22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

nı zamanda teknoloji sonrası diyebileceğim bir estetikleyasaklamaktadır bize. Çünkü burada insan kendi aklının (logos) bütiin olanaklarını kullanarak tükenmiş görünmektedir. Aydınlar ve kunbanlar Peki ama, teknoloji kültürünolsaolsa azman bir parçası olduğuna, akıl da dar aniamda teknolojik akıldan daha geniş kapsaınlı olduğu ölçiide, taşıdıgı gizilgüçlerle, kültürün kendisiylc örtüştügüne göre insanlık kültürii hiç değilse felaketsonrasının sorunlarını üstlenemez mi? Sanatın yanında bilimin ve gidcrck yüksck düzeydeki inanışların facia karşısmda söyleyecegi birşcy yok mudur? Yardıma koşacak profesyoneller için elkitabı ya/an Beverley Raphael'e görc felaketin bir tanımı da şudur: "Topluluk ve bireyin çcvreye uyma tcpkilerini sınayan ve en azından geçici olarak toplulukla bireyin işlevsel ilişkisinin temelden zedelenmesine yol açan ezici olay ve koşullar" (1989). Saydıgımız alanlar işte bu ilişkinin yeniden kurulmasına (ya da yeni bir ilişkinin kurulmasına) destek saglayamaz mı? MIT (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) programlarının bir üyesi olan Wadc Roush bundan bir süre önce Technology Review'de yazdığı bir yazıda felaketsonrası seferberligini oluştııracak iki insan kümesinin bulundugunu yazmaktadır: Biri "dııyarlıklı kitle" olarak adlandırıan aydınlar grubıı, öbürü ise felaketten arda kalan kurbanların kendileri. Bu ikisinin birlikte çalışmasının bir örnegi 1988'de Almanya'da Borken da Stolzenbach maden ocagının çökmesi sonucu çoğunluğunu Tiirklerin ohışturduğu 51 işçinin yaşammı yitırıııesinden sonra gerçekleştirilen iiç yıllik bir ruhsaltoplumsal dayanışma programıyla verildi. Bu çalışmadan lıemen sonra yayımlanan rapor, hesaplaşma ve çözümleme niteligindeki bir kitap bugün elimizde bulunuyor: Felaketten Sonra Borken Maden Faciası (Nach der Katastrophe. Das Grubenunglück von Borken, Göttingen 1992). Dayanışma veyardımprogramı Türkiye'den hekimpsikiyatr ve kendisine başlıca görüş, danışılan kimse olarak Prof.Dr. Günsel KoptagelIlal ve ayrıca sosyal işçi N. Çetinyol, psikolog E. Karaçiçek'in katkılarıyla gerçekleştirilmiş. Yazınsal bir deger de taşıyan ilginç kitap ise bu kişilerin de içindebulunduğııbirkurultarafından kalemealınmış. GüçlerDüşünceler. Dördüncü Yıl: Yardım Programının Sonu Yardımın Sonu." Yıllara göre ortaya çıkan bu konular kitabın devamında bir kez de sistematik olarak incelenmekte, ayrıca " Belgeler" başlığı altında tanıklıklara yer verilmektedir. S. Freud'dan Melanie Klein'a kadar bize psikanalizin gösterdiği gibi, felaket karşısmda insanlığın en eskil tenkisi topluca yastır, yasın da doruk noktası "anımsama"dır. Borken faciasında olayın ancak ikinci yılında ölenleri anma töreniyle kolektif ve bireysel anımsamanın gerçekleştiğini, bunun ise sag kalanlar için hem hâlâ acı çeknıe hem deyenibirgücün toplanması anlamına geldigini görüyoruz: "Felaket durumunda anımsamak yeni çözümbaşlangıçlannı içselleştirmck demek olmalıdır. Kendimizde duyduğumuz şeyi başkalarınca sunulanla birlikte almalıyız." Ancak felaketin anımsanması aynı zamanda anımsamamayla (yani dışımızdaki degil, bizim ruhumuza girip çöreklenen felaketle) savaşım anlamına gelir: "Şimdi anımsamak çok şey diyebilir, ama bütiinü, kutsalı bilmeyi değil, "Şimdi anımsamak diyebilir, amaçsızdavran, "Şimdi anımsamak diyebilir, basmakalıpyinele, "Şimdi anımsamak diyebilir, vur kendine.başkasınada, "Şimdi anımsamak diyebilir, yıkıl so nunda, "Her adım anımsamamakla iç içedir, yadsımakla. Anımsamamanın çağlayanı nasıl durdurulur, sorun budur" (s.96). Bilimin kazancı Yıllar boyu geliştirilen bu dayanışma aynı maden ocağı çevresine ait olan dolayısıyla aralarında zaten komşuluk ilişkileri bulunanfelakete uğrayanlarla aydınlar ve uzmanlar grııbunun, geçici ve aralıklarla olsa da birlikte yaşamasını, yeni bir topluluk oluşturnıasını gerektirnıiş (bundan da amaç kuşkusuz bireyin kendi organik toplukıguna bu topluhığu destekleyerek kazandırılması). Bu toplulaşma, temsilcileri aracılığıyla bilimle toplulıığun biitünleşmesini sağlarken, aynı zamanda bilimleri de dallar arası çalışmaya itmiş (tıp, ruhbilim, psikiyatri, toplumbilim, dilbilim, etnoloji, anlama aracı olarak sanat vb.). Beri yandan böylece t)luşan toplumun iki dilli ve iki kültürlü (Türk ve Alman) olmasına dikkat! Bundan sonuçta bilimin kazancı büyüktür: Nesnel, yani ölü olanı incelemek ya da incelemek üzere (ya da en azından karşısına geçip ölüymüş gibi davranmakjyerinekonusuyla birlikte alışveriş içinde yaşayan canlı bir bilimin, felsefenin insanlığa başlıca bir erek olarak gösterdiği "fronesis"in eylem halinde bilgi idealinin ilk çekirde£i belki de böylece felaket karşısmda atılmışolmuyormu? Bu kitabın tanıklığını yaptığı, felaketsonrasında kurbanlarla dayanışma örneği, kuşkusuz bize yeryüzünden böylece felaketlerin kaldırılacağı konusunda hiçbir söz vermiyor. Bunun için felaketsonrasındagösterilen bu insancıl çabaların daha büyüğünün felaket öncesinde de gösterilmesi gerekirdi. Bu konuda kuşkusuz şimdiye değin pek çok şey yazıldı. (Samuel Beckett'ten William S. Burroughs'a kadar). Ancak felaketin dile getirilmesi (bu felaket ister geçmişte yaşanmış, isterse gelecekte olsun) yaşamın asıl değerini anlamamızı (ve böylece felaketler zincirinin dışına çıkmamızı) sağlayacak anımsama değildir hcnüz. Bu kitabın bize gösterdiği gibi, felakcte uğrayanlar anımsama sürecinden çok önce yaşadıkları olayı anlatmaya başlayabiliyorlar ve bundan da geçici bir rahatlık duyabiliyorlar. Ama gerçek anlamında anımsama çok sonra ve üstelikolumsuzbirbiçimde, "anımsama çağlayanı"na karşı yönde yüzme biçiminde başlıyor. Teknoloji varlığımızı tehdit eden "unutma"nın ta kendisi mi acaba? tnsanlar makineleri ve onların en gelişmiş biçimi olan bilgisayarları kendilerinin yaptıklarını unutuyorlar mı? Hiç değilse bilgisayarların belleğini kendilerineörnekalarakbirgünanımsamaya başlayabilecekler mi ? • (*) Bu tablolar restamı» 17 12.199317 1.1994 arasındakt sergmnde (Aksanat) sergılcnmtştt. Topluma döniiş savaş ımı Kitapta olayın öncesi vcrildikten sonra facia kurbanlarının dört yıllık yeniden topluma döniiş savaşımı şvı başlıklar altında toplanip bundan sonuçlar çıkarılmaktadır: "Birinci Yıl: KhaosUmutsuzlukYas. Ikinci Yıl: HuzursuzlııkToplu Yaşam Anımsama. Üçüncii Yıl: PerspektiflerYeni CUMHURİYET KİTAP SAYI 209 Kazalarve felaketlcrtüm uygarlığın ve doğanınsonu olabileceğini haberveriyor. Butürbir felaket Alaattin Aksoy'un neredeyse bütün tablolarının arkaplanını, bazılarınında doğrudan doğruya konusunu oluşturmakta. SA YFA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear