05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ulus devlet inançlarını özümsemiş devrimci devlet adamı MAHMUT ESAT BOZKURT Ulus devlet ve devrimler Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarıdır. Ancak; son senelerde “Küreselleşme ve AB’nin yapay çekiciliği”, “AKP’nin dinsel inançlara siyasal ve toplumsal alanda etkinlik kazandırma eğilimi” ve “ülkenin bölünmez bütünlüğü üzerine oynanan oyunlar”, temel taşları sarsmaya başladı. “Dinsel ve etnik kimliğin güçlenme eğilimi” güçlü kanıt. Çetin Aşçıoğlu Yargıtay Onursal Üyesi, cetinascıoglu@gmail.com ğımız hiçbir iş olamaz”; “Halkın cumhuriyeti, adaleti gökten indirip, cumhuriyetin hâkimi ve savcıların eliyle halka vermelidir” gibi birbirini izleyen açıklamalar, Mustafa Kemal’in kendisine duyduğu güveni güçlendiriyordu. “Peki bu yeni mevzuatı uygulayacak hukukçuları nereden bulacaksın?” sorusuna verdiği “bulmayacağım paşam, yetiştireceğim” yanıtı, inançlı ve kararlı kişiliğini sergiliyordu. Başta Medeni Yasa olmak üzere tüm temel yasalar bir bir yürürlüğe girerek laik hukuk düzeninin temelleri atılıyordu. Ankara Hukuk Mektebi’nin açılışını yatılı öğrenci yurdu izliyordu. Adliye, yargıcıyla, avukatıyla ve tüm çalışanlarıyla, yasa ve yönetmeliklerle çağdaş bir düzen içinde yenileniyordu. Laik hukuk düzeniyle hukuk devriminin gerçekleştirmesi tutucu çevrelerde tedirginlik yaratmıştı. Bu düzenin arkasındaki koruyucu güç Gazi Mustafa Kemal’e yüklenme gücünü bulamayanlar onu hedef aldılar. Atatürk’ü ve laik hukuk düzenini yıpratmamak için ayrılma kararı verdi. T oplumsal yapı ve jeopolitik konumumuz; ulus devlet ve devrimler için giziltehlike oluşturuyor. Demokrasiyi, ekonomik ve kültürel olanakları göz ardı edemeyiz. Ancak; “Cumhuriyet’in kazanımlarının” ve “Anadolu başkaldırımının ülkücü kuşağının başarısının” bilgi ve bilincinin oluşturacağı tinsel güç ve direncin, ulus devletin ve devrimlerin can damarı olduğunu da unutamayız. Girit göçmeni Mahmut Hasan’ın oğlu Mahmut Esat, “öğrenmenin ve bilginin bilinciyle” yetkin, bilgili, özgürlüğe tutkun nitelikleri kazanmış bir öğrenci olarak Rüştiyeyi (Lise) bitirir. Aile, Meclisi Mebusan’da milletvekili dayısının (hekimJöntürk) yanında, idadi öğrenimini tamamlaması uygun gördü. İstanbul Darülfünu’nun (Üniversite) Hukuk Mektebi’ne kabul edildiğinde 17 yaşındadır. Kısa sürede “bilinçli, heyecanlı ve meraklı öğrenci” hocalarının dikkatini çeker. Daha ilk yarı bitmeden “Hizmet Gazetesi”nde yayımlanan yazılarını hocaları da ilgiyle okumaktadır. Osmanlı askerinin, yabancı şirketlerin işlettiği Aydın Demiryolları grevine silahla müdahale ederek; “yabancı şirketin acımasız ve insanlık dışı uygulamasına ortak olunmasını” içine sindiremez. Dayısıyla tartışırken ilk defa“ inkılâp” sözcüğünü kullanır. “Sen her şeyi birden yıkıp yapmak istiyorsun” eleştirisine: “Ulusal birlik, egemenlik ve özgürlük” kavramlarıyla yanıt verir. Yazılarında, bu kavramlarla birlikte, “köylülerin birleşip ormanlarına sahip çıkması”, “çocuklarını okula göndermeyenlerin cezalandırılması”, “kültürel uyanışı”; “kadın ve çocukların hukuk alanında korunması” gibi konuları işleyerek devrimci kimliğini ortaya koyuyordu. Hukuk mektebini üstün başarıyla bitiren Esat, babasının direnmesine karşın gittiği Lozan’da öğrenimini sürdürürken, ülke sorunları özellikle “yurtçuluk”, “bilim”, “Türklük”, “din”, “toplum yaşamı”, “düşünce özgürlüğü” üzerine çalışmalar yaptı. rubuyla ateş hattında dövüşüyordu. Düşleri bir an evvel Mustafa Kemal’e ulaşmaktı. Ege’nin beli silahlı eli mavzerli Kuvvacısı; şimdi, birinci dönem mebusu olarak yeni düşünceleri, konuşmaları, zarifliği ve terbiyesiyle herkesi etkiliyordu. Mustafa Kemal, genç hukuk doktoruna güveniyordu, birçok grup ve komite çalışmalarında yer aldı. Teşkilatı Esasiye (1921 Anayasası) hazırlanmasında yük onun üzerindeydi. Zaman zaman gündeme getirilen barış önerilerine “Yunanı Akdeniz’de boğmadıkça Avrupa’yı ikna edemeyiz” düşüncesi onay görüyordu. Yunan, denize dökülmüş, Lozan barış görüşmeleri başlamıştı. Batılılar, kapitülasyonlardan vazgeçmiyordu; görüşmeler kesildi. O günlerde Mahmut Esat’a, iktisat vekili görevi verilmiş ve Mustafa Kemal’in onayı ile İzmir’ de “iktisat kongresi” düzenleniyordu. İktisat Vekilinin “ameleler, sanatkârlar, çiftçiler, tacirler ve çilekeş Türk hanımları” diye başlayan konuşması kadınlardan yoğun alkış aldı. İzleyen günlerde “çalışma saatinin 8 saate indirilmesi”, “emeğin korunması çalışmaları”, “yabancı demiryolu şirketlerinin acımasız uygulamasıyla başlayan grevler”, bazı çevrelerde tedirginlik yaratıyordu. Ağır eleştiriler başlayınca istifa gerçekleşti. AVRUPA’DA HUKUK ZAFERİ Ege’nin uluslararası sularında Fransız (Lotus) gemisi ile Türk (Bozkurt) gemisi çarpışır ve Türk denizciler ölür. Lotus, Türk karasularına girince kaptan tutuklanır. Fransız Devleti, kapitülasyon döneminin küstahlığı içinde emir vermekten çekinmez: Kaptanı salın, tutuklama karar veren yargıçları yargılayın. Fransız basını da Türkiye’ye ve Türklere saldırır. “Paşam izin verin Lahey Adalet Divanı’na gidelim, savunmayı ben üstleneyim.” Gazi buğulu gözlerine bakarak “güle güle git, kazanacaksın”. Tüm gazeteler “Kapitülasyonlara alışık olanlar bilmelidir ki, Türk Devleti esir devletleri ilgilendiren en küçük bir geleneğin iddiasına izin veremez…” açıklamasını gururla yayımlıyordu. Mağrur Avrupa’nın yargıçları önünde dimdik durarak Türk adaleti ve tezi savunuldu. Karar açıklandığında kapitülasyonları kaldıran Lozan ilk kez uluslararası yargı kararıyla da onaylanıyordu. Atatürk “onu Bozkurt soyadıyla ödüllendirirken”; Fransızlar, yenilgiyi tartışıyorlardı: Biz kaybettik, Türkler bu zekice savunmanın mimarı Mahmut Esat’la övünmekle hep haklı olacaklardır… Milletvekilliği ile birlikte öğretim üyeliği görevini de yürütüyordu. Yasanın ya milletvekilliği ya öğretim üyeliği buyruğu karşısında, maaşı az olan öğretim üyeliğini yeğledi. Derslerde, konferanslarda konuşmaları, gazetelerde yayınlanan yazıları her kademede öğrenci ve halktan büyük ilgi görüyordu. Anadolu ihtilalinin, devrimlerin, akla ve bilime dayanan hukukun, emeğin, ezilenlerin yılmaz savunucu Profesör Bozkurt’un bedeni, yılların yorgunluğunun yıkımını çekemiyordu. Mustafa Kemal İhtilali adlı eseri yayımlanmıştı, onu eline aldı ve gençlere yaptığı konuşmasını hatırladı, “Gazi Mustafa Kemal, Türk Ulusunun önünde bir zafer bayrağıdır…” heyecanlanmıştı; gözleri karardı koca çınar elinde kitabı yere yığıldı… Tanrı’nın aydınlığı üzerinden eksilmesin; büyük yurtseverin anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Çalışmamı yaparken büyük ölçüde Sayın Mucize Özünal yazdığı, Kuşadası Ticaret Odası’nın yayımladığı Kalpak Ve Kartal adlı yapıttan yararlandım. Odayı, yazarı ve çalışmaya aile belgelerini açan Sayın Gün Bozkurt Tekant’ı (kızı) yürekten kutluyorum; inanın bu yapıtı okurken zaman zaman gözlerim doldu… Okumanızı öneririm. ATATÜRK’E ELEŞTİRİ Mustafa Kemal’in isteğiyle, 1924 Anayasa taslağında “Cumhurbaşkanı’na meclisi fesih yetkisi” tanınıyordu. Mahmut Esat ve Saraçoğlu Şükrü bu öneriye şiddetle karşı çıktı; çoğunluğu ikna etmek olanaksızdı. Ağır eleştirileri Mustafa Kemal de dinlemişti. Çankaya çağrısını endişeyle karşıladılar. Tartışmalar Çankaya’da da devam etti; gün ağarırken masada üç kişi kalmışlardı. Eve geldiğinde eşine “merak etme paşayı ikna ettik” müjdesi veriyordu. Buna rağmen; oylamada “ulus egemenliği tam anlamıyla gerçekleşmemiştir” eleştirisini yapmaktan çekinmedi. Aynı yıl kurulan yeni hükümette Gazi’nin kadrosu olarak yorumlanan iki isim yer alıyordu: Adalet Bakanı Mahmut Esat ve Milli Eğitim Bakanı Saraçoğlu Şükrü. “Yargı bağımsız, yargıçlar bilgili olmalıdır”; “ yasalarımız medeni gelişmiş ülkelerin yasaları incelenerek yazılmalı”; “halk, devletinin varlığını öncelikle adalette (yargı) görmeli”; “yargı harçları kalkmalı” gibi düşüncelerin özünde hukuk inkılâbı yatıyordu. Hukuk düzeninin çağdaşlaştırılmasında hâkim ve savcılara verdiği önemi “Hukuk düzeni otomobilin kaportası gibidir; yargıç ve savcılar da motoru; kaporta ne kadar yeni olursa olsun motor yenilenmedikçe olmaz” sözleriyle açıklıyordu. Alanya’da kendisini karşılamaya ilçe yargıcının gelmediği söylenince “o yargıçtır, biz ona gideriz” yanıtını verirken; eylemi söylemini güçlendiriyordu. Bakanlık; bilim ve usun egemen olduğu çağdaş bir yargı düzeni inancıyla yoğun bir çalışma içine girmişti. Düzenlenen kongrede, laik hukuk ve çağdaş yargı düzeni için alınan kararlar uygulamaya geçirilmeliydi. Bilgisine, yeteneğine, sağlam karakterine güveniliyordu. Yine de “kısa sürede nasıl gerçekleşir; başarılı olabilir mi” soruları gündemden düşmüyordu. “Paşam siz bizimle olduğunuz sürece başaramayaca DOKTORA TEZİ KAPİTÜLASYONLAR Doktora tezi olarak, Türk’ ün kanını emen “kapitülasyonları” seçmesi itiraz ve engellerle karşılanmıştı. Bilimsel akıl egemen oldu ve tezini manifesto ağırlıklı “Artık Türkiye’nin kapitülasyonlar rejimine onay vermesi olanaksızdır” sözleriyle bitirdi. Hocalar, tezi “Cum laude” takdir derecesiyle onayladılar (19 Mayıs 1919). Balkanlar, Girit elden çıkmış, Anadolu işgal edilmişti; daha neyi bekleyeceklerdi? Arkadaşı Rüştü (Saraçoğlu) ile kaçak olarak bindikleri şilebin İzmir’e demirlemesiyle tutuklandılarsa da Kuvvacılarca kurtarıldılar. Bilim ve hukuk adamı, Kuvvacı ve efelerle kurduğu Menderes gu CBT 1129/ 16 7 Kasım 2008
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear