksek bir soyıırlama düzcyine sahip yorum olanaklarına ulaşmıik için zaten uğranılması gereken bir yer niteliği kazanır. Kuban, Osmanlı klasik dönemindeki ca milerde çok yalın bir tasarım ilkesindcn yola çıkıldığını vurgulamaktadır. Bu yapılarda gerek kütle, gcrekse mekân bıçimı nin oluşmasında, strüktiır ve planın temcl niteliğine ilişkin, oldukça glonal iki karar bclirleyici olmuştur. Planın dış konturları her zaman kareye yakın, enine bir dikdört gcni tanımlar. Strüktiırun çckirdeği ise, hcr yapıda dört ile sekiz arasında değişen sa yıda ayağın üzerine oturan bir kubneden oluşur. Kuban bustrüktürbiçimine "kubbeli çardak" adını vermiştır. ('.amınin dik dörtgen tabanı uzerintleyükselen pri/ma tik gövde ile, onun içine verleştirilen çar dağın striiktürel ol.ırak clcsteklenmesi ve birbirleriyle bütünlcnmesi sonııcu mekân ve kütlebiçimi orlaya çıkar. Çardağın ayak sayısında, onun yarım kubbelerle ve p.ı yanıialarla dcstcklcnmesinde, çardağın çevresine bağımsı/. örtülü yan mek.ınl.ır cklcnmcsinde, içte ve dışta payanda arala rına verleştirilen mahlıllerde vapıl.ın f.ırk lılıklarla, aynı yalın biçimlerden \ola çıkı lan camilerde çok sayıua çesitleme y.ıpma olanağı v.ırtlır. Ayrıca klasik dönem ()smanlı mimarlığında, doğrusallık ve dik açı J K İ T A P S A Y I 4 8 4 Selimive gtlemektedir. 1588'deölümüne kadar, 50 yıl boyunca, Osmanlı Imparatorluğu'nun tüm resmi yapdarını inşa etmckle görevli olan Hassa Mimarları OcağYnın yöneticisi konumunda bulunan Mimar Sinan, döneminde yaztlmış ve aralarında farklar bulunan tezkirelerdeki listelerdc 344 ilc 437 arasında değişen yapının müellifi olarak gösrerilmiştir. Gerci bu uzun listelerde yer alan ve Mimarlar Ocağı taraf ından gercekleştirilen yapılarda, Sinan'ın katkısının hangilcrindc, tasanmdan uygulamaya uzanan sürecin lıangi asamalarında ve hangi oranda olduğunu bilmiyoruz; ancak mimarbaşı olduuu dönem boyunca onun onaylamadığı hiçbiryapınm uygulanma sansının bulunmauıgıru ve yarım yüzyıllik bu dönemde ortaya çıkan, özellikleri tanımlanabilen ve kendi içinde bütünlük gösteren üslubun oluşmasında onun bclirıcyici olduğunu düşünüyoruz. Kuban, kitabının tümel bir Sinan mo nografisi, bir "corpus" olmadığını yazmaktadır (s. 119). Dolayısıyla kitap, tezkireler desözedilenyapılardangiınümüzckalanların tck tek değerlendirildiği bir katalog içemıiyor. Bırakınız böyle bir oorpııs'u, bııgüne kadar hiçbir Sinan yapısının analitik rölöveleri, tüm ayrıntılan ve arşiv belgeleriylebirmonografisiyayınlanmiijdeğu. Bu aeıdan Kuban'ın 1%0'ların sonlarından itibaren biı ckiplc, yıllarca Hdime'deyaptıgı rölöye çalı^maları ve onun da katkıla nyla ITİ) biinyesindckurulan, fakat neyazık ki sürdürülemeycn Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Enstitüsü arşivi önemli bir başlangıç niteliği taşıyordu. Sözkonusu ça Lşmalara değinmemdcki asıl amaç, yazarın fizikscl verilcre vcrdiği özel önemi vurgulamaktır. Gerçj Doğan Kuban,betimlemc yi değil yommlamayı, her konuya kuramsal bir eerceveden bakmayı yeğleyen bir araştırmacıdır. Türkiyc'deki mimarlık tarihi ya/ınımda birçok betimleyici söylem O smanlı mimarhğının erkcn vc gcç dönemleri üzerine, betimlemenin örcsine gecen bir mctin oluşturınak, aradaki klasik aşamaya oranla göreli bir kolaylığa sahip. Erken veya gcç hcr iki döncmdc de, mimarlık ürünlerini gerck biçimsel gerekse toplumsal ve kültürel ilişkiler ağı içine yerleştirmekte daha az zorlanıyoruz. Oysa, bir taraftan toplıım vc kültür üzerindeki denetimde iyice uzmanlaşmış bir kamusal yapının monolitik görünümündcki sııskunluk, diğcr taraftan seçilmiş biçimlerden oluşan yetkin bir mimari retoriğin, alımlayıcının ondan uzaklaşmasına izin vcnıieyen ve salt gön dermelerle kurulacak bir okumayi yetersiz kılan kimliği, klasik döncm üzerine bir mimarlık tarihi metni kurmayı