01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

GÜNCEL TIP lık odds oranı) her iki cinsiyette esas belirleyiciydi, adiponektin düşüklüğü ise, şişman kadınlarda odds oranı için maddi artış sağlarken erkeklerde önemsizdi. Metabolik sendromla ilişkiye gelince, düşük adiponektin düzeyi ile yüksek beden kitle indeksi her iki cinsiyette etkileşim gösterdi. Ancak metabolik sendromun beş öğesi için de ayarlama yapılınca, adiponektin yalnızca erkeklerde ek bir öğe olarak sendromla ilişkili bulundu. Sonuç olarak, metabolik bozukluklarla açıkça bağlantılı olan kan adiponektin değerleri, çeşitli işlevlerindeki kusurlar sonucunda, yetişkinlerimizde kalpdamar ve metabolizma hastalık riskleri açılarından cinsiyetlerde ayrışma göstermektedir. Erkeklerimiz şişmanlıktan bağımsız olarak, yangıya ve belki de oksidasyona karşı anlamlı işlev kusuru sergilemekte ve şeker hastalığı ile hipertansiyona karşı korunmaktan yoksun kalmaktadır. Bu kusur, adiponektin düzeylerinin erkeklerde metabolik sendrom öğelerinden bağımsız olarak sendromla ilişki göstermesinin de altında yatan neden olabilir. Prehipertansiyon ve Artmış ApoB’nin Eşlik Ettiği Dislipidemi, Türk Kadınında İşlevi Bozuk Adiponektinle Etkileşince Yüksek Koroner Hastalık Riski Bindiriyor: Kanda yüksek apoB (>120 mg/dl) birlikteliğinde trigliserit yüksekliğinin (>150 mg/dl) ve de prehipertansiyonun (120139/8089 mmHg) şeker hastalığı ile koroner kalp hastalığına sürükleme riskinin yalnız kadınlarda yüksek olduğu ve bu durumun anılan iki hastalıkla işlev bozukluğuna uğramış adiponektinin etkileşimine bağlı olabileceği hipotezini denetlemeyi amaçladık. Hipotezi, TEKHARF Çalışması katılımcılarında ileriye yönelik biçimde inceledik. Bir tür kontrol grubu olarak da, kanda düşük HDLkolesterol <40/50 mg/dl) birlikteliğinde trigliserit yüksekliğinin (>150 mg/dl) [=aterojen dislipidemi] akıbeti karşılaştırıldı. Başlangıçta şeker ve koroner hastalıkları olan ya da prehipertansiyon veya anılan kan yağı bozuklukları bulunan kişiler analiz dışı tutuldu. Benzer sayıda erkek ve kadından oluşan 3309 kişinin başlangıçtaki ortalama yaşı 49±12 idi. Katılımcılar ortalama 7.4 yıl süresince izlendi. Çokdeğişkenli lojistik regresyon analizinde, hem prehipertansiyon (RR 1.96 [%95GA 1.20; 3.22]) hem de yüksek apoB birlikteliğinde trigliserit yüksekliği (RR 2.10 [%95GA 1.09; 4.02]) yeni gelişen koroner kalp hastalığını yaş ve aterojen dislipidemi için ayarlayınca, yalnız kadında anlamlı biçimde öngördü. Gelecekteki koroner kalp ve şeker hastalıklarını öngörmede, erkeklerde prehipertansiyon anlamlı değildi. Yüksek apo B birlikteliğinde trigliserid yüksekliği de koroner kalp hastalığını öngörmedi, velev ki ayarlanan adiponektin değerleri tarafından karşı konmuş olsun. Ayarlanan adiponektin değerleri tarafından karşı konan şeker hastalığı için, yüksek apo B birlikteliğinde trigliserid yüksekliği her iki cinsiyette risk faktörü niteliğinde bulundu. Kanda adiponektin erkekleri koroner kalp hastalığı için anlamlı biçimde koruyordu (iki’ye katlanma karşılığında nisbi risk 0.63 [%95GA 0.47; 0.86]), ancak şeker hastalığı için pek az koruyuculuk söz konusu idi (nisbi risk 0.86, anlamlı değil). Bu bulgulara göre, cinsiyet artmış apoB adiponektin arasında üçlü, prehipertansiyonadiponektin arasında da ikili birer etkileşimin varlığı anlaşıldı. Sonuç olarak, koroner kalp hastalığı ile şeker hastalığı için kadınlık artmış apoB adiponektin arasında, ve de prehipertansiyonadiponektin arasında etkileşim bulunmaktadır. Böylece, kadınlarla ilgili hipotezimiz koroner kalp hastalığı için doğrulanmış bulunmaktadır. Adiponektinin damar sertliği gelişmesine karşı koyan işlevi Türk kadınlarında ileri derecede bozulmuş olup bu durumu düşük düzeyli yangı sürecinin artmışlığına ve yaygınlığına bağlamak olasıdır. Mustafa Çetiner [email protected] Amfetamin, amfetamin türevleri, ecstasy benzeri ilaçlar, kokain ve eroin birleşimleri kadar tüketilmekte. Birleşmiş Miletler raporlarına göre tüm dünya piyasası 65 milyar dolara ulaştı. 2006 yılı verilerine göre, sadece Suudi Arabistan’da amfetamin kullanımı 12 ton civarında. Uyuşturucular Üzerine… Madde bağımlılığı yıllarca hep gelişmiş ülkelerin bir sorunu gibi görülmüştür. Bugüne kadar gelişmekte olan ülkelerdeki üretim biçimi, kapalı aile içi ilişkiler, gelenekler ve dinin rolü madde bağımlılığından bireyleri koruyor sanılırdı. İnsanlar madde bağımlılığının inançsız, yalnız, kapitalist üretim ilişkileri arasında ezilen batılı insanlara özgü bir sorun olduğunu düşünürdü. Ancak son yıllarda körfez ülkeleri, Asya ve Orta Asya ülkelerinde de madde kullanımı ve bağımlılığının hızlı bir biçimde arttığı dikkati çekmeye başladı. Amfetamin, amfetamin türevleri, ecstasy benzeri ilaçlar sözü edilen bu bölgelerde daha fazla tüketilmeye başladı. Bütün dünya ölçeğinde değerlendirildiğinde amfetamin, amfetamin türevleri, ecstasy benzeri ilaçlar, kokain ve eroin birleşimleri kadar tüketilmektedir. Nitekim Birleşmiş Miletler raporlarında tüm dünya piyasasının 65 milyar dolara ulaştığı bildirilmektedir. İnanılması güç ama 2006 yılı verileri göz önüne alındığında sadece Suudi Arabistan’da amfetamin kullanımı 12 ton civarındadır. Son beş yıl içinde Güney Afrika’da önceki dönemlere göre tüketimde belirgin bir artış görülmektedir. Dahası amfetamin, türevleri ve ecstasy’nin maliyetlerinde de bir düşüş meydana gelmektedir. Bu ilaçlar eğlence mekânlarında son derece ucuz fiyatlara ve kolayca bulunabilmektedir. Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü gibi kuruluşlar ilk hedef olarak bu tür maddelerin yıllık üretimlerinin 500 ton civarında sabit tutulmasını planlamaktadır. Ancak bu çok kolay değildir. ABD’de 1994–1996 yıllar arasında amfetamin ve türevlerini üreten toplam 1.015 laboratuvarın olduğu biliniyordu. Birçok ülke bu tür maddelerin üretiminin önlenmesi konusunda büyük çaba harcamaktadırlar. Ancak Kanada, Meksika gibi ülkelerde üretimin sınırlanabilmesinde ciddi sıkıntılar vardır. Sadece Avustralya’da 4,4 ton ecstasy üretildiği bilinmektedir. ABD’de 1991–1995 yılları arasında 2400 amfetamine bağlı ölüm bildirilmiştir. Son zamanlarda bu oranların artıyor olmasına da şaşırmamak lazımdır. Elbette bu üretim artışı doğrudan taleple ilişkilidir. Bu talep toplumun bazı kesimlerinde daha ön plandadır. Genel olarak bakıldığında evliler bekârlara, kentliler kırsal kesimde oturanlara, gençler yaşlılara, erkekler ise kadınlara göre daha fazla uyuşturucu kullanmaktadır. Sonuç olarak günümüzde 141 milyonu esrar olmak üzere 180 milyon insan uyuşturucu bağımlısıdır. Söz konusu rakamların dünya nüfusunun % 2’sinden daha fazlasını oluşturduğu göz önüne alınırsa olayın ne derece önemli bir sağlık sorunu olduğu da ortaya çıkar. İran’da 1.200.000, Pakistan’da 4.500.000 uyuşturucu kullanıcısı vardır. Yukarıda andığımız ve sentetik uyuşturucular grubundan sayılan amfetamin, amfetamin türevleri ve ecstasy gibi ilaçlar dünya çapında 30 milyon insan tarafından kullanılmaktadır. Aslına bakarsanız Yunanca uyku anlamına gelen “narke” sözcüğünden türetilen uyuşturucu ile insanlığın tanışıklığı oldukça eskiye dayanır. İnsanlık kenevir, afyon ve koka bitkisinin etkilerini çok ilkel dönemlerden beri bilmekteydi ve bu maddeler dinsel törenlerde de sıklıkla kullanılmaktaydı. Halüsinasyonlara neden olan kimi maddeler Aztek ve Maya, bazı mantarlar ise Şaman törenlerinde önemli bir yer almaktaydı. Kokain kimi ülkelerde bugün bile açlık ve yorgunluğa direnci arttırmak için kullanılmaktadır. Hinduların kimi yazılarında esrardan kutsal bir madde olarak söz edildiği bilinmektedir. Kimi bağımlılık potansiyeli olan maddeler ise günümüz tıbbının vazgeçilmezlerinden olabilmeyi başarmıştır. Bunların en önemlisi morfindir. Bu son derece ucuz, etkili ve doz ayarlaması kolay ağrı kesicinin dünyada tıbbi amaçlı kullanımı yılda 230 tona ulaşmaktadır. Özellikle kanser ve cerrahi ağrının tedavisinde kullanıldığında bağımlılık potansiyeli çok azdır. Bununla beraber kontrolsüz kullanımın sorun yaratacağı kesindir. Nitekim morfin Amerikan İç Savaşı sırasında yaralı askerlerin ağrılarını kesmek amacıyla kontrolsüz biçimde kullanılmış ve savaş bittiğinde yaklaşık 4 milyon asker, evlerine morfin bağımlısı olarak dönmüştür. YORUM Aterojen dislipidemi de yangı tabiatlı olduğu halde, onun cinsiyet etkileşimi göstermemesi, prehipertansiyon ile yüksek apoB birlikteliğinde trigliserit yüksekliği muhtemelen küçük, yoğun LDL parçacıklarının artmasını temsil eden durumlardır. Adiponektinin damar sertliği gelişmesine ve yangıya karşı koyan işlevlerinde bozukluk, LDL parçacıklarının boyutu ve sayısında varsayılan bu değişiklikle bağlantılı olsa gerektir. Adiponektinin erkeklerde var olduğu bir önemli koruyucu işlevinin karşıt cinsiyette var olmaması tıpta ilk kez tanımlanmaktadır. Koruyuculuk boyutunun adiponektin değerlerinde yarılanma karşılığında 1.58 bulunması, erkeklerimizde HDLkolesterolun sağladığı koroner hastalık korunmasındaki kadar güçlü olduğu sonucuna ulaştırır. Bu saptama, düşük düzeyde ya da kusurlu işlevli adiponektinin düzeltilmesinin kanda yağ bozuklukları ile koroner kalp hastalığının tedavisinde etkili olabileceğini vaat etmektedir. Kadınlarda adiponektinin şeker hastalığından koruduğuna ilişkin veri sağlamamız, bir spesifik işlevin bozulmasına karşılık, yangıya karşı koyan ve insülini duyarlılaştırıcı işlevlerinin baki kalmasının münkün olduğu anlaşılmaktadır. Prehipertansiyon ile yüksek apoB birlikteliğinde trigliserit yüksekliği orta ve ileri yaştaki kadınlarımızda sırasıyla %30 ve %32 gibi sık rastlanan durumlardır. Yedi milyonu aşkın kadını ifade eder ki, bunlarda koroner kalp hastalığından korunmada, burada gösterildiği gibi, üçte bir oranında eksiklik, Türk kadınlarında meydana gelen tüm yeni koroner kalp hastalığının %15’inden fazlasının oluşmasına denk geldiği tahmin edilebilir. Muazzam bir halk sağlığı sorununu ifade eder. Bunu önlemede, orta yaştan itibaren şişmanlık gelişmesini önlemek başta gelir. Her ne kadar, şişmanlık sıklığını toplumda azaltma girişimlerinin, adiponektin fonksiyonunu ne ölçüde düzeltebileceği belirsizse de bu girişimleri önemsememe yanlış olur. 1. Onat A ve ark. Relatively hidh levels of serum adiponectin in obese women, a potential indicator of antiinflammatory dysfunction: Relation to sex hormonebinding globulin. Int. J. Biol. Sci. 2008; 4: 208214. CBT 1124/ 15 3 Ekim 2008
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear