Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
KÜLTÜRGELENEK ğını söylemek için Hacı Bektaş dönemine, yani 14. yüzyıla bakmak gerekmektedir. Bu dönemde Anadolu kadın tekke şeyhleri olduğunu biliyoruz. MÜSLÜMAN KİMLİĞİ SARIK/TURBAN (FARSÇA DULBEND, TÜLBEND) Resim 16 Varka ve Gülşah minyatürü saçlar hepsinde 3 bölük halinde açık, serbest ve örgülüdür. Kapı önündekiler boynuzlu ve ponponlu olan iki figür hizmetkâr olmalı. Gülşah ve annesinin başında taç var. SELÇUKLU KADIN GİYİMİ VE SİMGELER Giyim kuşamda kullanılan kaftan, mintan, elbise, hırka ve üç etekteki ortak yönler yaka bordürü ve kollarda kullanılan tiraz bantlarıdır. Mintan ve elbisenin boynu V şeklinde açık olup göğsü ve gerdanı kapatılmamıştır. Kısaca kolun üst kısmına takılan tiraz ince veya kalın (510 cm) düz şekilde, üzeri yazı ve desenlerle bezeli bantlardır. Bu bantlar önceleri dini simge ve mevkii, sonraları ise kalınlıkları ve desenleriyle toplumsal mevkii veya unvanın simgesi olmuştur. Tiraz Orta Asya'dan Türkler tarafından Anadolu'ya taşınmış ve böylece Müslümanlar tarafından da kullanılmaya başlanmıştır. Tiraz örneğinden görüleceği üzere, toplum içinde sınıfsal farklılıkları giyim kuşam üstünden dillendirilme eğilimi çok eski tarihlerde başlamıştır. Anadolu Selçuklu hakimiyetinde yaşayan Hıristiyanları, Musevileri ve Müslümanları birbirinden giyimlerindeki ayrıntılarla birbirinden ayırmak mümkündü. Genellikle Hıristiyanların saçları kısaydı ve kemer takarlardı. Museviler ise omuzlarına kırmızı bir kumaş parçası koyarlardı. Büyük seyyah İbni Batuda, 14. yüzyıl sonunda Hıristiyanların başlarına mavi mendil, Musevilerin ise sarı mendil koyarak dinsel farklılıklarını belirttiklerine değiniyor. Selçuklularda kadının evi dışında bir uğraşı olup olmadığı bilinmiyor. Kadının çalışma yaşamında yer aldığını söylemek için Hacı Bektaş dönemine, yani 14. yüzyıla bakmak gerekmektedir. Bu dönemde Anadolu kadın tekke şeyhleri olduğunu biliyoruz. Tam bilinmemekle beraber, türbanın çıkış yeri Hindistan olduğu varsayılmaktadır. 4,55 m uzunluğunda veya daha kısa dikdörtgen şeklinde turban kumaşı (Müslin ipek gibi) çamaşır sıkar gibi iki kişi tarafından döndürülür. Helezoni döndürülmüş bu kumaş parçası takkesiz kulak hizasında çember halinde dolanır veya bir takke takılarak üstüne sarılarak kişinin zevki ve isteğine göre şekillendirilir. Turban İslam'dan önce İbraniler tarafından kullanılan başlık tipidir. İslam'da çeşitli Hadislerde sarığa ilişkin farklı yorum ve değerlendirmeler yapılmıştır. Bu hadislerle “sarık sarmak” İslamiyet'i kabul etmekle aynı anlama gelmektedir. Buna rağmen İslamiyet'in başından beri sarık ile kavuk yalnız Müslümanlara özgü bir başlık sayılmaz. Ali Mazaheri, sarığın tüm özgür insanlar için kabul edildiğini, yalnız esirlerin sarık sarma hakkı olmadığını ileri sürüyor. Böylece başlık bir yandan din, diğer yandan sosyal sınıf ayrımını belirten unsur olmuştur. (Resim17) türden oluşurdu. Osmanlı Sultanı aynı zamanda Halif e d i r Bektaşi 1752 Mevlevi 1773 Derviş (1517). Res 1697 tacı serpuşu Mehmet mi yazışmaResim 1818.yy. ortasındaki halk larda Arap al başlıklarıTarikat simgeleri fabesi kullanılır. Osmanlı İmparatorluğunda, artık sahip olduğu geniş topraklar üzerinde yaşayan halkların çoğunluğunu Müslüman inancında olan milletler oluşturur. Örneğin 9. yüzyılda kurulmuş olan Belgrad şehri ile 8. yüzyılda dünyanın en kalabalık şehri olan Bağdat kentinin tek ortak noktası her ikisinin de nehir kenarında kurulmuş olmalarıdır. Bu nedenle bütün bu geniş coğrafyanın kültürünün Osmanlının başşehri İstanbul'da harmanlanmış olacağını düşündüğümden, başlıklar konusunu bu kentteki örneklerle açıklamak istiyorum. İSTANBUL BAŞLIKLI MEZAR TAŞLARI Bu bölümde 1980 yılında yapmış olduğum İstanbul Osmanlı Mezartaşları Başı ve Başlıkları konulu araştırmamın bulgularından yararlanılacaktır. Kavuk, eski Türkçe'de içi boş, kof anlamında kavuk kökünden türemiş bir isimdir. Çoğu kez pamuktan yapılan ve yüksekçe bir külah üzerine sarık sarılmasıyla üretilir. Kavuk ilk kez 1. Beyazıt döneminde (13891402) kullanılmaya başlanmıştır. Yüzü çuhadan olup, içi astarlıdır. Yüzle astar arası pamuk doludur. Pamuk kavuğun türüne göre dilimli, kafesli, baklavalı gibi, farklı dikilir. Kavuklar üzerinlerine sarılan bezin türü, rengi ve motifine göre türlü adlar alır. Kavuk sarmak, bir usta işi olup, 3 Mart 1829 tarihinde Sultan II. Mahmut tarafından fesin genel serpuş olarak kabul edilmesine kadar giyilmişti. Kavuk ve bunun benzeri olan sarığın ilk kullanım tarihi belli değildir. Beni İsrail zamanında kavuk giyilmiş olup. Hz. Yusuf'a ait bir kavuk Topkapı Sarayı Müzesi Koleksiyonunda bulunmaktadır. İbrani Ruhani reislerinin de kavuğa benzer serpuş giydiklerine tarih kitaplarında rastlanır. Sarığın İslamiyet'ten çok önce de Arapça'da İmame adı ile kullanıldığı biliniyor. Benzer şekilde, bir bezi sarma işleminin Eski Mısır'da kullanıldığını kanıtlayan belgeler vardır. Araplar sarığı Müslüman ve Müslüman olmayanları ayırmak amacıyla kullanmışlar. Türkler, Müslüman olmadan önce Börk kullanırlardı. Müslümanlığı kabul ettikten sonra, börklerinin etrafına sarık sarıldı. Halk başlıkları analiz edildiğinde, mezar taşları üzerinde yapılmış olan araştırmalarda bize zorluk çıkaran faktörü kişilerin tarikat bağlantıları oluşturmuştur. Kişilerin bu başlığı kullanmaları için mutlaka şeyh olmaları gerekmez. Kişinin kendince en çok önem verdiği simgeyi taşına işletmiş olduğu düşüncesiyle esnaf başlığını kullanmamış olması düşünsel olarak daha akla yatkın geliyor. Bunlardan bazıları, Kallavi, Mücevveze, Horasani, Selimi, Yusufi, Örf, Katibi, Molla Kavuğu, Taç Kavuk olarak adlandırılır. Meslek gruplarına göre şekillendirilmiş bu başlıklar esas itibariyle bugünkü üniforma yerine geçer. Zaman içinde kavuk ve sarık gibi başlıkların oldukça büyütüldüğünü 35/38, 40/45, 25/45, 45/50 cm ölçülerde olduğunu ve insan bedeni ile orantısız boyutlara geldiğini görmekteyiz. Üretildikleri kumaşlar, bezemesi ve üstündeki kıymetli takılarla zenginliği tam bir üstünlük sembolü, hiyerarşi, baskı unsuru olarak kullanıldığını anlamak zor değildir. (Resim 18) Yazının devamı gelecek sayımızda OSMANLI BAŞLIKLARININ KULLANIM ŞEKİLLERİ VE MEZHEP/TARİKAT SİMGELERİ İslam'ın başlıklar diliyle görev, sınıf, toplum ayrımı geleneği Osmanlılarca da sürdürülmüştür. Orta Asya'dan kendilerine özgü başlık getiren Türkler, zamanla bunun yerine Müslüman başlığını benimserler. O döneme kadar keyfi olan başlık kullanımı Kanuni devrinde kurallara bağlanır. Fatih Sultan Mehmet ve Sultan Süleyman Kanunnameleri bu ayrıntıları kesin çizgilerle belirtir. Buna göre değişik görev ve mevkilerin farklı başlıkları vardı. Böylece bir çeşit üniforma oluşturulmuştur. Kişinin mesleğinin dışında bağlı olduğu tarikatın, içinde bulunduğu sosyal konumun sembollerle baş Resim 17 Osmanlı sarık çeşitleri Kısaca kolun üst kısmına takılan tiraz ince veya kalın (510 cm) düz şekilde, üzeri yazı ve desenlerle bezeli bantlardır. Bu bantlar önceleri dini simge ve mevkii, sonraları ise kalınlıkları ve desenleriyle toplumsal mevkii veya unvanın simgesi olmuştur. Tiraz Orta Asya'dan Türkler tarafından Anadolu'ya taşınmış ve böylece Müslümanlar tarafından da kullanılmaya başlanmıştır. Tiraz örneğinden görüleceği üzere, toplum içinde sınıfsal farklılıkları giyim kuşam üstünden dillendirilme eğilimi çok eski tarihlerde başlamıştır. Anadolu Selçuklu hakimiyetinde yaşayan Hıristiyanları, Musevileri ve Müslümanları birbirinden giyimlerindeki ayrıntılarla birbirinden ayırmak mümkündü. Genellikle Hıristiyanların saçları kısaydı ve kemer takarlardı. Museviler ise omuzlarına kırmızı bir kumaş parçası koyarlardı. Büyük seyyah İbni Batuda, 14. yüzyıl sonunda Hıristiyanların başlarına mavi mendil, Musevilerin ise sarı mendil koyarak dinsel farklılıklarını belirttiklerine değiniyor. Selçuklularda kadının evi dışında bir uğraşı olup olmadığı bilinmiyor. Kadının çalışma yaşamında yer aldı CBT1096/16 21 Mart 2008 lığa işlendiği bilinir. Hatta bu durum kişi öldükten sonra mezar taşlarında da görülür. Bu veriler başlığa yansıyan sembollerin ne derece önemli olduğunun kanıtıdır. (( Buradan çıkarılan sonuca göre, kamusal alanda görev yapan kişilerin taşıdığı başlıklarda bağlı bulundukları tarikatın simgelerini )) Yasaya göre Türkler beyaz sarık, Müslüman olmayanlar kırmızı, sarı ve siyah renkli sarıklar kullanmalıydı. (Hatırlayacak olursak Orta Çağ Hıristiyan Devletlerinde de Musevi'yi ayırmak için bazı yerlerde sarı renkli başlık kullanılmıştır.) Osmanlı İmparatorluğu'nda saray, saray hizmetlileri, ordu, din adamları, yabancı misyon ve halk için değişik renk, boyut ve biçimde belirlenmiş ve kişinin sosyal durumunu belirten kavuk, külah veya sarık 1829 tarihli II. Mahmut Kıyafet Nizamnamesi ile yerini fes'e terk eder. Çok geniş bir alana yayılmış olan Osmanlı İmparatorluğu (Kuzey Afrika, Balkanlar, Anadolu, Mezopotamya ve Arap Yarımadası) çok çeşitli din ve kül