23 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

AYLAK BİLGİ KÜRESEL ISINMA, KUZEY AVRUPA’YI DONDURUYOR. TÜRKİYE GELECEK YILLARDA NASIL ETKİLENECEK? Tahir M. Ceylan [email protected] 20112012’de ‘ılıman kışlar’ve ‘kurak yazlar’ tehlikesi Kuzey bölgesindeki atmosferik sistemde saptanan “soğuk hava kaçağı”, Kuzey Avrupa’yı buza kesti.. Ama Türkiye ise bu değişimden “ılıman kış” biçiminde etkilendi. Bilimciler, sistemin Avrupayı ilk kez böylesine kesintisiz etkilediğine dikkat çekiyor ve 20112012 kışının da soğuk geçme olasılığının yüksek olduğunu belirtiyor.. Eğer öyleyse, Türkiye de artık “ılıman kış” mevsimine ve arkasından kurak geçecek yazlara hazırlıklı olmalı!.. Derleyen ve çeviren: Oya Koca+Reyhan Oksay A vrupa çapında havaalanlarının kapanmasına, yüzlerce trafik kazasına ve donma sonucu ölümlere sebep olan mevcut ağır kış koşullarının ve sıfırın altında seyreden hava sıcaklıklarının olası nedenlerinden biri de küresel ısınma. Bazı iklim bilimciler Arktik (Kuzey Kutbu ve çevresi) bölgesinde erimekte olan buzulların, Atlantik ve Arktik basınç sistemlerinin de etkisiyle soğuk havayı güneye doğru ittiği kanısında. Avrupa’nın kuzeyini donduran sistemler, Türkiye’de kış mevsiminin ılık geç “Okyanuslarda su sıcaklıklarının artmasının neden olduğu deniz buzullarının azalması durumu, Avrupa ve kuzey Asya’da çok soğuk kışlar yaşanması olasılığını üçe katlayabilir” diyor. cak tropikal havanın daha soğuk kutup havasıyla buluşmasının ne kadar güneyde ya da ne kadar kuzeyde gerçekleşeceğini belirliyor. Halihazırda yüksek Azor ile düşük İzlanda basınçları arasındaki fark görece olarak düşük, ki bu da tropikal havanın daha güneyde kapana kısılması demek oluyor. İşte bu hal KAS soğuk kutup havasının güneye akacağı “kapı”yı devamlı açık bırakıyor. BUZULLARDA ERİME 20052006 DÜZEYİNDE Petoukhov, 2 Aralık 2010’da Reporting Climate Science.com isimli sayfasında konuyla ilgili görüşlerini şöyle dile getirmişti: “Daha dün BarentsKara Denizi’ndeki deniz buzullarını kontrol ettim ve çok aşağı seviyelerdeydi. Neredeyse 2005 2006 kışı kadar azalmıştı.” Tipik olarak, kuzey Avrupa’nın soğuk havaları KAS ile bağlantılıdır. KAS, Azorlar üzerinde bulunan yüksek basınç ile İzlanda üzerindeki düşük basınç sistemlerinden oluşur. Yüksek ve alçak basınç arasındaki fark büyük ise pozitif evreye girilir. Bu durumda sıcak hava kuzeye doğru çekilerek Arktik havayı yüksek enlemlere hapseder. Sonuçta Kuzey Amerika ve Kuzey Avrupa’da kışlar daha ılık geçer. Ancak halihazırda, Azorlardaki yüksek basınç ile İzlanda üzerindeki alçak basınç arasındaki fark az olduğu için negatif evrede bulunuyoruz. Bu da daha soğuk havanın Arktik bölgeden kaçmasına yol açar. Petoukhov’a göre, KAS’ın negatif fazı denilen durum, Kasım ayının ikinci yarısında özellikle güçlüydü. Kuzey Atlantik atmosferik değişkenliğinin baskın hali KAS’dır; başka bir deyişle yıl boyunca mevcuttur ama özellikle de kışın öne çıkar. Basınçlar arasındaki farklılık, rüzgârları ve hava cephelerini tetikler. lizi için araştırmacılar, bir genel dolaşım iklim modeli geliştirdiler ve modelde, doğu Arktik deniz yüzeyi buzul örtüsünü %100 örtüden %1 örtüye kadar gitgide azalttılar. Simülasyonlar gösterdi ki, buzul örtünün çekilmesiyle birlikte doğu Arktik’te, yani BarentsKara üzerinde alttroposfer* tabakasının ısınması, Kuzey Kutup Denizi’nde çok güçlü bir antisiklonik anomali doğuruyor; beraberinde kuzey kıtaları üzerinde sıra dışı, doğu yönlü adveksiyon** ve bunu izleyen soğuma getiriyor. Kutup altı ve kutup bölgelerindeki atmosferik dolaşımın farklı rejimleri arasında ani geçiş olasılığı da artıyor. SOĞUK KIŞLAR SÜRECEK Mİ? Olağanüstü şekilde negatif olan AS ve uzun dönem negatifte kalan KAS birlikteliği Avrupada’ki soğuk havanın şiddetini ve süresinin uzunluğunu belirliyor. KAS’ın negatifte kalması eşi benzeri görülmemiş şekilde 15 aylık kesintisiz bir seyir arz ediyor. Önceden en uzun kesintisiz dönmeler 196869’da 9 ay ve 196263’de 6 ay olmuştu. Benzer durumlar 196869 kış aylarında kuzey yarıkürede hakimdi ve Kuzey Amerika ve kuzey Avrupa’da çok şiddetli bir kış yaşanmıştı. Aynı şekilde 196263 döneminde de kuzey Avrupa soğuktan donmuştu. 1942 kışında II.Dünya Savaşı sırasında benzer koşullar sayesinde Sovyetler Nazi istilacıları yenmişti. 1969’dan beri ilk kez böylesine kesintisiz anomali dönemi geçiriliyor. Önceki yıllardaki koşulların tekrarlaması durumunda kuzey yarıkürede 2011 yılında da çok sert bir kış yaşanması olasılığı çok yüksek. SERT KIŞLARDA ARKTİK SALINIMIN ETKİSİ Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi’nin (NOAA) en son verilerine göre, Arktik Salınım (AS) olarak bilinen Arktik basınç sistemi geçen günlerde olağanüstü şekilde negatif tarafta kaldı. Bu durum, ilgili Atlantik basınç sistemi tarafından yaratılan bir “açık kapı”dan soğuk hava çıkışına sebep oluyor. Arktik Salınım (AS), Kuzey Kutbu’ndaki yüksek basınç sistemi ile daha aşağı enlemlerdeki düşük basınç sistemini birbirine bağlıyor. Negatif faz denilen durumda kalındığında, daha fazla miktarda soğuk kutup havası güneye itiliyor. Aylık AS indeksi 4 ay boyunca ardarda negatif fazda kaldı. Ancak halihazırdaki dondurucu şiddetli rüzgarın en önemli tetikleyicisi negatif fazın yüksek değeri. Hatta son günlerde bu öyle uç bir değere ulaştı ki, endeksi 4’e kadar olan NOAA grafiklerinden dışarı taştı. KAS ile AS sistemlerinin basınçları arasındaki fark, sı TÜRKİYE’DE DURUM NE? Türkiye’de şu güne dek Avrupa’nın kuzeyindeki dondurucu soğuklara karşın, oldukça yumuşak bir kış yaşanmakta. Bu durumun önümüzdeki günlerde de devam edip etmeyeceğini İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı ve İTÜ Afet Yönetim Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof.Dr.Mikdat Kadıoğlu’na sorduk. Kadıoğlu daha önümüzde şubat ve mart gibi soğuk geçmesi muhtemel iki ay olduğuna dikkat çekerek, “Bu kışı fazla üşümededen geçireceğiz” demek için erken olduğunu, genellikle en soğuk günlerin şubatta yaşanabileceğini söyledi. Kadıoğlu, özellikle aralık ve ocak aylarında yeterli yağışın olmamasından hareketle, tüm kış mevsiminin böyle geçmesi durumunda, yaz aylarında kuraklık yaşayabileceğimiz uyarısında bulundu. Kadıoğlu’na göre, yağış azlığı Türkiye’nin her yeri için geçerli. Aralık ve ocak ayındaki kaybımızın önümüzdeki aylarda telafi edilmesi, yaz kuraklığını biraz hafifletebilir. Oysa ÇOMÜ (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi) Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü öğretim üyesi ve iklim bilimci Prof. Dr. Murat Türkeş, bu yıl ılıman bir kış geçireceğimizi öngörüyor. Kış yağışlarının olduğunu, ancak sıcaklıkların çok düşük olmadığını dile getiren Murat Türkeş, Türkiye’nin kış döneminde KAS ve AS etkisine girdiğini, bunun dışında daha alt düzeyde Akdeniz Salınımı’nın de etkisinin hissedildiğini söyledi. Türkeş bu durumu şöyle açıkladı. “Türkiye 2008 yılından bu yana Akdeniz Havzası ve Kuzey Atlantik Salınımı’nın negatif evresinin etkisi altında.Yani Kuzey Atlantik ve Akdeniz kökenli orta enlem ve Akdeniz siklonlarının etkisinde kaldı. Klimatolojik olarak bu yıl nemli, ılıman bir kış geçiriyoruz. Son iki yılın ve uzun süreli kış mevsimindeki değişimlere bakarak bunu söyleyebiliriz. Bu yılın böyle tamamlanacağını düşünüyorum.‘’ Peki, artık Kuzey Avrupa esas olarak aşırı soğuklarla birlikte mi yaşayacak önümüzdeki yıllarda da? Yukarıda sözü edilen ve soğuk havanın Kuzey Avrupanın üzerine kaçmasına neden olan “Açık Kapı”nın önümüzdeki yıl da süreceğine işaret ediliyorsa, 2011 kışının da Avrupa üzerinde daha sağuk geçeceği kestirimlerinde bulunuluyorsa.. Aynı sistem gereği, Türkiye’yi 20112012 döneminde de, bu yılki gibi ılıman bir kış bekliyor çıkarsması yapılabilir. Önümüzdeki iki ayda yağış olmazsa yaz kurak geçecek.. Ancak aynı tehlike 2012 Türkiyesi için de geçerli olcak demektir! *Troposfer: Atmosferin yere temas eden en alt katıdır. Gazların en yoğun olduğu kattır. Kalınlığı kutuplarda 6, ekvatorda 16 km. civarındadır ve mevsimlere göre değişiklik gösterir. **Adveksiyon: Bir şeyin bir yerden başka bir yere nakli, gittiği bölgede bahis konusu değerin farklı olması sebebiyle, dikey ya da yatay hareket eden bir hava kütlesinin bir özellik değerinin değişime uğraması; mesela sıcak hava kütlesinin soğuk bölgeye gitmesiyle sıcaklığının değişmesi. Kaynak: http://www.reportingclimatescience.com/newssto Güçsüzlüğün bir kültürü olduğunu düşünüyorum. Her ilişkide boyun eğen taraf olmak ve bunu kendi benliği içinde sindirip hazmetmek ve sonrasında nispeten sağlıklı biçimde yaşama devam etmek, bir grup insanın ortak davranış ve kültürü durumunda. Güçsüzlük Kültürü Bu kişilerden bir grubu örneğin eşlerinin apaçık eleştirilerine gülerek cevap veriyorlar ama bu gülme eşlerini değil kendilerini alaya alan bir gülme hali daha çok. Hemen hemen hiçbir yetersizlikleri olmadığı halde eşlerine ve çocuklarına yaranmak için fazladan çalışıyorlar, onların rahatı için geceyi gündüze katıyorlar. Başka bir grubu ise örneğin ortada bir sorun varsa bu sorunu konuşmayı çok seviyor, sorunu konuşuyor, konuşuyor, hatta en ince detayına kadar çözüm önerilerini sıralıyor. Bu konuşmanın hemen peşinden içlerinden birisi öneriler doğrultusunda somut ve aktif eylemler için konuşanların kapısına dayandığında, “bakarsın birisi bir akıllı siz misiniz der, ortada kalakalırız” diyerek süreci daha başından öldürüyor. Başka bazısı, bir takım yanlışların olduğu bir yerde bu yanlışların yapılmaması yönünde açılan tartışmada en ufak bir fikir beyan etmez ve hep beraber yanlışların tekrarlanmaması yönünde alınan karara destek veriyorken bir süre sonra baktığınızda aynı yanlışı üstelik katlayarak yapmaya kendisi devam ediyor. Başka bir durumda da örneğin, bir sorundan uzun uzun yakınma sürüyor, bu sorunu eğer güçlülerden birisi çözerse ya o güçlüye karşı aşırı övgü ya da daha çok güçlünün kendisine karşı yönelen yıkıcı duyguları boşa çıkartmasının verdiği düş kırıklığı nedeniyle öfke baş gösteriyor. “Benim duyduğum öfkenin bir nedeni vardı, şimdi sen gelip bu nedeni boşa çıkaramazsın, bu haksızlıktır, çünkü ben bu öfkenin haklılığına şu kadar yılımı verdim, eğer beni haksız çıkaracak idiysen bunu başından yapacaktın” der içinden kişi. Bir başka durumda kişinin, bulunduğu “kast” sisteminin dışındaki ortamlarda sürekli kendisine haksızlık yapılıyormuş gibi davranmasıdır. Her sözden alınması, ufak bir olayda karşıdakinin canını çıkartacak derecede kavgaya tutuşmasının yanında, bu fırsatları yaratmak ve bir boşalma sağlamak için kişinin özel bir çabası vardır. Kast sistemi içinde uğradığı haksızlıkları kişi kast sisteminin dışına ödetmeye çalışır. Buna benzer birçok örneğini verebileceğimiz ve hemen tüm ülkelerde şu ya da bu oranda ortaya çıkan bu davranış kalıplarının tümünü ortak bir başlık altında güçsüzlük kültürü diye adlandırmamız sanırım yanlış olmayacaktır. Bu kültürdeki her boyun eğici davranış kendi içinde bir ezme arzusu depolar. Onun için bu kişilerde boyun eğmek o kadar zor değildir, çünkü depolanmış bir karşılığı vardır. Bu kişiler depodakilerin bir gün kullanılacağı umuduyla yaşar ve hepsinde o yüzden az çok büyüsel bir güce inanç vardır. Bu kültürde sosyal direnç çok kesindir. Son noktada her biri bir adım daha geri atmamak yolunda otomatik bir direnç geliştirir. Bu kültürün elitleri de vardır, bu kişilere özel önem verilir ve her biri birer sembol olarak kullanılır. Güçsüzlüğün güçlü olduğu an bir araya gelme anıdır. Her güçsüzün yanındakiyle aynı olduğunu görmesi özgüvenin tepeye vurmasına neden olarak deponun kapısının açılmasına neden olur ve yok edici bir saldırganlıkla tüm hesap kesilir. Bir insanın kendini sürekli güçsüz görmesi güçlü olmaya karşı olan açlığı da o oranda yükseltir. Bu açlığın kendini doyurmaya kalkması sadece zaman meselesidir ve günün birinde yüksek bir ihtimalle bu da gerçekleşir. Açlık doyurulana kadar genellikle kendi kendine bir “tedavi” uygulanır ve gerginliğin yatıştırılması için bazen uyuşturucu kullanılır. Uyuşturucu ezme arzularını hayali noktalara taşıyarak, benliğe geçici bir doyum verir, gerçek hayattaki arzuları erteleme imkanı sağlar, güçsüzlük kültürünün yoğun olduğu ülkelerde o yüzden uyuşturucu kullanımının da yaygın olmasını buna bağlamak yanlış olmayacaktır. mesine neden oluyor. Avrupa’daki soğuk hava genellikle NAO (North Atlantic Oscillation Kuzey Atlantik SalınımıKAS) adıyla bilinen bir meteorolojik sistemle ilişkilendirilir, ancak dünyanın önde gelen bir iklim bilimcisine göre, halihazırdaki şartları pekiştiren, BarentsKara Denizi’ndeki buzulların seviyesindeki düşüklük. Barents Denizi ile Kara Denizi’nde (Kara Sea) deniz yüzeyini kaplayan buzulların seviyesindeki düşüklük, bugünlerde 2005 ve 2006’da yaşanan sert kışlarda kaydedilen rekor seviyeye yaklaşıyor. Geçen ay yayımnlanan yeni bir araştırma, Norveç ve Rusya’nın kuzeyindeki BarentsKara Denizi’ndeki deniz yüzeyi buzullarının azalmasıyla, Avrupa’nın tamamında 2005 ile 2006 arasındaki gibi, sert kışların yaşanması olasılığı arasında bir ilişki olduğunu ortaya çıkartıyor. Söz konusu araştırmayı, Almanya’daki Postdam İklim Değişimi Araştırmaları Enstitüsü’nden iklim bilimci Vladimir Petoukhov ve ekibi yürütüyor. Petoukhov, KAS İLE BUZULLARDAKİ ERİME BİRBİRİNİ BESLİYOR KAS ile BarentsKara Denizlerindeki buz çekilmesinin yarattığı iki etkiyi birbirinden ayırmanın zorluğuna dikkat çeken Petoukhov, “Kasım ayının ikinci yarısında KAS güçlü bir negatif faza girdi. Yüksek Azor basıncı ile düşük İzlanda basıncı arasındaki fark çok küçüktü. Bu durum soğuk kışlara davetiye çıkartır. BarentsKara etkisine bile gerek bırakmaz.. Kanımca hem KAS, hem de BarentsKara deniz buzu etkisi şimdiki durumu yaratmada rol sahibi. Her iki etki aynı anda, hem de birbirlerini besleyerek çalışıyor.” Petoukhov’un, Journal of Geophysical Research’de Kasım ayında yayımlanan bir araştırmasına göre, Doğu Arktik’deki deniz buzullarındaki azalma, okyanusta ısı kaybına ve neticesinde alt atmosfer tabakasının ısınmasına yol açar. Bu da, atmosferik sirkülasyon anormalliklerini tetikler. Sonuçta kuzeydeki kıtaların tamamı soğuk havanın etkisi altına girer. Kıtasal ölçekte, normalde beklenmeyecek şekilde, kış aylarında ortalama 1.5 derece soğumalar yaşanabilir. 2005 2006’da soğuk Avrupa kışı döneminde, Norveç ve Rusya’nın kuzeyindeki BarentsKara Denizi’ndeki buzullarda şiddetli bir azalma olduğu ve buzul örtüsünü kaybeden deniz yüzenin çok soğuk ve rüzgarlı Arktik atmosferine bol miktarda sıcak hava kaçırdığı gözlemlendi. Anlaşılan şu ki, BarentsKara Denizi üzerindeki havanın ısınması Avrupa’yı kasıp kavuran soğuk kış rüzgârlarının gelmesiyle bağlantılı. Kış dönemi atmosferik dolaşımının görece hassaslık ana ries/article/extremelynegativearcticoscillationcompoundseuropesseverewinter.html KUTUPLARDAKİ ISINMA JET STREAM’İ* DAHA GÜNEYE İTTİ İklim değişikliği bütün Kutup bölgesinin ısınmasına yol açtı; 2.5 milyon kilometrekare deniz buzulunu eritti ve bu da paradoksal bir biçimde Avrupa, Asya ve Japonya’ya soğuk ve karlı kışlar getiriyor. NOAA’dan (National Oceanic and Atmospheric Administration Amerikan Okyanus ve Atmosfer Dairesi) James Overland, “Avrupa, doğu Asya ve Kuzey Amerika’nın doğusundaki sıra dışı soğuk ve karlı 20092010 kışı, Arktik bölgeye özgü fiziksel süreçlerle bağlantılı. Gelecekte de bu bölgelerde soğuk ve karlı kışlar istisna değil kural olacak” diyor. • Ocak sıcaklıkları su üzerinde 2C iken, kara üzerinde 25C ölçüldü ki, bu da ortamı çok daha fazla rüzgarlı hale getiriyor ve normale göre fazla kar yağışı doğuruyor. Kalan buz tabakası üzerine yağan ağır kar, buzu soğuk havadan yalıtarak, uzun ve soğuk kış boyunca tabakanın kalınlaşmasının önüne geçmiş oluyor. • Arktika üzerindeki bu devasa sıcak hava kütlesi sonbaharın sonlarına doğru yerel olarak daha fazla rüzgâr ve kar oluşturmakla kalmıyor. Son birkaç araştırma ile belgelendiği üzere küresel meteorolojik gidişatı da etkiliyor. Japonya’nın Deniz ve Toprak Bilimi ve Teknolojisi Ajansı’nın İklim Teşhis Grubu toplantısında konuşan Meiji Honda 20056 kışının Japonya’da ve doğu Avrasya’da son 50 yılın en soğuk kışı olarak kayıtlara geçtiğini bildirdi. Honda’nın çalışmaları 2005 sonbaharında Kuzey Kutbu üzerindeki havanın oldukça sıcak olduğunu gösteriyor. Bu durum normal rüzgâr gidişatını değiştirmiş, Jet Stream’i daha aşağıya, güneye doğru itmiş Japonya ve Avrasya’nın çoğu bölgesine kutup soğuklarını getirmişti. Honda, benzer bir mekanizmanın 20078 ve 200910 yıllarındaki daha soğuk kışlar için de geçerli olduğunu söylüyor. *Jet stream, rüzgâr hızı 60 km.’dan daha hızlı olan batıdan doğuya esen rüzgârdır. Troposfer seviyesinde görülürler. Yatay düzlemde yüksek sıcaklık değişimlerine sebep olurlar. 100 km.’nin üzerinde sıklıkla görülürler ancak 200 km’nin üzerine çıktıkları seyrek görülür. CBT 1244/10 21 Ocak 2011 CBT 1244/11 21 Ocak 2011
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear