26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Evrimin merak edilen 10 sorusuna 10 yanıt2 Bu hafta 4 temel soru ve yanıtla konuyu tamamlıyoruz Atalarımız insanlık tarihi boyunca destansı göçlere imza attılar. Homo erectus, ilk göçü Afrika’dan doğu Asya’ya doğru 1.8 milyon yıl önce gerçekleştirdi. Bir milyon yıl sonra Neanderthallerin öncüleri, Avrupa’ya yöneldiler. Yaklaşık 125.000 yıl önce Homo sapiens, Ortadoğu’ya erken bir evrede baskın düzenledi. Bu popülasyonlardan hiçbiri günümüze kadar gelmeyi başaramadı. Fakat yaklaşık 65.000 yıl önce bir grup modern insan Afrika’yı terk ederek dünyayı fethetti. Bu çelimsiz ve tüysüz insansının nasıl olup da bu başarıyı gösterdiğini anlamaya çalışan bilim insanları, bu göçün herhangi bir tür için bile çok büyük bir başarı sayılacağına inanıyor. Peki bunları bu kadar uzağa gitmeye ve yayılmaya iten şey neydi? Bu göç büyük bir sıkışıklıktan kaynaklanmış olabilir. İnsanların kökeni dört mitokondriyel soyun birine (L0, L1, L2, L3) aittir. Bunlar dört ata anaya tekabül eder; yalnızca L3 Afrika’nın dışındandır. Auckland Üniversitesi’nden Quentin Atkinson ve ekibi, bu soyun 10.000 yıllarda çok büyük bir popülasyon patlaması gerçekleştirdiğini keşfetti. Bu da büyük bir göçe yol açtı (Proceedings of the Royal Society B, vol 276, p 367). Dolayısıyla Afrika Boynuzu’nun aşırı kalabalıklaşması, bir grubun Kızıldeniz’i aşmasına ve Asya’nın güney sahillerine yerleşmesine yol açtı. Bu açıklama tek başına nüfusun niçin bu kadar arttığını açıklamaya yetmiyor. Atkinson yaklaşık 100.000 yıl boyunca Afrika’da iklimin kuraklık ve taşkınlar arasında gidip geldiğini, ancak 70.000 yıl önce dengelenmiş olduğuna dikkat çekiyor. Belki de çevresel istikrarsızlık ilk insanın daha yaratıcı olmasına yol açmış, şartlar düzelince de sahip olduğu uyum yeteneği sayesinde nüfusu artmıştır. Cambridge Üniversitesi’nden Paul Mellars ise nüfus artışını teknolojik, ekonomik, sosyal, bilişsel davranışların giderek daha karmaşık bir hal almasına bağlıyor (Proceedings of the National Academy of Sciences, vol 103, p 9381). Bu dönemde, daha gelişmiş aletlerin üretimi, yiyecek kaynaklarının daha verimli bir şekilde değerlendirilmesi, artistik ifade ve sembolik süslemeler gibi yenilikler, büyük ivme kazanmıştı. Reading Üniversitesi’nden Mark Pagel, “Bu kültürel gelişmeler, göçlerde çok kritik bir rol oynamış olabilir. Göç ettiğimiz yerlere bu değişiklikleri de götürmüş olmalıyız. Bu esneklik, göçleri bir adım daha ileriye taşımış, bir bölgede sıkışıklık olduğu zaman insanlar rekabetten kaçmak için yeni bölgelere göçmeyi tercih etmişlerdir” diyor. Londra Doğa Tarihi Müzesi’nden Chris Stringer ise bazı göçlerin tesadüflere bağlı olarak bu kadar uzağa taşınmış olabileceğine dikkat çekiyor. Örneğin Güneydoğu Asya adaları arasında seyahat eden insanlar sert doğa koşulları nedeniyle Avustralya kıtasına ulaşmış olabilirler. Genetik mutasyonlar da insanları daha maceracı kılmış olabilir. Örneğin yenilik arama geni olarak bilinen DRD47R, Afrika’nın en uzağına en hızlı şekilde ulaşan popülasyonlarda daha yaygın olarak bulunuyor (American Journal of Physical Antrology. Vol 145, p 382). NİÇİN VE NASIL KÜRESELLEŞTİK? Modern insanın DNA’sının eski insansıların DNA’sı ile karşılaştırılması sonucunda, Afrika kökenli olmayan herkesin genomunun %1 ile %4’ünü Neanderthaller ile paylaştığı ortaya çıktı (Science, vol 328, p 710). Melanezyalılar ise genomlarının %7’sini Denisovanlar ile paylaşıyordu (Nature, vol 468, p 1053). Santa Cruz’daki Kaliforniya Üniversitesi’nden Richard Green, bu çalışmaların sonunda insanların kesin olarak diğer popülasyonlarla eşleşmiş olduklarına dikkat çekiyor. Ancak modern insan, kuzenleri ile nadiren eşleşmiştir; büyük bir olasılıkla bu eşleşme her bir tür için tek bir zaman ve tek bir yer ile sınırlı kalmıştır. Neanderhaller söz konusu olduğunda eşleşme yaklaşık 50.000 yıl önce Ortadoğu’da meydana gelmiş olabilir. Ancak bazı bilim insanları bu görüşe kuşkuyla yaklaşıyor. Mellars kuşkularını şöyle dile getiriyor: “Son 45.000 yıl boyunca insanlar Avrupa’nın bir ucundan diğerine göç ederken her köşe başında bir Neanderthalle karşılaşmış olmalılar. Ancak burada türler arası eşleşme olmamış. Bunun nedeni ne olabilir?” Green bu duruma sayısal bir açıklama getiriyor: “İnsanlar sayısal olarak Neanderthallerden daha fazla olduğu için Avrupa’da eşleşme olduğunu belirten sinyaller çok zayıflamış veya modern insanın genomunun baskınlığı karşısında yok olmuştur.” İnsan genomunda Neanderthal DNA’sının bulunmasına bir diğer alternatif açıklama da şöyle: Her biri farklı bir genetik yapıya sahip olan Afrika’daki eski insansı popülasyonların birbirlerinden ayrı düştüğünü farz edin. Bu gruplardan biri, Afrika dışında yaşayan insansıların tümünü oluştururken, diğer popülasyonlar Afrika’da yaşayanların atası olsun. Daha sonra türler arası eşleşme olmadan Afrika dışında yaşayanlar ve Neanderthaller, Afrika popülasyonlarında bulunmayan bazı DNA’ları kendi aralarında paylaşırlar. Bu olasılığı ortaya atan Green ve arkadaşları, bugün bulunan Neanderthal geninin dağılımını böyle açıklıyor. Türler arası eşleşmenin olduğunu kabul etsek bile –ki pek çok insan böyle düşünüyor bu bizi melez haline getirir mi? İngiltere’deki Huddersfield Üniversitesi’nden Martin Richards, tür kavramının çok bulanık olduğunu ve türleri keskin bir hat ile birbirinden ayırmanın çok zor olduğunu söylüyor. Tür tanımlarından biri şöyle: Diğer türlerle çiftleşmeyen, bu şekilde yaşama şansı olan yavrular üretemeyen gruplar bir tür oluşturur. Dolayısıyla genetik analizler Neanderthaller ve Denizovanların insanlardan farklı bir tür olup olmadığını net bir yanıt veremiyor. Neanderthaller bazen Homo sapiens’lerin bir alt türü olarak değerlendiriliyor. BAZILARIMIZ MELEZ Mİ? yapma ve işbirliği gibi beceriler kazanmaları için geriye yeterli miktarda gri madde kalmamış olabilir (Biology Letters, vol 8, p 90). Ne var ki Neanderthallerin yok olmasında insanların suçu konusunda da netlik yok. Neanderthallerin yaşam alanlarının incelenmesinin sonucunda, modern insanlarla temas halinde olduklarına ilişkin bir bulgu ele geçmedi. Toronto Üniversitesi’nden Clive Finlayson, Neanderthallerin yok oluşuna ve insanın yükselmesine iklim değişikliğinin neden olduğunu ileri sürüyor (The Humans Who Went Extinct, Oxford Üniversity Press, 2009). 100.000 yıl önce son buzul devrinin başlamasıyla birlikte, iklimde düzensiz dalgalanmalar baş gösterdi. Kuzey Avrupa’nın bitki örtüsü öldü, geriye çorak topraklar kaldı. Bu arada Homo sapiens’ler, uzaktaki hedefleri vurabilen silahlar geliştirirken, Neanderthaller yalnızca kısa mesafelerde avlanabilecek bir teknolojiye sahiplerdi. Bunlar çalıların ardına gizlenip, avlarına hissettirmeden yaklaşabiliyordu. Ancak bitki örtüsünün ortadan kalkmasıyla avlanma şansları ortadan kalktı. Bunun üzerine Neantderthaller iklimin daha istikrarlı olduğu bölgelere göç ettiler. Ancak burada da kuraklık ve hastalıklar türün sonunu getirdi. Londra Doğa Tarihi Müzesi’nden Chris Stringer, bu iddiaya katılmakla birlikte iklimin tek etmen olduğunu kabul etmiyor. Stringer’a göre Neanderthallerin sonunu getiren iki etmen modern insanlarla rekabet ve ikliminin başlattığı olumsuzluklardır. BUGÜN BAŞKA İNSANSILAR HÂLÂ YAŞIYOR OLABİLİR Mİ? Bigfoot, Yeti ve Yowie olarak bilinen insana benzer yaratıklara ait söylenceler, başka yaratıkların da ortalıklarda dolaşıyor olabileceği olasılığını hep sıcak tutuyor. Ancak çoğunluğa göre bunun olması mümkün değil. Son olarak Alabama Üniversitesi’nden Jeff Lozier, Bigfoot denilen yaratığın dolaşmış olabileceği bölgeleri araştırdı. Sonuçta bu izlerin siyah bir ayının ayak izleri olduğu ortaya çıktı (Journal of Biogeography, vol 36, p 1623). Ne var ki birkaç bilim adamı günümüzde Homo sapiens’lerin yalnız olmadığı konusunda ısrarlılar. Idaho Eyalet Üniversitesi’nden Jeffrey Meldrum, insanlık tarihi boyunca diğer insansı türlerin atalarımızla birlikte yaşamış olduğuna işaretle, 9 yıl önce bulunan Homo floresiensis’in (hobbit olarak biliniyor) 18.000 yıl önce Endonezya’nın Flores adasında yaşamış olduğu örneğini veriyor. İki yıl önce Sibirya’da yapılan genetik araştırmadan bir diğer şaşırtıcı sonuç daha elde edilmişti. Bu çalışmada daha önce bilinmeyen Denisovans isimli türün 40.000 yıl önce yaşamış olduğu ortaya çıktı. Meldrum, Himalaya veya Kafkasya gibi zor erişilen bölgelerde küçük gruplar halinde uzak kuzenlerimizin yaşamış olma olasılığının yüksek olduğunu söylüyor. Türkçesi: Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist, 24 Mart 2012 CBT 1308/14 13 Nisan 2012 100.000 yıl önce bir grup Neanderthal, Cebelitarık’ın dağlık bölgesindeki büyük mağaraları barınak olarak kullanmışlar. O dönemde Neanderthaller Avrupa ve Asya’ya yayılmaya başlamışlar. Ancak bin yıl biterken nüfus küçülmüş, geride yalnızca Cebelitarık bölgesindekiler kalmış. 24.000 yıl önce tümü ortadan kaybolmuş. Neanderthallerin yok olma senaryolarının hemen hemen çoğu, suçlunun Homo sapienler olduğunu söyler. Atalarımız Avrupa ve Asya’ya dağılırken, Neanderthallere baş edemeyecekleri hastalıkları da bulaştırmış olabilirler. Bir diğer alternatif de yiyecek ve toprak kapma mücadelesinde, insanlar Neanderthallerden daha becerikli ve akıllı çıkmış olabilir. Bunların beyinleri bizimkiler kadar büyük olmasına karşın, son araştırmalar beyinlerinin daha büyük bir kısmının görme duyusuna tahsis edildiğini, dolayısıyla bunların karanlıkta daha iyi gördüklerini öngörüyor. Bunun sonucunda alet NEANDERTHALLERİ ORTADAN KALDIRDIK MI?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear