24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

ilkeyi benimscmek clurumuııda kalarak yinc burjuvazinin tuzağına düşmüş olduğunu çünkü tarih vc toplum bu pcrspektiften değerlcndirildiğinde işçi sınıfının (yalnızca işçi sınıfının değil tarih boyunca sömürülmüs tüm insan topluluklarının) hcp yenik, hep kaybeden taraf durumunda kaldığını, oysa bunun doğru olmadığını çünkü burjuvazinin dayattığı sınıf kavramını reddettiğinizde ortaya il ginç bir durumun çıktığını yani güncel ve tarihc yönclik toplumsal çözümlemelerde özne/nesne gıbi bir ikili yapının toplumsal cvrim ya da gelişmelerin açıklan masını çok daha kolay bir hale getirdiğini vc bunun o olumsuz, karamsar "sınıf" (burjuvazi/proletarya) kavramından çok daha ncşeli, kcyif verici çözümlemefere yol açtığını ifadc etmektedir. Bununla da yetinmcycrek Marx'ın ilk başlangıç yıllarında proletaryadan çok bıırjuva düzcniyle ilgilendiğini ancak tarihscl konjonktürün kendisini işçi sınıfına doğru itmiş olduğunu vc Marx'ın (onunla birliktc bütün Marksistlerin) bu sınıfın kurtuluş, özgürlük vc mutluluğunu gclcceğe (ne zaman?) yani devrime (!) havale ctmiş olduğunu ancak (M.S. 1000 yılında Mcsih'in yani isa'nm geri gelecğine inanarak, umııtla onun gelmesini ve kendilerini kurtarmasını bekieyen I Iıristiyanlar gibi) aradan yüzelli yıldan uzun bir zaman gcçmcsinc rağmen hâlâ gerçekleşemeyen ve ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan ve bu yüzden Batılı işçi sınıfının (beüu diğerleri de!) bekJcmekten bıkarak (bir anlamda 'burjuvalaştığını') buharlaşıp uçtuğunu; buna karşılık kendi kendini yadsıyan bir burjuvazinin yoluna devam ctmiş olduğunu söylemektedir. Orneğin 1%8'dcn sonra (bu arada Baudrillard'ın 1968 gençlik harekctinin Marksist devrim anlayışıyla ilişkisi olnıa'an bir harcket olduğunu bak. "Simüakrlar ve Simülasyon" söylemektedir). Kapitalizmin hayatta kalabilmek için Marksist içeriği benimseyerck, kendi nesabına geçirmiş olduğunu, buna karşılık sosyal demokrasiyi (artık gcrçek anlamda var olmayan) iktidara ortak etmcnin ötesine gcçerek bu iktidar hayaletini onlara kaktırmış olduğunu (" Komutan Mitterand ve askerlerü"), dolayısıyla Marksizmin farkında bile olmadan (!) mevcut düzcni sürdüren, ona hizmet eden ttıtucu bir dünya görüşüne dönüşmüş olduğunu dile getirmektedir. Bir başka deyişle günümüzde Neolibcral+Sosyal Demcikrat işbirliğiyle ne sağ ne sol nem sağ hem sol görünen nc idüğü bclirsiz politikalar güdüldüğünü ve düzenin bir "olasılaştırma mantiğı" (Logique de Potentialisation) çerçcvcsinde hipergerçek, hiperrasyonel, politikaötcsi, toplumsalötesi, ekonomiötesi, kültürötesi (bak, "Çaresiz Stratejiler") bir sistem yani bir simülasyon evrcninc dönüştürülmüş olduğunu yani her ikisinin aynı düzene ait (aynı akü gibi) t vc kutuplardan başka bir şey olmadıklarını (başlangıçta perspektir düzcninc uygun bir şekilde resmedilmiş bir tablo üzerinde ön planda bulunan iki binanın kaçış noktasını izleyerck sonunda aynı noktada buluşmaları gibi. Bir başka dcyişle başlangıçta ayrı düzen ve dünya görüşünün savunucularıyken zaman içinde aynı düzenin savunuculanna dönüşmeleri gibi) ve günümüzde her ikisinin dc mevcııt düzcn vc dcngcleri korumaya yönelik politikalar güt tüklerini ve dolayısıyla sistcmin bir parçası haline gelmiş bir Marksist düzen an fayışının hangi hakla hâlâ bir sistem muhalifi gibi gösterilebildiğini vc aynı Marksizmin bu sistemi nasıl değiştircbileeeği gibi sorular sorar. Yanıtlannı da doğal olarak kendisi.vcrir (bak. "Foucault'yu Unutmak", "Üre timin Aynası"). Baudrillard Marksistlerin artık bir zamanlar yapmış oldukları gi bi bir ütopyanın pcşinde koşrr.ak ve kuramsal düzcydc kalması gercken bir müCUMHURİYET KİTAP S AYI Çaretfz strateper I cadele yani bütün dünyayı değiştirecek, dönüştürccck, mutlu cdccck bir düşünccnin her yere yayılmasını sağlamak yerine (daha doğrusu bunun imkânsız olduğunu anladıktan sonra) iktidara talip olduklarını ve bu andan itibaren dc defterlcrinin dürülnıüş olduğunu söylemekte dir. 1976 yılında "Simgesel Değiş Tokuş ve ülüm" başlıklı yapıtında tavrını daha da radikallcştiren düşünür, içinde yaşanılan (Batı bağlamında diyoruz , çünkü simülasyon cvrcni tüm dünyayı icine alabilen bir evrcn değildir) bu simülasyon evreninden kurtulmanın kolay kolay mümkün olamayacağını bildiği için ahı gitmiş vahı kalmiş bu düzenin sona enııesi gercktiğini çünkü bunun zaten "ölü" bir düzen olduğunu vc aynı ironik tavırla ölü bir düzenin altcmatifinin de bu birinciden çok daha sağlıklı bir başka ölü düzen yani simgesel degiş tokuş düzeni (yani ilkel, toplum, potlaç vs.) olabilcccğini anlatmaya çalışmaktadır. Üstelik bu değiş tokuş düzeni va da simgesel düzen binlcrce yıldan bu yana Doğa'ya saygılı, onunla uyumlu, onu bozmayan, saldırgan olmayan vc clde ettiğinden ya da edebileceğinden fazlasını yok etmeyen, kapitalist yani biriktirmc (sermaye)ye dayalı bir düzen anlayışın ı reddeden kısaca içinde yaşadığı dünyadoğayla kcndine göre bütünlcşmeyi bilen bir düzen olduğundan tüm olumsuz yön ve nitelkilerinckarşın törenscl düzenden yana olduğunu soylemektedir. Buna karşın "biriktirme" (scrmavc) üzerine oturtulmuş ve son iki yüzyılda adına ekonomik, tcknolojik, toplumsal, kültürel, politik vb. gelişme deni len şeyin ardına gizlenerek dünyayı azgın bir boğa gibi mahvetmiş ve etmeyi halen sürdüren "sonsuzluk ilkesi" üzerine oturtulmuş bir tüketim (öyleyse sonsuz üretim oysa dünyanın kaynakları sonsuz değildir!) anlayışının simgesel düzenin tersine dünyanın doğal düzenini bozduğunu, doğal kaynak ve enerjileri kurutmaya yönelik bir düzen olduğunu soylemektedir. Bu düzende ınsan ınsanlığını yitircrck (ruhunu Tanrı ycrine kapitale satarak) adına emek giicü, işgücü denilen herhangi bir cşya, mal ya da alet parçasına yani gerçek bir nesneye dönüşmcktcdir. Sonuç olarak Baudrillard, insanlığını yitirmiş ve yalnızca kendi sahip olduklarını değil, Göpiinümlep evrenl tüm dünyanın sahip olduğu doğal kaynak ve enerjileri yok ctmc (herhangi bir içerik ya da ilahi güç adına değil yalnızca para uğruna) küstanlığını gösteren bu Neolibcral+sosyal demokrat düzeni reddetmektedir. Dolayısıyla böylc bir ortamda "sağ" kötü vc olumsuz, "sol" doğru, sağlıklı ve olumlu bir seçim olamaz. Sistemi dcğiştircbilmek gibi bir amacı olmayan hatta bugün (kapitalin kitlclcre sunmuş olduğu "tüketim toplumu" kandırmacasının karşısında) aciz bir durumda bulunan "sol 'un bir alternatif olarak kabul edilmesinin yapılabilecck en büyük yanlışlardan biri olduğunu söylemektedir. Simülasyon evreni yani göriinümler evreni (gösterge bir biçim ve içerik sentezidir. Bu yüzden gösterge demek zorunda kaldığımız zaman nile bu bir gösterge simutakrıolan görünüm şeklinde alguanmalıdır.) bir caydırma cvrenidir. Caydırmanın en önemli silahıysa görüntüler+sözlcr yani medyadır. Cerçcğin ya da gerçekliğin tamamını görüntü ve sözlere dönüştürerek gerçeği ve gerçekliği teknoloinin yardımıyla saf dışı bırakan bu sistem kitfeleri bitip rükenmek bilmcyen bir görüntü, ses, yazı vs. bombardımanına tutarak onları ikna etmeye yani kcndisinin sağlıklı (ufak tefek sorunlar hep olmuştur ve hep olacaktır demeyi unutmadan), güvenilir, başarılı bir sistem olduğuna inandırmaya ve Du inancı ayakta tutmaya çalışmaktadır. Bunun ne kadar nahalı bir yöntem olduğu ortadadır! Belki de bu medya o sistemde yaşayan insanlardan çok (çünkü o kitleler içinde yaşamakta oldukları evrene tamamen yabancılaşmış olmadıklanndan sistemin bu bombardıman eylemine tam ters bir tavırla yani duyarsızlık, tep kisizliklc karşılık vermektedirler) dünyayı bu sistemin hâlâ güçlü, güvenilir, anlamlı, başarılı yani örnek alınabilecek bir model olduğuna inandırmaya (yani başka yönlere gitmeye tabii gidecek bir yön ve bcnimsenebilecck bir ideoloiiden söz cdcbilmek hâlâ mümkünse!) çalışmaktadır, kimbilir? Çünkü dünya kendisini göremediği bir sistemi yalnızca görüntü ve üzerine döşenen yorumlar aracıhğıyla algılamaya mahkum edilmek istenmektedir. Bu durumda görüntünün hakikati, hakikatin görüntüsü anlamına gelmektedir. Çünkü gerçekle görüntüsünü karşılaştırma olanağı yoksa bu yalnızca öykülü anlatıma özgü bir şeydir o zaman ortada bir gerçekliğin varlığından söz edebilmek mümkün değildir. Bir başka dcyişle görüntülerden oluşan bir gerçekliğin (yani Flaton'un mağarasının duvarına artık insanların değil tcrminator, cyberman vb. varlıkların gölgesi düşüyorsa bunların herhangi bir gerçek ya da gerçekliği yanstttıklarını söyleyebilmek mümkün müdür?) bunun nedeni az önce söylemiş olduğumuz gibi teknoloiidir çünlcü teknoloji (TV) mesafe bilincini ortadan kaldırarak her şeyi şu anda buradalaş tırmaktadır. Zaten gösterilen şeyin hemen hicbir şey ifadc etmediği Batıiı kitlelerin televizyondan yalnızca eğlence programı istemclerinden ya da her seyi eğlenceye dönüştürmelerinden de anlaşılmaktadır. 1977'de "Foucault'yu Unutmak" başlıklı kendi küçük derdi büyük metinde Baudrillard, Foucault (Deleuze vs) gibi sistem tarafından ödüllendirilmiş (Collcge de France'a seçilmiş) bir düşünürün cinsellik, iktidar, delilik, toplum vs. üzerine çekmiş olduğu olağanüstü söylevin belli bir gcrçckîiği yansıtmaktan çok (muhtemeıen açıklandığı ve çözümlcndiği şckliylc hiçbir zaman var olmamış) olmayan bir gerçekliği yeniden üretmcyc ya da yansıtmaya çalışan bir söylev simülasyonu olduğunu göstererck kendi kariyerinı tehlikeyc sokmuştur. (Aına kimin umurunda!) "l'oucault'yu Unutmak" özclliklcKÜnccl ıktidaraydın ilişkilerinin anlaşılması açısından önemlıdir. tktidarı dcstck lcyici yöndc yani onu olağanüstü ikna gü cüne sahip bir söylevle sonsuza dck var olacak bir süreç olarak davatmanın karşılığı iktidarın desteğinin alınması şeklinde olmaktadır. Bir başka dcyişle iktidarın aydını olmak, onunla en azından bir tür ilişki içinde bulunmak 'aydını iktidar' sahibi yapan türünden bir ilişki içinde bulunmak demektir. Baudrillard'a göre Foucault'da bütün bu iktidar yanlısı söylcvlerle (zaten kurnazlığı da bu düzcydc ortaya çıknıaktadır çünkü Foucault mcvcut iktidardan yana bir tavır scrgilcmck yerine, sadece iktidar kavramının geçmişten günümüze hatta geleceğe doğru nasıl uzandığını, bu arada işin içine cinsellik, delilik vs'yi de katarak açıklamakla yctinmektedir!) kendine de bir mikro yani ki şisel iktidar alanı yaratmaya çalışmaktadır. Bir başka deyişlc "söylevinin' (yoksa söylev simülakrını mı dcsckr1) doğruluğunu, cgemenliğini sorgusuzsualsiz ka bul eden bir aydın (cık)lar süriısünün lideri olabilmek! Toplumun gcnclde bo yun cğdiği bir otorite yani cıımhtırhaşka nının düşünsel alan ya da aydınlaı dı.n yasındaki eşdeğerlisi yani bilimsel bir lider olabilmek! Dahasonra "Sessiz Yığınlar...", "Ayartma" gibi metinlcrle salvo atışlarına de vam eden ve bu yüzden sistcmin hem sağ hem de sol kanadı tarafından dıslanarak (bir anlamda çözümlemelerinin doğruluğunıı resmen tasdik ettiren) sistem yandaşları tarafından postmodern, nihilist, anarşist vb. anlamsız eleştirilerin muhatabı olan Baudrillard'ın ünü dünya boyııtlanna ulasmıştır. 1981 yuında yayımlanan "Simülakrlar ve Simülasyon" o gıine kadar oluşturduğu haliyle başkaları tarafından "Simülasyon Kuramı" olarak nitelendirilen kuramını yeniden gözden geçirdiği (bu metin çeşitli tarihlerde yazılmış yaklaşık yirmi değişik yazıdan oluşmaktadır) ve boşlukları, eksikleri tamamlamaya yönelik bir yapıttır. Bu mctinde simülasyonun ayrıntılarına inilmektedir. "Simülakrlar vc Simülasyon "un ilk metni olan "Gerçeğin Yerini Alan Simülakrlar"da simülasyonun sözlük tanımın dan yola çıkarak güncel simülasyon evrcnine geçerken bu arada simülakrların da tarihsel süreç içinde kaç gruba ayrıldıklarını ve özelliklerini açıklamaktauır. Daha sonra "Retro Bir Senaryo Olarak Tarih"te tarihin simülasyon evrcninde sahip olduğu anlam ve faşizmin bu evrendeki yerinden söz cttiktcn sonra "Kıyamet", "China Syndrom" gibi filmlcr ve "Holocauste" acîlı telcvizyon dizisinin çözümlemelerini yapmaktadır. Bu arada "Crash" başlıklı romanın nasıl bir bilimkurgu simülakrıolduğunu, "Sarmallaşan Ceset"te üniversitcnin nasıl bir ünivcrsite simülakrına dönüşmüş olduğunu hatta hayvanlarla doğanın nasıl hayvan ve doğa simülakrını dönüşmüş olduklarını ve son olarak nihilizm'in bile bir nihilizm simülasyonuna dönüştüğünü ve bundan böyle kendisine "nihilist nîr tcrörist!" dcmenin bir zararı olamayacağını aynı ironik yaklaşımla anlatmaktadır. Bu mctinde Baudrillard özede Littre (Sözlük)tenyola çıkarak: "Cîizlemck (dissimuler), sanip olunan şeyc sahip değil miş gibi yapmak, simüle etmek ise sahip olunmayan şeye sahipmiş gibi yapmaktır. Birincisi bir varhğa (şu anda burada bıılunmaya), diğeriyse bir yokluğa (şu anda burada bulunmamaya) göndermektedir. Ancak bu olay sanıklığından daha da karmaşık bir şeydir. Çünkü simüle etmek ' mış' gibi yapmak değildir" bu kavramı yaşamın tüm alanlarına yaymaktadır. • Üretimin Aynası / )ean BauJrtllarJ / Çevıren. C)ğtız Aâanır I Dokıız Eylül Ya yınları /153 .s. Foucault'yu Unutmak / }can BauJrillard / Çcvircn: ügta Adanır / Doktız Hy lülYaytnlan/His. SAYFA 13 Simüiasyon Kuram t . 43S
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear