05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

POLİTİKBİLİM Ali Akurgal ali@akurgal.com SANAYİİ VE ARGE OTOMOBİL UÇAR GİDER... İki ay önce sormuşum: “Yapar mıyız? Yaparız. Ama yapabilir miyiz?” Yanıt, doğru bir politikamız olup olmadığına bağlı. Bilişim için politika “Knowhow” bir teknoloji transferi olgusu. Bir yerden bir teknoloji alıyorsunuz, size neyi nereye nasıl takacağınızı, vidaları hangi sırayla ve ne kadar sıkacağınızı, süreci öğretiyorlar. Bu, o işin nasıl yapıldığını bilmektir. Bir de teknoloji üretmenin anahtar sözcüğü “knowwhy” var. O vidayı neden oraya koyduğunuzun ve niçin o sırayla ve o kadar sıktığınızın bilgisi. Bunu biliyorsanız ve o bilgiyi tekrar tekrar kullanabiliyorsanız, teknoloji üretmeye başladınız demektir. Knowhow ile knowwhy arasındaki farkı saygıdeğer Refik Üreyen’in bir anısına dayanarak sizlerle paylaşmıştım: Lisans alarak yaptıkları bir üretimde bir parçanın üzerindeki bir deliğin delinmesi sürekli sorun yaratıyormuş. Sonunda lisansör firmaya, “biz bu deliği niye deliyoruz?” diye sorduklarında, o deliğin hiçbir işe yaramadığını öğrenmişler. Teknoloji transferi böyle işte! Güncel olay, Bilişim vâdisi. Ülkemizdeki vâdi özlemi, on yıllardır sürmekte. Bilişim alanında ileri teknolojiler hep silikon vâdisinden çıkıyor ya, biz de bir vâdi kurarsak, arazi “mümbit” ise, teknoloji fışkıracak!. Bu vâdi olayının ardında yatan “knowwhy”ı incelemeden, anlamadan, “herkes öyle yapmış” diye politikayı transfer edip vâdi kurarsak, Refik Bey’in anısında olduğu gibi, gereksiz delikleri açmakla uğraşıyor olabiliriz “Vâdi ne işe yarar, silikon vâdisinin başarısının ardında yatan nedir” buna bakmalıyız. Bakalım: Teknoloji geliştirmek futbol oyununa çok benziyor. İkisi de takım oyunu. Ama ikisinde de sonuca bir kişi ulaşıyor. Takım, topu kendi sahasından çıkartıyor, rakip sahaya taşıyor, pas veriyor, orta yapıyor, top uygun pozisyondaki oyuncuya geldiğinde, bir kafa vuruşu ve goool! Buluş yapmakta da öyle. Takım buluş yapmaya azmediyor, fikirler ortaya atılıyor, takım arkadaşlarına “pas” veriliyor, uygun pozisyondaki birine uygun fikir ulaştığında kafasında bir şimşek çakıyor ve o kişi buluşu yapıyor. Takım kazanıyor ama haberlerde golü atanın, buluşu yapanın adı geçiyor. Archimedes’i, kralın tacının saf altın olup olmadığını ölçmekle görevlendirip azmettirmişler. O devirde takım makım yok, Archimedes suyun kaldırma gücünü bulurken en büyük yardımcısı; hamam tası. Bilgi düzeyi arttıkça, buluşların karmaşıklığı artıyor. Atom bombasını bulmaları için 35 kadar bilim adamı, çöl ortasında bir üsse kapatılıyor: “Project Manhattan”. Fikirler uçuşuyor çarpışıyor, başka fikirleri oluşturuyor ve sonunda atom nasıl parçalanır, keşfediliyor. Onlarca kişiden oluşan bir takım. Günümüzde CERN’de, tanrı parçacığını keşfetmek için sayısı binleri bulan bir takım çalışmakta. Gelecekteki buluşlar, sayısı on binleri bulan takımlarla yapılacak. “Vâdi devri”nde, iletişim olanakları kısıtlıyken, insanların fikirlerini paslaşabilmeleri için fiziksel yakınlık gerekliydi. Silikon vâdisinin rolü, buluş yapabilecek insanları bir arada barındırmak, bu paslaşma için insanları yalnızca işte değil, “7/24” yakın tutmaktı. “Kafadaki şimşekler” çoğu zaman “mangal partileri”nde çakmış, prototipler büyük firmalarda değil “garaj”larda geliştirilmişti. Bizim vâdiye de, çok sayıda mangal alanı ve garaj mı yapmalı? Durun. O eskidendi. İnsanların fikirleri paslaşabilmeleri ve pozisyon yakalayabilmeleri için mangal başı artık yetersiz. Takımlar çok kalabalık. On binlerce insanı miting alanına bile toplasak, uygun fikirlerin doğru insanlara zamanında ulaşması zor. Ama internet var, sosyal medya var, ePosta var. Eee, o zaman vâdiye ne gerek kaldı? Herkes evinde otursun, sosyal medyadan fikirlerini paylaşsın. Etmeyin, eylemeyin, vâdiye gerek var. Hani bu yaz sosyal medyaya denetim, kısıtlama falan gündeme düşmüştü ya? Ne olur ne olmaz, biz gene bir vâdi kuralım da, ufak yollu buluşları orada koklaşa koklaşa yaparız! Yerli oto, kendi kendini kullanan otolara yönelmeli 100 yıllık teknolojide dönüşüm zamanı yaklaşıyor... Bugünkü durumla ülkeden buluşçu çıkması mümkün mü... Geçmişin sömürgecilerinden, İngiltere neden zengin ve Portekiz ile İspanya bugün neden yoksul... İngilizlerin Osmanlıya hediyesinin akıbeti.. Ethem Alpaydın, ethem.alpaydin@gmail.com E ndüstriyel devrim Britanya’da tekstilin makineleşmesiyle başladı. Kuzey Amerika’daki kolonilerde açılan büyük pamuk tarlaları, bu tarlalarda çalışmak için Afrika’dan gemilerle taşınan köleler, onların ürettiği pamuğu İngiliz şehirlerinde kumaşa çeviren tezgâhlar, bu tezgâhların ürününü dünyanın dört köşesine taşıyan büyük bir ticaret filosu ve bu filoyu, malları ve onları satan şirketlerin haklarını koruyan büyük bir donanmadan oluşan Kuzey Atlantik merkezli bu büyük ekonomi, Britanya kaynaklı buluşların ve endüstriyel devrimin motorudur. Buluş ve bir makine olabilmesi için bir gereksinim, o gereksinimin ucunda kâr olması gerekir; yoksa aklı başında kimse durup dururken, “Haydi, bir makine yapayım,” demez. Osmanlı İmparatorluğu ise hiçbir zaman Doğu Akdeniz’de böyle bir üretim/pazarlama ekonomisi oluşturamadı. Üretim yerel ve küçük ölçekliydi; üstelik insan gücü ucuzdu, yerine örneğin buharla çalışan makine koymaya gerek yoktu. Onun yerine Osmanlılar, Britanyalı tüccarların bütün dünyaya olduğu gibi onların da ayağına kadar getirdiği ürünleri, kendi yerel üretimini yok etme ve zenginliğini yavaş yavaş yurt dışına akıtma pahasına satın almayı yeğledi. Öyle görünüyor ki gelecekte otomobiller (ve kamyonlar, TIR’lar vb.) gittikçe daha fazla özerk olacak, yani şoförün katkısı gittikçe daha az olacak, ve kanımca yaklaşık yirmi yıl içinde otomobiller tamamen şoförsüz olacak. Bu yüzden otomotivle ilgili bir araştırma hamlesinin örneğin bu yönde, yani kendi kendini kullanabilen otomobillerle ilgili olması anlamlı olur. Bu durumda, otomobillere takılacak video kamera, GPS gibi algılayıcılar, sayısal haritalar, algılama, nesne tanıma ve denetim yazılımları, otomobillerin kendi aralarında ve yol altyapısıyla iletişimi gibi konularda araştırmalar öne çıkacaktır. Böyle bir ürünün katma değerinin bir tonluk bir otomobilin çelik aksamını üretmeye göre çok daha yüksek olacağı da açıktır. Bir ülkede bilimsel araştırma olabilmesi için yerleşik düşünce biçiminin de buna uygun olması gerekir. Nitekim yalnızca Osmanlı İmparatorluğu’nda değil Orta Doğu ya da Uzak Doğu’daki başka ülkelerde de, örneğin İran’da ya da Çin’de, hatta Batıdaki çoğu ülkede de bilimsel devrim hemen olmadı. Ülkemizde başka herhangi bir ürün gibi otomobil imalatının ne kadar mantıklı olup olmadığına da bu açıdan bakmak gerekir. Otomobili yalnızca yapmak yetmez, onu satabilmek de gerekir. Üretilen otomobilleri başka ülkelere taşıyabilmek, oralarda reklam, pazarlama ve dağıtım yapabilmek, farklı gereksinim ve zevkler için farklı modeller üretebilmek, uzun yıllardır piyasada olan ve tanınan rakiplerle rekabet edebilecek özellik ve fiyatlarla pazara sunabilmek gerekir. Bu hesabı yapmadan, sırf yapmış olmak için otomobil üretmek anlamsız olur. Bir başka nokta da şu: Otomobil temelde yüz yıl öncesinin teknolojisidir, günümüzde eğer otomobille ilgili bir çalışmaya başlanacaksa bunun geleceğe dönük olması gerekir. Bunun için bir olasılık, kendi kendini kullanan otomobillerdir. PEKİ OTOMOBİL, MANTIKLI MI? Britanya, Kuzey Amerika’daki kolonisinin sağladığı hammaddeyle endüstriyelleşti ve zenginleşti, ama Orta ve Güney Amerika’da çok daha büyük toprakları ele geçirmiş İspanya ve Portekiz’de benzer bir endüstriyel devrim gerçekleşmedi. Britanya’nın aksine bu ülkeler sömürgelerinin tüm zenginliğine, doğal kaynaklarına ve insan gücüne rağmen, gittikçe fakirleşti. Britanya’nın Kuzey Amerika’daki kolonisi sonra bağımsız Amerika Birleşik Devletleri oldu ve şimdi dünyanın bir numaralı süper gücü, ama Meksika ya da Arjantin gibi eski İspanyol sömürgeleri ya da Brezilya gibi eski bir Portekiz sömürgesi bugün orta sınıf sayılıyor. Bir ülkede buluş yapılabilmesi için bireysel girişimler için uygun bir ekonomik altyapıdan daha önce, insanların farklı düşünmekte özgür olması ve gerekir. Farklılıklara hoşgörü, insanların düşündüklerini korkmadan söyleyebilmesi, ve bu haklarını İNGİLTERE NEREDE, PORTEKİZ NEREDE? CBT 1394 8 / 6 Aralık 2013
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear