Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Marc Blackman Andrea Dunaif Ginger Constantine Sara Rosenthal Adrian Dobs 6 ünlü beden mühendisi tartışıyor: Hormon tedavisi yaşlanmada umut mu? Hormon araştırmacıları yaşlı beyinlere ve kemiklere yeni bir soluk kazandırmaya çalışıyorlar, ama umut var mı ve ne kadar? Hormon araştırmalarında dünyanın önde gelen 6 bilim insanı, hormon sağaltımının yaşlanma sürecini durdurup durduramayacağını, hatta engelleyip engelleyemeyeceğini tartışıyor. dınlar için de söz konusu. Asıl soru, bunun ne kadarının doğal olduğu ve kendi haline bırakılması gerektiği. Bu konuya farklı açılardan yaklaşabiliriz. Birileri cinsel işlevin nitelikli yaşamın vazgeçilmez unsurlarından biri olduğunu, bu yüzden de olabildiğince uzun bir süre korunması gerektiğini öne sürebilir. Madalyonun ters yüzü ise yaşamın başka yönlerinin de olduğudur. Yaşlandığında eskisi gibi cinsel arzulara sahip olmadığından mutluluk duyduğunu, sonunda bu sayede başka işlerle uğraşma olanağını bulabildiğini söyleyen sanırım Sokrat idi. Blackman: Ben geri adım atıp, biyolojik yaşlanma ile zamandizinsel (kronolojik) yaşlanma arasındaki farkı tanımlamakta yarar olduğuna inanıyorum. Yetmişlerinde, seksenlerinde, hatta daha ileri yaşlarında bile gerek bedensel gerekse zihinsel açıdan genç ve zinde olan bir yığın insan var. Buna karşılık, hastalık ya da zamanın yarattığı koşullardan ötürü vakitsiz yaşlandıklarını düşündüğümüz insanlar da var. Yaşlanmanın asıl olumsuz etkisi, ister hormonlar ister başka karmaşık nedenlerden ötürü olsun, işlevsel bağımsızlığın yitirilmesidir. Dobs: Bu sürecin ne kadarının tıpla, ne kadarının yaşam biçemiyle ilgili olduğu içinden çıkılması güç bir denge konusudur. Aşırı kilolar, şeker ve daha birçok süreğen hastalıkları tartışırken bunları sihirli bir ilaçla yok edilebilecek sorunlarmış gibi ele alırız. Oysa, gerçekte bu hastalıkların büyük bir bölümü yaşam biçeminin düzene sokulmasıyla sağaltılabilir ve önlenebilir. Thorner: Şimdilerde daha yaşlı kadınlardan oluşan azınlık grup üzerinde bir araştırma yapılıyor. Bu kadınların yarısından haftada beş gün okula giderek çocuklara okuma yazma öğretmeleri v.b isteniyor. Bunların sağlık durumlarının ve yaşam beklentilerinin öteki yarıya kıyasla çok daha iyi olduğu görülüyor. Öyle ki, topluma karışmak yaşlanma sürecinde çok önemli bir rol oynuyor. Bedensel alıştırma son derece önemli bir yer tutuyor. Bu yüzden de tek bir sihirli ilaçtan söz etmek abes olur. Böyle bir ilaç ancak kapsamlı bir programın bir parçası olabilir. Blackman: Bu tartışmada sürekli yinelenen söylemlerden biri de yaşlanmanın gerçekte hormonlarla değil, çok daha karmaşık unsurlarla ilgili olduğu yönündedir. Oysa hormonların rolü vardır, ama bu süreç yalnızca hormonlardan ibaret değildir. ünyanın büyük bir bölümünde insanlar artık eskisinden çok daha uzun yaşıyorlar. Bunun yarattığı sonuçlardan bir tanesi de, insanların daha çok yaşlanmaları, giderek daha kırılgan, daha devinimsiz ve zihinsel açıdan daha donuk bir duruma gelmeleri. Görünüşe bakılırsa, bu sürecin belkemiğini hormonlar oluşturuyor. Büyüme hormonları işlevini yitirdikçe kaslar köreliyor; östrojen düzeyi düştükçe kemikler kırılganlaşıyor; testosteron azaldıkça cinsel istek de “Asıl hedef yaşagiderek önemini yitiriyor. Kanın söz konusu hormonlara yeniden kavuştumı uzatmaktan rulması sayesinde biyolojik saatin de çok, son soluğueski işlevine geri döndürülebileceği muzu verdiğimiz yönündeki kanıtlar her geçen gün artıyor. ana dek istediğiDiscover dergisinde yayımlanan mizi yapabilecek söyleşiye, Ulusal Sağlık Enstitüsü durumda olmamıTamamlayıcı ve Alternatif Tıp Merkezi’nin Endokrinoloji Bölümü zı sağlamak. ” Başkanı Marc Blackman, Northwestern Üniversitesi endokrinoloji bölümü başkanı Andrea Dunaif, Wyeth Araştırma Kadın Sağlığı ve Kemik Onarımı Bölümü’nden Ginger Constantine, Kentucky Üniversitesi biyoetik ve tıp sosyolojisi uzmanı Sara Rosenthal, Johns Hopkins Üniversitesi tıp profesörü Adrian Dobs ve Virginia Üniversitesi tıp profesörlerinden Michael Thorner katıldı. Dergi editörü: Söyleşiye işin esasından başlayalım. Yaşlanma sürecinin denetlenmesinde ve bir olasılıkla önüne geçilmesinde hormonlar nasıl bir rol oynuyor? Dunaif: Yaşlanmanın temel unsurları arasında iç salgı bezleriyle ilgili çeşitli süreçler yer alıyor. Kadınlarda bu süreçlerin en çarpıcı olanı, tohum hücresi üreten gonad hormonlarıdır. Kadınlar adetten kesilirler. İlginç bir biçimde, yaş ilerledikçe adrenalinin işlevi hem kadınlarda hem erkeklerde azalmaya başlar. Bizim yanıtlamaya çalıştığımız soru, bu hormonların yenilenmesinin insan ömrünü uzatıp uzatmayacağı ve böyle bir girişimin uygun olup olmayacağı. Dobs: Yaşlandıkça cinsel işlevi giderek farklılaşma gösteren çok sayıda erkeğe tanık oluyorum. Aynı durum ka D CBT 1097/ 14 28 Mart 2008 Dunaif: Kanımca, “antiaging” endüstrisini bu denli çekici kılan nedenlerin başında bu uygulamanın yaşam biçemini değiştirmek yerine hap almayı teşvik etmesi geliyor. İnsanlar kolay çözümlere öylesine alışmışlar ki, onları bulmaca çözdürebilmek ya da iki adım yürütmek için 50 yıl uğraşmanız gerekir. SORU: Yaşlanmanın ardında yine de temel bir dirimsel sürecin yatması gerektiğini düşünürsek, içsalgı bilimi bizlere daha uzun ve daha nitelikli bir yaşam geçirmenin yollarını bulamaz mı? Constantine: Yaşlanmayı etkileyebileceğimize inanıyorum, ama yaşam süresi konusunda aynı şeyi söyleyemem. Yaşam süresi başlı başına büyük bir sorun. Östrojenler kesinlikle kemik erimesini önlüyor. Osteoporoz, ya da daha yaygın adıyla kemik erimesi insanı en güçsüz kılan ve en fazla elden ayaktan düşüren hastalıklardan bir tanesi. 161,808 kadın üzerinde 15 yıl boyunca sürdürülen bir araştırma olan Kadın Sağlığı Girişimi sonucunda, tek başına ya da projesteron ile birlikte östrojen alan 5059 yaş arasındaki kadınların ölüm düzeylerinde bir düşüş olduğu görüldü. İstatistiksel açıdan geçerliliği tartışılmakla birlikte, araştırma kalp ve damar hastalıklarında da bir düşüş olduğunu ortaya koymaktaydı. Gelgelelim, hormonlarla ne yaptığımıza dikkat etmeliyiz. Hastalıkları mı, yoksa yaşlanmayı mı önlemeye çalışıyoruz? Thorner: Yaşlanmanın kaçınılması olanaksız, ancak kesinlikle yavaşlatılabilecek bir süreç olduğunu düşünüyorum. Dahası, asıl hedefimiz yaşamı uzatmaktan çok, son soluğumuzu verdiğimiz ana dek istediğimizi yapabilecek durumda olmamızı sağlamak. Dunaif: Ama uyduruk bir şey istemiyorsunuz. İnsanların tüm bu korkularıyla oynayan ve hormon terapisini göklere çıkararak onlara zarar veren bu büyük endüstriyi istemiyoruz. Uyduruk demişken, Suzanne Somers yaşlanma sürecini yavaşlatmaya yarayan bir yol olarak biyolojik açıdan özdeş hormonları satmaya ve yaşlandıkça azalan hormonların yerini yapısal açıdan onlarla özdeş doğal bileşkenlerle doldurmaya çalışıyor. Ana akımdan araştırmacılar bu yaklaşıma kuşkuyla bakıyorlar. Neden? Dunaif: Burada iki farklı noktadan söz edilebilir. Birincisi, o hormonların yerini başka şeyle doldurmak işe yarar mı? İkincisi, biyolojik açıdan özdeş hormonlar konusunda herhangi bir veriye sahip olmasak da, Kadın Sağlığı Girişimi’nden elde edilen verilerden östrojenlerin hiç de Suzanne Somers’ın öne sürdüğü türde bir gençlik kaynağı olmadığını biliyoruz. Bu hormonlar sizi daha çekici kılmadığı gibi, kalp krizine karşı da korumuyor. Ardından da, araştırmada aynı hormonun kullanılmadığı, çünkü bu hormonun bedende üretilenin aynısı olduğu ve bu yüzden de herhangi bir yan