Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Bilim, yaşlanmayı durdurmayı tartışıyor Son derece etkileyici yeni bir görüşe göre, yaşlanma gerçekte insanın kendi bedeninin yarattığı bir durum; bizleri bulaşıcı hastalıklardan koruyan temel bağışıklık ya da yangı sisteminin bir yan etkisi. Bedeni kuşatan düşmanları püskürtmeye çalışırken, bir yandan da organlarımızı zehirleyerek ve dokularımızı parçalayarak kendimize çeşitli biçimlerde zarar veririz. Kısacası, bir insanın baş düşmanı kendisidir im Hammond, kalburüstü bir sporcu. Her gün bir antrenör eşliğinde iki saat boyunca koşuyor ve bedenini güçlendirecek alıştırmalar yapıyor. Hareketsiz olduğunda kalp atışı 50’nin altında seyrediyor. Hammond geçtiğimiz bir yıl içinde yapılan amatör koşu yarışmalarında üç altın, bir de gümüş madalya kazandı. Ne var ki, kendi dalında dört ulusal rekorun da sahibi olan Hammond’ın en çarpıcı özelliği yaşı. Hammond 93 yaşında ve gözlerinin çok iyi görememesi dışında ciddi bir sağlık sorunu yok. Saçlarına çoktan Sağlıklı yaşlanmanın aklar inmiş olmasına ve cildi püf noktası, yangıyı (ilburuşmasına karşın, herhangi tihaplanmayı) denetim bir ağrı ya da sızıdan yakınmıyor altına almak olabilir. ve hiç ilaç kullanmıyor. O halde, Hammond’ın sırrı “Yangı ile ilgili unsurlar nedir? Böyle bir sırdan söz etkalp krizi, kalp yetersizmek olanaksız, çünkü oldukça liği, şeker, yaşlılıkta uzun yaşamı boyunca sağlığını korumak için olağanüstü öngüçten düşme, bilişsel lemler aldığı söylenemez. Elli işlev bozuklukları ve bir yaşından önce düzenli beden ölçüde de kanser gibi, alıştırmaları yapmak gibi bir insanlarda zamanla alışkanlığı olmaya Hammond’ın spor yapma konusunu ciddiye oluşacak hemen healması bile ancak Georgia men tüm olumsuzluklaOlimpiyatları’na hazırlanmaya rın önceden kestirilebaşladığı seksenli yaşlarında oldu. “Yaşamda kazanmak kadar bilmesini sağlar.” beni mutlu eden başka bir şey yoktur. Kazanmak müthiş bir duygu,” diyen Hammond’un yaşı doğal olarak ilerliyor, ama o yaşlanmıyor en azından çoğumuzun bildiği biçimde yaşlanmıyor. J laşım getiriyor. Görünüşe bakılırsa yangı ya da iltihaplanma, yalnızca yaşlanmanın değil, aynı zamanda yaşlanmanın genellikle beraberinde getirdiği şeker, damar sertliği (ateroskleroz), Alzheimer, kalp krizi gibi tüm süregen hastalıkların da temelini oluşturuyor. Yeni bir çığır açan araştırmasıyla kalp hastalıklarında yangının rolünü gözler önüne seren Vermont Üniversitesi Tıp Fakültesi patoloji ve biyokimya uzmanlarından Russell Tracy, “Yangı ile ilgili unsurlar kalp krizi, kalp yetersizliği, şeker, yaşlılıkta güçten düşme, bilişsel işlev bozuklukları ve bir ölçüde de kanser gibi, insanlarda zamanla oluşacak hemen hemen tüm olumsuzlukların önceden kestirilebilmesini sağlar,” diyor. Üst: Şiddetli arterit enflamasyonunun ekleme verdiği hasar çoğu zaman kalça replasman tedavisi gerektirebilir. Sağ: Aşırı yağ birikimi enflamatuar tepkiyi tetikleyebilir. SİSTEM BİYOLOJİSİ Süreğen hastalıkların sürekli yangıdan kaynaklanabileceği görüşü 19. yüzyıldan beri üzerinde tartışılmakta olan bir görüş. Ne var ki, yangı gibi tüm bedeni kapsayan tepkilerdeki dolambaçlı kimyasal etkileşimlerin içyüzü ancak son birkaç yılda çağdaş biyokimya ve yeni yeni yeşermekte olan sistem biyolojisi gibi bilim dalları sayesinde gün yüzüne çıkmaya başladı. Bu temel savunma düzenekleri yaşam boyunca sınırlarının dışına çıkar ve giderek bedenin her yerindeki organlara zarar vermeye başlar. Tracy ve öteki önde gelen yaşlılık bilimi uzmanlarının şimdi yaptıkları gibi, yaşlanmayı yangının bir sonucu olarak ele aldığınızda, yaşlılığı çok daha farklı ve çok daha umut verici bir süreç olarak görmeye başlarsınız. Yaşlanma bağışıklık sisteminin aşırı etkinliğinden kaynaklanıyorsa, o zaman bu durum giderilebilir. Süreğen hastalıkların birçoğu da aynı nedenden kaynaklanıyorsa, bunlar da benzer biçimde çözüme ulaştırılabilirler. Bunun için doğru bir antienflamatuvar ilaç, şeker hastalığına, bunamaya, kalp hastalıklarına, hatta kansere bile iyi gelebilecek her derde deva bir ilaç olabilir. Bu tür harika bir ilaç daha uzun bir süre yaşamamıza olanak tanıyabilir. Daha da önemlisi, yaşlandığımızda kendimizi tıpkı Jim Hammond gibi güçlü, sağlıklı ve canlı hissedebileceğimiz çok daha iyi bir yaşamın kapılarını açabilir. Ancak bilim kurgu sınırları içinde var olabilecek ölümsüzlük hapının tersine, başarılı bir yangı önleyici ilaç yaşadığımız süre içinde gerçeğe dönüşebilir. BİLGİLER YERLE BİR İnsanlar ezelden beri yaşlanmanın yaşamın kaçınılmaz unsurlarından biri olduğuna inandılar. Oysa, artık bu görüşün pek de geçerli olmadığı görülüyor. Yaşlılıkbilim uzmanları (jerontologlar) yaşlanma konusundaki yerleşik görüşlerin büyük bir çoğunluğunu son yıllarda yerle bir ettiler. Bilim insanları yaşlanmanın geçen zamanın basit bir sonucu olmadığını öne sürüyorlar. Son derece etkileyici yeni bir görüşe göre, yaşlanma gerçekte insanın kendi bedeninin yarattığı bir durum; bizleri bulaşıcı hastalıklardan koruyan temel bağışıklık ya da yangı sisteminin bir yan etkisi. Bedeni kuşatan düşmanları püskürtmeye çalışırken, bir yandan da organlarımızı zehirleyerek ve dokularımızı parçalayarak kendimize çeşitli biçimlerde zarar veririz. Kısacası, bir insanın baş düşmanı kendisidir. Bu ikilem yaşlanma kavramına daha farklı bir boyut kazandırdığı gibi, hastalıkların ne oldukları ve nereden kaynaklandıkları gibi konulara da farklı bir yak EN BÜYÜK KORKU Varlıklı ülkelerde ortalama insan ömrü geçtiğimiz yüz elli yıl içinde 45 yaşından 80 yaşın üzerine çıktı. Bu artışın ansızın duracağını düşünmemiz için somut bir neden yok. Ne var ki, günümüzde daha uzun yaşamak genelde ölümü geciktirmek daha yavaş, daha pahalı, hastalık ve güçsüzlüklerle daha dolu bir sürecin sonunda yaşama veda etmek anlamına geliyor. Ulusal Yaşlanma Enstitüsü uzun erimli araştırma lar bölümünün başkanı ve konuyla ilgili bugüne dek yapılan en kapsamlı araştırmanın sahibi olan Luigi Ferrucci, “Yaşlılarla konuştuğunuzda sizlere en büyük korkularının ölmek değil, hastalanarak elden ayaktan düşmek ve başkalarına bel bağlamak zorunda kalmak olduğunu söyleyeceklerdir,” diyor. Dirimbilim uzmanları yangıların yaş ilerledikçe arttığını bir süredir biliyorlardı. Ancak, yaşlanmayla birlikte başka bir yığın şeyin çöktüğü, teklediği ve rayından çıktığı gerçeği karşısında yangı unsuru çok da önemli değilmiş gibi görünmekteydi. Bugün bile öyle olduğunu düşünen kimi uzmanlar var. Ne var ki, 1990’ların sonlarında, Tracy ve arkadaşları yangı ile ilgili bir protein olan Creaktif proteinin (CRP) gelecekteki bir kalp krizinin şaşırtıcı kesinlikteki habercisi olduğunu gözler önüne sermeleriyle birlikte, yangı ile yaşlanma arasında yakın bir ilinti olduğunu ortaya koyan somut bir kanıt elde edilmiş oldu. En azından kalp hastalığında yangının yalnızca bir izleyici olmadığı artık biliniyor. Dahası, bunu azaltmak için bir şeyler de yapılabilir. Kalp hastalarına iyi geldiği çoktandır bilinen aspirinin öncelikle yangıyı önleyerek işe yaradığı görülüyor. Bizleri üreyebilecek denli uzun süre canlı tutmayı amaçlayan güçlü ve dayanıklı bir bağışıklık sistemine sahip olmak evrimsel bir zorunluluktu. Bize o tepkiyi veren ise yangı. Yangı, bedeni kuşatan her türlü saldırıya ve travmatik hasara karşı çok amaçlı bir koruyucu işlevi görüyor. Bunun için çok basit bir örnek verelim. Bir kedi tarafından tırmalandığınızı varsayalım. İlk aşamada, pıhtılaşmayı sağlayan unsurlar devinime geçerek, mikropların yaralı bölgeden bedene yayılmasını önlemek amacıyla kanı pıhtılaştırır. Ardından, kanda bulunan ve hastalığa yol açan bakteri ve benzer maddeleri yutup yok etmeye yarayan fagositler tırmalamadan etkilenen bölgeye yığılarlar ve bakterileri yok edip, ek yardım çağrısında bulunan ulak proteinler olan sitokin’leri salgılarlar. Fagositler de bakterileri yok eden bileşkenler olan reaktif oksijen türlerini üretirler. Bu arada, bedendeki öteki düzenekler de devreye girerek IL6 ve ur nekrosis faktörü – gibi başka sitokinler aracılığıyla metabolizmadan hücre gelişmesine dek uzanan birçok sistemde değişiklikler yaparlar. Bağışıklık sisteminin özel uyarlamalı tepkisi de geride kalan mikropları yok eder. yangıyı inceliyor. Yaşlılığa bağlı güçsüzlüğün bile ardında yatan neden yangı olabilir. Ferrucci yangı etkisinin iskelet kasında ayrışmalara, buna bağlı olarak da kas yoğunluğunun yitirilmesine yol açtığına tanık oldu. Şişmanlık tüm bu hastalıklara davetiye çıkarıyor ve bunun nedeni de büyük ölçüde yağ hücrelerinin yangıyı körüklemesinden kaynaklanıyor. SİNSİ İLERLİYORLAR Tüm bu bulgular yangı ya da iltihaplanmanın ne kadar sinsi ilerleyebileceğini ve zamanla nasıl raydan çıkabileceğini gösteriyor.Tracy bu etkinin sanıldığından çok daha sinsice ilerlediğine ve yıllar sonra kalbe, beyne ve bedenin hemen hemen her yerine zarar verdiğine dikkat çekiyor. Duke Üniversitesi Yaşlanma Araştırmaları Merkezi’nin başkanı Harvey Jay Cohen yangıyı “kıyıya vuran dalgacıklara” benzetiyor. Evrim insanoğlunu acımasız bir pazarlıkla karşı karşıya bırakmış. Kısa erimde yaşamımızı kurtaran, uzun erimde canımıza kıyıyor. Yaşımız ilerledikçe şiddetli yangı nöbetleri, bir olasılıkla bağışıklık sisteminin zamanla düzenini yitirmesinden, giderek süreğenleşiyor. Kandaki yangıyla ilgili unsurlar iki, hatta dört katına çıkabiliyor. Bu, kısmen süreğen enfeksiyonlardan kaynaklanıyor olabilir. İnsanlar bunun bilincinde olmasalar da, neredeyse tüm erişkinler EpsteinBarr virüsünü, %60 kadarı da sitomegalo virüsünü taşıyorlar. Bu iki virüs hücrelerimize gizlenerek, bedenimizde durgun bir yaşam sürdürüyor. Ancak, Ohio Eyalet Üniversitesi viral bağışıklık uzmanı Ronald Glaser ile eşi ve meslektaşı Janice Kiecolt Glaser bu virüslerin tam anlamıyla uykuda olmadıklarını düşünüyorlar. Araştırmacılar yaş ilerledikçe bu virüslerle savaşan antikorların arttığına tanık oldular. Bu da, virüsün uyanışa geçtiğinin ve bağışıklık sisteminin etkin duruma geldiğinin göstergesiydi. Güney Kaliforniya Üniversitesi sinirbilim ve yaşlılıkbilimi uzmanlarından Caleb Finch yaşlanma sürecinde iltihaplanmanın etkisinin yaşamın erken evrelerinde yaşanan deneyimlere bağlı olarak da değişebileceğini öne sürüyor. Aynı üniversiteden meslektaşı Eileen Crimmins ile birlikte 19. yüzyıl Avrupa’sından doğum ve ölüm kayıtlarını inceleyen Finch, uzun yaşam ile çocuklukta yaşanan hastalıklar arasında doğrudan bir ilintiye tanık oldu. Yeni doğanlarda ölüm oranlarının yüksek olduğu yıllarda dünyaya gelip erişkinliğe ulaşan çocukların daha sağlıklı yıllarda doğanlar kadar uzun ömürlü olmadıkları görüldü. Finch, bunun ardında yatan nedenin yangı olduğuna ve çocuklukta enfeksiyon düzeyinin yüksek olmasının daha kısa ve daha sağlıksız yaşamlara yol açtığına dikkat çekiyor. Buna karşılık günümüzün refah toplumlarında insanların daha uzun yaşadıklarına, çocukluklarında kızamık, tifo, sıtma, boğmaca, bağırsak kurdu gibi hastalıklara yakalanmayanların daha sağlıklı ve daha uzun ömürlü olduklarına parmak basıyor. bir tepkidir de,” yanıtını veriyor. Yangı kuramı yaşlanma konusundaki tartışmasız tek kuram değil. Bu kuramla çekişen birçok başka sav olmasına karşın, yangı kuramı araştırmacılar tarafından daha çok destek görüyor ve yaşlanmadan sorumlu bir dizi düzeneğin ortaya çıkarılmasına olanak tanıyor. Yine de, hiç kimse yaşlanmanın ardında yalnızca tek bir nedenin yattığına inanmıyor. Farklı türler çok farklı biçimlerde yaşlanabilecekleri gibi, bu süreçte muhtemelen çok sayıda düzenek rol oynuyor. Ancak asıl önemlisi, yangı bizlere bu konuda bir şeyler yapma olanağını tanıyor. Yangıyı azaltmanın son derece basit birtakım yolları var. Jim Hammond’ın bedeninde tam olarak neler olup bittiğini bilemeyiz; ancak yaşam biçemisağlıklı besinler, egzersiz ve yaşama olumlu bir bakışbedeni tümden etkileyen yangı olasılığını azaltıyor. Hammond’ın özelliklerine sahip olmayanlar flavinoidler gibi iltihaplanmaya karşı yeni ilaçlar bulmaya çalışan ilaç şirketlerine başvurabilirler. Araştırmacılar eskiden beri kullanılan ilaçların farklı işlevlerini de ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. Bu araştırmaların bir bölümü bilgimiz sınırlarını zorluyor. Ne var ki, yangı üzerinde değişiklik yapmak ateşle oynamaktan farksız olduğundan, tüm bu deneyleri yaparken çok dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü enfeksiyona karşı savaşmak, bedenin kesinlikle en gerekli ATEROSKLEROZ Buraya kadar her şey yolunda. Gelgelelim, yangı tepkisi herhangi bir saldırı olmadan da ortaya çıkabilir. Ateroskleroz, ya da damar sertliği, bunun en tipik örneğidir. Atardamar çeperlerinde biriken yağlı atıklara tepki olarak makrofaj adı verilen bir tür fagosit dokudaki bu değişikliği sorunlu bölge olarak algılayarak filtreden geçirir ve birikintilerin şişmelerine ve dengelerini yitirmelerine neden olur. Bu da, bu dokuların parçalanmasına ve kanın pıhtılaşıp damarları tıkamasına yol açar. Makrofalar ne denli etkinse, kandaki CRP düzeyi de o denli yüksek olur. Buna bağlı olarak da, dokuların parçalanıp damarları tıkayarak ölüme yol açma olasılığı da artar. Başka hastalıkların da ardında yangı unsurunun yattığı yönündeki kanıtlar dolaylı olmakla birlikte, giderek artıyor. Araştırmacılar Alzheimer hastalarında, beynin yaşlılıkla ilintili plakalarla tıkalı bölgelerinin aynı zamanda yangı hücreleri ve sitokinlerle de dolu olduğunu epeydir biliyorlar. Son zamanlarda yapılan araştırmalar sitokinlerin farelerde anı oluşumunu önlediğini ortaya koyuyor. Şeker hastalığında yangı ile ensülin direnci görünürde birbirlerini etkiliyor ve ensülin duyarlığını onaran ilaçların IL6 ve CRP gibi yangı unsurlarını da ortadan kaldırdığı görülüyor. Hollanda Leiden Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı da akciğerdeki işlevsel bozukluklar, kemik erimesi ve yaşlılık depresyonunun baş suçlusu olarak Ne yazık ki arteritli el parmaklarına kalça eklemindeki gibi kolayca replasman yapılamıyor. ETKİ VE TEPKİ Ancak Tracy ve yaşlılıkla ilgili kimi başka araştırmacılar yangıyı doğrudan bir nedensonuç ilişkisi kapsamında değerlendirmenin konuyu basitleştirmek olacağına, bu yüzden de insan biyolojisinin birbirleriyle bağlantılı bir sistemler grubu olarak ele alınması gerektiğine inanıyorlar. Tracy, “Yangı yaşlanma karşısında geliştirilen bir tepki midir, yoksa yaşlanma ve hastalığa yol açan bir etki mi?” sorusuna, “Yangı, bedende olup bitenlerle ilgili bir etki olduğu kadar, CBT 1097/12 28 Mart 2008 BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ O halde bağışıklık sistemimiz neden görünürde böylesine tehlikeli bir düzeneğe bel bağlamak zorunda kalıyor? Bu sorunun yanıtı bulaşıcı hastalıkların tarih boyunca insanların bir numaralı ölüm nedeni olması ve insanın dirimsel yapısının bu tehlike karşısındaki tepkilerle biçimlendiği gerçeğinde yatıyor. CBT 1097/13 28 Mart 2008 işlevlerinden biri. Cohen, böyle bir sistemle oynamanın yarardan çok zarar verebileceğine dikkat çekiyor. Ancak insanlar güçten düşmüş yaşlılık ile üretken ve güçlü bir sağlık arasında değiş tokuş yapan eski evrimsel pazarlığı yeniden gözden geçirmeye istekli görünüyorlar. Bu konuda herhangi bir kuşkunuz varsa Jim Hammond’ı düşünün. İnternetteki günlüğünde 2007 Ulusal Yaşlılar Olimpiyatları’nda 800 metre koşuşunu dile getirirken,”Foto finişle kazandım ve ulusal çapta bir rekor kırdım,” diyordu. İnsanlar çılgına dönmüşlerdi. Hammond, 93 yaşında iken, hayatının en coşkulu deneyimini yaşamıştı. Türkçesi: Rita Urgan