05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Manghan tepesinde başlayan kazıda bir metre derinlikte sundu toprak eskil bir kulübenin kalıntlarını: kapısı, tıpkı bizimki gibi. rüzgârın ters yönüne bakan. Hazırlayan: Cevat Çapan Tony Curtis/ Şiirler/ Kolektif çeviri Inanmak zor, bunca yaprak ve tozun biriktiğine birinin en son aynı kapıda dikildiği günden beri, tıpkı şimdi benim gibi, bekleyerek dağlardan bir kadının şeklini ve yolunu tanımlamasını. Dolunayı severim, beyaz yarlığını gökvüzünün sivah növdesine karşı Geçen kasım ayında Divan Şiir Derneği'nin düzenlediği "Şiir Çeviri Semineri"ne katılan îrlandalı şairlerden biri de Tony Curtis'di. 1953'te doğan Tony Curtis'in yayımlanmış üç şiir kitabı var. Burada okuyacağınız şiirlerin çoğu This Far North adlı son kitabından. Efes Pilsen'in desteğiyle gerçekleşen bu seminerde Tony Curtis'in şiirlerini Orhan Koçak, Ali Cengizkan, Gönül Çapan, Ergin Ertem, Osman Çakmakçı ve Tarık Günersel Türkçe'ye çevirdiler. ERTESİ SABAH Yaşlı doğdum ben, yaratıldım çatlak bir kaburga kemiğinden. Scnin soğuk eUerin soktu beni bu garip şeklime. Çığlık attım attım acıyla. Nefret ettim senden. Günbegün, senin soğıık gözlerin izledi çıplaklığımı. Yedim kahrolası elmalarımı, yedim kusana kadar ve sürükleyip götürdün beni saçlanmdan. Kavruk kahkahandan kısıldı sesim. Ağırlığın acıtıyor gövdemi. Arınamadım hiç çamurundan. Parçamsın, uyku alamaz seni benden. YOL Tozlu bir yol hiçbir yere varmıyorsa, insan düşünceyc dalar; ama bu ülkedc o kadar çok tozlu yol hiçbir yere varmıyor ki, hep babamın sesini duyuyorum: "acaba ne halt ettiklerini bıliyorlar mıydt yaparkcn bu yolları!" Ve ses sönerken yılların mesaisi ve onu yaratan ve çökerten kentbir yere varamadığını görensöyletiyor onu o haset dolu sesiyle: SAYFA 14 Aşkım, sen döndüğünde, kapatacağım bu kapıyı, bizi kuşatsa da bin yıllık tarih TERCİHLER Bayıhrım bisiklete: büyük huzur vardır tekerleğin biçiminde. Severim yapraldann güneşe uzanmak yerine toprağa eğilmesiniyaklaşan sararmanın farkındaymış gibi. Tepeleri, ırmakları denizleri, ormanları severim. Severim taşların agırlığını ve çayırın rengini. Gene de bazı günler içerim Irlanda adına. Düşkünüm kitaplara, eskisi kadar olmasa da, ormanda kaldığım onca yıl çalı çırpıyla doldu kafamın içi tek tük de çançiçeği. Ama sigarayı hâlâ seviyorum ve Bob Dylan şarkılarını, en sevdiöim dize I'm just vvhisperin' to myself so I can't pretend that I don't knowKadınları severim. Severim Ahmatova'nın şiirini. Dolunayı severim, beyaz varlığını gökyüzünün siyah gövdesine karşı. Gene de bazı günler içerim Irlanda adına. Elleri severim, özellikle parmakJarı. Dudaklann biçimini severim. Severim bir taşağın öbüründen aşağı durmasını, orda bile hayat dengesiz. Soğuk Kasım sabahlarında çay içmeyi severim. Niye hiç anlamadım ama, adaları severim, orda olan her şeyi. Severim Beckett'in katıksız şiirini. Penccreden bakıyorum üç küçük adaya ve denizi süren iki tirol teknesine. Nisan'ın son günü. Deniz çarşaf gibi pürüzsüz. Ama ben isterim ki durmasın böyle, kabarsın, köpürsün, dövsün Irlanda topraklarını öfkeli bir sarhoş gibi. Arkeologlar yıllarca kazarak bulabilir günün birinde . evimizin burda olduğunu ve kapımızın rüzgâra karşı bakmadığını. Ama nerden bilecekler gözlerinin rengini ve nasü gölgelendiklerini Kasım'da? CUMHURİYET KİTAP SAYI 3 7 3 "Ya paralan boldu bumarın' ya da vakitleri!" Düşünüp dururum ben de ne kadar mutlıı olurdıı yürüse bu yollarda, cebinde üç beş kuruş. Baba, bu tozlu yolları, bu ıssız tapınakları Büyük Buda senin gibi adamlar için yaptı. PALTO Osıp Mandelştam'ın anısma llayalet mısın, geçıp gıden bir adam mı yoksa Neden bılmem, gölgen kaldı bende Anna Ahmatova Şimdi palton sandalyenin sırtında, tıpkı bir zamanlar sende durduğu gibi, eğreti duruyor onun da titrek gövdesinde. Ama yakıştığı başka sandalye de yok, seni bu kadar hatırlatan. Soğuktan tutulmuştu bir yanımız, geldiklerinde seni tutuklamaya; ellerimizin mavi damarları, ırmakları gibiydi Avrupa'nın. Gene de soydular seni son sözcüğiine kadar ve paltonla kalakaldın, eksik düğmclcri diktin, sökiik astarını, ama biliyorum almak ıçın geri gelmeyeceksin, ne bu kış, ne de sonraki kış. Dokunmak içın şimdi sana, paltona sarınıyorum, kollarımı geçiriyorum kollarına, sıkıyorum kemerini son deligine kadar, sanki geri dönen hayaletinim senin. SOYUNUŞ Toskana olabilirdi burası, bu yağmur, bu sis, bu yüzlerce ta§ duvar olmasa; Dün birinin üzerinden aşmaya çabaJarken, olduğu gibi yıkıldı üzerime. Gideli üç gün oldu ve daha şimdiden içim dışım yara bere. Ellerini özlüyorum, yavaşça soyunuşlarını.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear