Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
çalkantıların köylülere yansımasının p.ir panoraması gibidir Köylüleri Niçin Oldürmeliyiz? şiiri. Köylülüğü, köylü düşüncesini ve iktidarın köylülere bakışını, vatandaşını öldürıneye alışık bir iktidarın gözler önüne seriliiji vardır bu şiirdt. Köylülüğün tüm özellikleri çok ayrıntılı yansır şiire. Köylüler "ağırkanlı"dırlar, dünyanın deöişmesine karşıdırlar, "Aptal, kaba ve Kurnazdırlar.", yalancıdırlar, sövemeden duramazlar, toprak genişlctme meselesi sık sık komşularıyla çatışmalara neden olur, karılarını döver köylüler (yalnız onlar mı?), "Dışarda ezildikçe içerde zulüm kesilirler.", gazete okumazlar, hcr zaman temiz değildirler, dislerini fırçalamazlar, onlar için "Gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır", onlar yanlış partilere oy verirler, onlar için devlet 'tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir", "Dindardırlar ahret korkusu içinde", "Ama bir kadının topuklarından/ Memelerini görecek kadar bıçkındırlar". Köylüleri Niçin Oldürmeliyiz? sorusuna şu yanıtlar da verilebilir: Onlar "otobüslerde ayaklarını çıkarırlar", "ilk akşamdan uyurlar", "Mülk düşkünüdür."... Şiir bir başka soruyla bitiyor: "Köylüleri, söyleyin nasıl/ Nasıl kurtaralım?" Cumhurbaşkanı bilc karıştı işe ve köylülerin devletçe öldiırülmcdig'ini söyledi. Güneydoğudaki köylerin kendıliğinden boşaldıöını, devlet hiçbir köylüsüne bir tiske bile vurmadan bu boşalma işinin gerçekleştirildiğini söyledi cumhurbaşkanı. Jandarma dayağına hiç değinmedi elbette. Kimliksiz Değişim şiiri de, bir kimliğe kavuşmadan, bir kimliği benimsemeden, kişiliksiz ve gerçekten kimliksiz bir değişimin i/ini sürer ülkemizde. Gelişiyor gibi gözüküıken aslında hiç gelişmeyen, yiiksek binalara, pahalı mallara bakıp Bafılılaştıg'ımı/ı söylemek olası mı.^ Egıtimdeki bozukluğun ve çarpıklıgın, sosyal alandaki dengesizliklenn, köylerin boşalarak büyük kentlerin gırtluğını sıkması, varoşlardaki patlamaya ha/.ır gençliğin, giderek çöken ve tükenen ahlakın, yabancı sermaye ve yoz kültürün ürünlerinin, rüşvetin, haksız ka/.ançların kimliğimize yansımasını ele alıyor. Kimliksiz Değişim şiiri. Şiir şu dizelerlc bitiyor: "Sağolasın Amerikan sigarası/ Sağolasın ara kültür/ Ezik heves, görgüsüz para, özenti ve şımarıklık/ Kimliksiz, adressiz, mihrapsız halk..." Bütün Mevsimler Güz (1994), Şükrü Erbaş şiirindeki kanalın derinleştiğini, dalıa da ustalaştığını belgeliyor. Onun kendi ömründen çıkarak başka ömürlerle, başka çocukluklarla, başka annelerle, başka babalarla, baska sorunlarla, başka çıkmazlarla, başka sevdalarla buluştuğu, okurlarını da buluşturduğu şiirlerin yer aldığı Bütün Mevsimler Güz'ün girişindcki şu dJz<"ler kitaba ısınmamıza yetiyor: "Ömrüm.../ .../ Ah benim ördükçe sökülen/ Yakasız kolsuz hırkam..." Dört mevsimimiz yok artık, "Kuş uçmuyor içimizdeki ormanda", "Gözleri camlarda çiseleyen o kızın" da, o kız ki "bir naz ağacı", zaman geçer elbette tüm hızıyla ve tüm duygıılardan, geriye kalırsa "tki damla çığlık' kalır, "bir yudum keder"le birlikte. "gözlerinin burcuna" "Turuncu sis" iner halkmıızın, "bıçak ağzında" bir lıayatın dayatmasıdır "Ateşe Konan Kuşlar"ın yaşamı. (jiırbetleri de, vatansızlığı da tattırdı bu devlet bızleıe: "Ey uzun sürgünü kısa ömrümün/ Ülkcsine gurbetler gezdiren..." Ucurumun eşiğine gelmiş nir ülkenin evladı olmak nasıl bir dııygu, bilen bilir! Güz'ün Sonııç? şiiıııule sorııyor: "Şimdi ben bıınca şiiri/ Yazdım da ayrıiıklar mı bitti." Elbette havır, belki DUMHURİYET KİTAP SAYI 335 Sokaktaki Bizin ozanı Şükrü Erbaş, hem kendinin hem de köşe dönme derdinde olmayan, alnının tcriylc gcçimini sağlamaya çalışan ve haksızlıklara karşı çıkan insanların sözcülüğünü yapmaktadır. Eğer eleştirilerinde kendimizden de kesitler buluyorsak, bizler için tehlike çanları çalıyor demektir. GÜRHAN UÇKAN ARIN dergisini çp.k özlüyorum; özellikle Füsun Öztürk zamanındaki halini arıyorum. Tabloid boydaki sayfalarını, her sayı ayn bir özenle hazırlanan kapagını, Sıhhiye'deki çatıkatına benzer bürosunu ve içi olumlu bir şey yapma tutkusuyla yanan o genç ve güzel insanları.... Şiirimize güçlü adımlarla giren ozanfarın azımsanmayacak bir kısmı, YARIN'cıydı. İlk yapıtlarında YARIN'a özgü genç ve atalc olma özelliklerini gösterdiler. Bunlardan kararlı adımlarla yolunu sürdüren ve hatta, pek YARIN çevrelerinde görülmedik sıklıkta ödül de kazanan biri Şükrü Erbaş. SöGüz'e'1 getireccğim. Ama önce, ilk yapıtı Küçük Acılar'ı** da içeren ve 1985'te YAR1N yayınlarından çıkan Aykırı Yaşamak'a"'""''' kısa bir göz atalım. "...Cittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim Ne bir ortak sevinciniz kaldı sizi çoğaltacak Ne bir içten dostunuz var acınızı alacak..." (s. 59) Koşaradım adlı şiir bu dizelerle başlıyor. Erbaş'ın neredeyse 10 yıl önceki saptaması böyle; tanıklıgı da. Şiirin sonunda, sokaktaki biz'c sesleniyor. "...Koşaradım tükeniyorsunuz insan kardeşlerim Koşaradım Duymadan bir gün olsun dünyayı iliklerinizde..." Şimdi son yapıtını karıştırırken, bu süre içinde dünyayı iliklerimizde duyup uuymadığımızı düşünüyorum. Sevgiyi soktuk mu yasantımıza? lyiden yana olabildik mi? Yoksa günlerimiz, Erbaş'ın 1985'te gözlemlediği gibi geçmeyi sürdürüyor mu? "...Katılmadığımız bir şarkı gibi gün biterken eşiklerdc Evler sıkıntımızın sürdüg'ü bir başka mcmuriyettir."**** Güz'de kendini smamış; daha az sözcükle daha çok şeyi sövlemeyi denemiş. Anlatım bu bakımdan dana akıcı. Aceleciliğinin yerini, sabırlı bir bilgelik almış. Böylelikle de kendine, epey Y iş açmış. Çünkü biz şiirseverler de aynı sabrı göstererek, onun bir sonraki yapıtını bekleyeceğız. Erbaş'ın bu çalışmasında beni en çok etkileyen yanı; gösterişe kaçmadan, ozansı havalara girnıedcn düpedüz, doğrudan doğrııya şiir yazmış olması. Kişilerin her kılığa girdiği günümüzde buna gereksinmem büyüktü. Sanırım bu düşüncemde yalnız değilim. Şükrü Erbaş, şiirini boyamıyor; renk koymayı bize bırakıyor. Valın kalayım derken şiirlerini röportaja, belgescl filme de benzetmiyor. En büyük kazancının, okurunun dizelerinde kendini •bulması oldıığuna inanıyorum. Sanırım Mehmet H. Doğan'ın "gerçek şiir okuyucusu" tanımı, Erbaş'ın okurlarının da tanımıdır: "...gerçek şiir okuyucusu diyebileceğimiz kişi, şiiri de yaşamın onsuz edilemeyen bir parçası durumunda düşünen insandır. Yaşamında tıpkı müzik gibi, dans, tiyatro, sinema gibi şiirin de bclli bir yer tuttuğu kişidir; kitapçı vitrinlerinde gördügü yeni çıkmış şiir kitaplarına eli sevgiyle, umutla uzanan okuyucudur; sevgisine, anısına, kavgasına, öfkesine, başkaldırısına, dünya görüşüne, insanlara karşı tutumuna şiir karışmış insandır."***** Işte bu "insanlara karşı tutumuna şiir karışmış" insanlar, Şükrü Erbaş'ın bu özenle nazırlanmış, descnlenmiş ve temiz bir baskı sonııcu bizlere kazandırılmış Bütün Mevsimler Güz'ünde kendilerini bulacaklardır. Çünkü Erbaş, hem kemdinin, hem de köşe dönme derdinde olmayan, alnının teriyle gecimini sağlamaya çalışan ve haksızlıklara karşı çıkan insanların sözciilügünü yapmaktadır. Eger eleştirilerinde Kendimizden de kesitler buluyorsak, bizler için tehlike çanları çalıyor demektir. Kitabın son şiiri, beni en çok etkileyen şiir oldu. Sonuç adlı bu şiir de (s. 56) ozan, "llerkes kendi yüzünün hapsinde/ Gülüyor başkasının kusuruna ' saptamasinı yaptıktan sonra bizlere, 10 yıl sonra, o YARIN yıllarından yola çıktıktan sonra, vardığımız yeri gösteriyor: "Şimdi ben bunca şiiri Yazdım da iilke mi düzeldi. Artık evlerde vuruyorlar çocukları Babaların alkışları arasında Özgür diledigini düşünmekte herkes Ancak ışık vermeden Yakacaksın mumunu! Devletin bekası için Karakollar değilse de Dayaklar şeffaf oldu." Şükrü Erbaş'ı kutluyorum... • Gerçek şHr okuyucusu zü, son yapıtı Bütün Mevsimler Şükrü Erbaş, Bütün Mevsimler Sabırlı bir bilgelik * Bütün Mevsimler Güz, Şükrü Erbaş'ın \iırleri, Promete Y. 1994, Ankara. ** Küçük Actlar, Yaba Y., Ankara, 1984. *"* Aykırı Yaşamak, Yarıtı Y, Ankara, 1985. *** A.g.y. "Dar Odada Ömürler", s. 74. *"** Şiirin Yalnızlıp, Mehmet H. Da&an, Broy Y, îstanbu[V)86, s. 9. ayrılıklar daha da çoğaldı. "Şimdi ben bunca şiiri/ Yazdım da iilke mi düzeldi." Elbette hayır, belki de ülkenin olmayan düzeni daha da bo/uldu "şeffaf'laşacağız diye dive. "Şimdi ben bunca şiiri/ Yazdım da yoksulluk mu bitti." Elbette hayır, yoksulluk daha da arttı, "Koca bir balk küçüldükçe küçüldü." reklamlar, reklamfarda güzel katlın bacakları, fallar, gemisini kurtaranliir, lıayali ihıacatlar, maryalar, kirli panılar, liıks villalar, ıntiharlar, fa ili meçhul cinayetler, mollalar, Kuran Kursları, işkenceciler, batık bankalar, kıyı yağması... arttıkça arttı; "Varılan kıyılarda eyvah/ Eyvah ki deniz bitti..." .. 1996 Orhon Murat Arıburnu Şiir Odülü'nü Şükrü Erbaş son siir kitabı Dicle Üstünde Av Bulanık'la (1995) aldı. Üç bölümden oluşan kitabın omurgasını Türk/Kürt çatışması oluşturuyor. Devletin Kürı sorununa bakışına karşı da bir eleştiri sayılabilır bur.ıdakı şiirler. Yüıeği ülkesinde döküleıı kanl.ııdan yaralı bir şairin yer yer karanısar, ama aslında dipten dibe ıınıııt .ışılayan, güç veren, direnç oğüt leyen şiirlerinden oluşuyor Dicle Ustü Ay Bulanık. Dagları, dağlarda sert esenrüzgârları, fırtınaları, yalnızlıkları, ölümleri, ölüm korkularını, kavuşulamayan sevdaları, binbir çiçeğin rengini, kokusunu, kurşun vınlamasını, yaşamımızdan hiç çıkmayan acıları, evlat acısıyla kahrolan analanbabaları ııstaca şiirleştiriyor Şükrü Erbaş. • Şükrü Erbaş, "o çocukları"n yüzlerini "günışığı ile" yıkamak, "Acılarını rüzgâra" tuımak, "Saçlarına yağmurlarclan taraklar" vıırmak istiyor. Âyrıea tüm gözyaşlarını loıılamak ve tüm sıLıhları meydanlarda yakmak istiyor. Ohıleri mezarlanndan çık;iıarak, yeniden hayata döndürmek ve "Bütün acıSAYFA 5 Şükrü Erbaş, Bütün Mevsimler