Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 K O N U K 25 EYLÜL 2009 CUMA ‘Şiir durakları’ projesiyle işlek bulvardaki duraklar, şairlerin İzmir’e dair şiirleriyle donatıldı Şairin gözüyle İzmir Devrimler ve Türkçe EFDAL SEVİNÇLİ Yüzyıllardır yaşadığımız farklı kültürler nedeniyle, yazmak eyleminde en çok abece değiştiren, kullanan bir ulusun çocuklarıyız. Şamanizmden İslamiyet'e uzanan kültürel fırtınalar, beraberinde yazı değişimlerini de getirmiştir. Bu değişimlerin yarattığı kültürel bunalımlara koşut, Köktürkçe'den Uygurca'ya hızla geçişimizi, Mani, Brahmi, İbrani, Yunan, Ermeni vb. abecelerinde yazılmış, çoğu dinsel içerikli metinler izlemiş; çok farklı ülkelerde, birbirinden uzak topraklarda varolma kavgası veren Türkçe, İslamiyet'le tanışıp kültürel değerlerini ortaya koyduğu X. yüzyıldan 1928’e değin, çoğunluğu Osmanlı egemenliğinde, geniş bir coğrafyada, dinin ayrılmaz bir parçası sayarak Arap abecesiyle bütünleşmiş, varolmuştur. Gücünü ünlü seslerinden alan Türkçemiz, ünlü sesleri yetersiz abecelerle yazılma sancısını, Uygurca'dan 1928’e değin sürekli yaşamıştır. Arap abecesinin değiştirilme tartışmalarının gündeme geldiği 1850’li yıllardaki öneriler, dilimizin ses yapısını aktaramayan Arap abecesinin yerine sesçil bir abecenin konmasını içeriyordu... Ünsüz sesleri karşılayan harflerin sağladığı yazım kolaylıkları yanında özel imlerle Osmanlı abecesinde sesçil bir düzen oluşturulsa da yazılarda bu özel imlerin neredeyse hiç kullanılmaması, hem okuma, hem de yazma düzeninde önemli sorunlar yaratıyordu. Bugün bu tür sorunları yaşayan kaç dil var, doğrusu bilmiyorum. İslamiyet ile karşılaşıp Zerdüştlüğü, Manihaizmi yaşamayı sürdüren Perslerin kimilerinin Hindistan içlerine değin göçtüklerini, eski Pehlu dilini terk etmeden direndiklerini düşündükçe, kültürel etkileşim ile dilsel direnç konusunun ilginç bir araştırma konusu olacağını düşünüyorum. 1928’den beri kullandığımız latin temelli abecemizle güzelleşen Türkçemiz, şu günlerde ilginç bir süreci yaşıyor. Toplumsal yapımızdaki siyasal değişim, kültürel yapımızda hızla yansımalarını gösteriyor. Hepimizin tanıklığında oluşturulmaya çalışılan, programlanmış, “yeni osmanlıcılık” düşüncesi, çocuklarımıza koyduğumuz “has” Arap adlarından, yöneticilerimizin “imam hatip liselerinde” öğrendikleri yarım yamalak bir Arapça'nın artığı sözcüklerin, Farsça tamlamalarla süslenip yeniden dillendirildiği bir başka “dile” dönüştürülürken Arap abecesini gündemde tutmaya yönelik ilginç uygulamalar da dikkatimizi çekmiyor değil.. Görünüşte, geçmişe özlemle beslenen, bir geri dönüşüm için siyasal iktidardan güç alan, düşünsel boyuttaki uğraşları, uygulamaları hepimiz görüyoruz... Tuhaf ancak gerçek, bu sürece bizler de katkıda bulunuyoruz. Kimi kez özenti, kimi kez moda, kimi kez de dilimizde karşılığı yok deyip İngilizceden çalıntı, görünüşte ödünç, sözcükleri, sorgulamadan alıp kullanıyoruz. Türkçemizin terimlerini çoğaltma savaşında, sözde ödünç aldığımız sözcüklerin, dilimizden kolay kolay çıkmayacaklarını unutuyoruz. Çünkü onların o denli çok destekçisi var ki... Türkçe bilim dili olmaz diyenini de ardıllarını da umarım sizler de tanıyorsunuzdur! Bugün sizlere, “yeni osmanlıcılık” anlayışının savunucularının dilinden kimi örnekler aktaracağım. Sizler de eklemeler yapabilirsiniz. Örnekleri okurken lütfen Ömer Seyfettin’in, 1911’de yazdığı, Dil Devrimimizin ilk bildirgesi olan “Yeni Lisan” makalesindeki görüşlerini düşünüp nicedir Türkçemizi, Osmanlı'ya özenerek nereye çekmeye çalıştığımızı unutmayalım. Örneklerim, yazılı, görsel, işitsel yayın organlarından ve işyeri adlarından seçilmiştir... Önce, bir televizyon programının adı: “Keyfi Sibel”. Sibel’in keyif sürmesini beğenmediniz mi yoksa? Efendim, felsefe doktoralı yeni osmanlıların boy gösterdiği bir başka söyleşi programı daha : “İlmi Hayat” Biliyorum, gündelik dilde tekerlemelerle bütünleşen, unutulan Farsça tamlamalı program adını, “Seyri Âlem”i yadırgamayabilirsiniz!.. Yine “Faslı Muhabbet” de size belki tanıdık gelebilir. Ancak ben “haber”i önde tutan çok yapraklı bir gazetemizde “tebdili baz” tamlamasını görünce, inanın gözlerim yuvasından çıkacak sandım. Siz “tebdili baz” deyince ne anlıyorsunuz? Yıllar önce, tarihin “tekerrür” edeceğini öğrenen bizler, bugün “tarihi tekerrür”ü kullanınca, Osmanlıca bilmiş mi olacağız. Hele “faslı hayat”a kapılıp yutkuna yutkuna konuşan bir bayan sunucunun ne dediğini daha iyi mi anlayacağız. Belki sırası değil, fakat duyduğum için sormadan edemeyeceğim: siz de kızınızın, oğlunuzun düğün yemeğini “Şehri Garden”de mi vereceksiniz ?.. Hem “garden” hem “şehr” ne güzel bir ad bu Tanrım!.. Durun durun, bakın yazdığım tamlamaya: “İkrâmı Ahlâ”... Beni bağışlayın, kaçınız bu tamlamanın anlamsal derinliğini kavrayabildiniz? Bilgiçler sussun, lütfen, tatlı, hoş bir ikram, sunum demeyin. Bu tamlama, bir kahvaltı salonunun adı! Telefon ederseniz size adresini veririm... Hem orada “diyalojik” konuları konuşabilir, hem de bilgisunarınızda “Tele Marketing” yapabilirsiniz... Örnekler çok, ancak ben, son günlerde, kimi sözcükleri kullanırken bilerek yaptığım yanlışları burada da yinelemek istiyorum... Örneğin, “mütevazi” dedikçe “mütevazı” diyenleri hiç dinlemiyorum... Yine, özel giysileriyle “müeddeb” olan ve birden bire “mütedeyyin” kesilenlerin de “ıttılaına” sığınmıyorum... Ben, bu kusurları işlemeye devam ediyorum... Yazı Devriminden Dil Devrimine uzanan sürecin, bağımsızlığını kutsal sayan Türk ulusuna, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan koruyacak gücü verdiğine inanmak istiyorum!.. Dil Bayramımız kutlu olsun... Duraklarda, Nazım Hikmet'ten Attilâ İlhan'a, Edip Cansever'den Necati Cumalı'ya dek 15 şairin eserleri yer alıyor. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Büyükşehir Belediyesi, kent kültürü ve kentlilik bilincinin pekiştirilmesi amacıyla başlattığı ''Şiir Durakları'' projesi kapsamında, işlek bulvarlardaki durakları İzmir'e dair şiirler yazmış 15 sanatçının eserlerinden oluşan afişlerle donattı. Belediyeden yapılan yazılı açıklamaya göre, İzmirlilerin yaşadıkları kente bir de ''sanat yoluyla'' bakmalarını amaçlayan çalışmada, yaşamlarını yitirmiş şairlerin portrelerine ve afişlerine yer verildi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, sanat ve sanatçıların, kentlerin ve ulusların en değerli varlıkları olduğunu belirterek, şunları kaydetti: “Sanatçıların, toplumların gelişmesine, kentlilik bilincinin oluşmasına katkıları yadsınamaz. Bu düşünceyle yola çıkıp İzmir'e dair önemli eserler bırakmış sanatçılarımızdan İzmirlilik bilincinin pekişmesi, kitselleştirilmesinde yararlanmak istedik. Halen aramızda bulunmayan 15 sanatçımızın eserlerini kullandık. Hayatta olmamalarına rağmen eserleriyle bizlere ışık tutmaya devam ediyorlar.” ''Şiir Durakları'' projesi kapsamında İzmirli Attilâ İlhan'ın iki şiirine yer verilirken Necati Cumalı'dan Nazım Hikmet ve Edip Can sever'e kadar uzanan 15 şairin 16 eserinden oluşan afişler, kent merkezindeki cadde ve bulvarlardaki 75 panoya konuldu. Afişlerde yer alan şairler ve eserleri şöyle: Nazım Hikmetİzmirli Teğmen, Bedri Rahmi EyüboğluKarabiber, Fazıl Hüsnü DağlarcaYurdu Severken Duymak, Behçet Necatigilİzmir, Cahit KülebiŞimdi İzmir'de, Salah Birselİzmir, Ceyhun Atuf Kansuİzmir Özlemi, Attila İlhan941'de İzmir, Bela Çiçeği, Edip Cansever İzmir'in Akşamları, Turgut UyarHadi İzmir'e, Nahit Ulvi Akgünİzmir'in Kavakları, Necati Cumalıİthaf, Ali Rıza ErtanTümsektepe, Behçet AysanÜç Anı Üç Şehir, Seyfettin Özdemirİzmir'de Nilgün. Bu arada son günlerde otobüs duraklarından ticari reklamların inmesinin, büyükşehirin konuyla ilgili ihalesinin sonuçlanmamasından kaynaklandığı belirtildi. Kurum, 12 bin atıl konutun bulunduğu Kuşadası’na yeni yatırım yapma peşinde Ada’ya TOKİ kuşatması ALİAĞA’DA BİNLERCE DOSYA BİRİKTİ CHP Aydın Milletvekili Fatih Atay, 'Yapılacak olan konutlar Kuşadası’nın alt yapı ve üst yapı sorunlarının çoğalmasına, istihdam sorunun artmasına neden olacaktır' dedi. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)CHP Aydın Milletvekili Avukat Fatih Atay, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM’ye verdiği soru önergesinde, Kuşadası’nda halen 12 bin konutun atıl durumda olduğuna dikkat çekerek, TOKİ’nin ilçedeki yeni yatırımlarının gözden geçirilmesini istedi. Atay, Kuşadası’nın çarpık, plansız ve aşırı yapılaşmaya örnek gösterilen ilçelerin başında geldiğini anımsatarak, Kalafat Dağı ve çevresindeki üç ayrı parselin de TOKİ tarafından değerlendirileceğini öğrendiğini vurguladı. TOKİ’nin ilçe belediyesine bildirmeden buralardaki parsel ve yapılacak dört katlı konutları satışa çıkardığını bildiren Atay, önergesinde şu sorulara yer verdi: “TOKİ herhangi bir yerde yapacağı faaliyeti, oranın resmi yetkililerine bildirmek zorunda değil midir? Kuşadası’nda yaklaşık 12 bin apartman tarzı konut atıl durumdadır. Birkaç bin konut da TOKİ tarafından eklenmiş olacaktır. Sizce bu ne kadar doğru bir yatırımdır? Kuşadası Belediye meclis üyeleri, belediye başkanı ve ilçe halkı bu karara şiddetle karşı çıkmaktadır. Bu tepkilerin hiç bir önemi yok mudur? Kuşadası’ndaki çarpık, plansız yapılaşma ve betonlaşma turizmcileri olumsuz etkilemektedir. Buraya yapılacak birkaç bin konutun kime yararı olacaktır? Yapılacak olan konutlar Kuşadası’nın alt yapı ve üst yapı sorunlarının çoğalmasına, istihdam sorunun artmasına neden olacaktır. Bu sorunlar Kuşadası’nda yaşamayı daha da zorlaştırmaz mı?” Yurttaş icralık oldu ŞAHAP AVCI C M Y B C MY B ALİAĞA Ekonomik krizin etkilerini iyiden iyiye hisseden Türkiye’de milyonlarca kişi icralık oldu. Ülke genelinde olduğu gibi Aliağa’da da icra dosya sayısı hızla artış gösteriyor. Edinilen bilgiye göre Aliağa İcra Müdürlüğü’nde açılan dosya sayısı geçen yıla göre yüzde 80 artmış durumda. İzmir 6. İcra Müdür Yardımcılığı’ndan Aliağa İcra Müdürlüğü görevine yeni atanan Yılmaz Ok, şu an 11 bin 500 dosyanın işlemde olduğunu belirterek, “Aliağa İcra Müdürlüğü’nde 2008 yılı içerisinde bin 404’ü talimatlı olmak üzere toplam 3 bin 281 dosya açılmış. Ve 2009 yılının ilk 8 ayında 903'ü talimatlı olmak üzere 3 bin 907’ye ulaşmış. Bu rakamın yıl sonuna kadar 5 bin olması bekleniyor” dedi. İcra mahkemelerinde ilk sırayı kredi kart borçlarının aldığı belirtiliyor. Bunları bankalardan ihtiyaç, araba ve ev kredisi alıp da ödeyemeyenler ile çek ve senet işlemleri izliyor.