05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Tecavüzcüyü koruyan yasa tasarısına hayır! 910 Ekim 2008 tarihinde Adalet Bakanlığında düzenlenen bir toplantıda; Medeni Kanun ve TCK'daki evlenme yaşının 14'e indirilmesi, 'reşit olmayanla cinsel ilişki'de suçun cezalandırılması için gereken şikâyet koşulunun 15 yaştan 14'e çekilmesi ve tecavüz edenin, mağdurla evlenmesi durumunda cezadan kurtulması ve eşe tecavüzde 7 yıla kadar olan cezanın 1 yıla indirilmesi gibi yasa değişikliği önerileri tartışıldı. İlgili kuruluşların karşı bildirisini özetle sunuyoruz: "B izler çocukların bedensel ve ruhsal gelişimi ve sağlığı açısından büyük sakıncalar taşıyan bu önerilere ilişkin olarak görüşlerimizi ivedilikle kamuoyu ile paylaşıyoruz: Bilindiği gibi, ergenlik dönemi çocuğun zihinsel, ruhsal, duygusal, sosyal açılardan olduğu gibi cinsel yönden de gelişimini sürdürdüğü bir dönemdir. Bu dönemde çocuk henüz olgunlaşmamıştır ve kimliği oluşmamıştır. Kendisini koruyan, kollayan ve destekleyen ebeveynlerinin sağladı CBT 1129 / 20 7 Kasım 2008 ğı güvenli aile ortamı içinde gelişimini sürdürmesi gereken çocuk, ruhsal ve bedensel olgunlaşmasını tamamlamamış olduğundan, aile sorumluluğu üstlenmeye hazır değildir. Bilimsel olarak bugün artık çocuğun gelişimini tamamladığı ergenlik döneminin ruhsal gelişim bakımından 20'li yaşların içine uzandığı kabul edilmekte. Zamanından önce yükleneceği eş ve anne rolü, cinsel ve toplumsal boyutları bakımından çocuğu örseleyecektir. Bu bağlamda çocuğu zamanından çok önce eş ve anne olmaya zorlamak ya da yönlendirmek, çocuğun cinsel, ruhsal ve belirli durumlarda fiziksel istismarı tanımı kapsamına girer. İstismara maruz kalan çocuklarda travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, kaygı bozukluğu ya da disosiyatif bozukluk gibi ağır ve süregen ruhsal bozukluklar gelişmekte, çocuğun yaşamsal işlevleri ciddi derecede bozuluyor. Çok erken yaşlarda yapılan evliliklerde eş ve anne rolünü benimsemeye ruhsal ve duygusal yönden hazır olmayan genç kızların doğacak bebekleriyle ilişkilerinde sorunlar ortaya çıkmakta, çok hassas ve bebeğin sağlıklı gelişimi açısından büyük öneme sahip olan bağlanma süreci zedelen mektedir. Bu durum bebeklerin fiziksel ve duygusal istismarı ve ihmaline de yol açmakta. Cinsel istismar olgularında mağdura inanılmaması, mağdurun suçlanması, istismarcı tarafından ikna, tehdit, baskı gibi yöntemlerle susturulmaya çalışılması, ailesinin şikâyetçi olmasının engellenmeye çalışılması ya da şikâyetlerini geri çekmeleri için baskıya uğratılması gibi dayatmalar sık görülmektedir. Ailenin şikâyetini geri çekmesi, çocuğun yaşamış olduğu travmayla baş başa kalmasına, kendisini dünyada yalnız, terkedilmiş ve çaresiz hissetmesine yol açarak travmanın etkilerinin ağırlaşmasına neden olmaktadır. Kendini savunma gücüne sahip olmayan, ailesi baskı altında geri çekilen çocuğa toplumun ve devletin sahip çıkması, çocuğun mağduriyetinin devlet eliyle, yasalar yoluyla durdurulması, istismarcının cezalandırılarak adaletin gerçekleştirilmesi ve toplumun doğru yasal ve eğitim uygulamalarıyla eğitilerek bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Bu bilgiler ışığında: * Çocuklara karşı işlenen cinsel suçlarda şikâyet hakkının 15 yaştan 14 yaşa indirilmesi, 14 yaştan itibaren istismarın koşulsuz olarak cezalandırılmasını değil, çocuğun ve / ya da ailenin cinsel istismara ilişkin şikâyetini esas almaktadır. Bu durum çocuk yaştaki ergenlerin bedensel ve ruhsal mağduriyetine yol açacaktır. Evlenme vaadiyle çocukların kandırılması olasılığını artıracak, yasanın caydırıcılığı ortadan kalkacak, istismarı teşvik edecektir. * İstismara maruz kalan bir çocuğun aile ortamından koparılarak kendisini istismar eden kişiyle evlendirilmesi, çocuğun bir ömür boyu kendisini istismar etmiş olan kişiyle yaşaması anlamına gelmektedir ki, bu tasarıda çocuğun ruhsal ve bedensel gelişimini korumaya yönelik hiçbir yan bulunmamaktadır. Aksine tasarı, çocuğa yönelik cinsel istismar eylemini istismar tanımı kapsamından çıkarmayı, istismarı meşrulaştırmayı ve istismarcıyı korumayı hedeflemektedir. * Evlilik yaşının 14'e indirilmesi, istismar bir yana, en olumlu koşullarda gerçekleşecek olan bir evlilikte dahi, olası ruhsal ve bedensel hastalıklara açık duruma getirilmesi demektir. Ayrıca evlilik sorumluluğu üstlenen çocuğun okuluna gitmesi olasılığını ortadan kaldırarak eğitim hakkının engellenmesine yol açacaktır. * Bütün bu olumsuz etkiler çocuğun yaşamını olumsuz etkilemekle kalmayıp, dünyaya geti receği çocuklarının da sağlıklı gelişimlerini risk altına sokacaktır. * Bizler, kadını ve çocuğu değil tecavüz edeni koruyan düzenlemeler yapılması fikrine karşıyız. Türk toplumunun temeli olan aile yapısını korumanın yolu sağlıklı aileler oluşturmak olduğunu, çocuk kadınlar / çocuk anneler yaratmak olmadığını savunuyoruz. Şu anda yürürlükte olan çocuk hakları, kadın hakları ve insan hakları sözleşmelerinin tarafı olan ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90. maddesiyle bu sözleşmelere öncelik tanıyan Devlet'in böyle bir geriye gidişe hayır demesi gerekir. Yine Çocuk Hakları Sözleşmesine ve Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ne taraf olan Devletin mahkemelerinin görevinin, çocuğa ve kadına öncelik tanıyıp onun haklarını korumak olmalıyken, kadına ve çocuğa tecavüz edeni koruyan bir sistemin Türk Hukuku'na girmesine onay verilmesini kabul edemiyoruz." Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği, Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Derneği, Ergen Sağlığı Derneği, Türk Psikologlar Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Genel Merkezi ve Şubeleri, Bebek Ruh Sağlığı Derneği ve Koruyucu Aile ve Evlat Edinme Derneği, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneğ, Hacettepe Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Mezunları Derneği ve Gelişimsel Çocuk Nöroloji Derneği, Gündem: Çocuk! Derneği, Özgürlüğünden Yoksun Gençlerle Dayanışma Derneği Cinsel istismar ve tecavüz insan hakları ihlalidir Ruh Sağlığı PlatformuTürkiye Yürütme Kurulu adına Dr. Şeref Özer (Türkiye Psikiyatri Derneği Genel başkanı) ve Dr. Peykan Gökalp’in (Türk Nörosikiyatri Derneği Başkanı) ortak açıklamasını özetle sunuyoruz: on günlerde, Adalet Bakanlığı’nda yapılan bir toplantıda, Medeni Kanun’da ‘evlenme yaşının 14’e indirilmesi’, Türk Ceza Kanunu’nda ‘reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun cezalandırılması için gereken şikayet koşulunun 15 yaştan 14’e çekilmesi’ ve ‘tecavüz edenin, mağdurla evlenmesi durumunda cezadan kurtulması’ ve ‘eşe tecavüzde 7 yıla kadar olan cezanın 1 yıla indirilmesi’ gibi yasa değişikliği önerilerinin tartışıldığı basına yansıdı. Bu yasa değişiklikleri ile oluşacak hukuk ortamının ülkemiz insanının ruh sağlığı yönünden ciddi sakıncaları bulunuyor. Cinsel istismar ve tecavüz, mağdurlarının yalnızca bedenini, yalnızca namusunu değil ruhsal yapısını da zedeler. Üstelik beden iyileşir, ama cinsel istismarın ruhsal yapı üzerindeki etkisi ciddiye alınıp tedavi edilmezse yaşam boyu sürecek “S
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear