05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner cetiner.m@ superonline.com Sağlık Aşırı şişmanlık ya da tıbbi tanımıyla obezite yüzyılımızın en önemli sağlık sorunlarından biri. Yüksek Topuklu Ayakkabı Giymek Topuklu giymek kadınları daha ince, boyları ve bacakları uzun göstermesine rağmen, vücutta bazı biyomekanik değişikliklere sebep olarak ayak bileği burkulması, çekiç parmak deformitesi, ağrı ve nasır gibi geniş bir yelpazede problemlere yol açabilmektedir. Aşırı Şişmanlık ve Kanser: Son çalışmalar, obezite ile kanser ilişkisini daha net ortaya koymaya başladı. Bu çalışmalar; yutak, pankreas, kalın bağırsak, rektum, meme, rahim, böbrek ve tiroid kanseri sıklığının aşırı şişmanlarda daha yüksek olduğunu gösteriyor. ABD’de toplum verilerine dayanan SEER rakamları, 2007’de 34.000 erkek, 50.500 kadında görülen kanserlerin aşırı şişmanlık ile ilişkili olduğunu gösterdi. Bu kanserler arasında yutak ve endometrium (rahim) kanseri daha ön planda görüldü. Bu veriler, obezite sıklığının günümüzdeki hızıyla artması durumunda 2030’da obezite nedeniyle kanser olanların sayısının yılda 500.000’e ulaşacağını gösteriyor. Peki, aşırı şişmanlarda neden kanser sıklığı artıyor? Bu sorunun birden çok yanıtı var. Bu yanıtlardan ilki yağ dokusundaki östrojen içeriği ile ilişkili. Yağ dokusu normalde östrojen içeriyor ve doğal olarak bu doku arttıkça kadınlık hormonu olan östrojenin miktarı da yükseliyor. Östrojen hormonu, özellikle rahim ve meme kanseri gelişiminde bir risk faktörü. Dolayısıyla aşırı şişmanlarda artmış olan östrojen miktarı bu kanser türlerinin gelişimini kolaylaştırıyor. Sorunun ikinci yanıtı ise, insülin ile ilgili. “Obezlerde insülin direnci”, tıbbın üzerinde yıllardır çalıştığı bir konu. Aşırı şişmanlarda bu direnç nedeniyle insülin hormonunun aşırı salınması, yani “hiperinsülinizm” ortaya çıkıyor. İnsülin de tıpkı östrojen gibi, tümör hücrelerinin çoğalmasını sağlıyor. Aşırı şişmanlarda kanser gelişiminin üçüncü nedeni, yağ dokuda bulunan ve “adipokin” maddelerinin dağılım farklılıkları. Aşırı şişmanların yağ dokusunda artmış miktarda bulunan ve “leptin” ismi verilen bir adipokin, hücre büyümesini uyarıcı etki gösteriyor. Buna karşılık zayıf kimselerin yağ dokusu “adiponektin” isimli başka bir adipokin içeriyor. Bu adipokin ise leptinin tersine hücre çoğalmasını kontrol ediyor ve anormal hücre artışına izin vermiyor. Aşırı şişmanlık ve kanser ilişkisinde dördüncü bir neden de yangı veya iltihabi olay olarak Türkçe’leştirebileceğim inflamasyon etkisi. İnflamasyon, kanser gelişiminin en önemli nedenlerinden biri. Bir çok virus, tıpkı hepatit ve karaciğer kanseri ilişkisinde olduğu gibi, bu nedenle kanser gelişimine neden oluyor. Çalışmalar, obezitenin bir çeşit inflamatuar hastalık olduğunu gösteriyor. Aşırı şişmanlarda oluşan düşük dereceli bu inflamasyon, kanser gelişimini kolaylaştırabiliyor. Meme kanseri ve aşırı şişmanlık ilişkisi en çok çalışılan konulardan birisi. Östrojen reseptörü pozitif olan aşırı şişman kadınlarda özellikle menapoz sonrası meme kanseri riski artıyor. Çünkü menapozda yumurtalıkların (over) hormon üretimi duruyor ve hormon üreten doku olarak geriye sadece yağ dokusu kalıyor. Aşırı şişmanlarda bu üretimin yüksek olması kanser oluşumunu kolaylaştırıyor. Kalın bağırsak ve rektum kanseri de aşırı şişmanlarda sık görülüyor. Burada risk daha çok erkekler için söz konusu. Özellikle gövdesel şişmanlığı olan, yani bel çevresinde yağ dokusu belirgin olan erkekler daha çok risk altında. Bağırsak sistemi kanserlerinin obezlerde sık olmasının insülin direnci ve insülin artışı ile ilişkili olduğu düşünülüyor. Nitekim gövdesel şişmalarda insülin direncinin daha yüksek olduğu biliniyor. Bu liste; ilişki net olmasa da böbrek, yutak, prostat, tiroid, safra kesesi kanserleri, lösemi ve lenfoma diye uzayıp gidiyor. Yani aşırı şişmanlık kanser riski konusunda da başa bela gibi görünüyor. İlişki Netleşiyor... Y Doç. Dr. Onur Tetik, VKV Amerikan Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü üksek topuklu ayakkabılar, ayakkabının topuk bölgesinin ön ayak kısmından daha yüksekte olduğu ayakkabılardır. Günümüzde günlük hayatta hem erkekler, hem de kadınlar değişik yükseklikte topuklu ayakkabı giymektedir. Birçok kişi estetik amaçlı olarak yani fiziksel görünümlerini iyi göstermek için yüksek topuklu ayakkabıyı seçmektedir. Şarkıcılar ve dans eden sanatçılar gösteriler ve şovlar sırasında dev gibi diyebileceğimiz ayakkabılar giymektedir. Bunların arasında şovlarda 25 cm yüksekliğe kadar topuklu ayakkabı giyenler bile vardır. Buna karşılık, yüksek topuklu ayakkabılar bazı problemlere sebep olabilir. Yapılan bir araştırmada, ekonomik kriz dönemlerinde, örneğin 1930 ve 1970’lerde Amerika’da, topuk yüksekliğinin arttığı görülüyor. Bunun psikolojik olarak kriz etkisinden bir kaçış yolu olabileceği düşünülmüş. Topuklu giymek kadınları daha ince, boyları ve bacakları uzun göstermesine rağmen, vücutta bazı biyomekanik değişikliklere sebep olarak ayak bileği burkulması, çekiç parmak deformitesi, ağrı ve nasır gibi geniş bir yelpazede problemlere yol açabilmekte. Modaya uymak veya güzel görünmek demek, daima yüksek topuklu ayakkabı giyilmesi gerektiği anlamına gelmez. Ama doktorlar kadınların, acı verse de, bazı problemlere yol açsa da yüksek topuklu ayakkabılar giyeceğini bilir. Kadınlar ayaklarını korumak için bazı yöntemler uygular ve bazı şeylere dikkat ederlerse şikâyetleri veya problemleri azaltabilirler. Yüksek topuklu ayakkabı giymenin ayakkabının fiyatından daha fazla şeylere mal olabileceği unutulmamalıdır. nın, ağrıları ve problemleri azaltacağı söylenmektedir. Topuklu ayakkabılar güzel ve çekici görünebilirler ama moda olan acı çekmeyi gerektirmez. Ömür boyu üzerinde durduğumuz ayaklarımızı çok sıkıntıya sokmamamız gerekir. Ayak problemlerini çözmek veya tedavi etmek zordur, bu nedenle problemlerin ortaya çıkmadan önlenmesi daha önemlidir. Kore’de yapılan bir çalışmada yüksek topuklu ayakkabı giyenlerde diz çevresi kasların yürüme sırasındaki dengesinin değiştiği gösterilmiştir. Yüksek topuklu ayakkabıyla zorlu yürüyüşler veya hareketler yapmak ayak bileği çevresi bağlarının da zedelenmesine sebep verir. Topuk yükseldiği için vücudun yükü orta ve ön ayak kısmına geçer. Yürüme sırasında ayak bileğinin aşağı bükülmesi (plantar fleksiyon) belirgin şekilde arttığı için ayak bilek fonksiyonları bozulabilir. Bu bozukluklar sonucu vücudun metabolik olarak enerji harcaması artıp, hızlı bir şekilde kas yorgunluğu ortaya çıkabilir. Yürürken adım mesafesi kısalır, ayak üzerinde kalma süresi uzar, belin öne bükülme(fleksiyon) açısı azalır, postür ve yürüme bozulur ve erken yorulma ortaya çıkar. Bu yorgunluğa ve değişikliklere bağlı olarak da ayak bilek burkulmaları ve düşmelerin sıklığı artar, belin eğilme açısı azaldığı için vücut arkaya doğru eğilir, sırt kaslarında aşırı yüklenmeye sebep olur ve ağrı yapar. Ayakkabı seçiminde çok geniş bir yelpaze vardır. Yüksek topuklu ayakkabı giymek her zaman hoş olmayabilir. Bu nedenle ayakkabı seçiminde ister düz olsun, ister topuklu olsun, ayakkabının dengesine dikkat edilmelidir. Buna karşılık, bir ayakkabının mekanik olarak dengeli ve rahat olması kadınlar için tercih edileceği anlamına gelmez. Hatta rahatsız olsa bile kendisini iyi ve güvenli hissettiren ayakkabılar tercih edilebilir. Ayakkabı alırken, ayak içindeyken acı veren ve “bugün bir an önce bitse” dedirten ayakkabılar almamaya dikkat edilmelidir. En iyi ayakkabı yumuşak, ön kısmı geniş ve az topuklu olanıdır. Günümüzde üretilen ayakkabıların ön kısmı dar olduğu için parmaklarla ilgili problemler giderek artmaktadır. Son yıllarda yüksek topuklu ayakkabı ile yürüme kursları bile açılmıştır. Ağırlığı önden daha arka kısma verip, bacak arkası (hamstring) kasların daha çok kullanılması YÜRÜMEDEKİ DEĞİŞİKLİKLER HANGİ AYAKKABI? • Nasır, • Ayak ağrısı, • Büller, • Çekiç parmak deformitesi, • Bunyon, • Sinir sıkışmaları, • Tarak kemiği ağrıları, • Ayak bileği burkulmaları, • Kırıklar, • Aşil tendon kısalıkları, • Dizde kireçlenme, • Başparmağın altındaki sesamoid denen küçük kemikçiklerde ödem veya kırıklar olabilmektedir. Yapılan bir çalışmada ayak problemleri ile yüksek topuklu ayakkabı giyme arasında bir ilişki olduğu bulunmuştur. Genç yaşta yüksek topuklu giyen 1900 kişinin %29’unda, ileri yaşta ayak problemlerini daha çok yaşadığı gösterilmiştir. Kadınlar genellikle “rahat ayakkabılar giyme” tavsiyelerini göz ardı ederler. Bu durumda, sıklıkla topuklu ve sıkı ayakkabı giyenlerin gün içinde ara ara ayakkabılarını çıkartmaları ve yüksek topuklu ayakkabıları, gerektiği süre boyunca ya da geceleri giymeleri önerilir. Genellikle ayağın rahatlığı için 5 cm.’den yüksek olmayan ayakkabılar tavsiye edilir. Yüksek topuklu ayakkabı giyildiğinde sadece ayak değil, diz ve bel ile ilgili problemlerin de artacağı bilinmelidir. Yüksek topuklu ayakkabıların istenmeyen etkilerini azaltmak ve doğru ayakkabı seçimi için dikkat edilmesi gereken şeyler: • Topuk yüksekliği arttıkça ön ayağa ve parmaklara binen yük artar. • Topuk sivriliği arttıkça ayakkabı daha dengesiz hale gelir ve ayak bileği burkulma olasılığı artar. Daha kısa ve geniş tabanlı topuk daha güvenlidir. • İnce ve yüksek topuklu ayakkabı ile engebeli yüzeylerde yürünmemelidir. • Yüksek topuklu ayakkabı ayağa tam olmalıdır. Ucuz olduğu ya da mağazada giyildiğinde iyi gibi olan büyük veya küçük ayakkabı alınmamalıdır. Alınan ayakkabı dışarıda giyilmeden önce evde bir süre denenmelidir. • Eğer yüksek topuklu ayakkabı günlük giyiliyorsa aynı çift devamlı giyilmemeli, topuk yüksekliği farklı veya farklı değilse aynı yükseklikte değişik çiftler değiştirerek giyilmelidir. • Zaman zaman ayak tabanı ve aşil tendonunu germe hareketleri yapılmalıdır. Sonuç olarak, yüksek topuk günümüzde çok tercih edilmesine rağmen bazı noktalara dikkat edilmediği takdirde günlük hayatı etkileyebilecek problemlere sebep olmaktadır. YÜKSEK TOPUKLU AYAKKABILARIN SEBEP OLDUĞU PROBLEMLER: CBT 1394 17 / 6 Aralık 2013
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear