18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 1 Kasım 2016 EDİTÖR: PELİN ÜNKER TASARIM: SERPİL ÜNAY Cumhuriyet’e darbe 9 TÜSİAD: Aslolan özgürlüktür Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) gazetemiz yönetici ve yazarlarının evlerine yapılan baskını ve gözaltıları kınadı. TÜSİAD’dan yapılan açıklamada şöyle denildi: “Medya kurumları ve ba sın mensupları terörle mücadele kanunu ile ilişkilendirilerek gözaltına alınmakta ve tutuklanmaktadır. Hukuk devletinde hiçbir kurum ve kişi yasal herhangi bir denetim ve soruşturmadan muaf değildir ve hesap verebi lir olmalıdır. Diğer yandan, basın dünyasının terörle bu denli yoğun olarak ilişkilendirilmesi, üzerinde durulması gereken kamusal bir sorundur. Bu sorun medya kurumlarının çoğulcu demokraside yüklenmesi gereken görevi zayıflatmaktadır. Bunun son halkası ise basın tarihimizin en köklü kuruluşlarından biri olan Cumhuriyet gazetesine yönelik bugün başlatılan operasyon olmuştur. Çok sesli toplum, korunması ve geliştirilmesi gereken siyasi ve ekonomik bir güç kaynağıdır. Bu zorlu dönemde gerek iç istikrar gerekse uluslararası rekabet gücü açısından medya dahil tüm özgürlük alanları ulusal çıkarlarımız açısından esastır.” ‘Cumhuriyet’in tek bir satırı olamazsınız!’ DİSK Başkanı Kani Beko, Cumhuriyetle yaşıt ve halkın yanında olan bir gazeteye yapılanları kabul edilemez bulurken, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu da yapılanların, hükümetin kendi iktidarını sürdürmek için olduğunu belirtti AYŞEGÜL BAŞAR Cumhuriyet gazetesi yöneticilerine yapılan baskın ve gözaltı kararları, işçi sendikaları ve konfederasyonları tarafından sert şekilde kınandı. Sabah erken saatlerde arayan işçi temsilcileri, gazetemizi de bizzat ziyaret ederek çalışanların yanında olduklarını dile getirdi. DİSK Başkanı Kani Beko, Cumhuriyet’le yaşıt ve halkın yanında olan bir gazeteye yapılanları kabul edilemez bulduğunu ve DİSK olarak Cumhuriyet’in yayınında olduklarını belirtirken, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu da, gazeteyi ziyaret ederek, Cumhuriyet’e yapılanların, hükümetin kendi iktidarını sağlamak için yaptığını belirterek, ‘Sizin o çamur medyanızın yüz tane gazetesi bir araya gelse Cumhuriyet gazetesinin bir satırı olamazsınız’ diye konuştu. Gerçek sahip biziz Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyonu kınamak üzere gazetenin İstanbul binası önünde açıklama yapan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, “Sizin o çamur medyanızın 100 tane gazetesi bir araya gelse Cumhuriyet gazetesinin bir satırı olamazsınız” dedi. Yönetenlerin iktidarlarını sürdürmek için ellerindeki tek gücünün baskı, tutuklama ve göz altı olduğunu ifade eden Çerkezoğlu, “Bütün bu yaptıkları kendi iktidarlarını sürdürmek içindir. Bütün bu yaptıkları çaresizliklerindendir. Biz açık bir biçimde söylüyoruz. Bugün bu ülkeyi yönettiklerini zannedenlere söylüyoruz. Sizin o çamur medyanızın yüz tane gazetesi bir araya gelse Cumhuriyet gazetesinin bir satırı olamazsınız. İşte bu kadar zavallısınız. İktidarlığınızı sürdürmek için elinizdeki tek gücünüz baskı, tutuklama, TOMA... Ancak bunlarla karşımıza çıkabiliyorsunuz. Ama bizler biliyoruz. Bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üretenler, işçiler, kadınlar ve emekçileri, aydınları, sanatçıları, bu ülkenin onurlu insanları biliyor ki bu karanlık gidişi durduracak olan TÜMTİS’ten kınama Türkiye Motorlu Taşıt İşçileri Sendikası (TÜMTİS) tarafından yapılan açıklamada, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ve çıkartılan KHK’ler ile basın ve medya kuruluşlarına yönelik baskılar, Cumhuriyet gazetesi yöneticileri ve yazarlarının gözaltına alınması ve kültür sanat yayınları yapan dergilerin kapatılması ile bugün eşi görülmemiş boyutlara ulaştığına dikkat çekildi. Gözaltına alınan gazetecilerin serbest bırakılması istendi. tek güçler bizleriz. Çünkü bizler bu ülkenin gerçek sahipleriyiz. O yüzden Cumhuriyet Gazetesi ile dayanışmak için buradayız” dedi. Susturma çabası DİSK Genel Başkanı Kani Beko ülkenin adım adım karanlık bir rejime doğru sürüklendiğini söyledi. Beko yaptığı yazılı açıklamada, basınyayın organlarına yönelik kapatma kararlarının devam etmesinin, gerçeği gizleme ve eleştirileri susturma çabası olarak görüleceğine dikkat çekti. Vahim bir adım “Cumhuriyet Gazetesi yöneticilerinin ve yazarlarının keyfi ve dayanıksız suçlamalarla gözaltına alınması ve Cumhuriyet Gazetesinin susturulmak istenmesi karanlık bir baskı rejimime gidiş yönünde vahim bir adımdır” diyen Beko, Türkiye’nin en eski gazetesine operasyon yapıldığı, belediye başkanlarının tutuklandığı, ana muhalefet partisi genel başkan yardımcısının kurşunlandığı bir ülkede hedefin laikdemokratik cumhuriyet olduğunun açık olduğunu dile getirdi. İktidarın çok tehlikeli bir oyun oynadığının altını çizen Beko, “Ülkeyi karanlık bir baskı rejimine sürükleme macerasından bir an önce vazgeçilmelidir. Askeri darbeden kurtulan ülkemizde, demokrasi ve Cumhuriyete karşı sürdürülen bir rejim değişikliği ile yüz yüzeyiz. Nasıl askeri darbeye karşı demokrasi ve Cumhuriyeti savunduysak, bugün de eşitliği, özgürlüğü, adaleti, emeğin haklarını, demokrasiyi ve Cumhuriyeti savunacağız” değerlendirmesini yaptı. Arzu Çerkezoğlu Gazetecilik meslek örgütleri Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyonu sert dille kınadı. TGS: Haber alma hakkına operasyon Basın işkolunda örgütlü sendikaların yöneticileri de gazeteye gelerek destek ziyaretinde bulunurken, yönetim kurulları da birer mesaj yayımlayarak, gazetemize yapılan baskıyı kınadılar. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) tarafından yapılan açıklamada, gazeteciliğin bir kez daha suç olmadığının altı çizilirken, “Türkiye her güne yeni bir antidemokratik uygulamayla uyanıyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklama kararın hukuki değil, siyasi olduğunun resmi gibidir. 15 Temmuz darbe girişiminin başarıya ulaşmasının engelleyen en önemli faktörlerden birinin de yapılan gazetecilik faaliyeti olduğu apaçık ortadayken, darbe girişiminin ardından hedefe konan yine gazetecilik oldu. Defalarca söylediğimiz gibi bir kez daha altını çiziyoruz. Gazetecilik suç değildir. Gazeteler insan öl dürmez, darbe yapmaz, yaptırmaz. Yargıyı ve siyasi iktidarı bu yanlış yoldan bir an önce vazgeçmeye çağırıyoruz. Halkımızı da haber alma hakkına sahip çıkmaya çağırıyoruz. Unutmayın ki engellenen sizin haber alma ve haber olma hakkınızdır” değerlendirmesi yapıldı. TGS Genel Merkez Yönetimi de Ankara Büromuza destek ziyaretinde bulundu. Sahip çıkın çağrısı DİSK Basınİş Sendikası tarafından yapılan açıklamada da, iktidar basın ve ifade özgürlüğüne yönelik saldırılarına her gün bir yenisinin daha eklendiği hatırlatılarak, “İMC TV, Hayat TV, Dicle Haber Ajansı, Jin Haber Ajansı ve daha birçoğu arka arkaya kapatıldı. Bugün ise sıra Cumhuriyet gazetesine geldi. Önce cemaate yakın olduğu iddia edilen yayın organları, ardından Kürt medyası ve sosyalist yayınlar son olarak da muhalif çizgisi ile bilinen Cumhuriyet gazetesi AKP’nin hedefi oldu. Düşünce ve ifade özgürlüğü evrensel bir haktır. Haberin özgürce ulaştırılamadığı bir ülkede düşünce ve ifade özgürlüğünden de söz edilemez. Abdülhamid taklitçilerine hatırlatalım, kanalları, gazeteleri kapatabilirsiniz, ama susturamazsınız. Herkesi haber alma ve yayma hakkına sahip çıkmaya çağırıyoruz” diye konuştu. KESK: Keyfi ve hukuksuz Emekçinin sesi olmayı başarmış bir gazeteye yönelik yapılan bu durumun kabul edilemez olduğunu söyleyen KESK Eş Genel Başkanı Özgen, keyfi ve hukuksuz bu yönelimi kınadı Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyonu kınamak üzere Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) adına açıklama yapan Eş Genel Başkan Lami Özgen, “Özgür basın ilkeleri çerçevesinde yayın yapan, gerçek ve doğru habercilik anlayışını ön plana çıkaran aynı zamanda halkın ve emekçilerin sesi olmayı başarmış bir gazeteye yö nelik bu durum kabul edilemez” dedi. Operasyonun muhalif kesimin sesini kısmayı hedeflediğini getiren Lami Özgen, “Her şeyden önce Cumhuriyet gazetesine yönelik bu keyfi ve hukuksuz yönelimi saldırıyı KESK olarak kınıyoruz. Muhalifleri susturma stratejileri çerçevesindeki tüm bu saldırılara rağmen, Cumhuriyet bu boyutuyla susturulamaz ve susmayacaktır. Kanun hükmünde kararnamelerle bütün muhalif kesimleri, emekçileri, gazetecileri, gazeteleri, keza akademisyenleri, yazarları, kamu çalışanlarını susturmak, yönetenler açısından bir çözüm olmayacaktır. Bu ülkenin muhaliflerin her alanda muhalif duruşlarıyla beraber emeğin, demokrasinin, barışın ve ortak geleceğin sesi ol maya devam edecektir. Bu anlamda Cum huriyet gaze tesinin ya nında oldu ğumuzu ve bu karan lık gidişata karşı ortak mücadele edeceği mizi ifade ediyo ruz” dedi. Lami Özgen 12 Mart 12 Eylül 1. Silivri 2. Silivri... Bizim için, Cumhuriyet gazetesi, çalışanları için değişen çok bir şey yok.. Hani doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış ya.. Bu ülkede, hele de basın özgürlüğü alanında, ilkeli, dik durmak gibi bir yayıncılık politikasını sürdürmek çabası söz konusuysa... Gelengiden iktidar erklerinin vitrindeki siyasal rengi, kimliği, askerisivil görünümleri hiç fark etmez.. İnsan hakları, demokrasi, hukuk devleti ilkeleri, basın özgürlüğünü tanımama yollarına sapıldığı ölçeklerle doğru orantılı olarak hedef, bedel ödetilecekler listesine alınırsınız... “Siyasi erkin karşısında bağımsız kalma ilkesi” Meclis’te, Atatürk’ün yanında Cumhuriyet’in ilanı iradesinde başkanlık yapmış Yunus Nadi’nin Cumhuriyet Gazetesinin yayın ilkelerini açıklayan ilk başyazısından alıntı. Kendi yöneticilik sürecinde izlediği yayıncılık politikaları ile de; “Cumhuriyet Gazetesinin laik Cumhuriyet, Atatürk devrimlerinin halka yaygınlaştırılması amacından hiç sapmadan” kurulan hükümetlerin, halkın çıkarlarından yana görülmeyen icraatlarının en sert eleştirilerinden kaçınılmamıştır. Kendi 50 yıllık gazetecilik tanıklıklarımla başlığa aldığım “12 Mart, 12 Eylül, 1. Silivri, 2. Silivri..” süreçlerinde yaşananların dönem koşullarına göre farklılıklarına karşın, Cumhuriyet gazetesinin, İktidar, siyasi erk, hangi güç odaklı olursa olsun ayrımsız haksızlık, hukuksuzluklara karşı, özgür gazetecilik ilkeleri içindeki yayıncılık politikaları ile bağlantılı ödetilen bedellerden kimi satırbaşlarını alıntılamakla yetinelim... HHH 12 Mart askeri darbe süreci, İlhan Selçuk başta kimi yazar ve yöneticilerin tutuklanmaları icraatları ile başladı. Yunus Nadi ailesinin içinden bir operasyonla Nadir Nadi’nin istifa ettirilmesi, soldan yazarlar, çalışanların atılması, dayanışma içerikli çalışan istifaları gündeme girdi.. Askeri darbe yargısının Madanoğlu davası ile geniş kapsamlı sol aydınlar operasyonu eklemlendi.. Dünyada örneği yaşanmamış okur boykotu sonunda bir yıl dolmadan Cumhuriyet yönetiminde darbe yapanlar, Cumhuriyet’in yaşaması noktasında yeniden Nadir Nadi yönetimine devretmek zorunda kalmışlardı. Cumhuriyet ayrılan yazarlarına yenilerini katarak daha dinamik bir okur desteğinde gazetecilik ilkelerini koruma çizgisinde yoluna devam etmişti.. 12 Eylül askeri darbesi sürecinde, Cumhuriyet çalışanları, okurları direngen bileşkesinde, açılan davalar, yargılamalar, sıkıyönetim kapatma kararları ile Cumhuriyet’in cezalandırılması yöntemleri gündeme sokulmuştu. O kadar çok sayıda yargılama, kapatma kararları ile yüz yüze geldi ki, tek tek anlatmak bu köşeyi boşuna işgal olabilir. Okurlara, gazete çalışanlarına yönelik yılgınlık yaratmayı unutun, direngenliği, dayanışmayı, dik duruş sınavlarında, moral değerler katkılı işlevleri oldu. Nadir Nadi, Konsey’den yapılan toplantı çağrılarına hiç katılmadığı gibi, Evren gazeteyi ziyaret ettiğinde de karşısına çıkmadı. DİSK davasından MHP yargılamasına, solsağ her kimlikten örgütlenmeler çatısında haksızhukuksuz suçlamalar, işkencelerle, darbe hukuku yargılamalarında, on binlerin cezaevlerinden geçiş sürecinin en soluksuz insan hakları savunuculuğunda Cumhuriyet bağımsız gazetecilik yapma sınavını verdi. 1. Silivri, İktidarlarının sivil darbe hukuksuzlukları sürecini günümüz Cumhuriyet okurları yakından izlediler. Şimdilerde Cemaatle ortaklık içinde işlenen ağır insan hakları suçlarının sorumluluğu FETÖ’cülerin sırtında. Gerçekte Ortak İktidarları paylaşım sürecinin iç dinamiklerini bilemediğimizden yargısız infaz yapabilecek konumda değiliz. Ancak Cumhuriyet ve okurlarına ödetilen bedellerin ağırlığını yaşadık. İlhan Selçuk simge, en çok medyatik damgalama teröründen çektik. Cumhuriyet, ödünsüz ilkeleri arasında yer alan laik Cumhuriyet, insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeni savunuculuğuna aykırı suçlamalarla yaralanmak, karalanmak istendi. Danıştay tetikçileri, kendi gazetesine atılan bombaların tetikçi suçluları ile aynı örgütlenmenin, Ergenekon yargılanmalarının damgalanmasıyla vurulmaya çalışıldı. Kaderin cilvesi mi? İktidar ortaklığı LiderlikCemaat ayrışması, iç paylaşım savaşlarında, kıyasıya aynı mezhep kökenli siyasal İslamcılık yol ayırımında çatışınca.. 17 Aralık, derken 15 Temmuz darbe süreçleri yaşandı. 2. Silivri yargılamalarına henüz geçildi sayılamaz. Cumhuriyet kuşkusuz yine bağımsız, tarafsız hukuk devleti düzeni, insan hakları, demokrasi savunuculuğu ile hedef tahtasında... İhraçlar protesto edildi 29 Ekim gecesi çıkarılan KHK’lerle binlerce KESK üyesi, akademisyen ve kamu emekçisinin ihraç edilmesi çok sayıda kentte protesto edildi. İstanbul’da KESK üyeleri, Galatasaray’da buluştu. Kamu emekçileri sık sık, “Ne darbe ne OHAL, demokratik Türkiye”, “İşte sendika, işte KESK”, “Baskılar bizi yıldıramaz” sloganlarını atarken, oturma eylemi sırasında polis müdahale edeceği uyarısında bulundu. Polisin saldırı tehdidi altında açıklama yapan KESK MYK Üyesi Fatma Çetintaş, hükümete “Sizin gibi çok iktidar gördük. Bugünleri de aşacağız. Bizim veremeyeceğimiz tek bir hesap yok. Bir gün bütün bu yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz” dedi. Çetiştaş, OHAL rejimine karşı mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceklerini belirtti. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle