24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

r r dinlediğinde "kendi ülkesindeki yabancıhğın dramatizasyonunu" duyuyordu. Oysa, 1980'lerde pop müziği genişlemiş ve (Live Aid örneğinde olduğu gibi) "consensus üretme mekanizması"na dönüşmüştü. Böylelikle, toplumsal gerçeklik katnusal gösteri halini almıştı. Stadyumlarda toplanan kalabalıklar, küresel köye yayılan görüntüler ve yüzeydeki çok insancıl amaçlı konserler gerçekte Reagan'ın yürürlüğc koymaya çalıştığı reaksiyoner ütupyaya karşı muhalefet ve ittifakı değil, tam aksine müziğin radikal politikalardan kopuşunu ifade ediyordu. O yıllarda 68 ideallerinc hâlâ inanan pek çok kimse gibi Marcus da karamsarlığa kapılmıştı. O insancıl amaçlı dev stadyum konserlerindeki müzik Marcus'ın konuşmadığı, diğer insanlarla paylaşmadığı yabancı bir dil idi. Faşist Banyoda başlığı altında yayımlanan denemelcr toplamında yeralan 1980'Ierin Sonu'nda Marcus, Amerika hakkında şöyle yazıyor: "Ülke ölmüş. Yalnızca, sivil haklar hareketinin ilk günlerinde olduğu gibi, yozlaşmış kurumlar ile onların gündelik işleyişleri arasına girecek kamusal şiddet sayesinde canlanabilir." Marcus'a göre gerçekten radikal eğilimli müzik consensus üretmez, tepki uyandırır. örneğin, New Yorklu Pussy Galore topluluğunun dört harfli müstehcen sözcülderi ("fuckfuckfuck") yinelediği bir şarkısını "ütopyacı söylem" olarak niteliyor, Marcus. Öna göre dinleyende tepki uyandırmalıdır. Dahası, Tipper Gore ile aynı tepkiyi duyacağı ve sonunda bu müstehcen sözcüklerin telaffuz edilmesine neden izin verildiğini soracağı bir noktaya kadar itmelidir.Marcus, çoğumuzun dikkatinden kaçan çok küçük ayrıntılarda önemli ipuçları yakalıyor, bunları kuvvetli kanıt ve karinelere dönüştürüyor. örneğin, "We arc the World" olarak da popülerlik kazanan "USA for Africa" şarkısının birdizesinde dünya çocukları ile Afrika'daki açlık kurbanları için bir araya gelen pop starları, "yapmakta olduğumuz bir seçim var" diyorlardı Marcus, Faşist Banyoda başlığı altında yayımlanan denemelerinden birinde bu dizenin Pepsi reklamıyla yakınlığına ("Yeni neslin scçimi") dikkati çekiyor ve şarkıyı söyleyenlerden ikisinin (Lional Richie ve Michael Jackson'ın) Pepsi'nin sözleşmeli sanatçıları oldukla rını anımsatıyor. Her insan sevdiğini öldürür. Bazıları bunu bir kılıç darbesi, bazıları bir dokunuş, kimilerı de bir öpücükle yaparlar. Sahnedeki pop yıldızını ise hayranları alkışlarıyla öldü rür, ölümünden sonra da onu bir mit olarak yaşatırlar. ölmüş pop yıldızı gerçekten bir popüler kültür miti midir, yoksa kollektif bilinçte gezinen bir hayalet mi? Marcus'ın Elvis Presley'de (kitabın özgün adının Ölü ElvisDead Elvis olduğunu anımsatayım) yanıtlamaya çalıştığı sorulardan biri bu. Bir yanda Elvis'in bir sanatçı olarak hiçbir zaman var olmadığını yazan Village Voice'ın köşe yazan, beri yanda öte dünyadaki Elvis ile haberleştiklerini ileri süren medyıımlar ya da onu bir süpermarkette alışveriş ederken gördüklerine yemin eden sıradan insanlar. Marcus'ın çalışması aynı zamanda bu Elvis yağmalanmasını durdurma girişimi. Bir mitin incc lenmesi.sorgulanması. (Popüler vc karşı) kültür (ler) alanında birarkc oloji çalışması.ölümünden sonra Elvis hem yağmalandı, hem de kültürel bir soykırunda kurban edildi. Sabık eşi Priscilla ve kızı Lisa Marie, Elvis'in Belair'deki evini parça parça yıkarak tuğlalarını Graceland'de hediyelik eşya olarak satarlarken, birçok açıkgöz de yazdıkları kitaplarda tanınmaz hale getirdikleri "ölü Elvis"in sırtından yüklü paralar kazandılar. ölümünden sonra böyle yağmalanmasının ve kültürel soykırıma uğramasının nedenlerinden biri kendisini savunma şansından yoksun oluşuydu. Üstelik Elvis, çoğu Amerikalı'nın gözünde bir "hilkat garibcsi" olduğu için başlangıçtan itibaren özellikle savunmasız kalmıştır. Marcus, bir bakıma "ölü Elvis"in savunmasını yapıyor, onurunu kurtarıyor. Bunun için dc öncelikle ölümünün ardından Elvis üzerine yazılmış kitapları değerlendiriyor. Albert Goldman'ın y?jsmış olduğu Elvis biyografisiyle özellikle hesaplay ölümünün ardından Elvis üzerine on larca kitap yazılmıştı. "Elvis'i tanınmaz hale getiren" bu kitaplar arasında Albert Goldman'ınkinin özel bir yeri vardı. Bunu başlıca nedeni Goldmanın eski bir akademisyen ve dolayısıyla da aydın çevrelerce ciddiye alınan bir isim olmasıydı. "Albert Goldman'ın amacı" diyor Marcus, "hem Elvis'i ortaya çıkaran kültürü hem de Elvis'in yarattığı kültürü aynı anda reddedip lanetleyerek Elvis Presley'i tümüyle gözden düşürmekti. Başka bir deyişle yalnızca Elvis'i canlandıran pop kültürünü reddetmek ve lanetlemek istiyordu." (s.74) Marcus'ın hesaplaştığı bir başka yazar da "Elvis ve Gladys" başlıkL kitabında Elvis'in annesi Gladys Presley'i merkez alarak aile köklerini inceleyen Elaine Dundy. Marcus, Elvis'in karakter özelliklerini genetik katılıma bağlayan Dundy'nin kitabının yarı ırkçı olmaktan çok, aptallık koktuğunu ve yazarın akılsızca kesin sonuçlara vardığını belirtiyor. Marcus, Bruce Springsteen'in şu sözlerini aktarıyor: "Sanki Hvis Presley çıkıp geldi ve herkesin kulaklarına bir rüyayı fısıldadı. Sonra da bizler rüya görmeye başladık." (s.171). Kuşkusuz, Elvis'in kulaklara fısıldadığı Amerikan rüyasıydı. Marcus'un sözleriyle, "Günümüzün belki de en iğrenç klişeleşmij deyünlerinden olan" Amerikan rüyası. Fakat, Springsteen klişe tanımdan farklı bir Anerikan rüyasından söz ediyordu. Marcus'a göre Elvis'in asıl önemi Amerikan ruyasmın sınırlarını göstermiş olmasındadır O'nu kendine özgü bir birey yapan çelişkileriydı. Daha 1950'Ierde hiçbir davranışını kısıtlamama gibi son derece kişısel bir özellıği vardı. Yalnızca bu özelliği dahi 1950'lerin dünyasında şok etkisi yaratmada ycterliydi. Sakın kitabın başlığı bizi yanıltmasın. Çünkü, Marcus yalnızca Elvis üzerine bir kitap yazmamış. Amerika'nın müzikal haritasını da çizmiş. Son on yılın yenilik getirmiş (örneğin, The Gun Club, Butthole Surfers, Big Black) topluluklarına da, bazen bir cümleyle ve Elvis mitiyle ilişkilcrı çerçevesinde olsa da, değiniyor. Marcus, Elvis Presley'de punk'a ve punk'ın çağdaş kültüre katkısına da yeniden dönüyor: "İğrenme olgusunun çıkarcüık aracılığıyla zevk almaya dönüştürülnıesi, kötünün iyiye ve iyinin kötüye dönüşümü, De Sade'den Georg Grosz'a ve Celine'e kadar avantgard sanatçılar tarafından oluşturulan modernist kültürtle gerginliklerin bastırılması hep punk sayesinde gerçekleşmiştir." (s.l 17). Az ileride ise punk hakkında şu yargıya varıyor: "Tüm pop patlamalarında olduğu gibi punk da dünyayı değijtirmedi elbctte. Sadece dünyayı adımlama yöntemini ve konuşma yöntcmini değiştirdi. Her türlü sosyal olgunun çeşitli olasılıklarını ortaya koydu." (s. 120) Marcus, özgün bir yazar. Dinleme biçiminizi değiştirecek bir rock eleştirmeni. Elvis Presley: Bir Kültürel Takıntının Güncesi'ni okuduktan sonra artık müziği daha farklı duyacaksınız. Bu kitabı bir başlangıç sayıyor ve Korsan Yayınları'nın başta Ruj Jzleri olmak üzere öncü eleştirmenin diğer yapıdarını da (biraz daha titiz bir çevirıyle) Türkçeye kazandırmasını beldiyorum. B C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 200 SAYFA 1$
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear