29 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

ZÜMRÜTTEN AKiSLER hemen kuşu yakalıyordu. Dinets bunun üzerinde Louisiana eyaletinin dört farklı bölglesindeki Amerikan aligatorlarını (Alligator mississippiensis) incelemiş. Araştırmacı bu bölgedeki sürüngenlerin de aynı davranışlara sahip olduğunu görmüş. Ayrıntılı gözlemler sonucunda balıkçıl sürülerinin bulunduğu yerdeki timsahların ağızlarında daha fazla dal taşıdıkları fark edilmiş. A. M. Celal Şengör Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan Bey, Trakya gezisinde “öğrenci affı“ denilen rezaletin tekrarını isteyen bir Hanımefendi‘ye cevaben, bunun olmayacağını, üniversiteyi altı, bilemedin yedi senede bitiremeyenin üniversiteden tard edileceğini söyledi. Bu sözlerinde samimî olduğunu ve sözlerinin gereğini yapacağını ümid ederim. Bu şekilde üniversitenin kanayan bir yarasını tedavi etmiş ve Türkiye Cumhuriyeti eğitim politikasında dev bir olumlu adım atmış olacaktır. Ancak, Sayın Başbakanım, söylediğiniz çok yerinde, ama yeterli bir tedbir değil. Üniversitede kurulması gereken en önemli sistemlerden biri baraj sistemidir. Bu sistem bir zamanlar, yani İTÜ gerçekten İTÜ iken, vardı ve olumlu etkilerini o zamanın tüm mezunları anlatır durur. Eski İTÜ‘lülerin aldıkları muhteşem eğitim ve yaşamdaki başarıları da bunu zaten göstermektedir. Gelin, tüm üniversitelerimizde eski İTÜ sistemine dönelim. Tüm üniversitelerimizi zaman içinde birer eski İTÜ yapalım. Eskiden İTÜ‘ye girdiğinizde bilirdiniz ki, iki yılın sonunda tüm derslerden imtihana gireceksiniz ve bunların tek bir tanesinden bile kalsanız iki seneniz yanacak ve başa döneceksiniz. İkinci denemenizde de, YANİ İKİ SENE SONRA aynı şey başınıza gelirse İTÜ‘yü terk etmek zorundaydınız. Yok efendim dört seneniz yanmış, şimdi ne yapacakmışsınız... Bunlar İTÜ‘yü değil, sizi ilgilendiren sorunlardı ve İTÜ sizi defterden silip unuturdu. Ülkemizde iyi bilinen o muhteşem başarısının sırrı da bu acımasız uygulamasıydı. Bu uygulama kalkınca İTÜ de diğer üniversitelerin kalitesizlik kervanına katıldı. Şimdi üniversiteler o hale geldi ki, artık atılmak imkânsızdır. Doktoranızı sonsuza kadar uzatır, hatta bu iş için devletten de ömür boyu maaş alabilirsiniz. ODTÜ yıllar önce bu akıldışı uygulamanın önüne bir set çekti, 6 senede doktorasını bitiremeyenin elinden en azından kadrosunu almayı ilke haline getirdi. İTÜ‘nün şimdiki rektörü, sevgili arkadaşım Sayın Prof. Dr. Mehmet Karaca, çok gecikmiş bir karar alarak İTÜ‘ye de aynı sistemi getirdi (bu yüzden de, malum başına gelmeyen kalmadı). Üniversite giriş imtihanlarından ve dershanelerden kurtulmak mı istiyoruz ? (EVET!!!). Yapılacak iş basittir: Öncelikle üniversite imtihanı kaldırılır ve her lise mezununa üniversitenin kapıları açılır. Ama bir yılın sonunda sıkı bir baraj konur ve o barajda takılan bir daha üniversite hayali göremez. Bu katı ve acımasız bir sistem midir? Evet öyledir, birçok öğrenci ve ebeveyni kızdıracaktır, ama ne yazık ki üniversite işi ciddî bir iştir. Eskiden İngiltere‘de (en azından doğa bilimlerinde) üç yıllık ve sıfır imtihanla geçen sürenin sonunda tek bir imtihan yapılır ve üç sene içinde bütün okunanlardan öğrenci sorumlu tutulurdu. Geçen geçer, geçemeyen üniversiteden bir daha dönmemek üzere atılırdı. Bu sistemin müthiş başarısı, İngiltere‘nin hemen her daldaki uluslararası başarısında görülür. Bu sistem kaldırıldıktan sonra İngiltere‘de eğitim ve ülkenin başarısı gerilemeye başlamıştır. Böyle sistemlerin bir faydası da, bu kadar sıkı bir disiplini kaldıramayacağını düşünen öğrencinin daha başından cesaretini kırarak, onu çok ihtiyacımız olan ara mesleklere, meslek okullarına vs. yönlendirmesidir. Türkiye‘de bugün üniversite denen, ama aslında üniversite olmayan pek çok eğitim kurumunun adından üniversite ibaresi kaldırılarak bunlar yüksek meslek okullarına dönüştürülebilir (tabiî, eğer ülkenin kalitesinin artması hedefleniyorsa, imam mekteplerine değil!). Bu şekilde Türkiye‘deki sözde üniversite sayısı bugünkünün üçte birine (belki daha da azına) düşürülerek bunlar arasından biriki tanesinin uluslararası gerçek mükemmeliyet merkezleri olmaları o zaman sağlanabilir. Belki zaman içinde bu üçte bir içinden gerçek üniversiteler çıkabilir. Yüksek eğitimde bugün en önemli sorun aşırı öğrenci sayısı ve bunların kalitesizliği ise, ikinci sorun da üniversite öğretmeni kalitesizliğidir. Türkiye‘deki profesör ve doçentlerin en az yüzde sekseninin elinden bu unvanlar gönül rahatlığı ile alınabilir (bu anayasaya nasıl uydurulabilir, hukukçuları ilgilendirir; ama günümüzdeki yükseköğretim durumu bunun mutlaka yapılmasını gerektiriyor). Bu kişilerin bir kısmı liselerde öğretmen olarak kullanılabilirler (geri kalanı onu bile yapamazlar). Bunu, Sayın Başbakanım, başında bulunduğunuz AKP hükumeti yapabilir mi? Hiç sanmam. Ya CHP? O da yapamaz. Ama eğitim adam edilmek isteniyorsa, yapılması gereken budur. Türkiye‘nin geleceği buna bağlıdır. üzerinde uzun süredir çalışılıyor. Fakat şimdiye kadar üretilen haplar ya hormonlar ya da libido üzerinde etkili oluyordu. Avustralyalı bilim insanları şimdi erkeğe doğum kontrol hapında önemli bir adım attı. Monash Üniversitesi bilim insanları, farelerde, sperma naklinden sorumlu iki proteini devre dışı bıraktıklarını anlatıyor (Proceedings of the National Academy of Science). Sertleşme sırasında spermanın taşınmasından sorumlu kas hücrelerindeki proteinleri genetik değişimden geçirerek, erkeğin üreme yetisini durdurduk diyor Sabation Ventura. Hormonsal olmayan bu yöntemle üstelik ne spermanın uzun vadeli canlılığı ne de cinsel veya genel sağlık etkileniyor. Sperma yine aynı yerde ama kas, nakil için gerekli kimyasal uyarıyı almıyor. İngiltere’deki Leicester Üniversitesi araştırmacılarıyla da çalışan Ventura, bundan sonra bu kimyasal süreci kopyalayıp, insanda da kullanılabilir hale getirmek istiyor ve tahminine göre erkeğe doğum kontrol hapı on yıl içinde hazır olacak. Tayyip Bey’in Doğru Bir Sözü Hubble, ötegezegenlerde su buldu Sürüngenlerin pek de akıllı hayvanlar olmadıkları düşünülür. Tennessee Üniversitesi bilim insanlarının timsahlar ve aligatorlarla ilgili gözlemleri bu yüzden çok ilginç. Sürüngenlerde ilk kez alet kullanımı gözlemlendi Timsahlar su kuşlarını avlarken dalları ve diğer bitki parçalarını ustaca kullanıyor. Gözlem ilk kez sürüngenler arasındaki alet kullanımını göstermesi açısında önemli. Bataklık ekoloğu Vladimir Dinets, 2007 yılında Hindistan’daki bir hayvanat bahçesinde yaşayan bataklık timsahlarının (Crocodylus palustris) garip davranışlarını şaşkınlıkla izlemişti. Hayvanlar suyun üzerindeki balıkçıl kuşları için pusuya yatmışlardı. Şöyle: Timsahların ağızlarında balıkçılların o mevsimde yuva yapmak için topladıkları küçük dallar bulunuyordu. Balıkçıl bu dallardan birini almaya kalkınca timsah Nilgün Özbaşaran Dede [email protected] CBT 13967 / 20 Aralık 2013 İki astronomi ekibi “Hubble” uzay teleskopunun yardımıyla beş ötegezegenin atmosferinde suyun izlerini buldu. Uzaktaki gezegenlerin gaz kılıflarında aslında daha önceleri de su tespit edilmişti. Fakat son bulgu, birkaç dünyanın atmosferik profilleriyle ilgili ölçümlerinin karşılaştırılabiliyor olması açısından ilgi çekici. WASP17b, HD209458b, WASP12b, WASP19b ve XO1 olarak isimlendirilen ötegezegenler, Güneş’in çok yakınındaki yıldızların etrafında dönüyorlar. Su izleri tüm gezegenlerde farklı, ama en belirgin olanları WASP17b ve HD209458b gezegenlerinde bulunuyor. Birkaç ötegezegende suyun izlerini gördüğümüzden eminiz diyor NASA’ya bağlı Goddard Uzay Uçuşları Merkezi’nden Avi Mandell. “Veriler ilk kez farklı ötegezegenlerin gaz kılıflarındaki su miktarını karşılaştırma olanağını sunuyor bize”. Gözlemler, Maryland Üniversitesi’nde L. Drake Deming ile çalışan araştırmacılarının ötegezegen atmosferleri araştırması çerçevesinde gerçekleştirilmiş. Demings ve Mandell’in ekibi analizler için Hubble uzay teleskopunun Geniş Açılı Kamerası 3’ten yararlanmışlar. Söz konusu beş ötegezegen “kızgın Jüpiter” olarak, yani merkezi yıldızlarının etrafında, çok yakındaki bir yörüngede çevreleyen dev gaz gezegenleri olarak tanımlanıyor. Diğer Hubble gözlemleriyle alınan sonuçların karşılaştırılması, atmosferlerinde iyice azalan ya da tamamen yok olmuş suyun izlerini taşıyan çok sayıda dünyaların bulunduğunu gösteriyor, diye açıklıyor Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden Heather Knutson. “Bu da kızgın Jüpiter’lerde, atmosferlerin genelde bulutlu veya puslu olduğunu akla getiriyor.”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear