22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

O K U R L A R A "D emokratik rejimlerde kimi zaman sorun olarak kimi zaman da tehlike olarak ifade edilen sorular arasında yer alan; iktidara karşı direnme hakkı, demokrasiyi kullanarak demokratik rejimi değiştirme, demokratik rejimin çogunluk diktatörlüğüne dönüsmesi gibi konular aslında demokrasi bilincini geliştirme fırsatı yaratan ciddi tartışma zemini oluşlururlar. Aynntı Yayınlarindan çtkan "Kamu Vicdamna Çağn, Sivil Itaatsizlik" isimli derleme/ çeviri eserde yer alan yazılar eskili&ine rahnen bizi yeni kavramlarla ve yeni anlamlarla yüzyüze getiren bir boyut taşıyor..." Bu haftaki kapak konumuz olan "Sivil Itaatsizlik" ile ilgili yazısına böyle başlamış Haluk Inanıcı Bugünlerde tekrar başlayan Bir Dakika Karanlık Eylemi ve iki ytldır sürmekte olan Cumartesi Anneleri ile gündeme gelen Sivil Itaatsizlik ile ilgili AFA Yayınlari'ndan çıkmış olan Hayrettin Ökçesiz'in Sivil ttaatsiztik, Jürgen Habermas'tan çevrilen Sivil Itaatsizlik kitaplanndan sonra Ayrıntı Yayınlari da Kamu Vicdamna Çağn Sivil Itaatsizlik kitabtm yaytmladı. Bu konuda Haluk Inanıcı, Zafer F. Yörük ve Doç. Dr. Sami Selçuk'un yazılartnı yayımlıyoruz. Sevgi Özel'le öyküleri üzerine Ayten Sürer Mustafa Balbay'ın gezginliği, öyle "turist" gezmesi gibi değil. Kalaoalıklar nalinde dolaşılan, güvenli "tur" ların "turist"i değil. Kitabının önsözünde, "Gezmek, dünyayı içimize sığdırmak" diyor. Ve kitap boyunca "sınırsız" yolculukların düşünü kuruyor. TUREY KOSE Dünyayı içine sıgdırmaya çahşan bir gezgin "Sınıpsız" yolculukların diişii peşinde Gazeteci kimliğinin en çok önc çıktığı bölüm, Çin. Bu ülke ile ilgili gözlemler "Sosyalist Çin'e kapitalizm normonu. Başkan: Mao. Düzen: Sosyalizm. Rehber: Kapitalizm" başlığı altında anlatılıyor. Bu bölümde ekonomik göstergeler, Çin Komünist Partisi yöneticileri ile görüşmeler ycı alıyor. "Fang Yoldaşın Otodönüşü mü" başlığı altında; partinin 195O'lı yıllarda "kapitalist işletmeleri devletleştirme", bugün ise "fabrikayı seninmiş gibi yönet, devlete muhtaç hale getirme talimatı verdiği "Fang yoldaş"ın yaşam öyküsü üzerinden Çin'in yakın tarihine ışık tutuluyor. Balbay, Urumçi'de Sincan Uygur Cumhurbaşkanı ile görüşürken de, "haber" olup, meslektaslarına nutuk atan bir "resmi konuk" kimliğine bürünüyor. Mustafa Balbay'ın gezginliği, öyle "turist" gezmesi gibi değil. Kalabalıklar halinde dolaşılan, güvenli "tur" ların "turist"i değil. Kitabının önsözünde, "Gezmek, dünyayı içimize sığdırmak" diyor. Ve kitap boyunca "sınırsız' yolculukların düşünü kuruyor. Tarihin görkemli, büyüleyici kalıntıları arasında sokakların sefaletini görünce, günlüğüne "Tarih muhteşem, günlük yaşam zavallı" diye not düşüyor. < A ttilâ tlhan, "Şahane Serseri" adlı şiirinde, "yolumdan çekil vavrum / bağlasalar duramam / demir âsâ demir çank dedim / neyleyim! yolculuk dedim" dizeleriyle "gezgin"in "gitme mecburiyetini" anlatır. Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay da, "gitmeye mecbur" olanlardan. Herodot'un, Evliya Çelebi'nin, Marco Polo'nun dünyalarında yollara düşmüş bir gezgin. Tanıklıklannı ülkesi ile sınırlamayıp, "dünyayı içine sığdırmaya"çalışan bir gazeteci. "Ulkelere Değil Savaşa Düşmanım" adlı kitabında, "sınırsız" yolculukların düşünü kuran bir yolcu... "Herodot abi"nin tarihini imrenerek okuyan, Marco Polo ile düşlerinde Asya'yı dolaşırken "Büyüyünce ben de buralara geleceğim" diyen Mustafa Balbay; hep yolların, yolculukların düşünü kurdu... Gazeteciliğimizin ilk yıllannın çakıştığı îzmir günlerinde, biz akşamüstleri Kordon'da biralarımızı içerken, askerliğini Gazicmir'de yedeksubay olarak yapan Balbay, resmi giysileriyle Alman Kültür Derneği'ne giderdi... "Denizkumgüneş"li yaz tatili programları yapılırken, o önüne yaydığı atlas üzerinde ses duvannı aşan hızda yolculuklar yapıp, ülkeler beğenirdi. Atlasta o yılki ülkesini seçtikten sonra da, Anadolu Ajansı'ndan o coğrafya ile ilgili gelen tüm haberleri ayırır, dunyanın o parçasını "çalışmaya" başlardı. lngılizce ile "kendini idare edecek kadar bildiği" Almanca ve îtalyanca'ya; seçtiği ülkenin düinden "yaşamsal en az 150 sözcüğü" ekleyip, önce o ülkenin sokaklarında duyacağı seslerle tanışmak için sözlüklerle boğuşmaya girişir Kenta tesflm oiacaksn' Mustafa Balbay "Ulkelere Değil, Savaşa Düşmanım" adlı kitabında, 17 ulkeden izlenimlerini aktarıyor. Yeryüzündeki 150'yi aşkın ülkeden 50 sini görmüş. Ancak, "sokaklarında kaybolmadığı, içine sindiremediği" ülkeleri "saymamış", kitabına almamış. Mustafa Balbay, "Mekke'ye gittim, ama sokaklannda istediğim gibi kaybolarak dolaşamadım. îtalya'da, Moskova'da günlük tutamadım. İlk gezilerim acemiceyoi" diyor. "Gazeteci" kimliğiyle katıldığı resmi ziyaretlerde, iki toplantı, iki görüşme arası nırsızlama şöyle bir görüveroiği ülkeleri de kitabına almamış. "Resmi geziler cam fanusun ardından padişah sorrası izlemek gibi. Örneğin, Cumhurbaşkanı ile Tahran'a gittim, kenti içime sindiremedim. Aklın izIediğin kişide oluyor, kendini kente bırakamıyorsun"diyor. Balbay'a göre, bir kente giaince önce ellerini havaya kaldınp teslim olacaksm. Kendini kente bırakacaksın "Etim, kemiğim, ruhum senin" diyeceksin! Balbay "içine sindirip" yazdığı 4 kıtadaki 17 ülkenin sokaklarında okuru dolaştınrken, arka arkaya kültür şoklan yaşatıyor. Latin Amerika'dan Afrika'ya, Yunanistan'dan Amerika'ya, Çin'den Polonya'ya, bölünmeden önceki Çekoslovakya'dan Romanya'ya dek uzanan ve Japonya'da sonlanan gezi yazılan ile yeryüzü gezginliğine, gazeteciliğini ekliyor. SAYI 374 Mustafa Balbay, değişik coğrafyalarda savaşa, savaşın izlerine rastlayınca isyan ediyor. Irak'ta 1991 yılında bombalanan Amiriye sığınağını dolaşırken donakalıyor: "Birden, orta yaşlı bir kadın oktan fırlamışcasına kendini küllerin arasına attı. Avazı çıktığı kadar bağırıyor. Külleri, canlı bir insanın kolunu, bacağını, göğsünü avuçlar gibi sıkıyor, sıkıyor... Yunanistan'da Lavrion kampında Türklerle konuşurken içi burkuluyor: "Türkiye'yi, arkadaşlarımızı, ailemizi çok ö2İedık. Ama bütün özlemlerimiz nasırlaştı. Artık bizi acıtmıyor." Orta Amerika gezisinde günlüğüne, "Bu 8ıv8Ş8 duşiMmn' f örüştü. like Featherstone'un Postmodernizm ve Tüketim Kültürü'nü Rıfat Şahiner değerlendirdi. Bol kitaplı günler dileğiyle. TURHAN GÜNAY KftTAP Imtlyaz sahibi: Berln Nadl OBasan ve Yayarv Yeni CUn Haber AJansı Basın ve Yayıncılık A.$. o Cenel Yayın Yönetmenl: orhan Erinco Cenel Yayın KoordlnatörU: Hlkmet Cetinkaya OYazıişlerl Müdürteri: Ibrahlm Yıldız (Sorumlu) , Dinç Tayanç 0 Yayın Yönetmeni: Turhan Cünay o Craf ik Yönetmen: Dllek llkorur OReklanvMedyaC CUMHURİYET KİTAP ülkeler Türkiye'nin tam bağımsızlık savaşını kazanamamış olanı..." diye not düşüyor. Nikaragua'da, "Managua'da bana nerşey ağlıyormuş gibi gcldi. lnsanlar, binalar, devrim heykelleri... Ayrılırken kente dönüp; 'Ağlama' diye haykırmak geldi içimden. Ağlama Nikaragua, kaybetmek naksız olmak değildir" diyor ve düş kuruyor: "Biliyorum, bugünün clünyasında 'Bütün smırlar kalksın' demek ütopik bir duygu... Ama ben, nayal bile olsa, bunu istemeliyiz diyorum. Çünkü gelecek kuşaklara bırakabileceğimiz en iyi miraslardan biri güzcl hayallerdir. Zira insanm hayalinde kurabildiği herşey, tohumdur... Bugün olmazsa yarın yeşerir..." Şili'de Neruda'nın evinde Nâzım Hikmet'in dilini merak edenlere "Yaşadığımı Itiraf Ediyorum"dan bir paragraf okuyor. Bu ülkede lcayıplar, gözaltında tecavüz öyküleri dinlerken, ülkesini düşünüyor: "İki uç coğrafya... Acılar tanıdık, umutlar ortak." Tayland'da "her metresi için 38 kişi ölen' Kwai Köprüsü üzerinde dolanırken ürperiyor: 'Köprünün üzerinde yürüyen turistler arasında yaşı geçkin olanların tavrı daha farklıydı. Biriyle gözgöze geldim. Köprünün üzerinde ağır ağır ilerlerken ak saçlannın her teli titriyor gibiydi. Arada Dİr durdu. Gözlerini belli bir noktaya dikip dakikalarca hareketsiz kaldı. O an, yaşlı turistin gözleri olmak isterdim." Polonya'da, Auschwitz kampında vahşetin izlerini gördükten sonra, dönüş treninde kendine soruyor: "Sadece bu kamp bile insanlara barışı öğretmeye yetmez mi? Yüreğımi dinledim: Öğretir, öğretmeli... Beynimi dinledim: Çok zor..." Ve Hiroşima'da atom bombasınm düştüğü yerde kurulu Barış Parkı'nda Kobe Üniversitesi öğrencisi Takasi Araki'ye "nefret"i, "düşmanlığı" soruyor: "Takasi'nin en büyük dileği herkesin barış icinde olması. Kafamda hâlâ Atom Bombası Hastanesi'nde yaşadıklarım ve savaş gazisiyle sohbetin izleri var. Sordum: Âmerikalılar hakkında ne düşünüyorsun? Ikirciklenmeden karşılık verdi: Tabii ki onlan da seviyorum. Anneannem atom bombasından ölmüş. Ama ben Amerikalılara, ulkelere değil, savaşa düşmanım." Kitapta sadece böyle acı veren, hüzün veren tanıklıklar yok. Rio karnavalı, Mısır piramitleri de var. "Gemi düdükleri bile" caz yapan New Orleans da, "dünyamızın akciğeri" Amazonlar da... Ve sokaklar, kalabalıklar, değişik coğrafyalarda Mustafa Balbay'ın karşısına çıkıveren "hemşeri"ler. Fas'ta Casablanka filminin unutulmaz sahnelerine mekân olan Rick'in barında "15 dilde gece yaparım. Memlekette hallar nasıl?" diye soran Adanalı gibi... Mustafa Balbay, yeni yoleulukların düşünü kuruyor. Bu yıl nedefi Balkanlar. Onünde sözlükler, Boşnakça, Hırvatça ve Sırpça 150jser sözcük öğrenmeye çalışıyor. Ya sonra? Dünya biter mi? En çok gittiği, ama yazmadığı Almanya'yı, sokaklarında kaybolarak yaşamak ve yazmak istiyor. Sonra Moskova'yı, Rusya'mn çöküşünü... Ve Amerika'yı yeniden görmeyi düşlüyor. "Dünyayı dolaşmak üniversite gibidir. Her yıl bir sınıf geçiyorum" diyor Balbay. Uğurlar olsun, bu okul hiç bitmesin... • Ulkelere Değil Savaşa Düşmanım / Mustafa Balbay /Çağdai Yayınlari /252 s SAYFA 3 Yeryüzündeki 150yi a$kın ülkeden 50'slni gezlp gören Mustafa Balbay, "ulkelere Değll, sava$a Düsmamm" adlı kitabında. 17 ülkeden Izienlmlerlnl aktarıyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear