Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
• gu kırında.../ Şito, Dede Korkutlardan ürcycn anlatı geleneglmizin, bu çağlara, Avrupalılar'ın töre tanımaz pisliği içine düşmüş insanlığıdır. Türküyle Kürdiiyle Şito, Doğu Anadolu'nun yol vermez dağlarının uzun havasıdır. Onun bu aşılmaz daglarda kanatlanan türküsünü okudııgumuzda; her dorukta, her ocak başında, yanakları elma kırmızısı her güzelin sevgisiyle, Akçam, bu aynayı yüzümüze tuf uyor." (Ozanlar Yazarlar Kıtaplar,s. 219220) Sevdam Ürklü de aynı ölçüde etkili öykülerden oIuşuyor.Tüm öykülcrin düğümlendiği nokta, insanın çıkmazları, çaresizliğidir. Kişi, zamanını yaşayamaz, cinsclliğini bastırır, özlcmleri yanda kesmek zorunda kalır. Ama yurtdışına belki de hep bunlardan kurtulnıak için gelmiştir. Gerçekte özgürlüğünü yaratacak koşullar, varolan özgürluklerini yaşamasına da engeldir. Kendini özgür kılmanın tek koşulu, başkalarının ona biçimledigi koşullara uymasıdır. Bu da, kişiliğin yitirilmesi anlamına gelir. Sevdam Ürktü'dc, Akçam, yurtdışı koşullarında en çok yüze çıktığı gibi, o ölçüde de bastırüan cinsellik üzerinde duruyor. Oykülerin gelip yogunlaştığı nokta bu. Sevginizi ancak rüyalarımzda yaşarsınız, uyanık halinizdeki sevginizi her ijey ürkütür. Kitabın en öncmli öykülerinden biri olan "Entel Hanım"ın içeriği özetlenirse, Akçam'ın bu kitabındaki ana temaya açıklık ka/andırılmışnlıır Gül, "entelliğı" adam olmanın da ölçüsü sayar. Çcvrcsini dolduran köylülerin, politikacıların, teröristlerin entellik le ilgileri yoktur. Onun için entellik, Almarı gibi olmak, Almanfann değer yar gilarıyla düşünmektir. Entel olmayanla rı küçümsenıek de başka türlü bir entel lik ölçüsüdür. Ona göre köylü budala, politikacı ikiyüzlü ve dönektir, terörisı ise korku yaratır. Yetiştiği toplumun de ğer yargıları ona vabancılaştığına göre, entel görünerek kendine bireysel ba|> lamda bir "üstdüzey" yaratır Gül. "Temcl sorun, yaşamak için yaranmak zo runda olduğu Alman'a, entelliğı bir öz deger sayıp kendini kabul ettirmektiı. Kendisinin entel heveslisi olmasının ya nında, entellcre yakınlıgını da kanıtlaması gerekir." Elindegazetegördüğü bir sığınmacıyı entel diye niteleyerek, onımla, kendinee yarattığı "üstdüzey" orta mında ilişki kurar. Kendi adını değiştirdiği gibi, ilişki kurduğu kişiye de, adı ne olursa olsun entellere özgü bir addır dı ye "Koray" der. Artık onun için yaşamın gerçekleri değil, kendini biçimlemenin kuralları geçerlidir. Gül, kendi içinde, kendi kafa çemberine göre bir kişi yaratmıştır.Dünya, bu kişinin yarattığı yeni bir "iç dünya"dır. "Gül için entelliğin genel ölçüleri önemli değildir; uyulması gereken, onun size biçtiği entelliktir. ü r neğin köylü iseniz entel olabilirsiniz ama tam olamazsınız. Bir yerinizden su koyuverirsiniz. Kibar topluluklarda burun çekmeniz, pantolonunuzun düsmesi, ayakkabılarınızın eğim biiğüm olması, arkadan gömleginizin çıkması, sizi entellig'in o soylu merkezinin ötelerine fırlatır. Düşüncelerinizden dolayı suçlanıp kovuştumluyorsanız, sosyal yardım ku rumlarının önündeki kuyruklarda ömür tüketiyorsanız, beton soğukluğundaki yüzlerle karşılaşacak dururnlara düşmüşseniz, siz entel değil, insan da olamazsınız." (agv, s. 212213) Bu bağlamda Gül, ezilen, bir yandan da ezikliğini yapay düzeyler yaratarak ödünleyen, yurtdışında varlık savaşımı veren insanırnızın bir simgcsidir, bir soyutlamadır. Ote yandan, o ölçüde de gerçektir; ayakta kalması için sığındığı soyut bir gerçektir. Dursun Akçam'ın Sevdam Ürktü kitabında ycr alan öykülerinde, öznel gibi görünen bu gerçeklik, yurtdışı insanının iç çelişkilerinin bir SAYFA 6 Dursun Akçam'ın Kadınları SENNUR SEZER ursun Akçam'ı ilk kez "Analarımız" adlı röportajla tanıdıgımdan belki, her öyküsünde, her anlatısında kadınları nasıl anlattı^ıyla ilgilenirim. Son romanı Ucu Ucuna Yaşam'da da öyle oldu. Bir siyasal sürgiinün Avrupa serüveni diye de tanımlanabilecek bu romanda benim dikkatimi kadınlar çekti. Önce romanın en genç kadını Sevgi: "Kız pervasız. Ne gücü yetiyor, ne teslim oluyor. Kafestc nırçın bir aslan yavrusu." Sonra romanın ana kahramını Murat/Ahmet/Bilgin'in eşi Naime. Kendini aldatan 29 yıllık eşine "Benimde çiçeğim gülüm vardı sana varmadan. Çiçeğimi gülümü sen soldurdun" sitemini yaparken bile mantıthnı yitirmeyen bir kadın. Mutlu olmauı&ı, eşini de mutlıı edemediği evliliğini iyi bir ana olarak sürdürmeyi bilen bir kişilik. Bir 12 D Eylül anası. Kimscye ekonomik olarak bağımlı olmak istemeyen bir tavır gösteriyor: "Tek başına yaşamasını da bilirim ben. Kimsenin yanına sıjhntı olmak istemem, ne kızımın, ne oğlumun... Açlıktan ölürüm, dört duvar arasında onurumla ölürüm. Sana hiçbir zaman eyvallah etmemiştim, bundan sonra gözümle de görmek istemem." Uçgenin üçüncü köşesi, Sevgi'nin anası Seyran. Gefeneklerin bağlarını, kızı adına zorlayamasa da, kızını arkalamaya çalışan bir kadın. Ucu Ucuna Yaşam'daki bu üç kadm da benzer bölgelerin kadınları. Kökenleri farklı. Sevgi, anababası o çok küçükken Almanya'da işçilik yapmış bir Karslı kız. 16 yaşına kadar dedesiyle ninesinin yanında, Türkiye'de büyümüş. Yaşadıftı köydc, kırsaJ yaşamın cinsler arasında emek farkı gözetmeyişiyle kadınerkek eşitligine inanmış. Bu inancını Türkmen masallarının destanlarının eşitlikçi tavrıyla pekiştirmiş. Bu birikimiyle Almanya'ya gelişinde babasının baskJarına, onun istediği evlcndirilmeye karşı çıkmış. Gönlünün istediği kişiyle birlikte olmayı önemseyen Sevgi, böyle bir kişiyi, güzellik, gençlik, varlıklılık ölçütleriyle değerlendirmiyor. Bir siyasal sürgünün, yarınsızlığı, yaşlılığı hatta evliliği onun için tutkusuna engel değil. Dursun Akçam, Ucu Ucuna Yaşam'da, kadın tipi olarak en çok Sevgi'yi kolluyor. Bu belki de romanın temel kanramanının yeğlediği kadının Sevgi oluşundan. Sevgi'yi destekleyen anası Seyran da scveccn çizgilerlc verilmis. Ama okur, belki de ben, romanda fîzik özellikleri hiç yansıtılmayan Naime'nin etkisinde kalıyor, hep. Ev kadınlığına aşırı önem verişi, sevmediği bir erkekle babasının isteğiyle evlenisi, evliliğini bir görev gibi sürdürüşü VD. aleyhindeki du, rumlarla tanıdığımız bu kadının her tür Adam obnanın ölçüsü Dursun Akcam, toplumsalcı anlatımızın önde geien. özgün yazarianndandır özgünlüflü. roman kurgusundan, tlplemeslnden, uzam ve zaman kullantmından. betimiemelehnden ya da çözümlemelertnden, sorunsalı ele alıs biçimlnden kaynaklanmıyor. Dursun un özgünlüğü, dllsel tutumundan kaynaklanıyor. •»an!» iç çelşkileri yansımasıdır. "Hep orada dolaşan, gene de ancak bir gölge gibi algılanan bu yabancı varhğın toplumsal debelcnmeleri, gerçek boyutta öyküsel dramayı yaratır. Bu dramada ilgiyi yaratan, onun içe işle/en bu yalnızlığıdır." (agy, s. 212) Yapayığı ile çaresizliğiyle, kendi ortamında yarattığı gücüyle egemen görünen kişiler, Akçam'ın öyküse! yorumunda bir trajikomik yaşarlar. Kızgınlık yaratan bu yozlaşmış kişilerin nasıl zavallı bir kimlik bunafımıyla ezildikleri öykünün sonunda belli olur. Yurtdışına daha iyi yaşam koşulları bulmak için çıkanların, nasıl içsel bir acıyla sarsıldıkları, Akçam'ın etkili dilinde insanımızın gerçeği olarak yansıyor. Kurgusundaki uenge, dilindeki yalınlık ve insanın içsel dünyasındaki ;elişkileri yansıtma yönünden bu öykü!er, Almanya'da gelişen Türk yazınımn basarılı örnelderi sayılmalıdır. Akçam'ın, başlıbaşına bir yazıyla ele alınması gereken son romanı Ucu Uçuna Yaşam (1998) ise, yurtdısında yaşayarak Türkiye'yi kurtarmak isteyenlerin çelişkilerinin ve birey baâlamında bile özgürlüklerin ne gibi baskılar altına alındı l ğının romanıdır. Bir ucundan eyleme katılmış bir ögretmeni başka bir sanla (Dr. Bilgin Yurttaş) yurtdışına getireceksiniz; bir yandan o sizin önderiniz olacak, ona tapacaksınız, dediklerinden dısarıya çıkmayacaksınız; öte yandan, onu birkaç kişinin güdümünde istediğiniz gibi kullanacaksınız...Taptığınızadamınduygularını bile siz yönlendirmeye kalkacaksınız! Dr. Bilgin, bir kapısı sevgiye açılan dünyalarla, öbür kapısı despotça denetimlerle sınırlanan bir dünya arasında bocalayıp kalacaktır. Kendi yarattığı, yalnızca kendi çembcrinde kalması gereken bir mutluıuk ışığı bile ona çok görülecektir. Gerçekten, Dr. Bilgin'in eli kolu, "ucu ucuna (bir) yaşam"la bağlanmıştır. Tutunmaya çalıştığı her şey elinde kalmaktadır. Bu durumdaki bir kişinin trajikomiktir. Eloman, bir yanda, önceden solcu, ama çıkannı düşündüğü icin milliyetçi, mukaddesatçı olan, bir manalle kurarak bütün köylülerini orada toplayıp egemenlik kuran Hacı lzmullah'uı kızı Sevgi, Dr. Bilgin ile Sevgi ve örgütün baskıcı üyeleri arasında sürekli gerilimler ve çözümler le gelişmektedir. Bu kurgu çemberinde kimlerin nelerin üzerinde egemen olduöunu da göstermektedir. Işin ilginç yanı, bu romanın Almanya ortamını anlarmasına karşın, Türkiye ortamını da yansıtmasıdır. Eskiden bir söz vardı, git gel Konya altı saat! Şimdi bu mesafe kısalmış olmalı. Kısalmayan, oldugu gibi kalan, her dönemde, insanı kuîlananların, onu baskı altında tutanların her düzeyde egemenlik kurmaları... Türkiye politik yönleriyle nasıl Almanyalara yansıyorsa, Almanya da her yönüyle Türkiye'ye yansıyor. Egemen olanlar ise aynı; bilgisizler, polisiye yöntemlerle baskı kuranlar, para babaları, devletin can damartnı ahtapot gibi saranlar... Dursun Akçam, romanını bu çelişkiler üzerinde kurgulayarak, Türk romanına toplumsal gerçekçilik. yolunda bir adım daha attırmış oluyor. Oykü gibi, romanda da estetik denge, olayfarın gerçeklik duygusu yaratması, ironiye dayanan bir anlatım sanatsallıfiın temel öğeleridir. Akçam Ucu Ucuna Yaşam'dn bu dengeyi kurmayı başarmıştır. • CUMHURİYET KİTAP SAYI 475 Estoflk denge