26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu ([email protected]) Tarihten kuvvet almak 1932’de toplanan Birinci Türk Tarih Kongresi’nin temel amacı, tarihten kuvvet almak ve bu kuvvetin de desteğiyle modern bir ulus olarak insanlığın gelişimine hizmet etmekti. Osman Bahadır [email protected] Günlerdir konuşulan çakı meselesinde o çakıyı atana odaklanan yok! Yaptığının adam öldürmeye teşebbüs etmek bile olabileceğini idrak etmiş midir? Büyük bir olasılıkla hayır! Oysa çakı ensesine saplanmadığından yola çıkarak Volkan Demirel’i bir suçlamadığımız kaldı; yanlış pozisyon aldığı için! B Enformasyon Objektiftir Geçtiğimiz hafta oynanan Trabzonspor – Fenerbahçe maçına damgasını vuran olay, F.Bahçe kalecisi Volkan Demirel’e açık şekilde atılan çakı idi. Her ne kadar sahaya pek çok şey atıldıysa da açık çakı atılması diğerlerini gölgeledi. Bunun ne kadar vahim bir şey olduğunu bilen yöneticiler de maçın bittiği dakikadan itibaren olayı sulandırarak hedef şaşırtmaya çalışıyorlar. Çünkü bir savcı kalkıp da cana kast suçundan bir işlem başlatsa kim ne diyebilir? Hafta içinde Volkan Demirel’in meslektaşı Trabzonspor kaleci Tolga Zengin’in açıklamaları ise olaya bilgi çağı, bilgi toplumu olguları açısından irdelemeyi teşvik edici nitelikteydi. Tolga Zengin Habertürk’e şu açıklamayı yapmış: “Fenerbahçe ile oynadığımız ilk karşılaşmada tribünlerden bana atılmayan şey kalmamıştı. Çakmaklar, cep telefonları vs… Volkan’a atılandan 40 katı şeyler atıldı bana. Ben gidip hiçbirini hakeme vermedim. Volkan’ın çakıyı gidip hakeme vermesine hiç gerek yoktu”. Kendi içinde kısasa kısas mantığı ile değerlendirildiğinde adil bir açıklama. Ancak olması gereken bu mu? Futbol oyun kuralları çerçevesinde tribünlerle ilgili de objektif olarak açıklanmış prosedürler, talimatlar, standardlar var değil mi? Bunlara göre tribünde maç izleyenlerin sahaya yabancı madde atma hakkı yok. Böyle bir durum olduğunda kulüplere ciddi cezalar verilmesi söz konusu. Bu prosedürler objektif ve standart değil mi? Yani bu prosedürler içinde örneğin “Maç eğer Muğla’da oynanıyorsa kural budur; Tekirdağ’da oynanıyorsa şudur” gibi keyfi bir durum yok. Hal böyleyken Tolga Zengin’in açıklaması, bu objektif ve standard prosedürlerin bir anlamı olmadığını işaret ediyor. Peki onun yerine ikame edilen prosedür ya da standart nedir? Tolga Zengin’in ifadesine göre “kendi yoğurt yiyiş şekli”. Onun yoğurt yiyiş şekline göre değil açık çakı fırlatılması, ondan kırk kat daha çok şey fırlatılsa bile rakip takım kalecisinin bunları hakeme götürüp vermesi, şikâyetçi olması doğru bir şey değil. (meslektaşını bu keyfi kurala uymadığı için eleştiriyor). Oysa aynı mantıkla bakılırsa Volkan Demirel de eleştirilemez. Neden? Çünkü madem herkes için geçerli olan objektif, standart prosedürlere, talimatlara itibar etmeyeceğiz, o zaman Volkan Demirel de der ki; “Benim yoğurt yiyiş tarzım da bu; değil kırk açık çakı, bir tane su şişesi bile atsalar, gider şikâyet ederim”. Kim ne diyebilir ki? Kişiden kişiye değişmeyen enformasyondur ve bilgi toplumunun temelini oluşturur. Kişiyi kendi amaçları doğrultusunda harekete geçiren fikirler ise sübjektiftir; kişiden kişiye değişir ve tam da bu nedenle standart bir kural olamaz. Adalet duygusunu zaafiyete uğratmamak için, prosedürlerin kişilerin ya da güçlülerin uhdesinde olmaması gerekir. Kurallar objektif olmalıdır ve herkes bu kurallara uymalıdır. Ortada objektif bir kural varken onu uygulamak birilerine ceza vermek olacak diye bunu eğip bükmek adaletin dengesini bozar. Günlerdir konuşulan çakı meselesinde o çakıyı atana odaklanan yok! Yaptığının adam öldürmeye teşebbüs etmek bile olabileceğini idrak etmiş midir? Büyük bir olasılıkla hayır! Oysa çakı ensesine saplanmadığından yola çıkarak Volkan Demirel’i, bir suçlamadığımız kaldı; yanlış pozisyon aldığı için! şamakta olan ulusal toplulukların hiçbiri için en küçük irinci Türk Tarih Kongresi, benzersiz bir ulusal ve bir aşağılamaya rastlanmaz. Bu, yeni yönetimin ideolobilimsel girişimdir. Büyük bir ulusal girişim, çünjik tutumunun çok önemli bir göstergesidir. Esat Bey açış kü bu kongre ile ulusal kimliğin tarihsel kökleri konuşmasında şunları söylemektedir: araştırılıyor, tartışılıyor ve yeni ulusal bilinç ve gurur öğe“Gelecek nesillerin nefretle yâd edeceği bir insan, leri ortaya çıkartılıyor. Bilimsel bir girişim, çünkü gerek bir millet olarak tarihe geçmekten hazer ederiz (sakınıkongre sırasında gerekse daha önce liseler için dört ciltrız). Bilakis fertçe ve milletçe medeniyete en yüksek işlik Tarih kitabının hazırlanması aşamasında bilimsel bir ler görmüş, insanlığın yükselmesine çok çalışmış, geleanlayışla hareket ediliyor. Yeni Tarih kitabının ve cek nesillerin istifade edebileceği kıymetli, ölmez, ilmi kongrenin temel ve yeni tezi olan “dünyaya ilk medeve sanatkarane eserler bırakmış bir varlık olarak tarihniyet tohumunu atanların bizim atalarımız olduğu tezi”nin te en muhterem, en şerefli bir yer sahibi olmak azminsavunulmasında bilimsel esaslara bağlı kalınmaya çalıdeyiz. Bu sebeple çocuklarımızı da bu fikir, bu terbiye ve şılıyor.* bu kanaat ile yetiştireceğiz.” Sadri Maksudi (Arsal) da Bir kurtuluş savaşından zaferle henüz yeni çıkmış bir kongrede “Tarihin Amilleri” başlıklı konuşmasında ulusun güven ve övünç duygusuyla dolu olduğu ve bu duyırkçılıkla ilgilerinin olmadığına yönelik olarak şunları söyguyla modern bir toplumsal yaşam kurmaya artık hazır lüyordu: olduğu düşünülebilir. Fakat Türkler hakkında asırlar bo“Beyler, ırk meselesi tarih ve sosyoloji âlimlerini işyunca dünyanın diğer ulusları içinde yaratılmış ve yagal eden bir meseledir. Biz Türkler için bu meselede bir ratılmaya çalışılan çeşitli olumsuz önyargılar yeni uluvaziyet almak lüzumunu izaha bile ihtiyaç yoktur. Yazsun kimliğini zedeleyici niteliktedir. Maarif Vekili Esat mış olduğumuz Tarih kitabında biz ırk meselesinde be(Sagay) Bey, kongreyi açış konuşmasında, “Türkler talirli bir vaziyet almışızdır. Irklar arasında kabiliyet farrih nazarında haksız olarak önemsiz gösterilmeye çalıkı üzerinde durmuyoruz. Fakat Avrupa için yeni bir fişılmıştır” diyordu. Reşit Galip Bey ise, “Uzun zamankir ileri sürüyoruz. Biz, ‘beşeriyet içinde medeniyetin yadan beri Avrupa’da ve epeyce zamanyılmasına hizmet eden ırk, Orta Asya’dan çıdan beri Amerika’da Türk ırkı aleyhinde kan bugünkü Türklerin selefleri olan ırktır, idame edilen batıl itikat ve ananelerden bu ırkın en önemli vasıflarından biri brakikalma bir zihniyetle yazılmış olanlar topsefalliktir’ diyoruz. Çok kuvvetli ilmi esaslansa, başlı başına büyük bir kütüphalara dayanan bu fikir ilk defa olarak biz Türkne teşkil eder.” diyordu. Fuat Köprülü ler tarafından ileri sürülmektedir. Fakat de, “Türk aleyhtarlığında Haçlı seferdayandığımız esaslar, Avrupa âlimleri taralerinden beri bütün Avrupa’nın daima fından da kabul edilmiş esaslardır.” karşısında Türkleri görmüş olmasının Yusuf Akçura da yeni tezi savunurken büyük tesiri olmuştur” demektedir. şunları söylemişti: Yeni tezin esası şuydu: “Türkler ana“Biz bütün dünyada yaşayan insanları, yurtları olan Orta Asya’da yontma taş Avrupalılar gibi ve onlar derecesinde hukuku devrini Milattan 12.000 sene evvel haiz adam evlatları telakki ediyoruz....Tezigeçirdikleri halde, Avrupalılar ancak mizin en esaslı vasfı, ayırıcı değil birleştiri5000 sene daha sonra bu devirden kurYusuf Akçura (18761935) ci, zalim değil adil, düşmanlaştırıcı değil batulabilmişlerdir.” Bu ana teze bağlı olarıştırıcı olmasıdır. Bu cihetle objektif tetrak gerek Yunan ve Mısır ilkçağ uygarlıklarında gerekkiklere, ilmi sentezlere dayanan tezimiz, manevi ve ahse Avrupa’da ve İslam dünyasında, Türklerin uygarlık laki noktainazardan da yüksektir.” taşıyıcısı öncü rollerinden söz ediliyordu. Şemsettin (GüBilime bağlı kalma ve savunma refleksli ulusçuluk naltay), “Eğer Türkler İslam camiasına girmemiş olsaşeklinde kendisini gösteren bu ikili tutum, gerek yeni lardı, İslam medeniyeti denilen medeniyet vücut bulmaz, cumhuriyet yönetiminin, gerekse Birinci Türk Tarih Kono derece inkişaf etmez, o derece vasi (geniş) iklimlere dagresi’nin temel eğilimleri olmuştur. (Ülkemizde arkeoğılmazdı” demektedir. Kongre başkanı Yusuf Akçura da, lojinin henüz erken cumhuriyet yıllarında en ileri bilim kongrenin sonunda yaptığı konuşmasında “Bir Türk Tadallarından biri haline gelmesinde, bu iki eğilimin birrih Cemiyeti’nin tarihte hakikati aramak, yabancıların likte olmasının belirleyici bir rolü olduğunu da söyledüşmanlığı ile unutturulmak istenilen milletinin tarihi yebiliriz.) hakkını ortaya çıkarmak vazifesine kim itiraz edebilir?” diyordu. İşte yeni tarih tezi ve buna bağlı düşünceler, asır* Türk Tarih Tezi’nin doğruluğu tartışmalıdır. Bu tezi Bilar boyunca küçümsenmiş bir ulusun, iyi savaşmaktan başrinci Türk Tarih Kongresi’nde kapsamlı bildirileriyle sunan ve ka da üstün nitelikleri olduğu özgüvenini kazanması baeleştirilere cevap veren Reşit Galip Bey, Afet İnan Hanım ve kımından önemli görülüyordu. tezin diğer savunucuları iddialarında Avrupalı ve ABD’li biDört ciltlik Tarih kitabını hazırlayanlar ve kongrelim insanlarının çalışmalarına ve kanıtlarına dayanıyorlardı. Bu kanıtların elbette yeterli olduğu düşünülemez. Bugün için ye bildirilerini sunan katılımcılar, Türklerin uygarlık başbile bu tezin geçerliliğini sağlayacak yeterli kanıtın toplanmış latıcısı rolünü ortaya koymaya çalışırlarken, bilimsel davolduğunu söyleyemeyiz. Ancak böyle bir tezin oluşturulabilranmaya özen göstermişlerdir. Dünyanın önemli anmesine imkân verecek ölçüde bilimsel nitelikte kanıttan hatropologlarının, arkeologlarının, jeologlarının, sosyoreket edildiğine şüphe yoktur. 1937’de toplanan İkinci Türk loglarının ve tarihçilerinin çalışmalarına ve düşüncelerine Tarih Kongresi’ne kadar Anadolu’da yapılan arkeolojik araşbaşvurmuşlardır. Kongre sırasında da eleştirel davrantırmalar da tarih tezine yeni kanıtlar sağladı. İkinci Türk Tamışlardır. Kongre boyunca tüm konuşmalarda bilimsel rih Kongresi de esas olarak Türk Tarih Tezi’nin savunulmadavranmaya önem verme yaklaşımı çok açık olarak gösına yönelikti. Birinciden farkı bunun uluslararası bir kongre rülmektedir. özelliği göstermesiydi. Kongrede bildiri sunan 91 bilim insaTarih kitabında ve kongrede görülen bir diğer çok nından 48’i yabancıydı. Kongrenin fahri başkanı, Türk Tarih önemli özellik, hiçbir zaman başka ulusları küçümseme Tezi’nin destekçisi İsviçreli antropolog Eugene Pittard idi. Türk veya aşağılama tutumuna rastlanmamasıdır. Tarihteki Tarih Tezi, Atatürk’ün ölümünden sonra önemini ve günbazı kavimleri küçümseme eğilimlerine rastlansa bile, yacelliğini yitirdi. CBT 1308/ 12 13 Nisan 2012
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear