05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) “RULE, BRITTANIA!» için bir açıklama Çocukların internetle birlikte maruz kalacağı zararlı durumlardan korunması hepimizin üzerinde mutabık kalacağı bir olgudur. Ancak bunun uygulamasında bireyin özgürlüğü olgusuna zarar vermemek gerekir. S CBT 1257/ 12 22 Nisan 2011 Ülkemizde pek çok alanda ve konuda bir olgu ile onun uygulanışı arasında fark olduğu göz ardı edilmekte. Belki de bu sayede TV kanallarında her akşam saatlerce süren tartışma programları yapacak kadar malzeme üretiliyor. Olgunun doğru olması, onunla ilgili yapılacak her uygulamanın da doğru olduğu anlamına gelmez. Uygulamanın doğruluğu kendi içinde değerlendirilmelidir. Örnek olarak içki ya da sigaranın sağlığa zararlı olduğu olgusu konusunda sanırım herkes hemfikirdir. Ancak içki satışı yapan yerleri bundan vazgeçmeye zorlamak kabul edilebilecek bir uygulama değildir. Böyle bir uygulamayı eleştirenleri de içki, sigara yanlısı ilan etmek, bunların zararını kabul etmiyor şeklinde damgalamak da yanlıştır. Benzer bir durum internet kullanımında da karşımıza çıkıyor. Internet bünyesinde var olan olumlu pek çok içeriğin yanı sıra olumsuz içerik de barındırmakta ve başta çocuklar olmak üzere her yaştan internet kullanıcısının bu zararlı içeriğe karşı bilgilendirilmesi, önlemler alınması gerekmektedir. Çocuklar için sorumluluk ebeveynlerde olmalıdır. Teknik anlamda ebeveynlere sağlanan imkânlar mevcuttur. Bunların başında da filtreleme altyapıları gelmekte. Internete erişimi sağlayan tarayıcı programlarla birlikte çalışan filtre yazılımları sayesinde, istenmeyen içeriğin ekranlara getirilmesi engellenebilmektedir. Çocukların internetle birlikte maruz kalacağı zararlı durumlardan korunması hepimizin üzerinde mutabık kalacağı bir olgudur. Ancak bunun uygulamasında bireyin özgürlüğü olgusuna zarar vermemek gerekir. Geçtiğimiz aylarda gündeme gelen yeni bir yasa tasarısı ilgili devlet kurumlarını, bu koruma olayına karşılık filtre imkânlarını sadece sunmakla değil aynı zamanda bunları uygulamakla da sorumlu tutuyor ve tüm internet kullanıcılarının illâ ki bir filtre üzerinden internete çıkmasını zorunlu hale getiriyor. Eğer evinizde internetin zararlı yanlarına karşı tedbir almanız gereken bir çocuk ya da birey yoksa bile internet kullanırken bu filtrelerden bir tanesini kullanmak zorunda kalacaksınız. Tabii güven unsurunun zedelenmediği bir ortamda böyle bir uygulama kimseyi rahatsız etmeyecektir. Ancak şu an kafamızı nereye çevirsek güvensizlikle karşı karşıyayız. Böyle bir ortamda filtrelerin hangi siteleri engelleyip hangilerini engellemeyeceğine karar veren kurumların bu yetkilerini tam sağlıklı olarak icra edeceğini nereden ve nasıl bileceğiz? Hele bir de bu kurumların hangi siteyi filtrelediğini (yani engellediğini) açıklama zorunluluğu bulunmuyorsa... Söz konusu tasarı Bilgi Teknoloji ve İletişim Kurumu’nu (BTK) filtrelerden ve hangi tür filtrede hangi sitelerin engellenmesi gerekiyorsa bunları tespit edip uygulamaktan sorumlu tutuyor. Ama BTK’ya engelli site listelerini kamuoyuna açıklama zorunluluğunu (nedense) getirmiyor. Peki diğer ülkelerde durum nedir? Onlar da aynı sorunlarla karşı karşıya ve onlar da özellikle çocuklarla ilgili olarak filtreleme yoluna gidiyor. Ancak bir farkla. Tablonun ne olduğunu, filtrenin ne olduğunu, işlevini vb. ebeveynlere öğreterek bir bilinç düzeyi yaratıyorlar. Ondan sonra da bunları uygulayıp uygulamama sorumluluğunu ebeveyne bırakıyorlar. Ülkemizde pek çok şey “halk buna hazır değil” denilerek geciktirildi. Umalım ki her devirde hazır olmayan zihniyetlerin empoze ettiği bu model internet, djital kültür ya da sanal olgular söz konusu olduğunda da ülkemizin başına musallat olmaz! Halk Buna Hazır Değil; Filtreleyin! A. M. Celâl Şengör ayın okuyucularım, geçen haftaki yazımdaki ithafta adı geçen «Rule, Brittania» (Hükmet, Britanya) şarkısının sözlerini bilmeyebilirsiniz. Ben 1740’da yazılıp bestelenen bu meşhur şarkının Türkçe bir çevirisini hiç görmedim. Onun için aşağıda kendi yaptığım çeviriyi sunuyorum. Bu çeviri, eli şiirde hiç kalem oynatmamış birisinin eseri olduğundan şarkının güzel nazmını yansıtmak iddiasında değildir; yalnızca anlamını verir. Bu anlam ise benim için çok önemlidir, zira bu vatansever şarkıda yüceltilen, genellikle arslanlara hükmeden (ve Yunan akıl tanrıçası Athena’dan esinlendiği açık olan) bir kadın olarak resmedilen Britanya’nın özgürlük aşkı, zalimlere karşı duyduğu nefret, ticarete ve Muselerle (Yunan mitolojisindeki ilham perileri) ifade edilen bilime ve sanata verdiği önemdir. Britanya ne kendi içerisinden ne de dışarıdan tiranlara tahammül edebilir. Bu nedenle hiçbir Briton köleliği kabul edemez. Büyük Britanya tarihi, gerçekten de ikibuçuk asırdan fazla bir zaman önce yazılmış olan bu sözlerin canlı bir anıtıdır. Ciddi eserler okumaktan vazgeçmiş olan toplumumuzun bazı üyeleri son zamanlarda televizyonlarda gösterilen «Elisabeth» veya «Einstein ve Eddington» filmlerini belki görmüşlerse, «Rule, Brittania» nın ruhunu daha iyi anlayabilirler. Tüm askerlik yaşamını onlarla savaşmakla geçirmiş olan Atatürk de Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikasında her zaman ngiltere ile dostluğu tavsiye etmiştir. Bugünlerde bazıları bunu ngiltere+Amerika diye anlıyor. Hayır! Günümüz ngiltere’si artık Birleşik Krallık’tır, Büyük Britanya değil. Dostluğu tavsiye edilen, belki de örnek alınması istenen ise Büyük Britanya’ydı. Alman kültürüne hayranlık duyulan ve önce Almanlarla, sonra ilaveten talyanlar ve Amerikalılarla iş yapan bir ailede doğup büyümüş olduğumdan, Britanya’nın büyüklüğü hakkında pek bir fikrim olmamıştı, Albany’deki iki hocamı tanıyana kadar. Onların öğrencisi de olmanın dışında, ömür boyu dostluklarına ve aile çevrelerine kabul edilmiş olmak, onlar sayesinde Büyük Britanya’yı ilk elden tanımamı sağladı. Belki bu tanışıklığımı daha da arttırabilmek için Prof. Dewey, 19891990 ders yılını Oxford’da geçirmemizi istediydi ailece. Oradada da bir kere daha aile ve öğrencinin kudsiyetinin ne demek olduğunu yakından gördüm. Biz Türkler, aile değerlerimizin yüceliği ile övünürüz. Kadınlara hayvan muamelesinin yapıldığı, onların ve çocukların dövüldüğü, itilip kakıldığı, cinsel tecavüze mâruz bırakıldığı, katledildiği ve bu suçları işleyen insan müsveddelerine «töre indirimi» denen insanlık suçunun uygulandığı bir ülkede bu bence boş ve gülünç bir övünçtür. Öğrencilere gelince: Acaba bizim kadar öğrencisini hor gören, öğrencisinin istikbâlini karartan bir ülke daha var mıdır şu medeni âlemde? En rezilane siyasi çıkarlar uğruna eğitim sistemini mahvı perişan eden bir toplum daha bulunabilir mi? Bu insanlık suçunu işleyenlerin, hâlâ kabara kabara en pespaye demagojiyle gidip, bir sürüsünün Japonya’yı Afrika’da zannettiği veya Kıbrıs’ta askerlik yapan çocuklarının bu adayı Karadeniz’de sanarak yaşamlarına devam ettikleri, kendi milli marşlarından bihaber oldukları, veya genel seçimlerde muhtar seçtiklerini sanan halklarından oy talep ettikleri bir demokrasi daha bulunabilir mi? Profesör diye ortada dolananlardan pek çoğunu genel kültür düzeyi ve görünüş açılarından (ve belki de öğretmekten sorumlu oldukları konular noktai nazarından!) okulun hademesinden ayırmanın mümkün olmadığı sözümona «üniversiteler» nerede görülmüştür? Kişi başına düşen milli geliri arttırmakla övünen bu millet, acaba hangi ürününü kendisi tasarlamaktadır veya insanlığa hangi keşfi veya icadı ile katkıda bulunmuştur veya böyle faydalı şeyler yapabilmeleri için artan geliri mensubu arasında nasıl bölüştürmektedir? Genel kültür seviyesi bir Afganistan düzeyine düşmüş bu milleti yarım küsur yüzyıldır utanmadan bu hale getirenlere daha ne kadar anıtmezarlar dikmeye devam edeceğiz? şte tüm bunlar ben ngiliz hocalarımın yanında okurken ve onlarla süregelen dostluğumda kafamda şekillenen sorular olmuştur. Onlar da kendi ülkelerinin gidişinden çok memnun değillerdi. John Major ve hele Tony Blair hükümetleri onlara da kendi ülkelerindeki standartların hızla düşmeye başladığı konusundaki alarm zilleri gibi gelmişti. Bana bunu açıkça hiç söylemediler, ama onların da gönlünde içinde doğup yetiştikleri Büyük Britanya’nın özlemi vardı. Dewey ABD’de on sene yaşadıktan sonra, hayal kırıklığı içerisinde tekrar ülkesine döndü. Kevin Burke pek çok Britanya müstemlekesinde (Altın Sahili, Kenya, Uganda, Güney Afrika, Jamayka, Nijerya, Kanada) jeolog ve jeoloji öğretmeni olarak görev yaptıktan sonra 44 yaşında üç çocuk babası birisi olarak geldiği ABD’den belki de Büyük Britanya artık olmadığı için geri dönmedi, Cambridge’deki evini sattıktan sonra yaşlılığını Massachusetts eyaletinin bir deniz kenarı kasabasında haftada birkaç kere MIT’ye giderek geçirmeğe karar verdi. Ama gene her yıl hem Norveç’e hem de Güney Afrika’ya gidiyor, oralarda birkaç hafta araştırma yaparak geçiriyor. Bir kere Dewey ve ben kendisine Güney Afrika’da katılmıştık. Orada da bu iki büyük ngilizin Büyük Britanya’nın bu eski müstemlekesindeki insanlara karşı nasıl bir sevgi, hatta şefkatle yaklaştıklarını görme imkânını bulmuştum. Aşağıdaki meşhur şarkının tercümesini bu iki aziz hocamla birlikte geçirdiğim mutlu günlerin anısına bir saygı olarak siz okuyucularıma sunuyorum. Sanırım bu şarkı onların bize nasıl bir ruhla eğitim verdiklerini de pek iyi yansıtıyor. Saygıyı yağcılık; disiplini kölelik; kadınları zincirleyen, alıpsatan, çocukları köleleştiren, insanları birbirine can düşmanı eden zırva inançları saygı duyulması gereken düşünce demetleri; bilimi özgürlüğün ayağında bir pranga; uyuşturucu etkisiyle kucağına düşülen deliliklerin ifadelerini sanat eserleri olarak gören bir kavram kargaşası içinde boğulmuş olan 2. Dünya Savaşı sonrası dünyasının kâbusundan bir an evvel uyanmak ümidi ile! BOŞ VE GÜLÜNÇ ÖVÜNÇ HÜKMET, BR TANYA! Britanya masmavi sulardan Tanrı’nın buyruğuyla yükseldiğinde Bu, toprağın nimetiydi ve Koruyucu melekler şu nakaratı şakıyorlardı: «Britanya Hükmet! Hükmet dalgalara Britanya: Britonlar asla köle olmayacaklardır.» *** Senin kadar şanslı olmayan milletler, Sırayla zalimlerin buyruklarının altına girmek zorundadırlar; Halbuki sen onların hem korkusunun, hem de arzusunun Öznesi olarak büyük ve hür olarak gelişeceksin. «Britanya Hükmet! Hükmet dalgalara Britanya: Britonlar asla köle olmayacaklardır.»t *** Her yabancı silleden daha da korkusuz, Daha da ihtişamla yükseleceksin; Gökleri yırtan o patlamanın, sadece Senin yerli meşeni köklendireceği gibi. «Britanya Hükmet! Hükmet dalgalara Britanya: Britonlar asla köle olmayacaklardır.» Şiirin devamı 17. sayfada
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear