Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
TEKNOLOJİ GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam Türkiye’nin en hızlı büyüyen teknoloji şirketleri “Fast 50 Projesi”e 39 Türk şirketi katıldı. İlk üçe giren şirketler Fransa’da yapılacak olan yarışmanın sonucunu bekliyor. Bu yarışma, Türk şirketleri açısından teşvik edici önemli bir referans kaynağı. Düşünmenin kendi iç akışını yaşamamış, düşüncenin götürdüğü yere değil de önceden otoritelerin belirlediği "aferin" denileceği yere varmak isteyenler, o kültürdeki düşünce oluşumuna zarar verir. Türkiye’nin Kimi Düşünürleri Düşünmek, karmaşık çağrışımları olan yoğun bir kavram. Bizim kültürümüzde günlük yaşamdan bakıldığında, "düşünme" Karadeniz’de gemiler batınca gerçekleştirilir! Başımıza bir "hâl" geldiğinde! Çoğunlukla üzüntü duyar, kendimizi çok sıkarız "düşünür"ken. Bu anlamda düşünmeden anladığımız, sorun çözme, sorunların "üstesinden gelme" düşünmesidir! Teknik çalışan bilimde, sanatın kimi alanlarında ve aşamalarında, yönetimde, üretim süreçlerinde, mühendislikte, tıpta, günlük yaşamın birçok ayrıntısında sorun çözmek için düşünürüz! Eleştiri gücü olanlarımız, eleştirili düşünmeler de gerçekleştirebilir. Sorun çözümü için, çözümlerin gözden geçirilip irdelenmesi için, yeni, farklı çözüm arayışlarında önemli olan bir düşünme tarzı. İnançlarımızı, tavır ve davranışlarımızı, eylemlerimizi desteklemeye çabalayan düşünme çabamız, psikolojik olarak "rasyonelleştirme", sosyolojik anlamda "meşrulaştırma" süreçlerini gerçekleştirir. Mantık ve bilgi kuramı açısından bu düşünme uğraşına temellendirme ya da haklı kılma diyebiliriz. Ayrıntıları bir araya getirip parçaları birleştiren, büyük resimler elde etme uğraşını gerçekleştirme yolundaki düşünme biçimine toparlayan düşünme diyorum. İşte, genel olarak bu dört düşünme biçimi yoğunluklu düşünme çabası egemen, genellikle ülkemizde düşünen insanların kalemlerinde: Sorun çözen, eleştiren, haklı kılan, toparlayan… Köşe yazarları, görsel medya yorumcuları, siyasetçiler, kendini kanıtlama ardında, çevreye görünüp etkin olmak isteyen akademisyenler, sanat eleştirmenleri, kendilerine "düşünür" diyen, demese de öyle izlenim yaratmaya çabalayanların ağırlıklı dört düşünme "tarzı". Bu düşünürlerin çabalarında onları kuşatan "hava" hep haklı oldukları havasıdır. Yanılsalar da haklı oldukları için yanılmışlardır, aslında "düşünen" insan yanılgısını kabul edendir; yanılgılarını kabul ederek iyi düşünür olduklarını "kanıtladıklarını" sanırlar. Sürekli olarak çevrelerini kollarlar: Partilerini, seçmenlerini, tarikatlarını, şeyhlerini, hocalarını, patronlarını, sevgililerini, okurlarını…Onay bekleyen, onayla yürüyen insanlardır. "Ne söylersem etki yaratır ve ne söylersem çıkarlarıma uygun düşer"; konuşurken, yazıp çizerken temel kaygıları bunlardır. Düşünme onlar için hiçbir zaman özgürlük alanı olmamıştır. Düşünmenin bir serüven olduğunu anlamamışlardır; anlamış olsalar da korkarlar "düşünme tehlike"sinden; düşünmeyi "kendi başına" bırakamazlar: Sürekli bir "otorite"yi kollama kaygısıyla (Ekonomik, siyasal, ideolojik, toplumsal, psikolojik, kültürel, dinsel, tarihsel… Otoriteler…). Hep biri "bakar" onlara düşünürlerken, biri kaşlarını çatar, kulaklarını çeker, göz kırpar, alkışlar, tehdit eder… Onanma gereksinimi düşünme akışını, düşüncenin yapılanmasını etkiler: Sürekli sorarlar: "Nasıl, doğru düşünmüyor muyum?", "Hocamın bu konuda görüşleri ne? Nasıl buldu fikirlerimi? Sayın başkanı kızdırdık mı? Acaba, bu düşüncelerimden dolayı işten atarlar mı beni? Seçmenleri üzdük mü?" Düşünmenin bir "inşâ" boyutu vardır; baskısız, çevreyi kollama kaygısını en aza indirmiş, "anlamaya" yönelik, özgür, özerk, özenli düşüncelerle yaşanan. Bir coşku yanı vardır; salt düşünmenin, düşünebilmenin keyfinden kaynaklanan (Etrafı galeyana getirme coşkusu değil; "logos"tan kaynaklanan "eros"!). Bir kültürde düşünmenin içinden gelen coşkuyu, düşüncelerle yapı kurma çabasını (Eski Yunanlılar "theoria" diyorlardı buna!), kendinden farklı olanı anlama uğraşısını, düşünme etkinliğindeki şiiri kavrayan insanların yokluğu, o kültürdeki sorun çözme çabalarını yozlaştırır, kokuşturur. Düşünmenin kendi iç akışını yaşamamış, düşüncenin götürdüğü yere değil de önceden otoritelerin belirlediği "aferin" denileceği yere varmak isteyenler, o kültürdeki düşünce oluşumuna zarar verir. Bu ülke, kendi özgül, özgün konumunu anlamayan, papağan, aktarmacı, güvence budalası (elbette, "ihtiyat" ayrı bir şey!), yaşadıklarından öğrenemeyen, düşünme korkağı sözde düşünürlerden çok çekti daha da çekeceğe benzer. Yine de umut, bunu fark eden her dem genç düşünürlerdedir ("Düşünmeyi kendi başına bırakma" sözünü anlamayan, bunun ancak delilerin işi olabileceğini sananlara adıyorum bu yazıyı…)! M akro seviyede Türkiye’nin rekabetci olabilmesi için inovasyona ve teknolojiye ciddi şekilde eğilmesi zorunludur. Bunun için öncelikle Türkiye’de yenilikciğin ve teknolojik atılımın gerçekleşebileceği bir ortamın yaratılması gerekir. Türkiye’de özellikle teknoloji ve yazılım sektöründe girişimci ruha sahip şirketler ve ekipler mevcut. Bu çalışmaların teşvik edilmeye ve motivasyona ihtiyacı var. Parlak fikirler desteklenmeli ve gençlerimizin önü açılmalı. Türkiye’deki teknoloji sektörünün, bilinirliğini arttırmak için üretilen proje ve çalışmaların yurtdışında daha etkin bir şekilde tanıtılması gerekiyor. Deloitte’nin 10 yıldır yürüttüğü “Fast 50” projesine Türkiye’nin de katılmasına bu nedenle karar verildi. Şirketler, kendilerini tanıtarak, yurdışında farklı şirketlerle işbirliğine girerek teknolojideki güncel bilgiye ulaşmada çok önemli adımlar atılabilir hem de bu tür araştırmalar teşvik unsuru olabilir. Bu yıl ilk kez “Fast 50’ye katılan şirketler ise şunlar: Banksoft, Barış, Bildem, Bizitek, Byron, Compro, Datamarket, Defne, Ebi, Elkotek, Elsys, Enel, Ergosis, Exim, Gantek, Havelsan, Hepsi Burada, Hitit, İnform, İnnova, İntersonik, Koçnet, Logo, Megatek, Meteksan, Milsoft, Mobilera, Netone, Nexum, Obase, Oksijen, Planet, Sekom, Setkom, STM, TEAM, Treda ve Veripark. Teknoloji Fast 50’nin ilk 50’sinin yüzde 39’unu büyük bir hızla büyümekte olan yazılım şirketeri oluşturdu. Bu şirketler içinde ilk üç sırayı Mobilera, Veripark ve Bizitek şirketleri aldı. Mobilera bütünleşik mobil çözümler sunuyor: Mobilera; mobil pazarlama, mobil comminity yönetimi, startejik pazarlama danışmanlığı, içerik ve katma değerli servisler alanlarında yerli ve çok uluslu müşterilerine ihtiyaçları doğrultusunda anahtar teslimi hizmetler sunuyor. Edönüşüm teknoloji danışmanı Veripark: Doğru teknolojileri ve doğru ekipleri çevik yöntemlerle bir araya getirerek, zamanında, yüksek kaliteli ve müşterilerinin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayan çözümler üreten Veripark, kurumsal müşterilerinin iş süreçlerine uygun başarılı yazılım projeleri geliştiriyor. Verimlilik ve rekabet avanajı Bizitek: Bizitek müşteri ve çözüm odaklı yaklaşımı ile değişik sektörlerdeki müşterilerine vizyonlarını gerçekleştirebileceği teknolojik çözümler sağlıyor. CBT 1025/11 10 Kasım 2006