Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ölürken Wagner dinliyordu Düslerini alkole gömdü Çocukluktan çıkarken bohem bir yaşantıya dalan Baudelaire frengiye yakaknmıştı. Daha sonra kaderini siyahi bir Venüs'e, Jeanne Duval'e bağlayan şair onu göğüslerinin gerçekdışı gelişmişliği yüzünden seviyordu. erşeyden vc kendinden hoşnutsuzluk Baudelaire çocukluktan çıkarken bohem bir yaşantıya ve yasak zevklere dalar. Frengiye yakalanır. Mirasını dağıtır...Tekyaşamaamacıgüzelliktir... "Hastayım, annemlt; babamın yüzünden iğrenç denecek kadar huysuzum. Gene onların yüzünden un ııfak olmuşum. Iştc yirmiyedi yaşında bir anneyle yetmişiki yaşında bir babanın çocuğu olmanın sonucu. Orantısız, sağlıksız ihtiyar bir ilişki..." Şair labii abartıyor, babasını rahatça on yaş büyütüyor. Ama 9 Nisan 182 l'de Paris'te Hautefeuille sokağında, yaşlı bir babadan dünyaya geliyor CharlesPierre Baudelaire. Devrim günlerinde papazlığı bırakarak yöneticiliğe geçen, resim ve latinceyle beslenen François Baudelaire, Charles daha altısına basmadan ölür. Oğluna resim zevkini ve hoş, bir dul kızlık adiyla Caroline Dufays olan annesini bırakır. Küçük Charles anncsine tapar." 1860da yayınıcısı PoııletMalassis'ye "bir çocuk annesinde tutkuyla neyi sever..." diye yazar. "Saten kumaşlakürkleringıdıklayışını... Ağzının ve saçlarının kokusunu... Takılarının şıngırtısını." ()nulmaz anne şefkati H hasreti: "Ben hep sende yaşıyordum, sen yalnızca benimdin. Sen hem bir ilah, hem de dosttun.", diye yazar ona, tüm hayatı boyunca, hep aynı kırık aşk oyununu oynayarak, cebinde hiç açmadığı aşk mektuplarını taşıyarak. Oysa Caroline Baudelaire onu İkinci İmparatorluk döneminde senatör olacak yakışıklıbirsubay yüzünden terkeder. Yazgısı General Aupick'lik olan bıı insan onun sevgilisi annesinin yanındaki yerini çalar. Baudelaire tüm yaşamı boyunca bıı ikili terkedilişin izini taşır bir yanda bir ölüm (babasının ölümü) diğer yanda bir ihanet (annesinin ihaneti). Bu iyi aileden gelen, yetenekli ama çok çalışkan olmayan çocuk Lyon'da uzun süre yatılı okula gider. Üğrenim hayatı LouisleGrand Lisesinde Latince şiirden ikincilik ve bir de disiplin cezası yüzünden kovulmayla tümüyle son bulur. Baudelaire olgunluk sınavını kurtarır, ama kendisi için düşlenen ateşelik görevinden kaçar. Bohem yaşamın çekiciliğine kapılır, edebiyat çevrelerinin anaforuna atılır, satılık yaşlı kadınların dünyasını keşfeder: "Bir gece iğrenç bir Yahudi kadının yanındaydım..." Bu kadın şaşılığı yüzünden Louchette diye anılan Sara'dır. Ama şair kendini hiç bırakmaz ve şöyle görür: "Ben yarayım hem de bıçak / Hem şuçlu hem cellat." 10 Temmuz 184l'de PaquebotdesmersduSud teknesine bindirilir. Tam bir eğlence. Şairin değişik davranışları tüm yolcuların dikkatini çeker. Tekneye binmek için bir ip merdivenden tırmanmak gerekmektedir. Koltuğunun altındaki bir yığın kitabı bırakmak istemez. Minareyiçalankılıfınıhazırlar! Bourbon ve Maurice adalarnda son verdiği bu yolculuktan resimeler ve kokularla geri döner. Yabancılık onu etkilemiştir, ama hiç olmadığı kadar yalnız ve sürgündür: "Şair bulutlar prensi gibidir / Fırtınadan çekinir, okçulara ' güler / Yuhalanıalar arasinda dünyada sürgündedir / Devasa kanatları yürümeslni engeller." Uçarı blr dandl Dönüsünde babasımn mirasından mahrum edilir. Tüm Paris, bu efsaneye dönüştürülen habere gülmeye başlar. I lindistan'dan döndüğü hsıldanır, konuşmalara aldırmaz. Parlak siyah saçlar, küstah bakışlar, yıkıcı şıklık; dandi kahvelere ressamlann atölyelerine, tiyatro kulislerine gider. Baudelaire kaderini siyahi bir Venüs'e bağlar, gezip tozarlar ama Venüs hayatından tam anlamıyla hiçbir zaman çıkmayacaktır. Bıı kadın Jeanne Duval'dır: "ne çok siyah, ne de çok güzel bir melez", k imilerine göre şairin arkadaşıdır. Jeanne Duval'i ilk larkeden fotoğrafçı Nadar'dır, "göğüslerinin gerçekdışı gelişmişliği" yüzünden sever onu. Thedore de Banville onu şöyle anlatır: "çok uzun boylıı renkli bir kız, vahşi bir zerafet taşıyan kraliçe yürüyüşünde hem kutsal hem de hayvansal bir yanvardır." Bu alçakgönüllü "tiyatrocu kız" mobilyalarının durmadan daha giizelleriyle değiştirenlerin lükslerine kapılır, bu gün 22 quai de Bethune olan, SaintLouis adasında bir evde oturmaktadır. Burada durmak lazım! Genç adam kendini zengin zannederken, ona sağlıklı burjuva harcamalarının nasıl yapılması gerektiğini hatırlatılmaktadır. 30 Eylül 1844'de vesayet altına alınır. Büyük kesinti: tüm yaşamı boyunca yasalar karşısında çocuk kalacaktır. Neuilly'de Noter olan Mr. Ancelle onu sakınacaktır. Baudelaire önce bu "inanılmaz acımasızlıga" karşı çıkacak ama sonra boyun eğecektir, her zaman olduğu gibi kendisine çizilen yola girecektir. Saldırgan ve baskaldıran biridir bu kesin. Ama hiçbir zaman devrimci değildir. 23 yaşında cehennem azabı başlar. Baudelaire tefecilerin eline düşmüştür. Artık onun yakasını bırakmayacaklardır. Yeni doğmakta olan ba B A U D E L A İ R E Makyaj:" Kadın gerçeküstü ve büyülü gözükmek için yaptıklannda bir görev yerine getirir", diye okuruz Le peintre et la vie moderne'de (Ressam ve çağdaş yaşam). Gençliği ve doğayı taklit etmek için yapılan hafif neredeyse görünmez bir makyaj kesinlikle söz konusu değildir. Baudelaire "insanı neredeyse heykelleştiren" pirinç pudrasını sever. Gözü "sonsuza açılan bir pencere' haline getiren siyahi sever. Dudaktaki rııj yüze "rahibenin gizemli tutkusunu" verir. Kalabalıklara karışmak: Baudelaire "çağdaş yaşamın ressamı" Constantin Guys'de kentin ve kalabalıkların izleyicisi oluşunu selamlar. Evini kalabalıkların arasinda kurmak büyük bir hazdır, kıpırtıda, harekette, uçucuda, sonsuzda... Evinin dışında olmak ama her yerde kendini evinde hissetmek: "Dünyayı dünyanın merkezinde görmek ama saklı kalmak." İçerleri: Fanfarlo'da, Baudelaire 24 yaşındayken yazdığı bu çok otobiyografik öyküde, kahraman Samuel Cramer, mutluluğu Fanfarlo'nun yatak odasında bulur: "Çok küçük, çok alçak yumuşak şeylerle kokulu, dokunması tehlikeli şeylerle dolu bir mekân; hava garip bir Miyasma ile yüklü, insanda tıpkı sıcak N E L E R İ S E V İ Y O R D U ? istiyordu " ü d e â Paris vu du haut de Montpamasse" (Montparnasse'ın Tepesinden Görünen Paris İçin Bir ** Od" bu şiir bitmemiştir: "Seni çok seviyorum, ey güzelim, sevgilim... Kıvrımlarını, silahlarını, zaferlerini şölenlerini / Hüzünlü kenarmahallelerini, / Süslü binalarını, Soluyan ve bilinmez bahçelerini...." Kediler: "Sevdalı gönlümün üzerine gel benim güzel kedim." der bir şiirinde. Ve: "Beynimde dolanıyor / Tıpkı evindeymiş gibi / Güzel, güçlü, yumuşak, sevimli bir kedi." Ve gene ünlü sonesi: "Tutkulu âşıklar ve sakin bilginler / Severler olgunluk çağlarında / Evlerin gururu güçlü ve yumuşak bir seradakı gibi ölme isteği veriyor." kedileri." Baharatlı yemekler ve keskin kokulu Edgar Allen Poe: şaraplar: Bu lanetli Amerikalıda Baudelaire Gene Fanfarlo ile Samuel Cramer adeta ikizini bulur: ".... mutsuz yemeklerin tadını çıkartıyor. ünlülerden biri, şiirsel yanı ağır basan "Şampanya masasından hiç eksik tutkulu, daha pek çokları gibi bu alçak olmazdı. En ünlü ve en kokulu dünyaya gelmiş, dehanın zor öğretisini Bordolar yerlerini ender olarak kendisinden geride gelenlere öğretmek Auvergne ve Anjou ve yabancı için" (Edgar Allen Poe, yaşamı ve şaraplara bırakırdı." îki sevgili hiçbir yapıtları) Bunca yılı çeviriye harcamak yiyeceğin kar^ısında geri çekilmez: niye? "Çünkü bana benziyordu. Onun "Baharatlar, Ingiliz tozları, safran, bir kitabını yaşamımda ilk kez açtığım sömürge özleri, egzotik tozlar, her şey zaman, korku ve coşku içinde gördüm onlara iyi gelir, misk ve amber de." ki düşlediğim konular, düşündüğüm Paris: cümleleri, benden yirtni yıl önce Baudelaire Kötülük Çiçekleri'nin yazmıştı." ikinci baskısını bir od'la bitirmek I C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 125 S A Y F A »