sorunlu halc getiriyor. Ancak sorun burada bitmiyor. Özcllikle klasik aşamaya özgü diğcr bir zorluk, mimarlığın dönemin diğer kültürel olgularınınkınden ayru türdcn bir dile sahip olnıasıdır. () ayncalıklı ve ayrıksıdır. Os manlı düşiinccsi öznc ncsnc ayrımına direnir. Şiir, minyatür, hat, çini Doğulu lslatni imgelere yaslanır vc dııyıımsaldır. Oysa mimarlık, lslaııı dünyasında benzc ri olmayan ve strüktürü ön plana çıkaran bir nitelik gösterir. Bu ncdcnlc nesnel ve akılcı bir belirlenimc sahip olduğu izlenimini vcrir. Mimarlığın belki de görünürdeki bu tekil söylemi, yorumlayıcının ha reket alanını daraltır ve onıı temkinli olınaya zorlar. Yirıe özellikle klasik dönemin mimarlık tarıhineözgü dığcrbirsorıın da, bu alanın ideolojik bir tavırla yüklii olma sıdır. IJIusalcı duyarlığın yönlcndirdiği yaklaşımlarda, klasik Osmanlı mimarlığı nın oluştuğu ortama, (hadi adıni da koya lım) Ayasotya mekânının deneyimlenmesinin ve strüktürüne ılışkin gözlemleıin yaptığı katkı görmczden gelinir. Böylebir yaklaşımda ulusalcılığın dozıına göre fark lı zorlama vc dolayısıyla inandırıcılık derecelerine sahip olan soykütüğü kurgula rı ortaya çıkar. Ayasofya'yı içcrsin veya içermesin, temelde evrimselci ve ereksel ci olan bir açıklama modelinin gcçerliliğini sorgulamak ise, Türk mimarlık tarihi yazıtıııiKİa pek de vaygın dcğildir. Doğan Kuban, "Sinan'ın Sanalı ve Selimiye ' adlı kıtabında, yukarıda kısaca özetlenmeycçalışılan bu sorunlu alanı ytlların birikimivle ele almakta ve klasik ()s manlı mım.ırfığına ilişkin yorumunu, yalnı/ca döneminin değil. Türk kültür tari hinın simgckişılıklcrındcn birı olarakgor düğü Mimar Sinan'dan yola çıkarak seı Bir Sinan monograİRsl onun tarafından yerinden oynatılmış veya yeniden konumlandırılmıştır. Ancak bu yorumcu tavrın, aşağıda tekrar söz edileceği gibi, analitik gözlcme ve olgusal verilere duyulan aynı yoğunluktaki bir ilgiyIe birlikte sürdürülmesi, onun temel özelliklcrinden biridir. Yorum ve gözlem birlıkteliği, kitapta en dolaysız bıçimiyle, ancak uzun bir duşünsel hazırlığın ve yapıyla olan sabırlı ve doğrııdan bir ilctişimin sağlayabileceği biçim anali/.Ierinde kendini ele veriyor. Betimle menin ışlevsel sınırlar içinde tutulduğu ve yazarın tezini destekleyen verilerin der lendiği bu analizlcrin, uzman olmayan okuyucunun da yapılarla buluştuğunda kendi deneyimlerini oluşturmasına katkıda bulunacağı söylenebuir. Tümellik savı bulunmamakla birlikte, Kuban'ın çokboyutlu yorumunun gereği olarak, kitapta çok sayıda vapıdan ayrıntılı bir biçimde söz edilmektcdir. Bu bağlamda kitabın adında yer alan Selimiye daha ağırlıklı bir yer tutmaktadır. Ayrıca yapı analizleri, kitabın asıl konusu olan dınsel mimarlık ürünlerı dışında, farklı türden kimi yapıları (s. 119125), Istanbul'daki Sinan öncesi ()smanlı mimarlığını (s. 4956) ve kısaca da olsa, onun halefi olan Davud Ağa üzerine kimi görüşleri (s. 125126) içermektedir. "Sinan'ın Sanatı veSelimiye"deyazann yorumlarını taşımak üzere aktarılan, ancak sıklılda yeni okumalara da kışkırtan, bilgi verici bölümler yapı analizleriyle sınırlı değil. Dönemin toplumsal, kültürel vc kentsel ortamı, mimarlık alanının örgütlenmesi ve resmi vapı üretim koşulları, Sinan biyografisine ilişkin vcriler, Klasik öncesi Osmanlı nıi marlığı, diğer tslam kültürlerinin mimar lıkları, Rönesans sanatçıları ve mimarlığı gibi konular oldukça kapsamlı biçimde ele alınıyorlar. Ancak yukarıda da değinildiği gibi, Kuban'ın asıl amacı, Sinan'dan yo Ia çıkarak, klasik Os manlı mimarlıkına ilişkin kuramsal ve kavramsal bir çerçe ve olus,turmak, bu üslubu tanıml.ımak, ona varan süreci açıkIamak ve onıı gcrck tslami kültüıierle ge YUn to tasarm Sellmlye Camisi. kıbleye bakıs C U M H U R İ Y E T SAYFA 8
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear