26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

BT 1071 sayfa 7 24/9/07 17:28 Page 2 (1,1) kendi içinde rekabet içinde. Fakat her biri bir rol üstlenmiş ve o rol yukarıdan yönetiliyor. Ben bunu şahsen yaşadım. FİAT'ta iken Çinli ortağımızla bir yatırıma girmek istedik. Ancak ortağımız o işi sürekli sürümcemede tutuyordu. Üretimi orada yapıyorduk ve bir başka modele geçmek istiyorduk, bir motor yatırımı ile pazar kapmak istiyoruz orada. En sorunda Çinli ortak, laf arasında şunu söyledi: “Bu tür motorları şu (Çinli) rakibimiz daha iyi yapıyor, biz de şu yönde gidelim”. Ancak o zaman, şirket üstü bir politikanın, bir sektör politikasının işi yönettiğini anladık. Şimdi gelelim Türkiye'ye. Türkiye açık bir ekonomi, bunu yapamaz; zaten serbest olmamız lazım. Ama serbest ekonomi içinde sektörel bazda daha uyum içinde iş yapma imkanımız var. Ben bunu OSD içinde yaşadım. Tofaş'ın Genel Müdürü olduğum zamana dönüyorum. Bunları anlattığımda üzerime çok şimşek çekiyorum ama ne yazık ki gerçek. Biz Otomotiv Sanayi Derneği'yiz (OSD), otomotiv sektörü derneği değiliz. Sektörde başka oyuncular da var, ithalatçılar, satıcılar... Demek ki bizim kararlarımız sanayi yapısı altında olmalı. Ancak orada dernek üyelerimiz pazar savaşları içinde kendi markalarını yüceltmek ve üst pazar payına geçirmek için otomotiv sanayinin avantajına değil, dezavantajına nice kararları zorladılar. Ve orada TOFAŞ olarak tek kaldım. Dolayısıyla orada bir sanayi politikası oluşturulamadı. Sanayiyi korumak daha önemli olmalıydı, kimi markalara karşı olsa da. Ancak orada uluslararası markalar, sanayi politikalarının üzerine çıkıyordu. Soru: Siz o dönemde bir ulusal sanayi politikası oluşturmanın çok daha önemli olduğunu meslektaşlarınıza anlatabilmiş olsaydınız, otomotiv sanayi bugün çok daha farklı bir noktada olabilir miydi? Yanıt: Önce şunu vurgulamakta yarar var. Bence otomotiv sektörü önemli bir zedelenmeyi Gümrük Birliği (GB) aşamasında yaşadı. “Türk otomotiv sektörü daha rekabetçi oldu, kalitesi düzeldi” deniyor, ama bunlar zaten yapılmıstı. GB önceden görüldü ve kalite ondan önce başladı. Zedelenme dedik de ne oldu GB aşamasında? Yan sanayimiz kendi başına ayakta duramadı, joint venture'larla, yabancı ortaklıklarla ayakta durabildi ancak. Pek çok sektöre kıyasla katma değeri hala yüksek olan bir sektör, Türk otomotiv sektörü. Evet çok daha yüksek olabilirdi, ama yan sanayi gereken teknolojik değişimi kendi sermayeleri ile yapamadı, mecburen yabancı sermayeye ihtiyaç oldu. Yabancı sermaye işin içine girince de katma değerde farklılıklar olmaya başladı. Otomotiv sanayinin katma değer girdisi yan sanayi sayesinde olur. Ana modelin Türkiye'de yapılması, yan sanayinin ona mal vermesine fırsat veren bir araçtır. Modeli yapmazsanız yan sanayi ona mal veremez. Ama siz arkasından da yan sanayiyi organize etmezseniz o zaman katma değer güdük kalır. Biz de devlete gidip o dönemde bize “geçiş dönemi verin ki, büyüyen küresel pazarda güçlenelim” dedik. Böyle yapabilirsek yabancılarla daha güçlü masaya oturabilirdik, en azından yan sanayi için bunu yapabilirdik. Ama Türk kaamuoyu, devleti, bürokrasisi bunun gerçekleşmesine izin vermedi. Diğer sektörler de özellikle de tekstil sektörü, otomotiv sektörünün “geçiş dönemi” almasına karşı çıktı. O günlere dönün bakın tekstil bizi Avrupa'da uçuracak, söylemi hakimdi. Soru: Şimdi biraz da bugüne gelirsek? Yanıt: Bugün ana sanayiler arasında ve yatırım kapma savaşı ortamındayız; yan sanayicilerin tasarımcı olma ve pazar kapma savaş ortamındayız. Otomotivin bir stratejik sektör olduğu artık anlaşıldı. Yalnız devlet tarafından değil kamuoyu tarafından da benimsendi. Eskiden olmayan bir birliktelik var en azından. Bu bana sorarsanız başarı ile gelen müthiş bir kazanım. Bizim Türk toplumunda bu vardır, başarıya endeksleniyoruz ve başaranı destekliyoruz. Bu fırsatı değerlendirmek lazım. Yani sektörü uluslararasında rekabetçi ve yeni yatırımlar için cezbedici bir ülke olmak zorundayız. Ayrıca var olan yatırımların da mutlaka sürmesi gerekiyor. Türkiye'nin artık çok deneyimli bir insan kaynağı var. İşçisi, teknisyeni ve yöneticisi ile. Ama bu tek başına yetmez. Farklı bir rekabetçilik ortamı sağlamak lazım. Bu da daima vurguladığım noktaya getiriyor bizi: rekabet öncesi işbirliği. Böyle bir model yok. Uygulamaları var ama modellenmemiş. Bir devlet politikası olarak yok. Bir tek AB çerçeve programlarında var bu model, orada da ARGE'de var endüstrileşmede yok. Ama biz yeni bir uygulamayı yaratmaktan korkuyoruz. Acaba benzeri var mı, diye hep başka yerlerdeki uygulamalara bakıp duruyoruz... Türkiye bir şeyi ilk olarak yapmaktan korkmamalı... Soru: Biz bundan niye korkuyoruz? Yanıt: Biz yenilikten, yeniliği yapan olmaktan korkuyoruz. Eski köye yeni adet getirmekten korkuyo ruz. Üstelik bunu AB'nin teşvik sistemine çok iyi uydurulaçak tarafları var. Eğitim safhası altında “training on the job” diye konumlandırılabilir. ARGE yapacak mühendislerin maaşları eğitim faslından verilir. Devletin görevi bu mekanizmaları harekete geçirmek. Şirketlerin görevi, devlet bu mekanizmaları harekete geçirsin geçirmesin ARGE'ye yatırım yapmaları. Büyük şirketler artık uluslararası boyutta ARGE yapıyor, ama KOBİ'lerin gücü yok ki. Devletin burada etkin olması lazım. Bir KOBİ'ye '3 yıl sonra rekabetçi olabilmek için paranı ARGE'ye yatır' diyemezsiniz. Böyle bir parası yok. '500 büyük sanayi kruluşu arge yapsın', bu yetmiyor; senin 250 bin KOBİ'n ARGE yapmalı. Dağıtılan para ise bu tip bir eğitimi kapsamıyor. ARGE uzun soluklu bir iş. Burada tetikleme sermayesi de lazım. Startup'ların başlangıç sermayesi denen bir sermayeleri var. O da layıkıyla değil. Biri çıkıp 'benim şöyle bir fikrim var, şöyle laboratuvar kurmam lazım, şu kadar deneyimli insan alacağım, 4 yıl eğiteceğim çalıştıracağım sonra proje peşinde koşacağım” dese devlet güler. Devlet tersine, diyor ki “bana projeyi getir.” Hayır, fikri ve altyapıyı getirmen lazım, bunun desteklenmesi lazım. Ayrıca tasarımın da desteklenmesi lazım. Tasarım bir buluş değil. Ama bunlar desteklenmeli ki bugünkü rekabetçiliğimiz sürsün. Tamam şöyle bir gerçek Günümüzde yatırımları var: Hem bireyler hem de kurumlar işbirliğine açık deçekebilmek için farklı ğil. Ama bunun oluşabilmebir rekabetçilik ortamı si için şirketlerin önlerine, sağlamak lazım. Bu da vazgeçemeyeçekleri bir ekodaima vurguladığım noknomik çıkarı koyacaksınız. Örneğin ABC teşviklerini taya getiriyor bizi: Rekaverirken şunu diyeceksiniz: bet Öncesi İşbirliği... Uyeğer bu projenin çıktısını gulamaları var ama bir birden fazla şirket kullanıyorsa, o teşvik 3 misline çıdevlet politikası olarak kar. yok. Hem bireyler hem Örneğin bir kapı kolu.. de kurumlar işbirliğine onun kapının içinde kalan açık değil. Ama bunun kısmı ne beni ilgilendiriyor, ne seni... onun a b c arabaoluşabilmesi için şirketlarında ortak olması kimseyi lere vazgeçemeyecekleilgilendirmiyor. O fonksiyori bir ekonomik çıkar nu 3 değişik yatırımla 3 değişik teknoloji 3 değişik tasunacaksınız. sarım kullanarak yapmaktansa, 1 tane yapıp üçüne birden kullansak... Volswagen bunu hem de 10 yıldır yapıyor, üstelik milyar dolar tasarruf yaptığını iddia ediyor. Soru: Bu kadar çaba sarfettiniz bu iş için, arkanıza dönüp baktığınız zaman... Yanıt: Bir arpa boyu yol bile gidemedim değil mi? Bunu teşvik mekanizması içine koydurmak için uğraştım, olmadı. Kabul ettiremiyorum, Bana diyorlar ki: bu acaba büyük sanayicilerin küçük sanayicileri yok etme politikası mı? Devlet teşvik etse, gitse Denizli'ye Konya'ya, teknoparklara, sanayi odalarına dese “yeni bir teşvik çıktı arkadaşlar aranızda anlaşın, bakın ortak proje yapabilir misiniz? Türkiye'nin rekabetçiliği artar... Bu adım adım ilerler. Buna hala çok inanıyorum. Üzüntüm ne biliyor musun? Bir müddet sonra bu tür teşvik mekanizması Avrupa Birliği'nde çıkacak. O zaman “aa bak AB de çıktı biz de yapalım” diyeceğiz, ama onlar kendi aralarında bunu yapmakta oldukları için biz yine geriden başlamış olacağız. Ama ben hala uğraşıyorum. Soru: Şu sektör bizim için önemli, daha fazla desYazının devamı arka sayfada CBT 1071/7 28 Eylül 2007 ARGEPOLİTİKA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear