29 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

ikincisiyle de bireyselliklerin kitlesini tarihin kapısından içeri sokmaktadır. Braudel bütün bu unsurları bir tarih inşası projesinin yapı taşları olarak ilk kez ünlü Akdeniz'inde uygulamıştır. Bu yöntemini gözler önüne serdiği ikinci devasa proje ise, 1979 yılında yayımlanan üç ciltlik Maddi Uygarlık, Ekonomi ve Kapitalizm adını taşımaktadır. Braudel bu büyük çaplı ve uzun soluklu (araştırması ve yazüması otuz yıl sürmiiştür) çalışmasında, upkı bütün büyük çaplı eserlerinde olduğu gibi üç katlı bir bina inşa etmektedir. Bu binanın zemin katı "Gündeliğin Yapılan" adını taşımaktadır. Braudel burada bize nisbeten yavaş değişeni, kendi özel terminolojisi içinde "ekonomi" dediği alanı sergilemektecîir. Birinci kat veya çalışmanın ikinci cildi ise "Mübadele Oyunlan" adını alnııştır. Burada gene kendi terminolojisi içinde "kapitalizm" dediği alanı bize sunmaktadır. Nihayet sonuncu kat veya üçüncü cilt "Dünyanın Zamanı" adını almaktadır. Üstad bu bölümde bize bu kez kronolojik bir tarih sunmaktadır. Birçok açıdan yeni ve şaşırtıcı olan bu devasa eser, her şeyden önce yığdığı malzemenin, sunduğu bilginin azametiyle büyüleyiculir. Ikincisi dünyanın tümünü çalışmasının sahnesi ve tabanı haline getirmesiyle, tarihi yerellikten (veya vatan olmaktan) ve soyutlanmışlıktan kurtarmasıyla şaşırtıcı ve ufuk açıcı olmaktadır. Ama asıl önemli nokta vc kitabın bana göre en önemli özelliği, alışılmış, tekrarlandığı için doğruluğuna iman edilmiş kavramları başka bir çerçeve içinde ele alarak yeniden yoğurmadaki ve böylece okuyucuyu kitabın aktif bir parçası haline getirmedeki ustalığıdır. Bir tek örnekle yetinirsem, Braudel bu çalışmasında ekonomi ve kapitalizm kavramlarını birbirlerinden tamamen farkl. oluşumların işareti altında ele almaktadır. Ka tılınsın veya katıluınıaMn, kapitalizrni ekonominin değil de, uygarlığın bir değişkeni haline getirmek en azından devrimdir. Keza uygarlık kavramının başına getirilen "maddi" sözü, şimdiye kadar bu alanın üst yapısal veya "manevi" cephenin, yalnızca onun unsuru olduğuna inandırılan bizler için çok çarpıcı olmaktadır. Ortalama Türk okuyucusu için ideal kitap kalınlığının 100150 sahife civarında olduğuna dair ciddi belirtiler varken , 1800 sahifelik bir eseri tavsiye etmenin herhangi bir yararı ve etkisi olabilir mi? Belki de okuyucuların bu kitabı 12'şerlik gruplar oluşturarak okumalarını önermek daha gerçekçi olacaktır. Adaların antik dünyasından, modern kentlere kadar Akdeniz Akdeniz nedir, Akdenizli kimdir? Yer şekilleriyle olduğu kadar insanlarıyla da bir kavşak olan, birbirine zıt öğeleri kendinde barındıran Akdeniz, anılarımızda uyumlu bir imge, her şeyin birbiriyle kaynaşıp özgün bir bütünde toplandığı bir sistem gibi canlanır. edir bu Akdeniz? Binbir şeyin hepsi birden. Bir peyzaj değil, sayısız peyzajlar. Bir deniz değil, birbirini izleyen birçok deniz. Bir uygarlık değil, birbiri üzerine yığılmış birçok uygarlık. Akdeniz'de gezen, Lübnan'da Roma dünyasını, Sardinya adasında tarihöncesini, Sicilya'da Yunan kentlerini, Ispanya'da Arap varlığını, Yugoslavya'da Türk Islamı'nı bulur. Yüzydların derinliklerine iner; Malta'daki megalitik yapılara ya da Mısır piramitlerine dek uzanır. Bugün hâlâ yaşayan çok eski şeylerin yanında, aşırı modern şeylerle karşılaşır: Aldatıcı bir durgunluk içindeki Venedik'in yanında Mestre'nin yoğun sanayi yerleşimini, hâlâ Ulysses'in teknesinin bir eşi olan balıkçı kayığının yanında deniz dibini tarayan balıkçı gemilerini ya da o koca koca tankerleri görür. Bu, hem adaların antik dünyasına dalmak, hem de her türlü kültür ve kazanç akımına açık olan ve yüzyıllardır denizi gözleyen, kemiren çok eski kentlerin yepyeni görünümleri karşısında şaşkınlığa düşmek demektir. Bütün bunlar Akdeniz'in çok eski bir yol kavşağı olmasındandır. Binyıllardan beri, her şey ona koşmuş, tarihin altını üstüne getirip onu zenginleştirmiştir: insanlar, yük hayvanları, arabalar, gemiler, fikirler, dinler, yaşama sanatları. Hatta bitkiler bÛe. Bunların bir çoğuntı Akdenizli sanırsınız; oysa zeytin, üzüın ve buğday dışında bunlar çok erken yerlerini almış olan yerli bitkilerdir hemen hemen hcpsinin doğum yeri denizden uzaktadır. Eğer İ.ö. 5. yüzyılda yaşamış olan tarihin babası Herodotos bugün bir turist kafilesine katılıp geri gelseydi şaşkınlıktan şaşkınlığa düşerdi... Fernand Braudel, (Akdeniz, Mekân ve Tarih) S A Y F A 5 N CUMHURİYET K İ T A P SAYI 127
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear