26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

HUKUK POLİTİKASI yen her şeyi ve kendisine karşı duran herkesi, her örgütsel yapıyı daha baştan yok etmek bir çözüm (!) sanılmıştır. Buna bazen dinselkutsal, bazen çoğunluk, seçim sonuçları, bazen ve genelde ekonomikaskeri güç, ülkeyi koruma, iç ve dış düşmanlarla savaş gibi gerekçeler bulmak, yoksa yaratBarbara Kellerman mak zor değildir. Kellerman biraz da bu yol ve yöntemlere başvuran “kötü lider” örneklerini yedi ana BİREY VE TOPLUMUN başlık altında toplamakta ve gerçeği anlamamıza TUTUMU Peki, birey ve toplum ne yapar? Bu görüşlere iti yardım edecek bir tasnif yapmaktadır: “Yetersiz, bar eden kötü liderlerin yaptıkları karşısında, genel bağnaz, taşkın, duygusuz, ahlaksız, umursamaz, likle “kendilerini koruma ve kargaşa endişesi” ya da şeytani lider.” başka gerekçelerle birçok birey, “sınırlarda yaşama7 ÖZELLİĞİN AÇILIMI ya gönüllü hatta hevesli”dir. Birer cümleyle özetleyecek olursak Yetersiz LiBurada asıl ilginç soru, “kötü liderlerin peşinder, önemli bir liderlik sınamasında olumlu bir deden niçin gittiğimizdir.” ğişiklik yaratamaz, Bağnaz Lider, inatçıdır ve ödün Yanıtlardan biri yazara göre Freud’a aittir: “İnsanların büyük çoğunluğu kendilerine ege vermez; yeni fikir, bilgi ve değişen durumlara ayak men olan….kötü davranan, özenebilecekleri, boyun uyduramaz, Taşkın Lider, kendini kontrol etmekten eğebilecekleri bir otoriteye güçlü bir gereksinim du acizdir, Duygusuz Lider, duyarsız ve kabadır, Ahyar… Bu hepimizin içinde yaşayan çocukluk günle laksız Lider, yalan söyler, aldatır ya da hırsızlık yapar, kendi çıkarlarını kamu çıkarlarının önünde turimizden kalma baba özlemidir…” Bu saptama, sözde demokrasilere, demokrasi an tar. Umursamaz Lider, ötekilerin sağlık ve refahılayışındaki sakatlıklara, kötü ve baskıcı uygulamala nı önemsemez, buna karşı kayıtsız kalır. Şeytani Lira neden sessiz kalındığına ilişkin ipuçları verir. Kö der, canavarca suçlar işler, eziyeti iktidarlarının bir tü lider, tepki gösteren ve onun bu tutumuyla sava aracı olarak kullanır. Kötü liderlerin verdiği zararlar şan kişi, örgüt ve toplulukları, onların tüm hakları fiziksel, psikolojik ya da her ikisi birden olabilir… Bu işler olup biterken Kellerman’ın gözünnı ve yasaları bazen fütursuzca ve acımasızca karşısına alırken biraz da galiba Freud’un saptamasına gü den kaçmayan ve liderler kadar önemli gördüğü venmekte ve yönetimini “demir yumruk”la ayakta “yandaşlar”dır… “Kötü yandaşlar, kötü liderlerin aynasıdır. Eğer tutma yöntemini seçmektedir. Kuşkusuz bu yöntem iktidarın sürdürülmesi için liderler yetersizse ve yozlaşmışsa, yandaşların da tek yol değildir ve gücü elinde tutarak kendi inanç en azından bir kısmı öyledir…. Kötü liderlik durve değerlerinin dayatılması için her tür algı yöneti durulacak ya da yavaşlatılacaksa, en büyük rollermi, körü körüne biat etmiş ve çıkar birliği olan yan den birinin yandaşlara düşeceği ortadadır…. Şeytadaşlar, yanılsama ve yalan fütursuzca kullanılabilir. ni liderler yalnızca şeytani yandaşlara değil diğerleKuşkusuz değişimin (!) kalıcılığı ve sürekliliği için rine, özellikle itaat etmeye gönüllü durumdaki seeğitim ve öğretimin tüm yapısı, her bir öğesi ile bir yircilere de bağımlıdır…. Seyirciler bir şeyler yapıyor olmaları gereken anda hiçbir şey yapmamak likte altüst edilir, geleceğe ayar verilir (!). dışında yanlış hiçbir şey yapmazlar…” Kellerman’ın Capital’de yayımlanan bir söyleşiİŞİN UCU HİTLER’E VARIR de dediği gibi “Kötü liderlik tek başına oluşacak bir Bu çözümleme ve düşüncelerin bizi Hitler ve benkavram değildir. (Çünkü onu) izleyen takipçiler olzerlerinin uygulamalarına kadar götüreceği açıktır. madığı sürece kötü liderliğin yaşaması mümkün deBu nedenle Kellerman şu saptamaları yapar: “Kötü ğildir. ” (2) Başka bir deyişle ve Edmund Burke’nin yandaşlara ilişkin en kapsamlı çalışma, Nazi Alsözcükleriyle “ Şeytaniliğin zaferi için gereken tek manyası örneği üzerine yapılmıştır… Nazi Almanşey iyi insanların hiçbir şey yapmamasıdır.” yası dönemi sırasındaki Almanları üç gruba ayı racağım: Seyirciler, kötülük edenler ve yardakçılar. KÖTÜ LİDERLİK Barbara KELLERMAN, İş Bankası Kültür YaYalnızca bir avuç Alman Hitler’e karşı durmuş ve yınları, 2008, İstanbul. bedelini çoğunlukla yaşamıyla ödemiştir…” KÖTÜ LİDERİN 7 TİPİNE DİKKAT Şeyma ÖNCEL, www.capiKendisine benzemeyen, amacına hizmet etme tal.com.tr/kotuliderin7tipinedikkathaberler/16770.aspx bir kısmından vazgeçmenin yararımıza olduğu”nu ve “Sınırlandırmaların gerekliliği” üzerinde durduğunu belirtir. Kellerman’a göre bunlar kötü liderlere “kendi çıkarları için oldukça güçlü gibi görünen gerekçeler oluşturur” ve böylece “Sınırlar önce belirlenir sonra dayatılır.” Hayrettin Ökçesiz [email protected] http://okcesizhayrettin.blogspot.com 27 Kasım tarihli BirGün Gazetesi’nde Gülşah Karadağ’ın “Yoksul Olmayanları Parmakla Saymak Zamanı” başlıklı haberinde, Türkİş’in yaptığı açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasına göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırının1065 liraya, yoksulluk sınırınınsa 3470 liraya yükseldiğini okuyoruz. Şehrin Esir İnsanları Araştırmada açlık sınırı, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını gösteriyor. Yoksulluk sınırıysa, açlık sınırına giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların eklenmesi ile bulunuyor. Bu verilere göre ailelerin en az %95’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Üstlerinin başlarının düzgün olması sizi kandırmasın. Tekstil çok ucuz. Kimin ne halde olduğunu iyi gizliyor. Köydeki kentteki bu acı kuşatılmışlık, özellikle metropollerde insanlık dışı bir gerçekliktir. Nüfusunun %70’ten fazlasının şehirlerde yaşadığı bu ülkede insanlar evlerine hapsedilmişlerdir. Ailenin çalışan üyeleri işe gidip gelmek; çocukları okula gidip gelmek için ancak, hapishanelerinden dışarı çıkabiliyor. Yürüyerek gidemeyeceklerse ve en ucuzundan bile olsa, bir şeyler yiyip içeceklerse, bir geziye, bir eğlenceye, uzaktaki bir eşedosta, akrabaya ziyarete gidip gelmeleri, ceplerine giren bu yoksulluk parasını açlık sınırına çekiveriyor. Açlık sınırında olanlarsa, artık prangalı birer kürek mahkumudur. Kıpırdayacak ne halleri, ne de mecalleri vardır. Bu insanlar ateşin çevresinde korkudan, soğuktan birbirine sarılmış ilk insanlar gibi, bugün de televizyon aygıtlarının önünde, dış dünyanın yüreklerine saldığı korkuların şiddetini azaltmaya, birazcık eğlenmeye, mutlu olmaya çalışıyorlar. Şehrin öteki esir insanları, ilkleriyle birlikte kredi borcu batağına gömülmüş debelenen bir üst kesimdir. Bunların mutlulukmutsuzluk duyguları daha keskin ve çalkantılıdır. Beklentileri fazladır. Rus ruleti oynarlar. İlkindeki çevresel yardımlaşma ve sevgi, birbirine sarılma, bunlarda “gemisini kurtaran kaptan”ın telaşına ve yalnızlaşmasına dönüşür. Bunların ruhları esirdir. Yoksulluk sınırının çok daha üstündekiler hayatın tadını çıkarmaya heveslidir. “Dolce vita”, rehberleridir. Hırçın sularda güçlü tekneleri vardır. Yardımlaşma yerini, birlikte eğlenmeye bırakmıştır. Hayat özeldir. Özel hayatları her şeyin üstündedir. Bunlar kendilerinin esiridirler. Bu katmanlaşmada ilkinden sonuncusuna kadar giden bir fay hattı göze çarpar. Bu, gençliktir. Tüm hayatın en gerçek, en yoğun kaygısını onlar taşırlar. Devrim, onların işidir. İsyan onların işidir. Sevgi, aşk onların işidir. Serdengeçtilik onların işidir. Özgecidirler, içtendirler. Hayat onlar için çok ciddi bir şeydir. Her şeyi tertemiz isterler, tertemiz tutmak isterler. Onlar, bilmeseler, istemseler de kamutanrıcıdırlar. Meydanları onlar doldururlar. Savaş meydanlarını da... Hiç bir şeyin, hiç bir kimsenin esiri değildirler. Varlıklı oldukları için değil, ölümü göze aldıkları için bu böyledir. Cepheden gelen mektuplarda, darağacından gelen mektuplarda bu tüm bunları yanılgısız duyumsarsınız. Onlar ama bugün pek çok şey biliyorlar. Zevkleri ve düşünceleri daha ince. Daha özgür ve sorumlu olabiliyorlar. Bu yeni gençlik, ülkemizin kokuşmuş neyi varsa, yerle bir edecek yeni fay hattıdır. Gezi’ de bunu çok iyi gördük. Şehirde hayat işte böyledir. Bu insanlar önünüzden, arkanızdan, sağınızdan, solunuzdan sürekli geçip giderler. Siz de bunlardan birisinizdir oysa. Makarna, kömür diye karaladığımız görüntü budur. Cemaat diye aşağıladığımız gerçeklik budur. Ancak bu tablo da bir umut ışığı görüyorsanız, bu ışık yakınlarda tanıştığımız gençliktir. Şimdi devrim vakti... Bu gençlerle, Atatürk’ün gençleriyle, kıdemli gençlerle yolları, meydanları yeniden doldurma vakti. Ankara’ya yürüme vakti, köylerden kentlerden gelerek bir “Kurtuluş Kongresi”ne katılma vakti... Geç olmadan. Siz de bu gençlerden biri olmalısınız! Çin Ay’a ilk keşif aracını gönderdi Çang’ı3 mekiği, yerel saatle 01.30’da Zicheng’den fırlatıldı. Çin devlet televizyonu, mekiği taşıyan Uzun Yürüyüş3B roketinin fırlatılış anının görüntülerini yayınladı. Çin’in “Yeşim Tavşanı” Yütu’nun Ay yüzeyine indikten sonra 90 gün boyunca beş kilometrekarelik alanda jeolojik yapı, yüzey materyalleri ve doğal kaynaklar gibi bilimsel incelemelerde bulunması bekleniyor. Programda bir aksama olmaması halinde Yütu’nun Aralık ortasında Ay yüzeyine inmesi öngörülüyor. Çin’in ilk Ay aracı olan Yütu 140 kilogram ağırlığında, iki kanatlı ve altı tekerlekli olarak tasarlandı. Çang’ı3 mekiğini ve Yütu’yu taşıyan roketlerin Çin yapımı geliştirilmiş Uzun Yürüyüş3B tipi taşıyıcı roketler olduğu ifade edilirken, roketlerin 3 metre çapında ve 56.4 metre yüksekliğinde olduğu kaydedildi. Roketlerin Çin’in uzay programında başından beri kullandığı Uzun Yürüyüş modellerinin en güçlü versiyonu olduğu ve 3B tipi roketlerle şu ana kadar 25 fırlatma işletmenin gerçekleştirildiği belirtildi. Ay yüzeyine son olarak ABD ve Sovyetler Birliği döneminde iniş gerçekleşmişti. 1976’dan bu yana aya keşif için başka bir araç gönderilmezken, Yütu’nun yüzeyde yaptığı incelemeleri doğrudan dünyaya ileteceği bildirildi. CBT 139419 / 6 Aralık 2013
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear